RUH EMİCİ
Güneşin insanın içini ısıttığı bir yaz günü millet bahçesinin keyfini çıkartmak istedim.Uzun zamandır okumayı istediğim davranışsal finans kitabımdan ilk sayfayı bitirmek üzereydim ki isminin Zeynep olduğunu öğrendiğim bir hanımefendiyle sohbete başladım.
Orta halli bir ailenin kızı iken zengin bir ailenin oğlu ile evlenmiş ancak çok şanssızmış.Kayınvalidesi eltisi ile arasında hep ayrım yapıyormuş.Nasıl dertlendi nasıl dertlendi anlatamam.Kayınvalidesi eltisine Çengelköy’de müstakil ev almış buna Üsküdar’da dubleks almış.Eltisi yurtdışına balayına gitmiş bu Antalya’ya balayına gitmiş.Sıraladı sıraladı durdu…
Parlak bir eğitimi, doğrudüzgün iş deneyimi olmadığı halde girdiği turizm acentasındaki işinde de şans yüzüne gülmemiş. İşinde de istediği tarihte izin kullanamamış, müşterilerle konuşmak zorunda kalıyormuş…Anlıyacağın hayatın tüm yükü hanımkızımızın üzerindeymiş gibi.Yanımdaki yaşlı teyze ah güzel kızım dedikçe daha da coştu.
Dert dinlemek aile geleneğimiz olduğu için kalkıp gidemedim ama ruhum daraldı.O kadar lafın arasında bütün konuşma boyunca kendini nasıl acındırdı, kendini nasıl kurban gösterdi ben bile inanamadım.
Hayatı boyunca kurban rolü oynamayı üstlenmişti.Herkesin ona acımasından gizli gizli zevk alıyordu.Şartlar ne olursa olsun kurbandı…
Arjantin 1980 sonrasında önce darbe hükümeti döneminde ithal ikameci dönem sona erdirildi, hızla sermaye hareketleri serbestleştirildi. Finans ticaret rejimi değiştirilerek yabancı yatırımları ülkeye çekecek yeni hukuki düzenlemeler hayata geçirildi.
Özel sektörü rahatlatmak için dış borçların önemli bir bölümü kamulaştırılarak, kamunun şişen borçları için ise para basma yönetime gidildi. Sonrasında ise 1982-1985 döneminde birbirini izleyen devalüasyonlar, %600’leri aşan enflasyon seviyeleri birbirini izledi.
Bu sürecin en ağır maliyetlerinden biri olan hiperenflasyonun en olumsuz etkileneni ücretli kesim oldu. Bu yüksek enflasyona üretim ve tüketim maliyetleri eşlik ederken ücretler ne yazık ki eriyip gitti. 1989’da ise iktidara “El Turco” lakabı ile bilinen Carlos Menem geldi.
Menem, hiperenflasyonla mücadele ve hızlı büyüme vaadi ile seçimi kazanmış olsa da, kamu ihalelerindeki yolsuzluklar, ülke varlıklarının hızla satışı ve yoğun özelleştirmelerle maalesef ki büyük hayalkırıklığına neden olmuştur.
IMF ile 1991, 1992, 1996, 1998, 2000, 2001 Stand-By anlaşmaları imzalanmak durumunda kalınmıştır.1990-2001 arası IMF’nin sıkı denetiminde geçen dönemde dış borçların milli gelire oranı %30 oranında arttı, işsizlik %19’un üzerine çıktı, kamulaştırma ile öncesinde dış borçları sıfırlanmış özel sektör ilave borçlanmaya giderek eski borçlu günlerine geri dönmüş oldu.
IMF’in Para Kurulu ile Arjantin pesosu bire bir dolara bağlandı ve değerinin korunması için para basma yöntemine gidildi. IMF’nin programına göre enflasyonla mücadele ilk hedef haline getirildi, enflasyon düştükçe sıcak para girişleri hız kazandı ve bu sayede ekonomik büyüme elde edilebildi.Özelleştirmeler yoğun yaşanırken kamu yatırımları geri plana bırakıldı.
Arjantin 2000’li yıllara neredeyse sonlanmış tarım, güçsüz bir sanayi, %40’a yaklaşan işsizlik ,%50’si yoksulluk sınırının altında yaşayan bir gerçeklikle karşı karşıya kaldı.Kriz ile birlikte sıcak para ülkeyi hızla terk etmeye başlarken, ekonomik büyüme yerini önceki dönemlere oranla çok daha büyük bir durgunluğa bıraktı.
