Sufizmden Şamanizme İçsel Bir Yolculuk
Bu haftasonu yıllardır hakkında çok şeyokuduğum ve ilgi duyduğum iki öğreti Sufizm ve Şamanizm’e dair, buiki öğretinin birbirleriyle örtüşen ve temas eden yönlerini değerli hocalarımız Anadolu Kültür Tarihçisi, Araştırmacı Yazar ve Türkolog, Ali Canip Olgunlu ile Ressam ve Mevlevi Recep Çiftçi’nin keyifli anlatımlarıyla dinleme fırsatı bulduğumçok keyifli bir gezideydim.
12 kişilik kapalı bir grupla gerçekleşen, 3 gün boyunca Şile’de ormanın içinde butik bir otelde ahşap bungalovlarda kaldığımız, temiz havada meditasyon yapma, geceleri ateş yakıp kendi iç dünyamıza dönme şansını yakaladığımız bu unutulmaz geziden sanat okulumuzun sahibi sevgili Yeşim Manav sayesinde pek çok yeni ve güzel dostluklar ve keyifli anılar edinerek ayrıldık.
Şamanizm elbette bir din değil,öğretidir.Özünde canlı olan her şeye ve hatta bizlere göre cansız olan şeylere de saygı göstermektir.
Şamanizm aslında sözdür, bilgidir. Ritüellere dayanır.
Şamanizm ve Sufizm taşıdığı ve savunduğu değerler anlamında birbirlerine çok yakın fakat metotları açısından baktığımızda birbirinden farklıdır.
Bizler kendimizi bilmek ve keşfetmek için bu dünyadayız.
Kendini bilmek bize kolay gibi görünse de aslında hayatta en zor şeylerden biri kendini bilebilmek, anlayabilmek ve olduğunu kabul etmektir.
Ne kadar bilirsek hayatta, o kadar da iyi koruruz kendimizi…
Tasavvuf ise neden, ne için, nasılın çok ötesidir. Doğamızın doğaya entegrasyonu ile bütünselleşiriz. Unutmayalım ki Sufi “ben” değil, “biz” der.
Aşk organize, akıl ise bizleri kategorize eder. Her şey Yaradan’dan ve her şey Yaradan’ındır.
Nefs hep daha fazlasını ister, tatmin olmayı bilmez. Biz ise hep şükür etmeliyiz…
Tasavvuf bize bunları öğretir.
Tüm bunlar insan olma öğretileridir aslında ve bu sanıldığı kadar kolay bir meziyet değildir. Değerlerle yaşamanız gerekir. Değerlerle yaşamak ise bir diğerinde kendini görebilmek, empati duyabilmek, sadece “ben” değil, “biz” diyebilme halidir.
Hepimiz hayatlarımızda bir anlam arayışı içerisindeyiz. Peki Anlam nedir? Anlam nedir bilir misiniz, Anlam bizim ona yüklediğimizdir. Sen ona ne değer yüklediysen anlamı da odur.
Dolayısıyla bizler hakikati ararken kendi meşrebimiz dışında insanlardan uzak durmalıyız. Her kuş nasıl ki kendi cinsiyle uçar, nasıl ki bülbül de güzeldir, papağan da, serçe de ama birlikte uçmazlar. İşte bizler de kendi özümüze yakın kişilerle birlikte olmayı seçmeliyiz. Kırmadan ama uzak durmayı tercih ederek…
İyilik kimine göre zehir, kimine göre ise panzehirdir. İşte o noktada bizler de “Vesselam” demeyi öğrenmeliyiz. “Vesselam” yani yetebilirsem yaparım, yetemediğimde giderim.
Bu benim için o kadar kıymetli bir öğretiydi ki sizlere anlatamam. Çünkü iyilik ve sevgiyle yaklaşıp, buna karşılık alamadığım tüm zamanlarda kırılırdı benim kalbim. Artık bununla ne şekilde başa çıkmam
gerektiğini özümsedim.
Peki böyle konuşuyoruz ama neden yine de kırılıyoruz bu hayatta? Kırılmamıza neden olan şeyler ne acaba? Gelin bunun cevabını da doğanın içinde arayalım birlikte.
Bu haftasonu yıllardır hakkında çok şeyokuduğum ve ilgi duyduğum iki öğreti Sufizm ve Şamanizm’e dair, buiki öğretinin birbirleriyle örtüşen ve temas eden yönlerini değerli hocalarımız Anadolu Kültür Tarihçisi, Araştırmacı Yazar ve Türkolog, Ali Canip Olgunlu ile Ressam ve Mevlevi Recep Çiftçi’nin keyifli anlatımlarıyla dinleme fırsatı bulduğumçok keyifli bir gezideydim.
