2022 Yılının Enflasyon ve Faiz Arttırım Penceresinden Değerlendirilmesi
Küresel piyasalarda arz talep dengesinde yaşanan sıkıntılar, gıda fiyatlarında devam eden artış ve yılın ilk çeyreğinde Rusya ve Ukrayna arasındaki jeopolitik gerginlikle başlayan ardından Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesi ile devam eden süreç ile birlikte enerji fiyatlarında yaşanan artış 2022 yılının başından itibaren küresel ekonomiyi ciddi şekilde etkiledi ve enflasyonist baskıları her geçen gün daha da güçlendirdi.
Ülkemizde enflasyonla uygulanan mücadelenin aksine gelişmiş ülke merkez bankaları, enflasyonun yukarı yönlü eğilimini dizginleyebilmek için para politikası araçlarından destek almayı tercih etti.
Faiz arttırım mekanizması desteğiyle tüketimi, tasarrufları, likiditeyi, kredi hacmini etkilemeyi hedefleyen gelişmiş ülke merkez bankalarının, beklenti yönetimi konusunda da oldukça etkin olduğunu düşünüyorum. Faiz arttırım kararı sonrasında merkez bankası başkanlarının yaptıkları konuşmalarda bu sinyalleri oldukça net bir şekilde görmekteyiz.
Uzun süren pandemi dönemi sonrasında büyük umutlarla girdiğimiz 2022 yılının ilk döneminde artan enerji fiyatları ve tedarik zincirinin bozulmasının meydana getirdiği güçlü enflasyonist baskılar, büyüme tahminleri başta olmak üzere birçok ekonomik verinin aşağı yönlü revize edilmesine neden oldu.
Mart ayında küresel piyasaların gündeminde Fed ve ECB’nin para politikası toplantıları takip edildi. ABD Merkez Bankası, politika faizini 25 baz puan artırarak, Mart ayı itibariyle politika faizlerini yükseltme sürecini başlattı.
Avrupa Merkez Bankası Mart ayı itibariyle varlık alım programını sonlandırmayı tercih etti. ABD dolarının 2021 yılının devamında, 2022 yılının ilk çeyreğinde yükseliş eğilimine devam etti.
Uygulanan sıkılaştırıcı politikaların etkisi ile politika faizlerindeki artış, sermaye piyasalarına olan talebi olumsuz etkileyerek, güçlü satışların gelmesini tetikledi ve finansal piyasalarda beklenen durgunluk olasılığı öncelikle küresel borsalarda satışların ağırlık kazanmasına neden oldu.
ABD ekonomisi 2022’nin ilk çeyreğinde %1,6 oranında daralma yaşadı. Ayrıca Fed’in uygulayacağı faiz arttırım beklentileriyle başta altın olmak üzere değerli madenler tarafında düşüşler yaşandı.
Rusya’nın Ukrayna işgalinin enerji, emtia ve tedarik zinciri üzerindeki olumsuz etkileri, 2022 yılının ikinci çeyreğinde küresel ekonomi üzerinde etkisini ciddi şekilde sürdürdü. ECB, Nisan ayı toplantısında faiz oranlarında değişikliğe gitmezken, Fed Mayıs ayında piyasa beklentileri doğrultusunda politika faizini 50 baz puan yükseltti.
Küresel piyasalar enflasyonun geçici olmadığı gerçeği ile yüzleşilirken, 2021 Aralık ayında faiz arttırımını ilk gerçekleştiren İngiltere Merkez Bankası, politika faizini Nisan ayında da 25 baz puan artırdı.
ECB’nin de faiz artırımlarına bu yıl sona ermeden başlayabileceği beklentileriyle birlikte dünya genelinde parasal sıkılaşma eğiliminin gözlenmesi ile piyasalarda durgunluk endişelerini de beraberinde getirdi.
ABD ekonomisinin 2022 yılı ikinci çeyrekte yüzde 0,6 oranında daralması, Dünya Bankası raporunun belirttiği; gelişmiş ekonomilerde yükselen enerji fiyatları, bozulan arz talep ilişkisi ve elverişsiz finansal koşulların Rusya-Ukrayna savaşıyla daha da kötüleşmesi nedeniyle ekonomik aktivite daralmıştır, ifadesini kanıtlar nitelikteydi.
2022 yılının ikinci çeyrek döneminde enflasyon verilerinin ciddi şekilde yükseldiğini görmekteyiz. ABD ekonomisinde Nisan, Mayıs, Haziran dönemlerinde yıllık enflasyon rakamları sırasıyla 8,3 , 8,6 ve 9,1 olarak açıklandı.
