Fizikselin Ötesinde Yaratılan Değer:
Dijital Para Pandemi’nin başından bu yana hayatımızda köklü değişiklikler oldu.
Evde kaldığımız günler, yazın sıcağında sokakta taktığımız maskeler, plexiglass’lar ve hepa filtreler bizi soluduğumuz havanın akışını daha yakından öğrenmeye ve mesafe kavramını gözden geçirmeye itti.
Yakınlık ve uzaklık kavramları bireysel, ulusal ve uluslararası çapta yeniden tanımlanırken 21. yüzyılın başından beri devam eden dijital dönüşüm de aramızdaki mesafeleri kapatmak ve daha güvenli etkileşimler sağlamak adına daha önce görülmemiş şekilde hız kazandı.
Çok kısa bir süre içerisinde evimizden çıkmadan çalışabilecek, doktorumuzla konuşabilecek, market alışverişimizi yapabilecek ve hatta sosyalleşmek için insanlarla tamamen dijital dünyada bir araya gelebilecek bir sistemin parçası olduk.
Getirdiği kısıtlamalarla modern çağın insanına yeni bir çerçeve oluşturan pandemi, maddeler üzerinden ilerleyen eski alışkanlıklarımızı bırakıp dijital dünyayı her gün biraz daha keşfetmemize neden oldu.
Mesafeler önemini kaybettikçe insan, hayal gücünü ve yaratıcılığını kullanarak elle tutulabilen şeylerin ötesinde yeni değerler yaratabileceğini görmüş oldu. Halbuki insanlar toplumsal olarak organize olmaya başladıkları ilk zamanlardan beri hayal güçlerini kullanarak görünenin ötesindeki şeylere değer atfediyorlar. Prof. Yuval Noah Harari’nin ünlü kitabı Homo Sapiens’te bahsettiği gibi bugün kurduğumuz küresel düzen, şirketler ve hatta ülkeler insanın hayal gücünün bir sonucudur.
Bunları her ne kadar gerçek dünyada temsil eden ögeler (binalar, bayraklar, ülke sınırları) bulunsa da bu kavramlar aslında insanın hayal gücünde oluşturulmuş ve türün üyeleri tarafından kabul edilmiştir.
Harari’nin de dediği gibi “insan evrimi her zamanki gibi salyangoz hızıyla ilerlerken, insanın hayal gücü dünyada henüz eşi görülmemiş devasa bir kitlesel iş birliği ağı” yaratmıştır.
Ancak insanın toplumsal evrim sürecinde fiziksel dünyaya bağlılığının azalması adım adım olmuştur ve bugün hala devam etmektedir. Şüphesiz ki bu süreçte paranın icadı büyük önem taşımaktadır.
İlk önce kendisi için üreten ve kendi grup üyeleri arasında takasla ihtiyaçlarını karşılayan insan daha sonra altın gibi değer yüklediği madenleri kullanmaya başlamıştır. İlk kağıt para M.S. 806 yılında Çin’de ortaya çıkmış ve 17. yüzyılın sonunda Batı dünyasında kullanılmaya başlamıştır.
Bu dönemde kağıt paranın değeri direkt olarak altına bağlıydı, yani insanlar ellerindeki kağıt paraları vererek karşılığında belirli miktarda altın alabiliyorlardı. Buna “Altın Standardı” deniliyordu.
Altın standardı yarattığı volatilite nedeniyle birçok ülkede 20. yüzyılın başında terk edildi. 1944 yılında kurulan Bretton Woods sistemi ile dolar dünyada altına bağlı “küresel para birimi” haline geldi.
Ancak yaşanan finansal sorunlar nedeniyle 1971 yılında Bretton Woods sistemi çöktü ve dünya üzerindeki para birimlerinin altına olan bağlılığı sona erdi. Daha önceden zenginlik gösteren altın artık dolar, euro, yen gibi bir “para birimi” haline gelmişti.
