Geçtiğimiz hafta yurtiçinde piyasaların ana gündem maddesi hiç şüphesiz ki borsada bilinmezliğin yarattığı vergi karmaşasıydı.
Önce bir gazete haberinde gördüğümüz borsa ve kripto finansallarına vergi getirileceği haberlerini Bloomberg ve Reuters tarafında da görünce piyasanın tedirgin olduğunu söylemek mümkün. Vergi oranının ne olacağının yanı sıra bu verginin gelirden mi yoksa işlemden mi alınacağı sorularının belirsizliği bu tedirginliği daha da artırdı.
İddialar ilk olarak binde iki oranında ortaya atılınca, piyasalar çok sert tepki verdi ve bankacılık endeksi öncülüğünde satış dalgası yaşandı. Daha sonrasında medya ya yansıyan bu oran on binde iki işlem vergisi olarak düzeltildi fakat bu volatiliteyi düşürmeye yetmedi.
Özellikle bu belirsizlik sürecinin uzaması, başta gün içi işlem yapan spekülatörler ve algoritmik robotlarla işlem yapan kurumsal yatırımcıları rahatsız etti. Borsa İstanbul'da günlük likiditeyi sağlayan ve hacmin çoğunu gerçekleştiren bu robotlara işlem vergisi uygulamak, işlem maliyetlerini hatırı sayılır şekilde artırmak demek. Sermaye piyasalarını tabana yayma ve Türk yatırımcısını TL varlıklara özendirme aşamasının henüz başlangıcında olduğumuz bu dönemde, gelebilecek ekstra maliyetler hisse senetleri piyasasında derinliği kurutabilir.
Dolayısıyla özellikle yaşadığımız Kahramanmaraş depreminden bu yana açığa satışın yapılamaması, swap piyasalarının proaktif bir şekilde kullanılamaması likiditeyi hali hazırda törpülerken, getirilecek bir vergi uygulaması, şu sıralar çekmek istediğimiz yatırımcı kitlesini uzaklaştıracaktır.
Günlük işlem hacimlerinin artması, yabancı hedge fonlarının ve orta uzun vadeli portföy akımlarının Borsa İstanbul'da pozisyonlanmaya başlaması ile likiditenin yükselmesi sonrasında vergi uygulamalarının gündeme gelmesi daha doğru olabilir. Bugün dünyada pek çok ülke hisse senetleri piyasalarından vergi geliri elde ediyor. İskandinav ülkeleri borsada kazancın en yüksek vergilendirdiği ülkelerden.
Danimarka borsa kazancından %42 vergi kesintisi ile bu alanda liderken, Norveç'te bu oran %38 ve Finlandiya'da %34. Dünya'nın en büyük borsalarını barındıran Amerika'da ise kurumlardan %21, bireylerden %20 oranında net kazanç üzerinden vergi alınıyor. Bir hissenin elde tutma süresinin muadil ülkelere göre oldukça kısa olduğu ülkemizde ise işlem vergisi uygulamak ilerleyen dönemlerde uygulanacak vergi politikalarından da daha az gelir elde edilmesinin önünü açabilir.
Bunun en büyük örneğini geçtiğimiz hafta net bir şekilde gördük. Haftanın ilk işlem gününde Borsa İstanbul 100 endeksi 135 milyar TL hacim ile günü kapatırken, dedikodular ve iddialar sonrası haftanın son işlem günü olan cuma günü işlem hacmi %50’ye yakın düşüşle 71 milyar TL’ye geriledi.
Mayıs ayının son haftası ile zirve seviyelerin görülmesi sonrası yaşanan geri çekilme ise etkisini devam ettiriyor. Piyasanın zayıf seyrini korumasının en önemli sebebi ise vergi spekülasyonlarından bağımsız yılbaşından bu yana bankalar öncülüğünde yaşanan hızlı yükseliş ivmesinin devamının sağlanamaması, yabancıların hisse senetlerinde pozisyonlanma iştahının zayıflaması ve gelen karışık bilançolar.
Bankaların yanında sigorta ve iletişim sektörlerine özellikle endekste en yüksek ağırlığa sahip sınai sektörünün destek olamaması, 11.000’li seviyelerden hızlıca 10.000 seviyesinin hemen üzerine kadar geri çekilmemize olanak sağladı diyebiliriz. Yeni haftaya başlarken bayram öncesi son 5 işlem günü, volatilitesi yüksek ve işlem hacminin daha sınırlı seyrettiği bir hafta olabilir. Teknik olarak Borsa İstanbul ana endeksinde takip edeceğimiz ilk destek seviyesi 10.036-9.980 bölgesi olarak izlenecek. Yükseliş ivmesinin devamını görmek için ise piyasa 10.400 seviyelerinin üzerinde hacimli bir gün kapanışı arayacak.
Yurt içinde sanayi, işsizlik ve cari denge verileri açıklanacak. Yurt dışında ise merakla beklenen Amerikan enflasyon verilerinin dışında FED’in faiz kararı açıklanacak. Küresel piyasaların odağı çarşamba günü faiz kararının ardından gerçekleştirilecek Başkan Powell’ın basın toplantısında olacak.