IMF’nin ağırlaştırdığı kemer sıkma politikaları, halkın büyük tepkisiyle karşılandı. Krizde maaşlar ödenmedi, özel emeklilik fonlarına el konuldu, bütçede vergi artışlarına gidildi. Kapalı kapılar ardında IMF ile müzakereler sürerken, Arjantin’in kalbi Buenos Aires’de tencere ve tava sesleri her mahalleden yükseliyor, orta sınıftan kadınlar (cacerolazos) şehir merkezine doğru yürüyor, işsizlerin örgütü olan piqueteroslar otoyolları kapatıyor, işçi sendikaları genel grev kararı alıyordu.
IMF, bir zamanlar ekonomik mucize olarak tanımladığı Arjantin’e yeni bir kredi olanağı sunmayı reddetmiş, ülkeyi moratoryum ilan etmeye zorlamıştı. Kriz sonrası Arjantin’deki beş hükümet değişikliğinin ardından 2003-2015 dönemi boyunca ülkeyi dönüşümlü yönetecek olan Nestor-Cristina Kirchner iktidara geldi. Kirchner çifti, ülke ekonomisini IMF çizgisindeki çıkartarak halkçı, ’yeni kalkınmacı’ bir program belirledi.
Gelir dağılımını işsizlikten, yoksullaşmadan ve yüksek vergilerden yorulmuş halkın lehine olacak şekilde yeninde belirleyen Kirschnerler, istihdama ve dış bağımlılığın azaltılması için önceliği sanayiye, yerli üretime verdi, sermaye hareketlerini denetledi, döviz kurunu kontrol altında aldı.
Dış gelişmelerin de etkisiyle, ihracatı zayıflayan Arjantin ekonomisinde bu kez sahne merkez sağın seçim koalisyonunun adayı Macri idi. Macri ülke ekonomisini yeniden IMF ile işbirliğine giderek akbaba fonların lehine vergi reformları ve muafiyetlerle uygulamaya başladı. Enflasyonu düşürmek için kamu harcamalarını daraltıp, sosyal harcamaları kesen kemer sıkma politikalarını uygulamaya başladı.
Kirschner döneminde yoksulluk oranı %71, açlık sınırında yaşayanların oranı ise %81 düşüş yaşamıştı. İşsizliği başarılı bir şekilde düşürmüş, gelir dağılımında önemli ölçüde iyileşme sağlamıştı. Macri döneminde ise tüm bu veriler bir anda terse dönerken; kişi başı gelir düştü, işsizlik %20’nin üzerine tırmandı, kamu borcu %85 üzerinde artış gösterdi.
Enflasyonu düşürmek, bu sayede ülkeye sermayeyi çekebilmek için kısa vadeli faizler bugün %30’lu seviyelerinden %75’e çıktı, 2013 yılında %10,4 olan enflasyon oranı ise %47,6’ya fırladı.
2018 yılında 57 milyar dolarlık, IMF tarihinin en yüklü kredi anlaşması imzalandı. Bu anlaşmanın en temel koşulu ise, kreditörlerin güvenini yeniden kazanacak adımların atılması, mali disiplinin yani kemer sıkma politikalarının sıkılaştırılması oldu.
IMF’nin yeniden kapısına gitmek ülkenin düştüğü resesyonun aşılması bir yana resesyonu kalıcı hale getirerek, ülkenin daha yüksek bir enflasyona, daha değersiz bir para birimine ve korkunç kamu borcuna sahip olmasına neden oldu.
İlk olarak IMF’nin kapısına ilk olarak 1958 yılında giden Arjantin’in 2018’deki IMF macerası da 22 yıllık deneyiminden farklı olmadı.*
ç
Hayatın akışını eline alamamış, rüzgarlı havada kanat çırpmamış, mücadele etmeden ‘el essin getirsin yel essin getirsin’ diyen her birey her ekonomi hayatta ‘kurban’ rolünü üstlenmiştir.
Arjantin ekonomisi yaşadığı krizlerden ders almadan yoluna devam etmiş kurban rolünü kabullenmiştir. Çin Hindistan gibi ülkeler rüzgarlı havada kanat çırpmayı başarmış kaderlerini değiştirmiştir.