Talep enflasyonunun yaşandığı ekonomide enflasyon rakamlarındaki artışın faiz artışları ile geri çekilememesi FED’ in daha agresif bir tutum sergilemesine yol açtı ve Fed, Haziran ayında yaptığı toplantısında son 28 yılın en yüksek faiz artışını gerçekleştirerek politika faizini 75 baz puan arttırdı.
Euro Bölgesi’nden gelen Nisan, Mayıs, Haziran dönemlerine ait yıllık enflasyon rakamları sırasıyla 7,4 , 8,1 ve 8,6 olarak açıklandı. Enerji maliyetlerindeki ciddi artış ile maliyet enflasyonu yaşayan ekonomide üretim tarafındaki olumsuz etkiyi PMI rakamları ve güven endekslerindeki kötü gidişat üzerinden takip ediyoruz.
ECB, tarafında birlik içinde bulunan ülke dinamiklerinin ve ülke tahvil faizlerinin birbirinden farklı olması faiz arttırımı konusunda oldukça yavaş hareket etmesine ve geç kalmasına neden oldu.
Ancak yine de sonbaharda başlaması beklenen faiz artırım sürecine Temmuz ayından itibaren başlayacağını açıklaması piyasalar üzerinde etki yarattı. Ayrıca Avrupa Birliği ülkeleri içerisinde tahvil alım yöntemleriyle dengenin sağlaması hedeflenerek Aktarım Koruma Mekanizması yürürlüğe alındı.
ABD ekonomisi teknik resesyon içerisindeyken, Avrupa bölgesinde enerji yoğun sektörlerde üretimi durma noktasına getiren doğalgaz fiyatlarındaki sert yükselişler Avrupa tarafında stagflasyon beklentilerini arttırdı.
2022 yılının ikinci çeyreğinde jeopolitik risklerin yanında resesyon ve enflasyonun tetiklediği stagflasyon riskleri, yatırımcıların risk iştahını olumsuz şekilde etkiledi.
Üçüncü çeyrek döneme geldiğimizde, ECB Temmuz ayında 2011 yılından itibaren ilk kez politika faizini 50 baz puan yükseltti. Aynı ay içinde FED politika faizinde 75 baz puanlık bir artış gerçekleştirdi.
Teknik resesyon içinde bulunan ABD’ de istihdam verilerinin oldukça güçlü olması nedeniyle, Fed Başkanı Jerome Powell yaptığı konuşmada, ABD ekonomisinin yavaşladığını fakat resesyonda olmadığını her fırsatta dile getirdi. Jackson Hole Sempozyumu’nda yapılan açıklamalar para politikalarında sıkılaşma eğiliminin süreceği sinyalini verdi.
ABD Merkez Bankası Başkanı Powell, yüksek faiz döneminin devam edebileceğini ve bu sürecin ekonomi için acı verici olabileceğini, enflasyonla mücadele etmemenin faiz artırımlarına kıyasla çok daha ağır sonuçlar meydana getireceğinin altını çizdi.
Jackson Hole toplantısında, ECB yetkilileri de resesyon riskine rağmen enflasyonla mücadele edebilmek için faiz arttırım politikalarına devam edileceğini belirtti. Eylül ayı ile birlikte Fed ve ECB politika faizinde 75 baz puan artırıma giderken, yapılan açıklamalar enflasyonla mücadele adına para politikasındaki sıkı duruşun sürdürüleceğine işaret etti.
İngiltere Merkez Bankası da ekonominin resesyona girdiğine yönelik göstergelere rağmen enflasyonla mücadele edebilmek için 50 baz puan artış gerçekleştirdi.
Fed yetkililerinin parasal sıkılaşmaya ilişkin verdikleri kararlı mesajlarla birlikte faiz artırımlarının devam etmesi neticesinde güçlenen dolar 20 yılın zirvesine çıktı.
Dolardaki bu yükseliş küresel piyasalarda risk iştahını baskılayarak küresel borsaların aşağı yönlü hareketini hızlandırmasına, yeni dip arayışları oluşturmasını sebep oldu. Ayrıca ABD’nin üçüncü çeyrek büyüme rakamlarını ele aldığımızda öncü göstergenin 2,6 olarak geldiğini ABD ekonomisinin teknik resesyondan çıktığını görmekteyiz.
Agresif faiz arttırımlarının art arda gerçekleşmesi neticesinde ABD tarafında Ekim ayı enflasyon verisinin 7,7 olarak açıklanması, Fed’ in faiz artırım hızını yavaşlatabileceği yönündeki beklentileri arttırarak dolar endeksinde aşağı yönlü hareketlerin güçlenmesine ve küresel piyasalarda hisse senedi fiyatlarının alıcılı bir görünüm sergilemesine neden oldu.
