Vahibe Nadia Berradi, 18 yaşında ve yaklaşık 4 yıldır buz pateni sporu ile uğraşmaktadır. Liseyi sivil havacılık lisesi uçak bakım bölümünde okuyan Berradi, 14. yaş gününde bir sosyal medya platformunda rastgele karşısına çıkan 2018 Sochi Olimpiyat videosu sayesinde, hayat gidişatını 180 derece değiştirmiş ve 19 Haziran 2019 tarihinde bu spora kendini adamaya karar vermiştir.
“Her buza adımımı atmadan önce kendime verdiğim bir söz vardı: Bugün, bir önceki günden daha iyi kayacağım."
Şimdi Berradi bizimle hayal kırıklıklarından zafere uzanan başarı hikayesini paylaşacak…Her geçen gün buza daha da hayran kalıyordum. Bir süre sonra, bu sporda ciddi adımlar atmak istediğimi fark ettim ve nasıl ulusal yarışmalara katılabilirim diye araştırmaya başladım. Bu yarışmalara genellikle 5-6 yaşında buza adımını atmış sporcular katılıyordu ve ben 14 yaşındaydım. Yarışmalara katılabilmek için belli başlı test kategorilerini geçmem gerekiyordu. En düşükten en yükseğe; D, C, B, A, Basic Novice, Intermediate Novice, Advanced Novice, Junior ve Senior.Benim yaşıma uygun kategori Intermediate Novice idi ve bu kategoriye kadar olan testleri 18 yaşıma kadar geçmek zorundaydım. Bu, antrenörlerime göre yaşımdan dolayı imkânsız bir şeydi. Bu kategorilerde yarışan sporcular kendilerini bildi bileli koreografide yapılan elementlere alışmış; jumplar, spinler ve adım dizileri onlara yürümek kadar bilindikti. Bense bunların hepsini 2-3 yılda en ince tekniğine kadar öğrenmeli ve en iyi şekilde yapabilmeliydim. Antrenörlerim buz pateninin senkronize branşında kaymamı önermişlerdi. Ben ise artistik figür branşında kaymak istiyordum.Aralarındaki farkı en basit şu şekilde anlatabilirim: senkronize buz pateninde buzun üstünde 16 farklı sporcunun hareketleri aynı anda ve aynı şekilde yapması gerekirken; artistik figür pateni ise buzun üstünde tek bir kişinin performans sergilemesi şeklinde gerçekleşmektedir.
Buz Pistinde Azimle Tutkunun Dansı
Zor halledilir, imkânsız zaman alır diyerek yarışmalara yönelik çalışmalara vakit kaybetmeden başladım tabi kaybettiğim 10 yılı saymazsak…2019'un sonlarında başladığım buz kariyerime Covid-19 karantinası yüzünden her sporcu gibi ben de ara vermek durumunda kaldım. 4-5 aylık aradan sonra antrenmanlarıma kaldığım yerden devam ettim. Her şey normal hızında ilerlerken bir şeylerin ters gittiğini fark ettim. Evet; her şey normal hızında ilerliyordu.Tahmin ettiğim kadar hızlı gelişemiyordum. Bir süre düşündükten sonra daha yoğun tempoda ve daha profesyonel çalışan bir kulüp ile yoluma devam etmeye karar verdim. Fakat işler istediğim gibi gitmedi. Tahmin edildiği üzere, antrenörler beni senkronize branşına yönlendirmeye devam ediyordu. Çareyi halk seanslarında buldum.Karantina döneminde sabah 8:30-9:00 sularında başlayıp 13:00-14:00 sularında biten, her biri 40 dakika süren halk seanslarında kendi kendime çalışacaktım.