*Arjantin ile ilgili bilgiler Birgün.net internet sitesinde 08.98.2019 tarihli Aslı Aydın’ın yazısından alınmıştır.Bu süreci en güzel anlatan yazılardan biri olduğu için (yazarın anlayışına sığınarak) bilgiler kullanılmıştır.
Orta halli bir ailenin kızı iken zengin bir ailenin oğlu ile evlenmiş ancak çok şanssızmış.Kayınvalidesi eltisi ile arasında hep ayrım yapıyormuş.Nasıl dertlendi nasıl dertlendi anlatamam.Kayınvalidesi eltisine Çengelköy’de müstakil ev almış buna Üsküdar’da dubleks almış.Eltisi yurtdışına balayına gitmiş bu Antalya’ya balayına gitmiş.Sıraladı sıraladı durdu…
Parlak bir eğitimi, doğrudüzgün iş deneyimi olmadığı halde girdiği turizm acentasındaki işinde de şans yüzüne gülmemiş. İşinde de istediği tarihte izin kullanamamış, müşterilerle konuşmak zorunda kalıyormuş…Anlıyacağın hayatın tüm yükü hanımkızımızın üzerindeymiş gibi.Yanımdaki yaşlı teyze ah güzel kızım dedikçe daha da coştu.
Dert dinlemek aile geleneğimiz olduğu için kalkıp gidemedim ama ruhum daraldı.O kadar lafın arasında bütün konuşma boyunca kendini nasıl acındırdı, kendini nasıl kurban gösterdi ben bile inanamadım.
Hayatı boyunca kurban rolü oynamayı üstlenmişti.Herkesin ona acımasından gizli gizli zevk alıyordu.Şartlar ne olursa olsun kurbandı…
Arjantin 1980 sonrasında önce darbe hükümeti döneminde ithal ikameci dönem sona erdirildi, hızla sermaye hareketleri serbestleştirildi. Finans ticaret rejimi değiştirilerek yabancı yatırımları ülkeye çekecek yeni hukuki düzenlemeler hayata geçirildi.
Özel sektörü rahatlatmak için dış borçların önemli bir bölümü kamulaştırılarak, kamunun şişen borçları için ise para basma yönetime gidildi. Sonrasında ise 1982-1985 döneminde birbirini izleyen devalüasyonlar, %600’leri aşan enflasyon seviyeleri birbirini izledi.
Bu sürecin en ağır maliyetlerinden biri olan hiperenflasyonun en olumsuz etkileneni ücretli kesim oldu. Bu yüksek enflasyona üretim ve tüketim maliyetleri eşlik ederken ücretler ne yazık ki eriyip gitti. 1989’da ise iktidara “El Turco” lakabı ile bilinen Carlos Menem geldi.
Menem, hiperenflasyonla mücadele ve hızlı büyüme vaadi ile seçimi kazanmış olsa da, kamu ihalelerindeki yolsuzluklar, ülke varlıklarının hızla satışı ve yoğun özelleştirmelerle maalesef ki büyük hayalkırıklığına neden olmuştur.
IMF ile 1991, 1992, 1996, 1998, 2000, 2001 Stand-By anlaşmaları imzalanmak durumunda kalınmıştır.1990-2001 arası IMF’nin sıkı denetiminde geçen dönemde dış borçların milli gelire oranı %30 oranında arttı, işsizlik %19’un üzerine çıktı, kamulaştırma ile öncesinde dış borçları sıfırlanmış özel sektör ilave borçlanmaya giderek eski borçlu günlerine geri dönmüş oldu.
IMF’in Para Kurulu ile Arjantin pesosu bire bir dolara bağlandı ve değerinin korunması için para basma yöntemine gidildi. IMF’nin programına göre enflasyonla mücadele ilk hedef haline getirildi, enflasyon düştükçe sıcak para girişleri hız kazandı ve bu sayede ekonomik büyüme elde edilebildi.Özelleştirmeler yoğun yaşanırken kamu yatırımları geri plana bırakıldı.
Arjantin 2000’li yıllara neredeyse sonlanmış tarım, güçsüz bir sanayi, %40’a yaklaşan işsizlik ,%50’si yoksulluk sınırının altında yaşayan bir gerçeklikle karşı karşıya kaldı.Kriz ile birlikte sıcak para ülkeyi hızla terk etmeye başlarken, ekonomik büyüme yerini önceki dönemlere oranla çok daha büyük bir durgunluğa bıraktı.
