Müsaadenizle doğaya yol verelimUzun ve yavaş olan jeolojik zamana oldukça yabancılaştık.
Büyük buzul kütlelerine sayamayacağımız kadar uzak mesafede bir coğrafyadayız artık.
Bu yeni yaşam alanına yabancılaşmak şöyle dursun saniyesinde entegre olarak sanki yıllardır bir arada yaşıyor gibi tanıdık gibiyiz.
Yaşam, yaşam için elverişli koşullar yaratmaya bu kez de burada devam ediyor! Ne ile ve ne şekilde? İşte bu soruları yanıtlarken bireylerin ya da toplumların geleceğini seçmelerine izin verecek olan güç ne? Yeni bir perspektif buna yetebilecek mi? Bireysel mücadele ile insan kendi yaşam alanını yeşillendirebilecek mi? Yeşil bir yaşam için yeşile ne kadar sadık kalabileceğiz? Tüm dünyada giderek daha büyük bir kaosa dönüşen çevre ve enerji sorunlarına ekoloji yönelimli çalışmalar ne düzeyde katkı sunuyor/sunabilecek? Bu soruların hepsine aslında tek kelime ile yanıt vermek asgari düzeyde yol gösterici olabilir. O sihirli kelimeyi hepimiz farklı alanlarda da olsa uzun zamandır telaffuz ediyoruz: Sürdürülebilirlik.
Şu günlerde herkesin dilinde olan sürdürülebilirlik kavramı İngiliz tarım uzmanı Arthur Young tarafından 19. yüzyılda ilk kez tarımsal sürdürülebilirliğe farkındalık yaratmak adına kullanılmış. Kavramın temel amacına inecek olursak insan ihtiyaçlarının tam teşekküllü ve daimî olarak karşılanması diyebiliriz.
Bu ihtiyaçların karşılanması yaşam alanları olan kentlerde şu günlerde çevre sorunlarını azaltabilme ve ekosistemin korunmasına yönelik çalışmaları tarifliyor. Sürdürülebilirlik kavramı ile kentleşme süreçlerinin birlikte ele alınması elbette çevresel, ekonomik, politik, sosyolojik, demografik ve kültürel yapıların sürdürülebilirliğini getirecek. Ekolojik yaşamda her şeyin bir diğerine olan etkisi düşünüldüğünde bu bileşenlerin her bir ögesinin de doğal kaynakların korunmasında hayati önemi anlaşılır herhalde. Sürdürülebilir ekolojinin bir bütün olarak kabul görmesi ile doğa-insan arasında oluşturulan denge ancak insanların seçimlerini doğru yönlendirmesi ile gerçekleşecektir.
Peki kim olmayı seçeceğiz? Bireysel sürdürülebilirliğe izin verecek ve doğaya teslim olabilecek miyiz yoksa kişisel zevklerimizi düşünüp hayata bir kere geldim bencilliğinin tutsağı mı kalacağız? İşte tam burada özgürlük ve gelecek başlıyor. Bir ekosistemin onarılması yüzlerce yıl sürüyor. Geleceğimizi seçerken var olan biyoçeşitlilik ile ekosistemin işlevlerine kapımızı sonuna kadar açmalıyız ki gelecek daha yaşanabilir ve adil olsun.
Ekosistemde sürdürülebilirlik için var olan hammaddeyi ve olanakları korumak gerekiyor. Ekolojik dengeye yapılan her olumsuz müdahale negatif bir etki yaratarak pek çok canlının yaşama veda etmesine neden olurken bizim nefes alabiliyor olmamızın sarhoşluğuna kapılmadan gönül rahatlığı ile her canlı için çevresel sürdürülebilirliği savunabilmeliyiz. Sürdürülebilirliğin yaşam döngüsü ancak bireysel ve toplumsal olarak bir ekoloji vizyonu ile mümkün.
Kavram iyi hoş da kavramı pratiğe dökebilmek adına her kurumun eşit ve benzer zamanlamalarla dönüşüme adım atması da şart. Bu da tabi ulusal ve yerel yönetimlerle özellikle eğitim temelli kurumların sürdürülebilirlik uzmanları yetiştirmesi ve istihdamı ile ilk adım atılabilir.
Sürdürülebilir ekolojinin bu ve benzeri adımlarla kültür haline gelmesi günümüzde CO2 emisyonlarının %75’inden fazlasını üreten kentleri yaşanılabilir hale yeniden getirebilir. Artan hava kirliliği ve sanayileşme iklim değişiklikleri ve küresel ısınmaya neden olarak ekosistemleri alabora ediyor. Yarının yaşanabilir ve sürdürülebilir kentleri canlıların hem biyolojik hem de sosyal gereksinimlerin karşılanmasıyla mümkün.
Bu rotayı çizerken doğanın yaşamasına müsaade edelim. Ulaşımdan üretime enerji ve su kullanımında sürdürülebilir çözümler ancak ve ancak ekonominin yeşillenmesi ile gerçekleşecek. Ekonomilerin yeşillendirilebilmesi için ise makro-ekonomik, sektörel politikalar ile işgücü politikalarının ülkeye özgü ve tutarlı bir bağlama oturtulması şart. Tabi dijital dönüşüm ve tüketim kültürünün değişimi ilk akla gelenler arasında. Ekolojik bir toplum olmaya doğru dönüşüm yeşil bir ekonomi politikasını kaçınılmaz kılıyor. Bu rotada bireysel seçimler de oldukça değerli.
Ekolojik dönüşümde sadece enerji, ulaşım, tarım ve gıda gibi temel üretim ve tüketim sistemleri değil, aynı zamanda altyapı, toplumsal değerler de köklü değişiklikler bizleri bekliyor. Geleceğinizi tabelada hangi yöne gideceğiniz belirleyecek. Seçim bizim. Fakat, hepimiz ise konu müsaadenizle doğaya yol verelim….