2025 yılı itibarıyla Türkiye ekonomisi, yüksek enflasyonla mücadele edilen ve fiyat istikrarını yeniden sağlama çabasının sürdüğü bir süreçten geçmektedir.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), bu kapsamda Haziran ayı Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısında politika faizini sabit tutarak para politikasındaki sıkı duruşunu sürdürmüştür. Bu makalede, TCMB'nin faiz kararı, mevcut para politikası yaklaşımı, enflasyondaki güncel gelişmeler ve söz konusu politikanın ekonomik etkileri kapsamlı biçimde analiz edilmektedir.
19 Haziran 2025 tarihinde gerçekleştirilen PPK toplantısında TCMB, bir hafta vadeli repo ihale faiz oranını %46 seviyesinde sabit tutmuştur. Ayrıca, gecelik borç verme faizi %49, gecelik borçlanma faizi ise %44,5 olarak korunmuştur. Bu karar, Nisan ayında gerçekleştirilen 500 baz puanlık faiz artışının ardından gelen sabit tutma politikasının devamı niteliğindedir. TCMB açıklamasında, "enflasyonun ana eğiliminde gerileme başladığı ve sıkı para politikasının etkisinin güçlendiği" vurgulanmıştır.
TCMB, fiyat istikrarını sağlamaya yönelik politikalarını “veriye dayalı ve ihtiyatlı” bir anlayışla şekillendirmektedir. Bu bağlamda, sadece kısa vadeli fiyat hareketlerine değil, aynı zamanda orta vadeli beklentilere, iç talep dinamiklerine ve döviz kuru gelişmelerine de odaklanılmaktadır.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre Mayıs 2025 itibarıyla yıllık Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) %35,41, aylık bazda ise %1,53 artış göstermiştir. Bu oran, Nisan ayındaki %37,86 düzeyine kıyasla anlamlı bir yavaşlamaya işaret etmektedir. Özellikle çekirdek enflasyon göstergelerindeki gerileme, sıkı para politikasının etkilerini ortaya koymaktadır. Mayıs ayında C endeksi olarak adlandırılan işlenmemiş gıda ve enerji dışı TÜFE, yıllık bazda %35,37 seviyesine inmiştir.
Enflasyonun düşüşündeki başlıca etkenler, iç talebin yavaşlaması, Türk Lirası’nın reel değer kazanması ve ithalat maliyetlerindeki sınırlı artışlar olmuştur. Bunun yanında, kamu harcamalarında yapılan sınırlamalar ve finansal sıkılaşma süreci de fiyatlama davranışlarını etkilemektedir.
TCMB’nin sıkı para politikası duruşu, enflasyon beklentilerini çıpalamayı ve iç talebi kontrollü biçimde sınırlamayı hedeflemektedir. Bu doğrultuda, faiz oranlarının yüksek seviyede tutulması, tüketim ve yatırım iştahını düşürerek talep yönlü enflasyon baskılarını hafifletmektedir.
Aynı zamanda TCMB, para politikası ile maliye politikası arasındaki koordinasyonun önemine dikkat çekmektedir. Kamu maliyesi araçlarının da fiyat istikrarını destekleyici yönde kullanılması, dezenflasyon sürecinin daha etkin işlemesini sağlamaktadır.
Haziran ayı itibarıyla TCMB'nin yıl sonu enflasyon tahmini %24 düzeyindeyken, piyasa katılımcılarının beklentisi %29,8 civarındadır. Bu durum, piyasa ile Merkez Bankası arasında bir miktar uyumsuzluk olduğunu ortaya koysa da, beklentilerdeki gerileme eğilimi olumlu bir işaret olarak değerlendirilebilir.
İç talepteki yavaşlama, ikinci çeyrek büyüme verilerinde daha belirgin şekilde hissedilmesi beklenen bir etkidir. Sanayi üretimi ve perakende satış verileri, tüketici harcamalarında görece zayıflamayı teyit etmektedir. Ancak ihracatın görece güçlü seyretmesi, büyüme üzerinde dengeleyici bir etki yaratmaktadır.
Dışsal riskler açısından bakıldığında, küresel enerji fiyatlarında olası yükselişler, jeopolitik belirsizlikler ve gelişmiş ülkelerdeki faiz politikaları Türkiye ekonomisi üzerinde baskı oluşturabilecek temel unsurlar arasında yer almaktadır. Özellikle enflasyon beklentilerindeki olası bozulmalar, fiyatlama davranışlarını yeniden olumsuz yönde etkileyebilir.
TCMB, Haziran 2025 tarihinde politika faizini sabit tutarak sıkı para politikası duruşunu kararlılıkla sürdürdüğünü ortaya koymuştur. Bu politika tercihi, iç talebin dengelenmesi ve enflasyon beklentilerinin kontrol altına alınması açısından önemlidir. Mayıs ayında yıllık enflasyonda gözlemlenen düşüş, bu sıkılaştırma adımlarının etkisini göstermeye başladığını göstermektedir. Ancak, %35 seviyesindeki enflasyonun hâlâ hedefin oldukça üzerinde olması, politika yapıcılar açısından temkinli olunması gerektiğini ortaya koymaktadır.
Önümüzdeki dönemde, TCMB'nin sıkı duruşunu sürdürmesi, maliye politikası ile koordinasyon içinde olması ve piyasa iletişimini güçlü tutması, fiyat istikrarına ulaşma sürecini destekleyecektir. Bu bağlamda hem iç hem de dış dengelerin yakından izlenmesi, olası şoklara karşı politika esnekliğinin korunması büyük önem taşımaktadır.