Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın (TCMB) verilerine göre, Cari açık ocakta, 2023'ün aynı ayına göre yüzde 75,5 düşüşle 2,6 milyar dolara geriledi. 2023 Ocak'ta cari açık yaklaşık 10 milyar dolar olmuştu. Dönüp baktığımızda erişebildiğim son 50 yılki verilerde en çok cari açık verdiğimiz tarih Ocak 2023.
Cari açığın oluşmaması için üretimin tüketimden daha fazla olması gerekiyor. Tam tersi durumda yani tüketim üretimden fazla olduğu için son 50 ayın 44’ünde cari açık verdik.
Son aylarda cari açıktaki gerileme, dış talebin zayıf seyri nedeniyle ihracattaki zayıflamanın hammadde ithalatındaki zayıflamayı getirmesi ve uygulanan sıkılaştırma politikaları oldu. Pandemi sonrasına kıyasla özellikle son bir yıldır sanayide üretimin genişlemekte zorlandığını söyleyebiliriz. Bunun birçok nedeni var. Vergi yükü başta olmak üzere, hem faiz politikasındaki değişimle yüksek faizde sermaye maliyetinin yüksek olması hem de sıkılaşma adımlarıyla krediye erişimin zorluğu bu nedenlerden birkaçı olarak sayılabilir.
Ocakta ithalat sert fren yaptı. İthalat yüzde 22 düşüşle 26 milyar 218 milyon dolara geriledi. Tutar bazında Haziran 2023'ten bu yana olan dönemin en düşük aylık düzeyinde gerçekleşen ithalatta, pandeminin en şiddetli yaşandığı Mayıs 2020'deki yüzde 27,5'lik orandan sonraki en sert aylık düşüş yaşandı. Dış ticaret açığında küçülme trendi zorunlu ithalat mallarına kadar gerileyebilir.
Fakat bu iyi bir döngü olmaz. Çünkü Serbest Ticaret Anlaşmaları (STA) gereği, ülkeler arasında imzalanan karşılıklı ticari ve ekonomik ilişkileri arttırmayı hedefleyen ikili anlaşmalarda oluşan dengesizlik bir seviyeden sonra ihracatı negatif etkiler. Bu anlaşmalar, ülkeler arasındaki iş birliğini ve eşit şartlar altında ticaret yapılmasını sağlamak adına ortaya çıkmışlardır.
Eğer maliye politikaları en kısa zamanda üretimi, sanayiyi desteklemez, artan dolar kuru ile ihracat- ithalat dengesi yakalamaya çalışırsak veya üretimi desteklemek yerine sıcak para arayışıyla tansiyon düşürmeyi tercih edersek sorunlar önümüzdeki zamana yayılabilir. Bu paradokstan çıkış üretmektir. İthalat kalemleri içerinde yer alan ülkede de üretilen ürünlerin teşvik çemberine alınması cari açığın azaltılmasında önemli bir katkı yapabilir.
Cari açıkta iki ana kalem enerji ve altın olarak görünüyordu. Geçtiğimiz yılın rekor altın alım seviyelerinin ardından, Türkiye'de özel şirketlerin de altın talepleri tüm zamanların en üst seviyesine ulaştı. Son yıllarda yüksek enflasyonun etkisiyle altın, birikimini korumak isteyen vatandaşların güvenli limanı haline gelirken, Türkiye'de altın ithalatı dünyadaki en yoğun nüfuslu ülkelerini bile geride bıraktı.
Türkiye'de geçtiğimiz yıl itibarıyla yaklaşık 319 tonluk altın ithalatı yapılırken, bu rakam son 50 yılın en üst seviyesi olarak kayıtlara geçti.
Altın ithalatına yönelik kısıtlamalar getirilmesiyle Borsa İstanbul Kıymetli Madenler Piyasası üzerinden yapılan altın ithalatı, 2024 yılı Ocak ve Şubat aylarında bir önceki yılın aynı dönemine göre yaklaşık yüzde 80'e varan bir düşüş yaşadı.
2023 yılında aynı dönemde 125 bin 783 kilogram olan altın ithalatı, 2024 yılında ise 22 bin 739 kilogramla son 50 yılın en düşük seviyesine geriledi. Cari açığın son aylarda istikrarlı biçimde süren iyileşme göstermesi ile ocak ayında yıllık bazda 37,5 milyar dolara kadar inmesinde, altın ithalatına geçen yıl temmuz-ağustos aylarında getirilen ek vergi ve kotanın etkisi olduğunu net görüyoruz. Serbest piyasa ekonomisine her müdahale küresel piyasada güven sarsıcı olabilir.
Temmuz ayında alınan tedbirlerle birlikte Türkiye-AB Gümrük Birliği kapsamı dışındaki ülkelerden yapılan altın ithalatına yüzde 20 oranında vergi getirilirken, Hazine ve Maliye Bakanlığı da kota uygulamasını genişleterek yurt dışından altın alımında bildirim şartı getirmişti.
Bu kısıtlayıcı politikaların cari açık üzerindeki etkisi devam edebilir.