SULTAN - BİZİMKİSİ BİR AŞK HİKAYESİ
Soğuk havanın , karın kışın ilacı; kitap, kahve , film üçlüsüdür.Hele ki izlediğiniz film şöyle içinizi ısıtacak bir Türk filmi ise değmeyin keyfine insanın.FED, döviz, Merkez Bankası gibi konuları yazmayı düşünürken televizyonda ‘Sultan’ filmine daldım gittim.
1978 yılında Kartal Tibet’in çektiği Sultan filminde Türk sinemasının muhteşem oyuncularını izliyoruz. Türkan Şoray’ın güzelliği , oyunculuğunun alıp sizi götürmesi, Bulut Aras’in üzerine yakışan çapkın, bıçkın delikanlı rolü, Adile Naşit, Erdal Özyağcılar, Güzin Özyağcılar, Şener Şen, İlyas Salman gibi efsane oyuncuların samimi, sıcak mahalle ahalisi rolleri insanı alıp sürüklemektedir.
Muhtar babanın, çapkın minibus şöförü oğlu Kemal mahallenin 3 çocuklu dul evlere temizliğe giden Sultan’ını elde etmeye çalışmasıyla başlar film. Fırtınalı aşkın yaşandığı filmde gecekondu mahallesindeki halkın kavgalı, neşeli , komik, bir o kadar ‘Türkiye’ dolu gecekondu hayatı anlatılır.Muhtar babanın mütehattiten aldığı parayla gecekonduları yıkmak üzere anlaşma yapması üzerine gecekondularını terk eden mahalleli görüntüleri ile son bulur.
1978 yılında çekilmesine ragmen filimde aslında günümüzde de pek birşey değişmediğini görüyoruz. Sultan’a aşık peltek mahalle bakkalından veresiye alışveriş yapan mahallelinin günümüzde kredi kartı ile alışveriş yapan halkımızdan pek bir farkı bulunmamaktadır. Mahalle arasında komşunun tavuğunun bahçeye girmesinden çıkan kavganın, sanal ortamda sevgililer yüzünden yaşanan kavgadan farkı bulunmadığı gibi… Peki ya bir sürü kez doğum yapmış komşunun şu anki çok çocuklu ailelerden bir farkı var mı?O da yok
Gecekondularını müteahhite yok denecek kadar az paraya satan sade vatandaşın, kentsel dönüşüm hayali ile evini müteahhite veren vatandaşımızdan da farkı yoktur. Aradan geçen 40 yılda pek birşeyin değişmediğini görüyoruz.O dönemin tüm filmlerinde olduğu gibi Türk halkı ‘ev sahibi’ olmak hayali ile hareket ediyor.Günümüzde de ev sahibi olan sade vatandaşlarımız ‘daha değerli, daha fazla para eden’ ev hayali ile müteahhitlerimize kentsel dönüşüm furyası ile teslim ediyorlar ya da bankadan kredi çekip ömür boyu borç ödemeyi göz alıyorlar.
Depreme dayanıklı, bina güçlendirme amacıyla oluşturulan kentsel dönüşüm yasası ise müteahhitlerin kar elde etme, sade vatandaşların ise daha değerli konut sahibi olma hayaline hizmet eder durumdadır..Konut fiyatlarının değer kazanması hayaline o kadar fazla insan kendilerini kaptırdılar ki 2015 yıl sonunda konut kredisi kullannanların sayısı 2 milyonu aşmıştır. 2015 yılında konut kredileri, yıllık ortalama yüzde 25 artarak 148 milyar TL'yi bulmuştur Yıllık bazda ortalama reel büyüme ise yüzde 16 seviyesinde gerçekleşmişken ekonomi büyümesinden çok borçlanarak konut sahibi olma gerçekleşmiştir. Neydi bu hayalin peşinden sürükleyen? Uygulanan politikalar mı?cazip ev fiyatları mı?yoksa başka birşey mi?
Biz hikayemize geri dönelim filmde Kemal babasına karşı çıkarak mahalleliyle birlikte, imkansız aşkı Sultan’ın peşinden mahalleyi terk eder ve kendilerine gecekondu yapacak yeni yer bulmaya çıkarlar. Güzel kadınla yakışıklı adamın kavuşması ile son bulan aşk hikayesi herkesi mest eder.
Orta Asya’dan göç eden Atalarımızın göçebe oluşundan mıdır yoksa sık yaşanan krizlerin etkisi ile tek yatırım aracını ev olarak gördüğümüzden midir bilinmez ama tüm hayat hikayelerimizde, hayallerimizin bir köşesinde hep ev sahibi olma durumu vardır.
Türkiye’de siyasiler de bunu bildikleri, ekonomiyi canlandırmanın en kısa yolu olduğunu gördükleri için inşaat sektörünün canlanması için herşeyi yaparlar. Günümüze kadar pek çok hükümet ekonomi politikalarını kum, çimento üzerine inşaa etmiştir.İnşaat sektörününün geriye dönük çimento, kum, demir sektörü, emek sektörü gibi bir çok sektör beslediği bilinen bir gerçektir.Bu nedenle ekonomik canlılığı sağlamanın en kolay yolunu inşaat sektörü olarak görürler.
Konutların gerçek değerlerinin ne olduğunun, olması gereken değerlerinin ne olduğunun alan için de satan için de pek de bir önemi yoktur. Konut fiyatlarında oluşan artışlar satanlar için yüksek fiyattan sattıkları için memnun eder, alanlar için ise fiyat artışı beklentisi ve akıllı yatırım yaptıklarının keyfiyle mutlu eder.Alan da memnundur satan da.Alınan da satılan da aslında bir hayaldir.Bir aşktır, bir rüyadır…..
Çok eski zamanlardan beri ‘taşı toprağı altın’ ülkede değerli ev sahibi olma hayali herkesin yüreğini yakar, kavurur.İnşaat aşkı parası olan , olmayan herkesin yüreğindedir.Parası olanın ilk yaptığı iş kapısının önüne çimento döktürmek olur. Beton en büyük zenginliktir gelişmekte olan ülkelerde yaşayanlar için. Kah kentsel dönüşümle evler müteahhitlere satılır kah gecekondu yapılır kah beş yıldızlı sitede ömür boyu borç ödeyerek bol sıfırlı ev alınır.
Bizimkisi bir aşk hikayesi
Siyah beyaz film gibi biraz
Hayal, umut ve ihtiras,
Taşlı kumlu roman gibi biraz….
Ponçik:Yazıda her ne kadar ülkemizde yaşanan inşaat sektörüne olan ilgiye, eğilime dem vurulsa da Hindistan gibi kalabalık nufuslu, gelişmekte olan ülkelerde de insanların en büyük ilgisinin konut sektörüne olduğunu yazılanlardan okuyoruz.Gelişmekte olan ülkelerin gerek konut ihtiyaçlarının fazla oluşu gerekse büyümenin gerçekleşmesi için en hızlı yolun inşaat sektörünün canlanması ile oluşu bu eğilimi güçlendirmektedir.
Katherıne Boo’nun Sonsuz Güzelliklerin Ardında kitabında Hindistanda gökdelenlerin yanındaki varoş gecekondu mahallesindeki insanların, çöp toplayarak süren yaşamlarındaki ev için verilen kavgalar anlatılmaktadır. Belki de gelişmekte olan ülkelerdeki ekonomi başlı başına ‘inşaat ekonomisi’dir.
Bunlar ve daha fazlası gülümseten finans kitabı ‘Acemi Finansçının Günlüğü’nde
Kitabı tüm D&R mağazalarından temin edebilirsiniz.