Zenginlik insanın hayal gücü sayesinde aslında kendi içinde bir değeri olmayan kağıt banknotlarla ölçülebiliyordu.
Bu noktada para politikaları merkez bankaları ve hükümetlerin verdiği kararlara bağlıydı. Ancak insan değer atfettiği ve herkes tarafından kabul edilen sembollerin gerçekten de pratikte bir değeri olabileceğini fark etmişti.
O zaman değer verdiğimiz paranın dijital olarak var olmasında bir engel var mıydı? 90’larda hayatımıza internetin girmesiyle birlikte 1996 yılında ilk dijital para olan e-Gold ortaya çıktı ve bunu farklı dijital para birimleri izledi. Ancak e-Gold’un yasal olmayan aktivitelerde kullanılması nedeniyle e-Gold 2007’de alınan mahkeme kararıyla kullanımdan kalktı.
Bunun arkasından hepimizin çok iyi bildiği Bitcoin 2009’da kullanıma sürüldü ve insanlık kripto dünyasına adım attı. Önceki dijital para birimlerinden farklı olarak kripto paralar block zincir teknolojisi ile merkeziyetsiz bir yapı üzerinden alınıp satılıyorlar ve tüm işlemler bütün kullanıcılar tarafından kaydediliyor.
Bu merkeziyetsiz yapı içerisinde kripto paralar çeşitli algoritmalar yardımıyla şifreleniyor ve bu yüzden kopyalanmaları mümkün olmuyor. İlk başta küçük bir grup tarafından kullanılan kripto paralar özellikle 2017 yılından sonra büyük ilgi görmeye ve isimlerini duyurmaya başladı.
Kripto dünyasının önde gelen isimlerinden Binance, 2017 yılında kurulmasının ardından Ocak 2018 itibarıyla da işlem hacmi açısından dünyanın en büyük kripto para borsası oldu. Türkiye ise Binance genelinde en önemli ülkelerden biri konumunda. Binance’in Türkiye’de günlük işlem hacmi ortalama 250 milyon dolar civarında. Bu rakamlar boğa piyasası koşullarında çok daha yüksek olabiliyor.
Binance’e göre küresel çapta hem büyümeye hem de gelişmeye devam eden kripto’nun hayatımıza adaptasyonunu giderek artıracak. Ülkemiz özelinde baktığımızda blok zincir ve kriptonun avantajlarının yeni nesil tarafından her geçen gün daha fazla keşfedilmesi, bu adaptasyondaki hızlı artışın en belirgin göstergesi olarak karşımıza çıkıyor.
Dolayısıyla Binance, yakın gelecekte de kripto varlıkların, insanlığın her türlü ihtiyacını karşılamada en fazla kullanılan değer olacağını ve kriptonun hayatı kolaylaştıran ve güvenilir bir araç olduğu benimsendikçe, hayatın her alanına ve her kesimine yayılmasının devam edeceğini öngörüyor.
Peki, fizikselde var olmayan ama hepimizin varlığını kabul ettiği dijital bir para birimiyle günlük hayatımızı yaşamak mümkün mü? Dijital para fiziksel parayı yerinden edebilir mi? Kripto para merkezi olmayan bir sistem üzerinde var olduğu için daha güvenli ve gizli şekilde para transferine imkan sağlıyor.
Bankalardaki regülasyonlara takılmadan transfer edilebilen kripto para alım satım süreçlerini hızlandırabiliyor. Ancak bu durum yasal olmayan işlemlerin gerçekleşmesini de beraberinde getiriyor. Ayrıca kripto paraların uluslararası transferlerde sağladığı işlem hızı günlük hayattaki alışverişler için geçerli değil. Bir kripto paranın bir hesaptan diğerine geçmesi on dakikadan bir saate kadar sürebiliyor.
