Geçtiğimiz yılın ilk beş ayında piyasalarda yaşanan tedirginlik son dönemde yaşanan en büyük doğal afet olan Kahramanmaraş depremlerinin gerçekleşmesi ile artmış ve mayıs ayında genel seçimler gerçekleşmişti.
Yaklaşık bir yıllık bir zaman dilimi sonrasında değişen ekonomi kadrosu ve ekonomik model içinde enflasyon ile mücadeleyi sürdürürken adım adım yerel seçimlere geldik ve bekleyiş yaz aylarında baz etkisi ile gerileyecek bir enflasyon algısına kadar bizi bu günlere taşıdı. Bu uzun bekleyiş içerisinde yurt dışındaki değişimlere ayrıca değinebiliriz fakat yurt içinde yaşananlar ve gelinen durumu kısaca özetlememiz gerekiyor.
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek göreve başladıktan sonra, yeni ekonomik programın üç temel bileşenini olarak mali disiplin, parasal sıkılaştırma ve yapısal reformlar olarak açıklamıştı. Bu açıklama sonrasında orta vadeli program içinde ana başlık olarak değerlendirilen bu açıklama üzerinden yaklaşık dokuz ay gibi bir zaman geçti. Nisan ayının son günlerine geldiğimizde uygulanan ekonomi politikalarının sonuçlarını net bir şekilde görebileceğimiz döneme girdiğimizi söyleyebiliriz.
Sıkı para politikası anlamında yeni program ile birlikte %8,5 olan TCMB politika faizi mart ayında gerçekleşen son faiz artışı ile %50 seviyesine geçildi ve haftalık fonlama aralığı %47 ile %53 arasına çekildi. Son faiz artışı sonrası uygulanan faizin piyasa fiyatlaması üzerinde ilk olarak doğrudan ve kalıcı etkilerinin kur ve piyasa faizleri üzerinde net bir şekilde gerçekleştiğini görüyoruz.
Önümüzdeki hafta Nisan ayı enflasyonu açıklanacak ve yıllık bazda %70 seviyesine doğru yükselmesi muhtemel gözüküyor, sonrasında Mayıs ayında %72 seviyesinde enflasyonda yıllık enflasyonda zirveyi test ettikten sonra yaz aylarında baz etkisi ile birlikte aşağı yönlü patikanın başlaması muhtemel gözüküyor.
Türk Lirası’na yapılacak yatırımlarında mevduat, tahvil ve bono gibi dövize yatırım yapmayı alışkanlık haline getiren yatırımcıları bile TL’ye geçmeye teşvik edecek bir oranda olduğunu söyleyebiliriz.
Türkiye uluslararası kredi derecelendirme kuruluşları açısından bu yıl uzun süre sonra ilk not artışı ile değerlendirildi ve 3 Mayıs tarihinde S&P bu yılın ikinci not artışını gerçekleştirebilir ve takvimdeki bu yılki tüm değerlendirmelerde yeni not artışları görebiliriz. Mali disiplin noktasında, bütçe dengesini yaşanan geçen yılki deprem etkisi dışarda bırakıldığında, hala yaşanan seçimlerin de etkisi ile düşünüldüğünde özellikle cari açık başlığında iyileşirken, büyüme beklentilerinde de açıklanan önce verilerde çok fazla bozulma olmadığını görüyoruz.
Yapısal reformlar konusunda net gerçekleşmeler hala beklenirken, özellikle yerel seçimler sonrasında yurt içinde yapılan açıklamalarla siyasi tansiyonun düştüğünü görüyoruz. Yurt dışında gerçekleştirilen görüşmeler ve Irak, Almanya ve Yunanistan ile ilgili ikili ilişkilerde yakınlaşma ve ticari iş birliktelik beklentilerin yükselmesi pozitif bakışı desteklemeye devam ediyor.
Bu gelişmelerden daha da önemlisi, kayıt dışılığı ortadan kaldırmak için atılan adımlarla birlikte, kamuda tasarruf adımlarının detaylarının yakınlaşması seçimlerin ekonomide atılmaya çalışılan adımları geciktirdiği anlaşılıyor.
Bu geçen döneme bakıldığında gelecek için ekonomik başlıklara odaklanılmaya devam edildiği sürece önümüzdeki dönem, son beş haftada 1,3 milyar dolar para girişinin yabancılar tarafından borsa ve DİBS tarafında gerçekleşmesi, yabancıların Türkiye’ye olan ilgisinin artmasını bekleyebiliriz. Özetle Türkiye yeni bir döneme mayıs ayı ile birlikte giriyor. Yurt dışında bu hafta Fed toplantısında herhangi bir faiz değişikliği beklenmezken Başkan Powell söylemlerinde daha önceki toplantılara göre Şahin bir tavır takınabilir. Diğer taraftan ABD’de bu hafta yine tarım dışı istihdam verisi açıklanacak ve uzun süredir devam eden ekonomide güçlü görünümün devam edip etmeyeceği netleşecek.
Küresel piyasalarda borsalarda yaşanan düzeltme fiyatlamasının sınırlı kaldığını görürken ons altın fiyatlarında 2300 dolar üzerinde kalıcılık devam ettiğini ve geri çekilmelerin fırsat olarak piyasalarda değerlendirildiğini söyleyebiliriz. Yurt içinde ise Borsa İstanbul BİST100 endeksi geçtiğimiz haftanın son işlem gününde 9915 seviyesinden kapanış gerçekleştirerek haftalık kapanışı 9800 gibi önemli direnç seviyesi üzerinde gerçekleştirdi. Bu gelişme ile yükselişin endekste devamı beklenebilir.
Son altı ay içinde portföylerde %30 altın %30 sabit getirili Türk Lirası getirili bir ürün ve %40-50 hisse senedi olarak belirlediğimiz portföyün yılsonuna kadar benzer bir beklentiyle sürdürülmesi mantıklı olabilir.