Sürdürülebilirlik: İşletmeler İçin Zorunluluk ve Yeni Ekonomik Paradigma
Sürdürülebilir Seçimler: İklim Çözümleri
İklim değişikliği, politik, sosyal ve ekonomik konular dahil olmak üzere çeşitli boyutları olan çevresel bir sorundur. İklim değişikliğinin küresel çevre üzerindeki etkilerini azaltmak, küresel bir sorun olarak sera gazı (GHG) emisyonlarını azaltma hedefine ulaşmak ve 2030 yılına kadar ortalama küresel sıcaklık artışını tercihen 1,5°C’nin altında sınırlamak için tüm ülkelerin ortak çabalarını gerektirmektedir.
Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nin, atmosferdeki sera gazı konsantrasyonlarının, iklim sistemine tehlikeleri antropojenik müdahaleyi önleyecek bir seviyeye sabitleme çağrısına yanıt olarak, iklim değişikliğiyle mücadele için küresel olarak hafifletici önlemler kabul edilmekte ve uygulanmaktadır.
Benimsenen politikaların etkili olabilmesi adına dünyanın sürdürülebilir faaliyetlerde bulunması ve iklim değişikliği ile mücadelede birlikte hareket etmesi esastır. İklim kaygılarını gidermeye yönelik değişiklikler ve gezegenin sınırlarına yönelik daha geniş tehditler her sektörü kasıp kavuruyor.
Günümüz dünyasının belirleyici sorunu olan iklim değişikliği, dünya çapındaki şirketlerin iddialı net sıfır taahhütleriyle adım atmasını etkiliyor. İlk adımı atanlar işlerini yeniden tasarlıyor ve sürdürülebilirlik çabasının yarattığı değeri yakalıyor.
Sürdürülebilirlik özünde gelecekteki başarının temellerini oluşturmak ile ilgilidir. Şirket liderleri için bu, işletmelerinizi ve müşterilerinizi etkileyecek trendleri anlamayı, daha sonrasında da geleceğinizi şekillendirmek için bu tendlerden yararlanmayı gerektirmektedir. Çünkü bu durum giderek artan bir şekilde, dünyanın acil sorunlarının çözülmesine yardımcı olurken, şirketinizi de pazar piyasasında kazanacak şekilde konumlandırmayı beraberinde getirmektedir.
Conference Board CEO Challange 2015 raporu sürdürülebilirliği "...fırsatları değerlendirerek ve şirketin çevresel ve sosyal etkileriyle ilgili riskleri yöneterek uzun vadeli hissedar değeri yaratan bir iş büyüme stratejisinin peşinde koşmak" olarak tanımlamaktadır. Bir McKinsey çalışması şunu gözlemliyor: "Sanayi Devrimi ile karşılaştırıldığında, bu değişimin on kat daha hızlı ve 300 kat daha büyük, yani kabaca 3.000 kat daha geniş bir etkiyle gerçekleştiğini tahmin ediyoruz..."Her sektördeki hemen hemen her şirket, rekabet edebilmek için kendilerini dönüştürmeye ihtiyaç duyacaktır. Finans camiası bu dönüşümü teşvik etmeye başladı.
Küreselleşme çağında yaşıyoruz. Ulusal ekonomiler birbirleriyle her zamankinden daha sıkı bir şekilde bağlantılıdır. İklim değişikliği, çevresel bozulmalar ve eşitsizlik dünyanın en acil sorunlarından bazılarıdır. İşletmelerin bu sorunlara çözüm bulma yolunda öncülük edebileceğine inanmak için birçok neden vardır. İklim değişikliği ve insan hakları göz korkutucu sorunlar gibi görünse de işletmeler, toplumu sistematik düzeyde etkilemek için benzersiz bir konuma sahiptir.