Bununla beraber fiyatlarındaki hızlı dalgalanmalardan ötürü kripto para birimleri yüksek riskli yatırımlar olarak da değerlendiriliyor.
Kripto paraların volatilitesini ve yasal olmayan şekillerde kullanılmasını engellemek için hükümetlerin izleyebileceği yollardan bir tanesi Merkez Bankası Dijital Para Birimi ya da ingilizce ismiyle Central Bank Digital Currency (CBDC) üretmek. CBDC’ler ülkenin kendi para biriminin değeri ile paralel dijital para birimleridir.
CBDC’ler başka bir para birimine sabitlenmiş olan stablecoin’lere benzemekle beraber, stablecoin’lerden farklı olarak devlet tarafından üretilmiştir ve devlet regülasyonu altındadır. Atlantic Council’ın CBDC Tracker’ına göre Mart ayının başında 65 ülke CBDC geliştirmek için uğraşırken 20’den fazla merkez bankası da pilot programlarına başladı. Türkiye de pilot programa başlayan ülkelerden biri.
Merkez Bankası yılın ilk çeyreğinde Dijital Türk Lirası ile ilk ödemenin yapıldığını açıklamış ve pilot programın 2023 yılında seçili bankalar ve finansal teknoloji firmalarının katılımıyla devam edeceğini bildirmişti. Peki tamamen Dijital Türk Lirası kullanırsak hayatımız nasıl değişecek? Parasal işlemlerimiz daha güvenli ve şeffaf bir hale gelecek ve günün her saatinde ödeme yapılabilecek.
Fiziksel bir para olmadığı için para basma ve lojistik masrafları ortadan kalkacak e-devlet gibi uygulamaları banka hesabımızla birleştirerek ödeme işlemlerini çok daha hızlı yapabilir hale geleceğiz.
Üstelik Dijital Türk Lirası devlet tarafından sağlanacağı ve regüle edileceği için kripto paraların aksine Türkiye Cumhuriyeti içerisinde her yerde geçerli olacak. Hızla gelişen teknolojinin yıkıcı ve dönüştürücü gücünü göz önüne aldığımızda geleceği tahmin etmek oldukça zorlaşıyor.
İhtiyaçlarımıza göre tamamen dijital para birimlerinin var olduğu ya da hem dijital hem fiziksel para birimlerinin var olduğu bir dünyada yaşamak mümkün. Konuyu yıllardır tanıdığım ve çok kıymet verdiğim, dijital ve kripto paralar ortaya çıktığından beri bu alanda çalışarak önemli araştırmalara imza atan ve bu alandaki bilgisini bizlere aktaran, dünyada bu alanda temsiliyetleri olan çok değerli hocam Kadir Has Üniversitesi Yeni Medya Bölümü Eğitim Görevlisi İsmail Hakkı Polat’la değerlendirdim. İlgi çekici bir konu olduğu için benim de bilmek istediğim soruları sorarak değerli hocamın yanıtlarına bu yazımda yer vermeye karar verdim.
Zehra Öney: İsmail Hocam, Dijital Lira’ya geçme konusunda düşünceleriniz nedir? Türkiye böyle bir dönüşüme hazır mı? Kağıt paranın kullanılmadığı bir gelecekte yaşayabilir miyiz?
İsmail Hakkı Polat: Dijital Lira’ya geçme konusunda Türkiye pilot bir proje yapıyor ve basından ilk denemelerinin başarıyla tamamlandığını okuyoruz. Bu “dijital lira” kripto paralardan biraz daha farklı şekilde, Merkez Bankası Dijital Paraları dediğimiz CBDC standardında olacak. Burada sormamız gereken bu dijital liranın işleyişinin kim tarafından ve nasıl yapılacağı.
Dünyada bunun için farklı kompozisyonlar var. Örneğin, Çin hükümeti insanların cüzdanlarını kilitleyerek dijital yuanla olan varlıklarını bir anda sıfıra indirdi.
