BORSA İSTANBUL YÜKSELİŞİ DEVAM EDER Mİ ?
Borsa İstanbul’da bu hafta içi açılış saatlerinde rekor üzerine rekorlar gelmeye devam ederken, gün içindeki dalgalı seyir yatırımcılarda her an düzeltme gelecek mi paniği yaşatıyor.
Geçtiğimiz yılın sonunda, 2022‘nin son üç ayında on haftalık yükselen trendin ardından 2023 ‘ün ilk haftasında düzeltme hareketi başlamıştı. Bugün ise geldiğimiz noktada Borsa İstanbul genel seçimlerin ardından başlayarak, dokuzuncu haftayı yükselen trend içinde tamamlıyor.
Yatırımcılar kar realizasyonlarında, düzeltme hareketi gelir mi endişesi ile seri satış gelmeden çıkmak isterken panik satışları yapıyor. Diğer yandan hisseden hisseye pozisyon değiştiriyorlar. Oysa Borsa İstanbul’da para çıkışı olmadığını görüyoruz. Fakat panik içerisinde hisseden hisseye koşan yatırımcılar haliyle bir süre sonra hem karını tüketiyor hem de ana parasını da kaybetmeye başlıyor.
Özellikle kredi ile işlem yapan veya gün içi alım limiti kullanan yatırımcılar daha tedirgin işlem yapıyor. Bu dönemlerde çok kez duyulan ama işlem sırasında unutulan bir detay söz konusu. Hisse senedi işlemlerinde önemli olan ana trendin yönüdür.
Merkez Bankası yıl sonu enflasyon tahmini %58 olarak revize etti. Her geçen gün fiyatlar artıyor. Böyle bir ortamda hisse senedi piyasasında fiyatların sabit kalacağını düşünmek anlamsız olur. Karlılık artar mı derseniz orada finansal okuryazarlık gerektiren bir ayrım giriyor devreye. Oransal kâr marjı ile ilerleyen firmalarda hisse senedi fiyatları artacaktır. Fakat iş yapabilmek adına karından feragat etmek durumunda kalan sektörlerde işler büyüse de karlılıkta yükselen bir artış beklemek doğru olmaz. Buda gösteriyor ki önümüzdeki dönemde hisse seçimlerinde sektörel ve hisse bazlı ayrışma önemli bir faktör olacaktır.
Yine dönüyoruz dolaşıyoruz işin ucu Dolar’a geliyor. Emtia fiyatlarındaki değişiklik doların gücü ile ters orantılıdır. Böyle olunca tabi önümüzdeki dönem Doların küresel piyasalardaki konumu, madencilik sektöründen, ulaştırma sektörüne kadar etki ediyor. Kesin olarak şunu diyebiliriz, önümüzdeki dönem iki tip hisse senedi en garanti getiriyi sunuyor. Birincisi oransal kâr marjı değişmeyen firmalar. Petrokimya endüstrisi gibi. Bir diğeri ise ihracatı yüksek olan, döviz kazanan fakat finansman gideri düşük olan firmalar.
Bu hafta gelen ABD Enflasyon rakamları yıl sonuna kadar yapılacak olan üç ayrı para politikası toplantısının hangisinde 25 baz puan artış olacağı için bir ön sinyal olabilirdi. Hatta 25 baz puanlık artış eylül ayında yapılırsa, ikinci bir artış gerekir mi sorularına cevap vermesi bekleniyordu. Enflasyon rakamlarının beklentiye paralel gelmesinin yanı sıra işsizlik haklarından yararlanma başvurularının artış göstermesi FED yetkililerini kendi içerisinde ikiye böldü.
ABD yetkilileri her fırsatta Avrupa’dan farklı olarak enflasyona mücadelesinde yüksek işgücü rakamlarından aldıkları desteği dile getiriyordu. Hatta pandemi sonrası daha hızla hedeflediği enflasyon düzeyine yaklaşabiliyor olmasını işgücüne verilen öncelikle betimliyordu.
Son gelen işsizlik haklarından yararlanma başvurularındaki artış Amerika’da işgücü piyasasının yetkililerin ifade ettiği kadar sağlam olmayabileceğini, beklentiye uzak gelebilen rakamların sıkılaşma politikasını esnetmek için erken olduğunu düşündürdü. Fed yetkililerinden bazıları 25 baz puan faiz artışı sonrası ilave artışın gerektiğini söylerken, bazıları ise işsizlik haklarından yararlanma başvurularında oluşan bu artışın standart sapma dahilinde sayılabileceğini, devamlılığı olmayacaksa çok anlamlı olmayacağını ve gerekmedikçe ilave artışlara gidilmemesini savunuyor.
İşsizlik haklarından yararlanma başvurularındaki artış, çalışan kesimin ekonomiye katkısında daralma olması ve önümüzdeki dönem için gayri safi yurt içi hasılada küçültücü etki oluşturmasıyla Dolar’ı zayıflatabilir. Dolayısı ise ilave faiz artışları ihtimalinin güçlenmesi Dolar Endeksini yukarı taşırken, dolar bazlı ürünleri ise aşağı fiyatladı.
Hisse senedi piyasasına geri dönecek olursak, başta söz ettiğimiz ithalat veya ihracat miktarları bilançosunu etkileyen firmalardaki alım işlemlerinde ABD verileri ve Dolar’ın küresel çaptaki konumu mutlaka takip edilmeli. Yurtiçinde faiz artışlar ve kur üzerindeki baskı devam etse de küresel çapta güçlü kalacak bir Dolar Endeksi mutlaka bilançolara yansıyacaktır. İlave olarak Dolar Endeksindeki zayıflama emareleri ise yine aynı şekilde önümüzdeki 3. Çeyrek ve sonraki 4. Çeyrek bilançolarında yerini alacaktır.
Genel görünümde enflasyonu ve gelen bilançolardaki büyümeleri düşünürsek Borsa İstanbul’da halen yükselen trendin devam ettiğini söylemek mümkün. Özellikle duran varlıkları yüksek olan firmaların yüksek iş geliri yaratamasalar dahi, değerlemeleri önümüzdeki dönem de pozitif yansıyacaktır. Gayrimenkul hisse senetleri bu duruma örnek olabilir.
Körfez ülkeleri ziyareti gündemin gerisinde kalırken, konuya ilişkin savunma, inşaat ve enerji yatırımlarıyla ortaklık geliştirebilecek firmalar ön plana çıkabilir. Enerji, inşaat ve savunma sanayi sektörü içerisinde hisse bazlı ciddi bir ayrışma olabilir. Yatırımcıların riski doğru dağıtması dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan olmamak için şart görünüyor.