Küresel sorunlara yönelik çözümler de küresel olmalıdır ve iş dünyası profesyonelleri, kârlılığı korurken büyük ölçekli değişimi etkilemek için benzersiz bir konuma sahiptir. Küresel, birbirine bağlı iş dünyasında çalışan bir profesyonel olarak gezegen üzerinde olumlu bir etki yaratma sorumluluğumuz vardır. İşletmelerin çevreyi ve toplumu olumlu yönde etkileme sorumluluğu, kurumsal sosyal sorumluluk (KSS) olarak adlandırılmaktadır.
Bir fark yaratmaya kararlıysanız anlamlı bir değişime yol açabilirsiniz: ancak nereden başlayacağınızı bilmek zor olabilir. Ülkeler ve uluslararası şirketler arasındaki dinamikleri ve firmanızın küresel sürdürülebilirlik ve sosyal dava ortamlarında nerede yer aldığını anlamak önemlidir.
Yeni Ekonomik Paradigma
Günümüzde sürdürülebilirlik, yalnızca çevreye duyarlılıkla sınırlı kalmayan, aynı zamanda bütünsel bir zihinsel dönüşümü ifade etmektedir. Artık, sürdürülebilirlik sadece etik bir sorumluluk değil, aynı zamanda yasal bir gerekliliktir.
Bir işletmenin sürdürülebilirlik ilkesine tam anlamıyla uyum sağlaması, finansal, sosyal ve çevresel açıdan tüm yasal düzenlemelere tam bir uyum içinde olması anlamına gelmektedir. Kurumsal sürdürülebilirlik artık bir seçenek değil, zorunluluktur. Riskleri fırsatlara dönüştürmek kolay bir süreç değildir. Ancak, bu dönüşümü gerçekleştirmek, işletmelere uzun vadeli başarı ve dayanıklılık sağlayacaktır.
Sürdürülebilirlik kavramı, genellikle çevre, doğa ve insan hakları gibi konularla ilişkilendirilse de asıl önemli olanı yeni bir ekonomik model oluşturmasıdır. Artık sürdürülebilirlik sadece belirli sektörleri ilgilendiren bir konu olmaktan çıkmıştır. Bu, değişimin çağı olduğu anlamına gelirken, işletmelerin değişime öncülük etmesi gerekmektedir.
Firmalar, sürdürülebilirlik alanında adım atmazlarsa rekabetin gerisinde kalabilirler. Tedarik zincirinde yer almak, rekabeti artırmak, tüketici beklentilerini karşılamak, hissedarları memnun etmek, yatırımcıları çekmek ve marka itibarını korumak için sürdürülebilirlik ilkelerine uyum sağlamak şarttır.
Sürdürülebilirlik, işletmeler için sadece bir trend veya moda değil, aynı zamanda uzun vadeli başarının temel taşıdır. Gelecek nesillerin ihtiyaçlarını göz önünde bulundurarak hareket etmek, işletmelerin sadece bugünü değil, geleceği de düşündüklerini gösterir. Bu nedenle, işletmelerin sürdürülebilirlik ilkesine tam uyum sağlamaları hem kendi gelecekleri hem de gezegenimizin geleceği için kritik bir öneme sahiptir.
Avrupa Birliği Sürdürülebilirlik Normları
Avrupa Birliği sürdürülebilirlik normları şu şekildedir; yeşil finans, yeşil dönüşüm, yakıt verimliliği, atık yönetimi, iklime dirençli şehirler, sürdürülebilir ve akıllı ulaşım, yenilenebilir enerji ve enerji verimliliği, şirketlerin üretim tesislerini modernize etme, yeşil yatırımları özendiren krediler, ormansızlaşmanın önlenmesi, tarımın sürdürülebilir hale getirilmesi, düşük karbon salınımına sahip ürünlerin üretimini destekleyen krediler, yeşil finansmana erişimi kolaylaştıran mali paketler, sürdürülebilir tedarik zinciri finansman programı, karbon yakalama ve depolama teknolojilerine yatırım, çevre dostu üretim yöntemlerinin teşviki, geri dönüşüm uygulamalarının güçlendirilmesi. Avrupa Birliği Sürdürülebilirlik Normlarının desteklenmesi için krediye ihtiyaç duyulmaktadır.
