Neyi Sürdürebilir-İZ?
Herkesin ağzında pelesenk olan o (sürdürülebilirlik) kelimesine dair ben de bir şeyler yazayım. Enerji sektöründeki 10. yılımı kutlamanın şerefine kafamdaki deli sorulara yanıtları birlikte arayalım istedim.
İyi bir gazeteci olmanın ilk aşamalarından biri doğru bir soru sormaksa bence ikinci aşama da çözüm yollarını araştırıp bulmak. Türkiye’de gerçekleştirilen çoğu panel veya sempozyumda sektörel sorunlara değinilir ama genelde çözüm önerileri bir elin on parmağını geçmez. Öneriler bu kadarken eyleme geçmek ise bazen mümkün bile olmaz. Birçok şeyde olduğu gibi yüzlerce insanın bir araya geldiği etkinlikler sırf bu nedenle sürdürülebilir olmaz.
Ne kadar çok “sürdürülebilir” yazdım değil mi? Sahi neydi bu sürdürülebilirlik ya da biz neyi sürdürebiliriz? Her yere büyük puntolarla yazıp içini boş bırakacağımız birkaç sene sonra da yenisini bulup unutacağımız bir kelimemi kendisi? Elbette ki ant içiyoruz bu kez unutmamak için. Unutursak fısıldayan çıkar umuduyla.
İnsan faaliyetlerinin çevreye etkisinin her geçen gün büyük tahribatlara neden olduğu günümüzde umut etmeyelim de ne yapalım? Tabi ki çözüm yollarını çeşitlendirelim. Mesela doğal kaynakları dengeli ve verimli bir şekilde kullanmayı, doğa dostu ürünler kullanmayı ve bu ürünlerin üretimini artırmayı seçerek başlayabiliriz. İkinci olarak atık yönetimine ciddi bir mesai ayırmalıyız. Enerji tüketimini optimize ederek yenilenebilir enerji kaynaklarını da daha fazla kullanırsak oldu da bitti maşallah…
Bu senaryoyu çok sevdim ancak biraz da rakamlarla filmi çekebiliyor muyuz bir bakalım. Evimizin direği enerji sektörü 2024 yılına oldukça hızlı girdi. Tüm sektörlerden alınan verilerle yenilenebilir enerji kullanımı beklenen tahminlerin üzerinde yüzde 11 oranında bir artış gösterdi. Bu güzel haber. Ancak tüketilen enerjinin yaklaşık yüzde 80’ini hala fosil yakıtların karşılaması da her şeye rağmen alışkanlıklardan kolay vazgeçilmediğinin fotoğrafı olsa gerek. Yine de iyimser olmak da fayda var. Herkes elini taşın altına kendi bildiği gibi koymuş, bu çabaya değer.
Mesela güneşi hiç batmayan İngiltere karbon emisyonu konusunda başlattığı net sıfır hedefi ile birçok ülkeye rol model oldu. Büyük şirketler adeta sıfır emisyon seferberliği başlattı. Avrupa Birliği Yeşil Mutabakatla bir yandan sübvansiyon sağlarken Çin daha az karbon ile üretime devam adımları atıyor. Amerika enerji tasarrufu konusunda kamuoyu algısı oluşturmaya başladı bile… Yani görünen o ki dünyanın neresinde olursa olsun toplumların derdi iklim değişikliği ile mücadele ve enerji tüketimi konusunda insanları bilinçlendirmek, tüketim alışkanlıklarını yeniden inşa etmek. Bunun için de elimizde nur topu gibi bir kavram var: Sürdürülebilirlik. Neyi sürdürebiliriz ? Yukarıda da yazdım ama galiba önce sürdürülebilir davranışları teşvik etmekle başlamalıyız.
Hem bireylerin hem de işletmelerin enerji tüketimini azaltmak için enerji verimli cihazlar kullanmaları ile başlanabilir örneğin. Yanan lambayı boşa akan suyu kapatmak önemlidir. Tüm dünyada artan enerji maliyetleri bu yöntemle hem düşer hem de çevresel etkisini minimize eder. Atık üretimini sıfıra düşürerek, geri dönüşüm ve geri kazanım süreçlerini geliştirmek, çöplerin doğaya zarar vermesini önlemek de sürdürülebilirliği destekler.
E tabi vazgeçilme oyuncağımız arabalarımızdan da biraz ödün verme sırası geldi. Fosil yakıt yerine toplu taşıma sistemlerini desteklemek veya elektrikli araçlara geçiş yapmak hem hava kalitesini daha nitelikli kılar hem de karbon salımlarını azaltır hem de bizi daha sürdürülebilir kılar. Yaz yaz bitmez ancak yerel seçimler öncesi şunu da eklemekte fayda var.
Şehirlerin çevre dostu altyapıya sahip olması, enerji ve su tasarrufu yapması, atık yönetimini etkin bir şekilde gerçekleştirmesi sürdürülebilirlik kelimesini boy boy afişlerine yazmasından önemlidir. Uygulama her şeydir. Sürdürlebilir-İZ bırakmak mümkün.
Bu dünya ne sana ne de bana kalmaz nakaratı hep beraber söyleyerek gelecek nesillere sürdürülebilirlik çabalarını aşılamanın tam da zamanı…