27 Kasım 2019 tarihinde TÜİK araştırma geliştirme faaliyetleri hakkındaki haber bültenini yayınladı. Bültende verilen özet tablolara bakıldığı zaman yıllar içinde AR-GE harcamalarının GSYİH’ya oranının arttığı görülmektedir.
Biraz daha detayına indiğimiz zaman toplam tutar ve GSYİH’ya oranda meydana gelen artış kadar, belki de daha önemli olan istatistiğin bu toplam tutarın bileşimindeki değişim olduğunu görebiliriz. 2001 yılında %60 civarında olan ve bir dönem %70’e kadar yükselen üniversite kesiminin toplam içindeki payı yıllar içinde azalarak %30’a düşerken, şirketler kesiminin toplam içindeki payı ise 2018 yılı itibariyle %60’a ulaşmıştır.
Yapılan bazı akademik çalışmalarda da Ar-Ge harcamalarının kamu eliyle yapılmasının ekonomik büyümeye katkı yapmadığı veya sınırlı katkı yaptığı yolunda tespitler elde edildiği (Örneğin; Şebnem TAŞ, İzzet TAŞAR ve Yunus AÇCI; AR-GE HARCAMALARI VE EKONOMİK BÜYÜME ARASINDAKİ İLİŞKİ: TÜRKİYE ÖRNEĞİ, Niğde Ömer Halis Demir Üniversitesi İİBF Dergisi, 2017) dikkate alınınca bu değişimin AR-Ge harcamalarının etkileri üzerinde olumlu etkiye sahip olmasını beklemek gerekecektir. Gerçekten, özel sektörün yaptığı harcamaların ürüne dönüşerek ticarileşme olasılığının çok daha yüksek olduğunu söylemek olanaklı. Kuşkusuz bu gruplar arasındaki iyi işbirliği etkinliğin çok daha yüksek olmasını sağlayacaktır.
Ar-Ge harcamalarının takip edilmesinin mantığı, iktisadın içsel büyüme teorilerinde sözü edilen teknolojik gelişme ile büyüme arasındaki ilişkiden kaynaklanmaktadır. Ar-Ge harcamalarındaki artışın belirli oranda verimliliği artırarak büyümeyi tetikleyeceği için önemli olduğundan hareketle hem harcama miktarları hem de bileşimi takip edilmektedir. Bu ilişki tanımlanırken de Ar-Ge harcamalarının büyüme üzerinde belirli bir oranda ve pozitif etkisi olduğu varsayımına da dayanılmaktadır. Hatta bu etkinin ölçeğe göre artan getiri ile ifade edildiği de vurgulanmaktadır.
Teorideki bu temel varsayıma karşılık iki Japon akademisyen, Miyagawa ve Ishikawa (Miyagawa T and T Ishikawa (2019), “On the decline of R&D efficiency”, RIETI Discussion Paper Series 19-E-052) yaptıkları çalışmalarda Japonya’da Ar-Ge harcamalarındaki etkinliğin düştüğü sonucuna ulaşmışlar. Yani Ar-Ge harcamasını artırmanın büyümeye beklendiği kadar etki yapmadığını tespit etmişler. Sadece onlar da değil, Amerikalı akademisyen Bloom ve arkadaşları da (Bloom, N, C Jones, J Van Reenen and M Webb (2019) “Are ideas getting harder to find?” Version 3.0, Stanford University) benzer bir çalışmada ABD için benzer sonuçlara ulaşmış. Bu akademisyenlerin çalışmalarını dikkate aldığımız zaman bir noktadan sonra Ar-Ge harcamalarının artırılmasını tek başına büyümeyi tetikleme kabiliyetinin azaldığı sonucuna ulaşabiliyoruz. Tam da bu noktada, çok eskiden yazdığım bir yazı aklıma geliyor.
Bu yazıdan bir parçayı sizinle paylaşayım: (yazının tümü : https://www.dunya.com/kose-yazisi/kac-paraysa-verelim/19505)
“Harvard Business Review dergisinin Mart ayında çıkan “Çin Neden İnovasyon Yapamıyor” isimli, Çin devletinin 2006 yılından bu yana inovatif bir topluma dönüşebilmek için attığı adımların da anlatıldığı, ki pek çoğu bizim attığımız adımlara çok benzer, makalede sonuç olarak inovasyonun tetikleyici güçleri içinde sayabileceğimiz üniversite ve şirketler kesiminin içinde faaliyette bulunduğu siyasi ortamın inovasyonun önündeki temel engel olduğu vurgulanıyor.
Küresel İnovasyon endeksine baktığımız zaman genel sıralamada 35. sırada yer alan Çin’in inovasyon girdileri sıralamasında 46. olduğunu, ülkemiz için ise bu değerlerin sırasıyla 68 ve 81 olduğunu görebiliriz. Yani bu endekse göre gerek Çin gerek Türkiye inovasyona yaptığı yatırımdan çok daha fazlasını elde etmiş. Yine bu endekste yer alan bir başka ölçek ise AR-GE’ye harcanan parasal miktara ilişkin. Bu sıralamada Çin 21, Türkiye ise 38. olarak yer alıyor.”
Konuyu biraz daha sündürmek mümkün ama çok uzatmadan sonuca gelmek istersek, Ar-Ge harcamalarının miktarı kadar, belki ondan da önemlisi yaratıcılığın teşvik edilmesidir. Yaratıcılığı teşvik edecek, cesaretlendirecek mekanizmalar kurmadan sadece harcama yaparak ulaşılabilecek nokta yeterli olamayacaktır.