Avrupa Birliği (AB), gerek ticari ilişkiler gerekse de ekonomik iş birliği açısından Türkiye için hayati bir ortaktır. Son yıllarda AB'nin sürdürülebilirlik konusuna verdiği önem giderek artmıştır. AB'nin bu yöndeki politika ve düzenlemeleri, küresel ticaretin ve ekonominin seyrini belirleyen önemli bir faktör haline gelmiştir.
Günümüzde sürdürülebilirlik performansının, ekonomik gelişmeler üzerinde doğrudan etkisi olduğu açıktır. AB'nin sürdürülebilirlik konusuna verdiği önem, ticarette ve ekonomik ilişkilerde belirleyici bir faktör haline gelmiştir.
AB pazarına erişim ve AB ülkeleriyle ticaret yapma konusunda rekabet edebilirliğimiz, sürdürülebilirlik standartlarına uyumlu olmamıza bağlıdır. Türkiye, ekonomisinin önemli bir parçası olan AB ile yoğun ticari ilişkilere sahip bir ülke olarak, küresel dekarbonizasyon çabalarının etkilerini açıkça hissetmektedir.
Türkiye'nin ihracatının yaklaşık yüzde 40'ını AB'ye gerçekleştirmesi, bu bağlamda önemli bir role sahiptir. Ancak, gelecekteki sürdürülebilirlik ve rekabet gücü açısından, Türkiye'nin yeşil dönüşümü hedefleyen bir vizyona ihtiyacı vardır. 2053'te karbon nötr olmayı hedefleyen Türkiye, bu hedefe ulaşmak için kararlı bir şekilde hareket etmektedir. Bu vizyonun temelinde, termik santrallerin azaltılması ve yenilenebilir enerjiye geçişin hızlandırılması gibi önemli adımlar bulunmaktadır.
Ancak, bu dönüşüm sürecinde karşılaşılan finansman zorlukları da göz ardı edilmemelidir. Net ve ucuz finansman, Türkiye'nin yeşil dönüşümünü hızlandırmak için kritik bir unsurdur. Yenilenebilir enerji projelerine ve çevre dostu teknolojilere yatırım yapılması için sağlanacak olan bu finansman, Türkiye'nin sadece çevresel açıdan değil, aynı zamanda ekonomik açıdan da sürdürülebilir bir geleceğe yönelmesine yardımcı olacaktır.
Türkiye'nin yeşil dönüşümü, sadece iç pazarı için değil, aynı zamanda AB ve diğer uluslararası pazarlarla olan ticaretini de güçlendirecektir. AB'nin giderek sıkılaşan çevre düzenlemeleri ve karbon sınırlamaları, Türkiye'nin rekabet gücünü artırmak için yeşil üretim ve sürdürülebilir iş modellerine odaklanmasını gerektirmektedir.
Bu bağlamda, Türkiye'nin yeşil dönüşüm vizyonu, sadece çevresel sürdürülebilirlikle ilgili değil, aynı zamanda ekonomik ve ticari açıdan da önemlidir. Net ve ucuz finansman sağlanması, Türkiye'nin bu vizyonu başarıyla gerçekleştirmesine olanak tanıyacak ve ülkenin hem iç hem de dış pazarda rekabet gücünü artıracaktır.
Ülkemizin, AB'nin sürdürülebilirlik odaklı yaklaşımını ciddiye alması ve gerekli tedbirleri acilen geliştirmesi gerekmektedir. AB'nin sürdürülebilirlik odaklı politikalarına uyum sağlayarak, ülkemiz ticaret ve ekonomisi için daha rekabetçi bir konum elde edebiliriz.
Bu hem çevresel hem de ekonomik açıdan uzun vadeli sürdürülebilirliği destekleyecektir. Dolayısıyla, AB'nin sürdürülebilirlik vizyonuna uyum sağlamak için gerekli adımları atmamız, ülkemizin uluslararası alanda rekabet gücünü artırmak ve oyun dışında kalmamak adına kritik öneme sahiptir.