KAZANANLAR-KAYBEDENLER
Büyük bir mücadele. Mücadelenin ödülü küçük bir kahvaltı tabağı, oysa pistte yaşanan ölüm kalım mücadelesi…..Herkes kan ter içinde kimisi pistte yarışıyor kimisi bağırarak takımına destek veriyor kimisi sakatlanmış feryat içinde….
Neden mi bahsediyorum tabiki televizyonların en çok izlenen yarışma programı Survıvor’dan bahsediyorum.
İzlemeyenler için hemen açıklıyayım: farklı farklı adalara giden 10’ar kişilik iki takım adada aç bihitap yarışmanın sonuna kadar kalıp , büyük ödülü almak için mücadele ediyor.Kimi yarışlar ödül için oluyor, kimi yarışlar adada kalmak için.
Her gün hem adada açlıkla, insan ilişkilerindeki çatışmalarla, doğadan kaynaklanan(yağmur, etrafta cirit atan fareler…vs) şartlarla mücadele ediyorlar hem de yarış pistinde takımlarıyla yarışın galibi olmak için savaşıyorlar.Allahım hem nasıl bir mücadele…
Bağırış , çağırış, kavga , sakatlık, dedikodu, hakaret ne ararsanız var.
Peki sen bu yarışmayı niye izliyorsun dediğinizi duyar gibi oluyorum Ada güzelliklerini görmek için mi?Doğa şartlarında insanların nasıl hayatta kaldıklarını görmek için mi?Yoksa adaya düşsen yanına alacağın 3 şeyi belirlemek için mi?Yoksa dedikoduyu sevdiğin için mi?Günlük hayattan uzaklaşmak için mi?......
(Bu arada aaaa Acun’un programını izliyormuş fısıltılarınız buraya kadar geliyor.Türkiye’nin %70’inin izlediği gibi evet Acun’un programını arada sırada da olsa izliyorum)
Hiçbiri dememi bekliyorsanız yanılıyorsunuz.Hem terapi için hem gidemediğim güzellikleri görmek için hem insanların mücadelelerini izlemek için hem dedikodu sevdiğim için izliyorum.(Aaaa ne ayıp ekonomist dedikodudan hoşlanır mı dediniz. Üzgünüm ama gerçek böyle biz dedikodu seven milletiz.Gazetelere televizyonlara bakın dedikodu dışında başka birşey bulabilecek misiniz?)
Survivor izlememdeki gerçek sebep; insanları analiz etmeye, insan ilişkilerini incelemeye, yorumlamaya ve hatta ekonomiye bağlamaya bayılıyorum.(Kabul içimde susmayan gıcık bir televizyon yorumcusu var) Survıvor’da siz ne görüyorsunuz bilmiyorum ama ben mikro ve makro ekonomik gerçekleri insan İlişkileri boyutunda görüyorum. (Nasıl yani????Yok artık!!!!!!!)
Survivorda para yok, pul yok, üretim yok, tüketim yok ekonomi yorumu olur mu diyenler buyursunlar buradan baksınlar….hodri meydan
İnsanın olduğu her yerde ekonomi vardır.İktisada giriş dersinde ilk olarak; ‘kıt kaynaklar sonsuz ihtiyaçlar’ nedeniyle ekonomi biliminin doğuşundan bahsederler.
Issız adada para olmasa bile kıt kaynaklarla sonsuz ihtiyaçlar arasında kendilerine ait ekonomi döngülerini oluşturur insanlar.Kimisi en büyük fizyolojik ihtiyaç olan yaşamlarını sürdürmek, karın doyurma için balık tutar, kimisi hindistan cevizini toplayıp bölüştürerek milli gelirlerini dağıtır.
Kendi içlerinde haklı/haksız/az/çok bir bölüşüm ekonomisi gerçekleştirirler
Adadaki mücadelelere bir de makro açıdan bakalım ne dersiniz?
Yaş ortalaması diğer takımdan daha büyük olan popülerlikleri kaybetmeye yüz tutmuş şarkıcı, manken, sporcu karmasından oluşan ‘ünlüler takımı’ , yaş ortalaması daha genç olan sporcu ağırlıklı ‘gönüllüler takımı’nı her ne hikmetse yarışların büyük çoğunda yeniyor.Ünlüler takımının karnı daha çok doyuyor gibi görünüyor.
Ben iki takıma bakarken dünya ekonomisinin de benzer bir seyir izlediğini görüyorum.
Yaş ortalamaları daha büyük olan ünlüler takımı bana ‘İngiltere, Almanya, Fransa‘ gibi geçmişi daha eski, gelişmiş ülkeleri hatırlatıyor.