12 kişilik kapalı bir grupla gerçekleşen, 3 gün boyunca Şile’de ormanın içinde butik bir otelde ahşap bungalovlarda kaldığımız, temiz havada meditasyon yapma, geceleri ateş yakıp kendi iç dünyamıza dönme şansını yakaladığımız bu unutulmaz geziden sanat okulumuzun sahibi sevgili Yeşim Manav sayesinde pek çok yeni ve güzel dostluklar ve keyifli anılar edinerek ayrıldık.
Şamanizm elbette bir din değil,öğretidir.Özünde canlı olan her şeye ve hatta bizlere göre cansız olan şeylere de saygı göstermektir.
Şamanizm aslında sözdür, bilgidir. Ritüellere dayanır.
Şamanizm ve Sufizm taşıdığı ve savunduğu değerler anlamında birbirlerine çok yakın fakat metotları açısından baktığımızda birbirinden farklıdır.
Bizler kendimizi bilmek ve keşfetmek için bu dünyadayız.
Kendini bilmek bize kolay gibi görünse de aslında hayatta en zor şeylerden biri kendini bilebilmek, anlayabilmek ve olduğunu kabul etmektir.
Ne kadar bilirsek hayatta, o kadar da iyi koruruz kendimizi…
Tasavvuf ise neden, ne için, nasılın çok ötesidir. Doğamızın doğaya entegrasyonu ile bütünselleşiriz. Unutmayalım ki Sufi “ben” değil, “biz” der.
Aşk organize, akıl ise bizleri kategorize eder. Her şey Yaradan’dan ve her şey Yaradan’ındır.
Nefs hep daha fazlasını ister, tatmin olmayı bilmez. Biz ise hep şükür etmeliyiz…
Tasavvuf bize bunları öğretir.
Tüm bunlar insan olma öğretileridir aslında ve bu sanıldığı kadar kolay bir meziyet değildir. Değerlerle yaşamanız gerekir. Değerlerle yaşamak ise bir diğerinde kendini görebilmek, empati duyabilmek, sadece “ben” değil, “biz” diyebilme halidir.
Hepimiz hayatlarımızda bir anlam arayışı içerisindeyiz. Peki Anlam nedir? Anlam nedir bilir misiniz, Anlam bizim ona yüklediğimizdir. Sen ona ne değer yüklediysen anlamı da odur.
Dolayısıyla bizler hakikati ararken kendi meşrebimiz dışında insanlardan uzak durmalıyız. Her kuş nasıl ki kendi cinsiyle uçar, nasıl ki bülbül de güzeldir, papağan da, serçe de ama birlikte uçmazlar. İşte bizler de kendi özümüze yakın kişilerle birlikte olmayı seçmeliyiz. Kırmadan ama uzak durmayı tercih ederek…
İyilik kimine göre zehir, kimine göre ise panzehirdir. İşte o noktada bizler de “Vesselam” demeyi öğrenmeliyiz. “Vesselam” yani yetebilirsem yaparım, yetemediğimde giderim.
Bu benim için o kadar kıymetli bir öğretiydi ki sizlere anlatamam. Çünkü iyilik ve sevgiyle yaklaşıp, buna karşılık alamadığım tüm zamanlarda kırılırdı benim kalbim. Artık bununla ne şekilde başa çıkmam
gerektiğini özümsedim.
Peki böyle konuşuyoruz ama neden yine de kırılıyoruz bu hayatta? Kırılmamıza neden olan şeyler ne acaba? Gelin bunun cevabını da doğanın içinde arayalım birlikte.
Doğada ne kırılır hiç düşündünüz mü?
Cam kırılır…
Peki neden kırılır?
Çünkü cam serttir…
O zaman bizler kırılmak istemiyorsak bu hayatta, yumuşamayı öğrenmeliyiz. Yumuşak olan kırılmaz…
Yumuşak olmalıyız.
Hepimiz bireylerin inançlarına saygı duymayı bilmeliyiz. Herkesin kendine ait bir inanç sistemi olabilir. Yaradan ile kul arasına kimse giremez, girmemelidir. Düşünün ki Yaradan bizi özgür kılmışken, her şeye gücü yeten O iken, bize özgürlüğümüzü vermişken, bizler kimiz ki başka kullara kurallar koyalım.
Biz kimiz ki onları kendi değer yargılarımızla yargılayalım.
Tabi benim için bu keyifli seyahatte değindiğimiz konular, paylaştığımız bilgiler arasında Mevlana ve
Şems’e dair de pek çok konu üzerinde duruldu.Bunlar da farklı bir yazı konusu olacaktır.
Gezi sırasında bazı notlarım olmuştu. Son cümlemin ne olduğunu merak edip açtığımda Yunus Emre’nin bir sözüyle notlarıma son verdiğimi gördüm:
“Ölen bedenmiş, aşklar ölmez”…
Gülümsedim ve şükrettim. Ölenler beden, aşklar hep bizimledir…