HASO AĞA VE DIŞ TİCARET DENGESİ
Verileri sevdiğim doğrudur.Nereden ne gelmiş, neye neden olmuş, nereden ne olsaymış daha iyi olurmuş…..Verileri okumak, yorumlamak kişinin bakış açısına kalsa da satır aralarındaki şifreleri çözmek bana ayrı bir keyif verir.
Akademik bir makale yazmak üzere oturduğum masamda güncel verileri incelerken buldum kendimi. Birkaç gündür okuduğum değerli ekonomistlerin makalelerinden, ekonomik tablolardan sonra garip bir ruh hali içerisine girdim.Yüreğime bir taş oturdu kalkmıyor desem beni anlarsınız herhalde.
Değerli ekonomistlerin yazılarının, yorumlarının üstüne yazı yazmak haddim değil sadece verilerin bana ne düşündürdüğünü, ne hissettirdiğini sizlerle paylaşmak istedim.
Ülke ekonomisinin en önemli mali verileri bütçe açığı/fazlasının gösterildiği kamu kesmi harcama dengesi ve ülkenin dış ödemeler dengesidir.Bu iki dengenin sağlanması ülkenin ekonomisinin yapı taşlarıdır.
Okuduğum bir sürü makaleyi veya tabloyu buraya koyup, okurları rakamlara boğmak istemediğim için konuyu en net ve güzel özetleyen 5 Mart 2018 tarihli Mahfi hocanın yazısında verileri kullanarak konumuza başlamak istiyorum.Yazısına atıfta bulunduğum için kendisinin de affına, anlayışına sığınıyorum.
Mahfi hocanın http://www.mahfiegilmez.com/2018/03/butce-acg-ve-cari-ack-nasl-finanse.html yazısından Türkiye’de 2017 yılı için gerçekleşen bütçe açığı verilerine baktığımızda şu durumların yaşandığını görüyoruz:
2017 yılında Türkiye’de bütçe gelirleri 630,3 milyar TL, bütçe giderleri 677,7 milyar TL ve a bütçe açığı da 47,4 milyar TL gerçekleşmiş. Bütçede bu gelir giderlerin dışında 2017 yılı içinde emanet ve avans hesaplarından dolayı da 6,1 milyar TL açık gelmiş ve dolayısıyla bütçenin nakit temelinde açığı 53,5 milyar TL olarak gerçekleşmiş.
53,5 milyar TL tutarındaki açığın finansmanı için Hazine toplam 83,6 milyar TL net borçlanma yapmış. Bunun 16,8 milyar TL’si net dış borçlanmadan sağlanmış. 66,8 milyar TL’si de net iç borçlanma yapılarak sağlanmış.
Dış ticaret dengesi konusunda ise öncelikle şunları belirtmemiz gerekmektedir:
Ülkede dövizin bulunur olması ve fiyatı; (1) Cari açığın büyüklüğüne, (2) Açığı finanse edecek ölçüde dövizin ülkeye girmesine bağlıdır. Cari açık, döviz açığı; (1) Doğrudan yabancı sermaye girişi, (2) Hisse senedi veya devlet iç borçlanma senedi satın almak için ülkeye gelen sıcak para, (3) Döviz kredileri ile finanse edilmektedir.Bu 3 kaynaktan ülkeye giren döviz yetersiz ise, daha önceki döviz birikimleri, döviz rezervi kullanılır. Cari açığın büyüklüğü ve finansmanı sorunu ülke ekonomisi için en kritik ekonomik konulardan biridir.
Türkiye ekonomisinde ithalatın ihracattan fazla olması sonucunda meydana gelen dış ticaret açığını hizmetler dengesi, gelir dengesi ve cari transferler dengesi fazlalarının açığı kapatmaya yetmemesi, cari işlemler dengesinde açık meydana gelmiştir. Tasarrufların yetersiz olmasıyla cari açığın dış kaynaklardan borçlanma yoluna gidilerek kapatılmaya çalışılmıştır. Dış kaynak yetersizliğinde ise resmi rezervlerden karşılanmıştır.
Ekonomistler, cari açığın finansmanının doğrudan yatırım ve uzun vadeli kredilerle karşılanması gerektiğini vurgulamaktadırlar. Kısa vadeli ve portföy kaynaklı girişlerin ülkeyi çabuk terk edeceği için ekonomistler bu yöntemin sağlıklı olmadığı konusunda hemfikirlerdir.
Gelelim 2017 yılında cari açıktaki durumumuza;
2017 yılında Türkiye’nin cari açığı 47,1 milyar Dolar olmuş. Bu açığın oluşumunda en önemli pay ihracat ve ithalat farkı olan 58,6 milyar dolarlık dış ticaret açığından kaynaklanmış.