Böyle senaryolar yaşanabilir mi yoksa bunun belirli düzenlemeleri mi olacak bunu konuşmak lazım. Ben uzun süre kağıt para kullanmaya devam edeceğimizi düşünüyorum.
Şu anda gençler ve benim gibi teknolojistler bu işe çok meraklı olsa da bu iş bir okuryazarlık meselesi. Üstelik merkez bankası tarafından üretilen bu para birimleri kişilerin mülkiyet mahremiyetini ihlal ettiği noktalar olabilir. Bu nedenle uzun süre hem kağıt hem de dijital para kullanacağımızı düşünüyorum.
Bu tarz uygulamalara şu anda sadece Türkiye değil, bütün dünya hazır değil ancak dijital para birimlerinin prototiplerini denemekten de kaçmamak lazım.
Zehra Öney: Peki İsmail Hocam, bildiğiniz gibi dijital para birimlerinin kripto da dahil olmak üzere birçok avantajı bulunuyor. Ancak dijital para birimlerinin volatiliteleri de normal para birimlerine göre daha yüksek. Bu volatiliteyi nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu konuda yaptığınız çalışmalar ve aldığınız önlemler var mı?
İsmail Hakkı Polat: Temelde dijital para dediğimizde karşımıza iki ana başlık çıkıyor. Biri merkez bankaları tarafından üretilen ve dijitalleştirilmiş, kağıt para ile özdeş fonksiyonları olan ve bir merkez idare tarafından emisyonunun ya da bilançosunun daraltılıp genişletilmesine karar verilen paralar.
Diğeri de Bitcoin ve Bitcoin benzeri önceden kodlanmış, sınırlı hard currency dediğimiz formülü baştan belli kripto paralar. Örneğin, Bitcoin için 2140’a kadar üretilecek ve her 10 dakikada bir piyasaya sürülecek para miktarı belli.
Bunun içinde emisyonu sınırsız olanlar, dolandırıcılıkta kullanılanlar da var ama ben şu an tamamen Bitcoin ve Etherum gibi birkaç para biriminden bahsetmek istiyorum.
Bu para birimlerinin volatiliteleri şu anda fazla gibi gözüküyor ama sizin de bildiğiniz üzere Bitcoin son dönemde belli bir yere oturdu ve para fonksiyonundan çok para fonksiyonunu dijital olarak tarif eden dijital bir varlığa dönüştü. Önümüzdeki süreçte ben para fonksiyonlarının öncelikle merkez bankası paraları üzerinden başlatılacağını düşünüyorum.
Çünkü insanların Bitcoin ya da stablecoinler gibi farklı paraları harcayabilmesi için birçok ülkede yasak var. Bununla beraber, internet üzerinde aynı oyun paraları gibi bir ekonomi de oluşturuldu. Örneğin, şu an uluslararası freelancer’ların bazıları ödemelerini Tether ya da USDC gibi dolara endeksli coin’ler üzerinden alıyor.
Bunların dolarla birebir bağlantısının ne kadar sağlam olup olmadığı da ayrı bir tartışma konusu ancak önümüzdeki dönemde volatilitenin altcoin dediğimiz kripto paralarda daha fazla olacağını söyleyebilirim.
Merkez bankası paralarının son derece merkezi olmasınından ve para basım süreçlerinde, piyasaya sürülme ya da piyasadan çekilme biçimlerindeki şeffaflık sıkıntısı nedeniyle Amerika’daki 2008 krizi olmuştu.
Bu nedenle zaman geçtikçe insanların bu mahremiyet ve şeffaflık kaygıları nedeniyle bu kripto paralar üzerindeki avantajların merkez bankaları, maliye ve hazine bakanlığı gibi yerlere dağıtılacağını düşünüyorum.