2021 yılının ocak ayında kulüplerden bağımsız kendi başıma seanslara gidip çalışmaya başladım. Zaten kısıtlı zamanım varken, yanlış öğrendiğim teknikleri düzeltmek benim için epey zorlayıcıydı. D ve C testlerini geçtikten sonra B testinin koreografisine hazırlanırken, koreografi müziğime yeni yorumlar katmak isteyen bir antrenör ile tanıştım. O günden sonra çalışmalarıma onunla devam etmeye başladım. Hâlâ bir kulübe bağlı değildim, antrenörümle halk seanslarında özel ders şeklinde çalışıyordum.B testini geçtim. A testinde artık işler ciddileşmeye başlıyordu. Koreografide single axel, combo spin gibi zor seviyenin ilk adımları elementler isteniyordu. Çalışmalarıma devam ediyordum fakat, artık halk seanslarına gelemeyecektim. Karantina kısmen sona ermiş, okullar açılmak üzereydi. Antrenman saatlerine ihtiyacım vardı. Antrenörüm, antrenman yapabilmem için bana bir senkronize takımını önermişti.O zamanki kayış kalitem ile milli takıma girebileceğimi söylemişti. Şansımı denemek istedim. Fakat milli takıma alınmadım. Senior kategorisinde olan milli takımın 2 alt kategorisi olan Intermediate Novice takımına alınmıştım. Takım ile antrenmanlarıma 2021'in temmuz ayında başladım. Takım sporuna yavaş yavaş alışıyordum ki …Kırık Kemiklerle Değil, Hayallerle Yürüyen Genç Sporcu
Arkadaşlarımla kütüphanede sabahlamaya karar vermiştik. 2 yıllık okul birinciliği derecemi devam ettirebilmek için sıkı çalışıyordum. Akşam 8’de antrenmanım vardı. Sabah 8’de annem beni kütüphaneden alacak, 6 gibi uyanacağım ve 8’deki antrenmana yetişecektim. Antrenmanımın verimsiz geçtiğini fark ettim, yorgun ve halsizdim. Derken çok basit bir harekette sol lateral malleol kemiğimi kırdım ve çıkardım.Önce çıkık kemiğim yerine oturtuldu, daha sonra da platin takılmak üzere ameliyata alındım. Ondan sonraki süreci anlatmama kelimeler yetmez. Ama tahmin edildiği üzere fiziksel ve daha önemlisi mental olarak çok zor bir dönemden geçtim.Ameliyatımdan sonraki 3-4. aylarda yavaş yavaş yürümeye başladım, 6. ayda ise buza tekrardan adımımı atmıştım. Takım antrenmanları ağustos ayında başlamıştı, çok yorucu fakat bir o kadar da keyifli geçiyordu. Buza geri dönebildiğim için mutluydum. Bir yandan da spor salonuna başlamıştım.O dönem ayak bileğimi hem buzda hem de salonda çok yorduğum için platinin içindeki kocaman vidayı da kırmayı başarmıştım. Dolayısıyla buza 1 ay ara vermek durumunda kaldım. Geri döndüğümde kendimi bir anda yarışmalara hazırlanırken buldum.Buzun Üstünde Bir Rüya
Katıldığım ilk yarışmada takımımla Türkiye şampiyonu olmuştuk. Muazzam bir deneyimdi benim için. Fakat birtakım nedenlerden dolayı asıl bulunduğum takımla birlikte yarışmaya çıkamamış, dolayısıyla diğer takım arkadaşlarım gibi milli sporcu olamamıştım. Buza karşı motivasyonum iyice düşmüştü.Birkaç ay ara verdikten sonra, yeni sezona artık sadece sporcu olarak değil, antrenör de olarak giriş yapmıştım. Derken bir süre sonra farklı bir takımdan, en yüksek kategori olan Senior kategorisinde yarışmam için teklif geldi. Teklifi kabul edip antrenmanlara başladım. Çok zorlu şartlarda çalışıyorduk. Antrenmanlarımız genellikle gece başlayıp sabaha karşı bitiyordu. Antrenman çıkışı eve gidip üstümü değiştirip 0 uykuyla sabah ders vermek için halk seansına gittiğimi hatırlıyorum. Yorucu geçen onca antrenmanın ardından, tam takım halinde ilk defa (şehir dışından gelen sporculardan ötürü) yarışmaya 4 gün kala kaydığımız ve antrenörsüz çalıştığımız 2 farklı koreografimizle Türkiye Şampiyonası'na katıldık.Ve nihayetinde Türkiye şampiyonu olup dünya şampiyonasına gitmeye hak kazandık.
Dünya şampiyonası benim için bambaşka bir deneyimdi. Böylesine büyük bir organizasyonun arka planını görmek ve burada bulunmak çok heyecan vericiydi. Artı olarak 17 farklı ülkeden katılan diğer nitelikli sporcuları canlı olarak izlemek, onlarla tanışmak...Nelerle karşılaştıysam, iyisiyle kötüsüyle her şeyi iyi ki yaşamışım diyorum. Bu yolculuğumda daima yanımda olan ve olacak antrenörlerime, anneciğime ve kendime teşekkür ediyorum.Şartlar ne olursa olsun, hayata karşı olan tutkularınızdan asla vazgeçmemeniz dileğiyle...