Elektrikli araçlar ne kadar çevreci?
Hepinizin malumudur son günlerde her evin gündeminde her gün belki de saatlik değişen zamlar var.
İklim krizlerinin etkisiyle enerji arzının daha da kıymete bindiği bugünlerde özellikle benzin ve motorine gelen zamlar, rotayı elektrikli araçlara çevirdi. Hem cep yakmayan ulaşım olanaklarının hem de gezegene bırakacağımız karbondioksitin (CO2) peşine düşmüş durumdayız.
Elektrikli arabalar, dizel ve benzinli arabalara göre ne kadar CO2 salınımı yapıyor verilere baktığımızda Avrupa'daki elektrikli arabaların aynı kategorideki bir benzinli arabadan 3 kat daha az CO2 saldığı tüm istatistiklerde karşımıza çıkıyor. Düşünsenize batarya üretimi konusunda dünya devi olan Çin’deki akülü bir araç bile benzinli araca göre yüzde 40’a yakın daha az karbondioksit salarken ulaşımda elektrikli geleceğin kurulması artık kaçınılmaz.
Tabi elektrikli araç demek sıfır oranda karbon salınımı anlamına gelmiyor. Aracımız tamamen elektrikle çalışıyor olabilir ya o elektriği elde ediş şeklimiz? İşte bu soru elektrikli araçların henüz tam olarak çevreci olamadığını gösteriyor. Neden mi? Çünkü dünyada üretilen elektriğin büyük bir kısmı ne yazık ki hala fosil yakıt kaynaklı. Bunun yanı sıra elektrikli araçların batarya üretiminden kaynaklanan emisyon salınımı da içten yanmalı motorlara göre güncel teknolojiyle sadece %20 daha az avantajlı.
Yani Leman Sam’ın dediği gibi “daha gidecek çok yolumuz var güzel yârim”.
Elektrikli aracın üretim aşamasından itibaren doğaya yaptığı emisyon salımının sıfıra yakın olabilmesi için kullanılan elektriğinde tamamı yenilenebilir enerji kaynaklarından üretilmelidir. Güneş veya rüzgar gibi… Dünya’ya baktığımızda pek çok ülke 2040 itibarı ile benzinli ve dizel motorlu araç satışını sonlandırmayı hedefliyor. Elektrikli araçların, yeni araç satışlarındaki payının 2035’te yüzde 50–70, 2050’de ise yüzde 90’a ulaşacağı öngörülüyor.
Türkiye’de ise elektrikli araç kullanımı heyecan ve büyük bir hevesle başladı. Son 5 yılda inanılmaz bir hacimle elektrikli gelecek adım adım kuruluyor. Bakanlığın bu rotanın oluşmasında elbette katkısı büyük. Özellikle TOGG ile bu algı vatandaş üzerinde daha da oturmuş, elektrikli ulaşım benimsenmiş durumda. Türkiye’de elektrikli araç kullanıcıları içten yanmalı bir araca oranla yakıt ve bakım masraflarının daha düşük olduğunu keşfetmiş durumda. Ancak hala toplam araç kullanımının neredeyse sadece yüzde 1’ini teşkil eden elektrikli araç kullanımı tüketicilerin henüz içten yanmalı araçları unutmaya hazır olmadığını da göstermekte.
Bunun en önemli göstergesinin bilgi eksikliği olduğunu düşünüyorum. Dijital dünyada en değerli kavram artık bilgi. İnsanlar bilmedikleri her şeyden korkar dolayısıyla elektrikli araçların kullanımından önce şarj istasyonlarından bakımına kadar uzman kişilerden çeşitli eğitimlerin alınması hatta lise ve üniversitelerdeki otomotiv bölümlerine daha fazla yatırım yapılması alanda ilerlemenin en somut örnekleri olacaktır.
Hem iş imkanlarının artmasında hem de çevre bilinçli ulaşım ağlarının yaygınlaşmasında sosyal sorumluluk projeleri ve devlet destekli kamu spotları büyük motivasyon katabilir. Ve elektrikli araç üretimine başlayan firmaların sektörel bilgi kirliliğini önlemek adına çalışmaları da gerçekten çok değerli.
Sektörün her geçen gün büyümesi yazının başında da belirttiğim gibi diğer birçok sektör içinde domine etkisi yaratacak. O nedenle rotayı bilgiye ve eğitime çevirelim. Havamıza sahip çıkacak CO2 emisyonu düşük ulaşım için elektrikli geleceği seçelim.