Türkiye’nin, 2017 yılındaki ortaya çıkan 47,1 milyar Dolarlık cari açığı; 8,1 milyar Dolarlık net doğrudan yabancı sermaye yatırımlarıyla, 24,3 milyar Dolarlık net portföy yatırımlarıyla ve 6,5 milyar Dolarlık diğer yatırımlarla finanse etmiş, kalan 8,2 milyar Dolarlık finansman açığını da Merkez Bankası’nın döviz rezervlerini kullanarak kapatmış.
Şimdi Mahfi hoca ve tüm değerli ekonomistlerin altını çizdiği noktaya gelelim.2017 yılında Türkiye cari açığının yüzde 17,2’sini doğrudan yatırımlarla, yüzde 65,4’ünü sıcak parayla finanse etmiş, dışarıdan yeterince kaynak sağlayamadığı için de kalan yüzde 17,4’ünü de Merkez Bankası rezervlerini kullanarak karşılanmış.
Verilerin en çarpıcı, en tehlikeli yanı cari açığın büyük bir kısmının ‘sıcak para’yla karşılanmış olmasıdır.
Arjantin, Peru, İrlanda gibi kriz yaşamış ülkelerin kriz süreçleri incelendiğinde ülkeleri krize sürükleyen şeyin ülkelerin önce dış finansmana bağımlı hale getirilip sonra da sıcak paranın ülkeden biranda çıkmasıdır.Yaşar hocanın Para Harekatı kitabında çok net anlattığı üzere bu ülkelerde önce balonlar oluşmaya başlamış.Özelleştirmeler, emlak fiyatlarında artışlar, borsalardaki artışlar.Ülkelere giren sıcak para hızlanmış.Sonrasında ise farklı şekillerde de olsa krizi tetikleyen bir olayla birlikte ülkeden hızlıca çıkan sıcak para ülkeleri krizle başbaşa bırakmıştır.
Şimdi diyeceksiniz ki dış borçlanma Türkiye’de uzun zamandan beri olan birşey şimdi neden hep bir ağızdan bu konuşuluyor, acemi finansçı olarak sen neden bunu kaleme alıyosun?
O zamanda bu verileri okurken aklıma gelen Ağa fıkrasını müsadenizle sizinle paylaşmak istiyorum.
Doğu illerindeki bir ağanın en büyük zevki, Kar üzerine çişiyle imzasını atmakmış.
Bu nedenle kar yağmaya başladığı andan itibaren köyde hayvanlar dahil hiç kimse sokağa çıkamazmış. Kar biraz kalınlaşınca, ağa sırtına kurkunu giyer ve koy meydanına gelirmiş.
Yanında da en yakin yardımcısı Haso ağa sırtını köye doğru döner sonra sorarmış:
"-Ula Hasso, ahali bakiy mi?"
Hasso cevap verirmiş:
"-Evet ağam, hepisi de bir olmuş,pencerelerden bakir.
Ağa çişiyle karin üzerine imzasını atarmış, "Abdullah Cizrelioğlu" sonrada bir nokta koyarmış ve sorarmış:
"-Hala bakirler mi lo?"
"-He ağam, hem bakirler hem de çılgın gibim alkışlirler."
Her sene ayni tören sürermiş. Aradan 7 yıl geçmiş. ağa yine kar tuttuktan sonra çıkmış koy meydanına. Sormuş Hasso'ya:
"-Ahali bakir mi?"
"-He ağam bakirler, kopekler, kediler bile camdadir. ağa adini yazmaya başlamış "Abdullah" diye. "Cizreli" demiş ki, kalakalmış,çünkü yas gereği prostat. Halka rezil olmak var..Alçak sesle Hasso'ya sormuş:
"-Bakirler mi?"
"-He ağam bakirler de, sen ne diye durdin ki ogle?
ağa çaresiz
"-Ula gel yanıma, arkanı don ahaliye, tamamla sunu." diye emretmiş.
Hasso bir an durmuş, sonra çişini yapmaya hazırlanmış ve ağanın kulağına eğilmiş :
"-ağam.." demiş haso..,
"-Kırk yıldir kafama vurdin salak dedin,sırtima vurdun aptal dedin. He bu kulun okumayı yazmayı sökemedi ki, ucunu tut da yazının devamını sen yaz...
Galiba verilere bakarken ekonomik olarak 40 yıl çişiyle imzasını atmış ancak şimdi prostat olmuş marabaya muhtaç çaresiz Ağayı hatırladığımdan bu yazıyı kaleme almak istedim.
Belki de fıkrayı okurken büyüme oranlarının alkış kıyamet coşturduğu günlerden ekonominin prostat olduğu günlere geldiğimizi düşünmüşsünüzdür kimbilir…….