Kripto paralar özellikle batı dünyasında bahsettiğim mahremiyet ve şeffaflığa dikkat eden ve biraz daha blok zincire yakın formlar haline gelecek gibi geliyor bana. Bu olduğu takdirde de bunların volatilitesi Dolar, Euro, TL ve dünyadaki diğer para birimleri gibi olacak. Şu anda devlet tarafından basılan paralar da oynaklığı çok az olan şeyler değil çünkü şu anda bütün dünya volatil bir halde.
Zehra Öney: İsmail Hocam, son bir sorum olacak. Bildiğiniz gibi Türk Lirası diğer G20 ülkelerine nazaran tarihsel olarak da gözden geçirdiğimizde enflasyona meyilli bir kur. Para birimlerinin dijitalleşmesi durumunda enflasyon eğiliminin ne yönde değişmesini öngörüyorsunuz?
İsmail Hakkı Polat: Halihazırda enflasyonu yüksek olan ve yükselen ülkelerde dijital para kullanımı ve kripto paraya geçiş eğilimleri başta Bitcoin olmak üzere varlık koruma, bankacılık sistemindeki sorunlar, enflasyon, mala yatırım yapamama ve diğer kısıtlamalar nedeniyle artabiliyor.
Para birimlerinin bu şekilde değerlendirilmesi aslında para emisyonunu merkez bankalarının kontrol etmesini ve orada M1/M2 dediğimiz birincil dolaşım, ikincil dolaşım gibi fonksiyonlarda çok daha iyi veri sağlama ve kontrolü beraberinde getiriyor. Bu anlamda tüketici verisi, fiyat artışı gibi verileri bir iki ay arkadan gelerek değil de, FED gibi daha gerçek zamanlı alabildiğimiz takdirde enflasyon eğilimlerini önceden görüp dijital dönüşüm sayesinde bu sorunları çok daha erken çözmek mümkün.
Fakat şu anda dünyanın farklı yerlerinde çalışan finansçıların, maliyecilerin, hazinecilerin bu konudaki okuryazarlığı, dijital ve kripto bilgisi sınırlı olduğu için önümüzde hala çok uzun bir süreç olduğunu düşünüyorum.
Ama umarım bu dijital dönüşüm en kısa zamanda gerçekleşir ve dijital dünya üzerinden bütçe, hazine, maliye ve finans süreçlerini sağlayabilecek ve bu süreçleri ülkeler arasında sağlıklı bir şekilde işletebilecek modeller oluşur.
Teknoloji için Küçük, İnsanlık için Büyük bir Adım Dünya çapında dijitalleşme ile mesafeler ortadan kalktıkça insanlar fiziksel olarak kullandığımız paranın yerini son zamanlarda oldukça popüler olan dijital para birimlerinin alıp alamayacağını sorgulamaya devam ediyor.
Bir yandan kripto paralar günlük hayatımızda giderek daha fazla kullanılmaya başlanırken bir yandan da devletler ulusal para birimlerine endeksli dijital paraları yaygınlaştırmak için çalışmalarına devam ediyor.
Bu süreçte dijitalleşmenin getirdiği avantajlar süreci hızlandıracak faktörlerden olsa da tam olarak dijital bir para birimine geçmek için insanın hayal gücünü kullanarak hayatını kolaylaştırması yönünde bir adım atması ve fiziksel bir gerçeklikten çok dijital bir gerçekliğe değer atfetmesi gerekiyor.
İsmail Hakkı hocamın da bahsettiği gibi bu noktada sorulması gereken en önemli sorulardan biri bu dijital para birimlerinin kimin tarafından ve nasıl regüle edileceği.
Bu noktada devletimizin, Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankasının ve finans kuruluşlarının dijital para birimleri için gerekli regülasyonları sağlaması, etik çerçeveyi belirlemesi ve ortak kullanım değerleri yaratması gerekiyor.
Buna paralel olarak şu anda eksik olan güven sağlandıkça ve teknoloji okuryazarlığı arttıkça dijital para birimlerinin kullanılmasının önü açılacak