“An” Meselesi
Yanılgılar ve yenilgiler, ikisini birbirine karıştırmamak lazım.
Her yanılgı bir yenilgi değil aslında, kimi zaman biz aksini hissetsek bile…
Ben affetmekten, sevmekten ve iyilikle insanları iyileştirebileceğimize inanmaktan hiç vazgeçmedim bu hayatta . Bazen yanılsa da yüreğim, bazen acıtsa da yüzleştiğim gerçekler, kimsenin sevgiye olan inancımı zedelemesine izin vermedim. Çünkü bilirim, bunu yaptığı noktada yenilir insan. Ve eminim, benim gibi hisseden başkaları da var dışarıda… Üzücü tecrübeleri genelleştirip, kalbimizi bizi bekleyen güzelliklere kapatırsak eğer, yazık olur tüm o mucizevi gün doğumlarına…
Aşkı hayatımın geneline yaydım ben. Çocuklarıma, aileme, sevdiklerime, işime, aldığım nefese, doğan güne ve kendime…
Kendime de evet… Kendine aşk, benim dilimde, kendini, hayatını, hayatın sana sunduklarını ve sunmadıklarını, hepsini olduğu haliyle kabullenip sevebilmek… Kusursuzluk değil ama daima ve sadece kendi gelişiminin peşinde olmak.. En çok da maneviyatında…
Hadi biraz canlanalım bu güzel sonbahar günlerinde, aşkla sarılalım her yeni güne, dokunduğumuz her şeye… Mutlak bir mutluluk hali yok bu hayatta, mümkün de değil ne yazık ki… Her şey dört dörtlük gibi göründüğünde bile, bir başkasının gözlerindeki acıyı görmek utandırır o an seni mutluyum demeye…
Mutluluk da mutsuzluk da anlarda saklı.
Sadece bir “an meselesi”, her ikisi de…
O halde gelin mutlu anlara sarılalım biz, onları büyütelim içimizde, sevgiyle…
Hüznü yakıştırmayın bu güzel günlere, geride bırakmanın, olgunlaşmanın mevsimidir sonbahar, daima güzelliklere…