Geçmişteki yaşadıkları süreçlerin kazandırdığı tecrübe ile girdikleri her yarıştan az veya çok kazançlı çıkmayı başarıyorlar.Yani gelişmiş ülkeler şartlar zor olsa da ekonomilerini ayakta tutmayı, varlıklarını devam ettirmeyi bir şekilde başarıyorlar.
Yaş ortalaması daha genç olan gönüllüler takımı, gelişmekte olan ülkeler ise kendi içlerindeki insan ilişkilerindeki sorunları çözemedikleri için bir türlü kazanmaya odaklanamıyorlar.Ünlüler takımı kendi içlerinde sorun yaşamıyor mu diyecek olursanız.Kendi içlerinde çok daha büyük sorunlarla karşı karşıyalar, içlerindeki ünlülerin meşhurluk derecesi ile de alakalı ciddi savaşlar yaşanıyor, birileri grup lideri olmaya çalışıyor… neler neler ama onların en büyük avantajı yarışa çıktıklarında takım olmayı, karşı takıma karşı savaşmayı biliyorlar.
AB’de içinde her şey süt liman zannedenler , ünlüler takımının geri planınında yaşanan savaşları görünce neler yaşandığını az çok tahmin edebilirler.
Gönüllüler takımında ise her dönem tatlı su uyanığı, bıçkın bir abi takımda hizip çıkartıp, kavga çıkarıp takımı bölmeyi başarıyor.Bu yarışmayı takip edenler ne demek istediğimi, kimden bahsettiğimi hemen anlayacaklardır.Gönüllüler takımı daha genç olmalarına, daha güçlü olmalarına ragmen bir türlü istedikleri zaferlere kavuşamıyorlar.Aynı gelişmekte olan ülkelerin kendi içlerinde yaşadıkları sorunları aşıp, asıl hedeflerine odaklanamadıkları gibi…
Hep bir kavga hep bir huzursuzluk takım olmayı başaramadıkları için dünyadaki toplam üretimden, toplam gelirden bölüşüm ekonomisinden bir türlü istedikleri payı elde edemiyorlar.Yıllarca gelişmekte olan ülke liginde boy göstermeye devam ediyorlar.Hep eleme potasında birbirlerini ismini yazmak zorunda kalıyorlar ve malesef ki hep yanlızdırlar…
Aslında kendi dünyalarımızda yaşam savaşlarımızı verirken şu gerçeğin farkında olmalıyız; dünyada yüzyıllardan beri gelişmekte olan ülkelerle gelişmiş ülkeler arasında dünya üretiminden, dünyadaki gelir dağılımından daha büyük paylar almak için çok büyük savaşlar verilmektedir.
Sanayi devrimi İngiltere’de ortaya çıktıktan sonra , İngiltere sömürgelerinden elde ettiği gelirlerin birikimi ile de büyük bir medeniyet kurmuştur.Diğer gelişmiş ülkelerde de benzer süreçler yaşanmıştır.Gelişmiş ülkeler pek çok sorunu kendi içlerinde çözerek oturmuş bir ekonomi, eğitim, kültür , adalet sistemine sahip olmuşlardır. Uluslararası alanda ise yaşanan bölüşüm ekonomisinde sorunlar nedeniyle de çok büyük savaşlar ortaya çıkmıştır.
Yüzyıllardır her ülke, her birey bir lokma daha fazlanın derdi ile mücadele etmektedir. Bunun için kimi zaman kendilerini diğer ülkelere kapatmış, kimi zaman sınırlarını sonuna kadar açmışlardır.
Sonuçta ulaşacağınız en büyük gerçek; ister küçük bir adada yemek savaşı verin ister gelişmekte olan bir ülke olun ister gelişmiş bir ülke olun hep ekonomiden bir parça daha fazla alma savaşının içinde olacağınız gerçeğidir.Oyunu kuralına göre oynayan, stratejisini doğru belirleyen çoğu zaman finale kalıp istediğini elde etmeyi başardığını görüyoruz………
Survıvor aslında güç savaşı gibi görülse de bir strateji, dayanıklılık, yaşanmışlık savaşıdır.
Oyunu kuralına göre oynamanız dileğiyle Survıvor’da başarılar…….
Ponçik: İnsanın olduğu her yerde ekonomi vardır.Ekonomik kuramlar , teoriler ne kadar tartışılırsa tartışılsın hayatı yakalamak isteyenlerin ekonomiyi küçümsemeden önce bu gerçeği düşünmeleri gerektiğini hatırlasınlar.
‘Dünyada yaşanan her olayın ardında yatan bir ekonomik sebep vardır.’