IMF’nin ağırlaştırdığı kemer sıkma politikaları, halkın büyük tepkisiyle karşılandı. Krizde maaşlar ödenmedi, özel emeklilik fonlarına el konuldu, bütçede vergi artışlarına gidildi. Kapalı kapılar ardında IMF ile müzakereler sürerken, Arjantin’in kalbi Buenos Aires’de tencere ve tava sesleri her mahalleden yükseliyor, orta sınıftan kadınlar (cacerolazos) şehir merkezine doğru yürüyor, işsizlerin örgütü olan piqueteroslar otoyolları kapatıyor, işçi sendikaları genel grev kararı alıyordu.
IMF, bir zamanlar ekonomik mucize olarak tanımladığı Arjantin’e yeni bir kredi olanağı sunmayı reddetmiş, ülkeyi moratoryum ilan etmeye zorlamıştı. Kriz sonrası Arjantin’deki beş hükümet değişikliğinin ardından 2003-2015 dönemi boyunca ülkeyi dönüşümlü yönetecek olan Nestor-Cristina Kirchner iktidara geldi. Kirchner çifti, ülke ekonomisini IMF çizgisindeki çıkartarak halkçı, ’yeni kalkınmacı’ bir program belirledi.
Gelir dağılımını işsizlikten, yoksullaşmadan ve yüksek vergilerden yorulmuş halkın lehine olacak şekilde yeninde belirleyen Kirschnerler, istihdama ve dış bağımlılığın azaltılması için önceliği sanayiye, yerli üretime verdi, sermaye hareketlerini denetledi, döviz kurunu kontrol altında aldı.
Dış gelişmelerin de etkisiyle, ihracatı zayıflayan Arjantin ekonomisinde bu kez sahne merkez sağın seçim koalisyonunun adayı Macri idi. Macri ülke ekonomisini yeniden IMF ile işbirliğine giderek akbaba fonların lehine vergi reformları ve muafiyetlerle uygulamaya başladı. Enflasyonu düşürmek için kamu harcamalarını daraltıp, sosyal harcamaları kesen kemer sıkma politikalarını uygulamaya başladı.
Kirschner döneminde yoksulluk oranı %71, açlık sınırında yaşayanların oranı ise %81 düşüş yaşamıştı. İşsizliği başarılı bir şekilde düşürmüş, gelir dağılımında önemli ölçüde iyileşme sağlamıştı. Macri döneminde ise tüm bu veriler bir anda terse dönerken; kişi başı gelir düştü, işsizlik %20’nin üzerine tırmandı, kamu borcu %85 üzerinde artış gösterdi.
Enflasyonu düşürmek, bu sayede ülkeye sermayeyi çekebilmek için kısa vadeli faizler bugün %30’lu seviyelerinden %75’e çıktı, 2013 yılında %10,4 olan enflasyon oranı ise %47,6’ya fırladı.
2018 yılında 57 milyar dolarlık, IMF tarihinin en yüklü kredi anlaşması imzalandı. Bu anlaşmanın en temel koşulu ise, kreditörlerin güvenini yeniden kazanacak adımların atılması, mali disiplinin yani kemer sıkma politikalarının sıkılaştırılması oldu.
IMF’nin yeniden kapısına gitmek ülkenin düştüğü resesyonun aşılması bir yana resesyonu kalıcı hale getirerek, ülkenin daha yüksek bir enflasyona, daha değersiz bir para birimine ve korkunç kamu borcuna sahip olmasına neden oldu.
İlk olarak IMF’nin kapısına ilk olarak 1958 yılında giden Arjantin’in 2018’deki IMF macerası da 22 yıllık deneyiminden farklı olmadı.*
ç
Hayatın akışını eline alamamış, rüzgarlı havada kanat çırpmamış, mücadele etmeden ‘el essin getirsin yel essin getirsin’ diyen her birey her ekonomi hayatta ‘kurban’ rolünü üstlenmiştir.
Arjantin ekonomisi yaşadığı krizlerden ders almadan yoluna devam etmiş kurban rolünü kabullenmiştir. Çin Hindistan gibi ülkeler rüzgarlı havada kanat çırpmayı başarmış kaderlerini değiştirmiştir.
*Arjantin ile ilgili bilgiler Birgün.net internet sitesinde 08.98.2019 tarihli Aslı Aydın’ın yazısından alınmıştır.Bu süreci en güzel anlatan yazılardan biri olduğu için (yazarın anlayışına sığınarak) bilgiler kullanılmıştır.