ABD doları uluslararası piyasalarda değer kaybetmesi, altın yatırımcısı için karlı işlem fırsatları oluşturdu. Arz yönlü enflasyon sorunuyla ciddi şekilde mücadele eden, enerji krizinin tam ortasında kalan ve alternatif enerji kaynaklarına yönelen Avrupa Merkez Bankası, Ekim ayında faiz oranını beklentiler doğrultusunda 75 baz puan arttırdı.
ECB Başkanı Lagarde toplantı sonrasında yaptığı açıklamada faiz artırım döngüsünün henüz sona ermediğini, enflasyon hedefine ulaşmak için faiz oranlarının önümüzdeki dönemde artmaya devam edeceğini ve ekonominin son çeyrekte muhtemelen daha da yavaşlayacağını dile getirdi.
Ekonomik aktivitede yaşanan ivme kaybına rağmen enflasyon tarafında beklenen gerilemenin gözlenmemesi, Avrupa tarafında enflasyon rakamlarının Eylül ayında 9,9 ve Ekim ayında ise 10,6 olarak açıklanması, faiz arttırım döngüsü ile birlikte küresel talepteki daralmanın durgunluk hızını tetiklemesi ve devam eden jeopolitik riskler ekonomik aktivite üzerinde baskı yaratmayı sürdürüyor.
İngiltere Merkez Bankası Kasım 2022’ de aldığı faiz kararıyla son 33 yılın en büyük artırımına giderek faizi 75 baz puan yükseltti. Eylül ayında 10,1 ve Ekim ayında 11,1 enflasyon rakamları ile karşı karşıya gelen ekonomi, önümüzdeki süreçte de faiz artırımlarına devam edilmesi gerektiğini vurguladı.
Maliye politikası tarafında yeni adımlar atan hükümet, mevcut borcunun GSYİH’ ya oranını düşürmeye çalıştığını gözlemliyoruz. Kasım ayında açıklanan faiz kararı sonrasında İngiltere için 2022 yılının son çeyreğinde ve takip eden dönemde uzun süreli resesyonun döneminin yaşanması bekleniyor.
Fed tarafına baktığımızda Kasım ayında politika faizini 75 baz puan artırdığını görüyoruz ancak yapılan açıklamalar doğrultusunda uygulanan para politikasının reel ekonomi üzerindeki etkisinin gözlemlenmek istemesi faiz arttırım hızında bir yavaşlama olacağına işaret etti.
Piyasa beklentilerini de para politikası aracı olarak kullanan Fed Başkanı Powell, faiz oranları ile ilgili zirvenin yükseltilme olasılığına dikkat çekmesi risk iştahını baskıladı.
Avrupa tarafına baktığımızda faiz arttırımlarına rağmen devam eden çift haneli enflasyon rakamlarının yönü, Rusya’ya uygulanması planlanan yaptırımlarla daha da yukarı taşınabilir.
5 Aralık itibariyle Rus petrolüne uygulanacak fiyat sınırlamasını ve 5 Şubat 2023 tarihinde Rus petrol ürünlerinin deniz taşımacılığıyla ilgili getirilen kısıtlamaların enerji fiyatlarına ve Avrupa ekonomisine etkisi takip edeceğiz.
Enerji penceresinden baktığımızda Euro Bölgesi ve Birleşik Krallık için resesyonun kaçınılmaz olduğunu ifade edebilirim.
Ayrıca yapılan anketler neticesinde Avrupa tarafında enflasyon beklentilerinin arttığını, enerji maliyetlerinin, jeopolitik sorunların ve resesyon kaygılarının büyüme rakamları üzerinde baskı yarattığını görmekteyiz.
Bununla birlikte küresel ekonominin yavaşladığını gösteren Ekim ayı PMI rakamları, Kasım ayında da 50 puanın altında kalarak ekonominin daralma bölgesinde devam ettiğine işaret ediyor.
IMF tarafından yapılan açıklamada, küresel ekonominin üçte birinden fazlasının bu yıl veya gelecek yıl daralacağı öngörülüyor. 2023 küresel büyüme tahminini % 2,9’dan % 2,7’ye indiren IMF, büyümenin % 2’nin altına gerilemesi olasılığının yüzde 25 olduğunu ifade ederek, daha kötü senaryolarında gerçekleşebileceğine işaret etti.
Enerji başta olmak üzere finansal piyasalara dair bir çok belirsizliğin çeşitli riskleri beslediği düşünüldüğünde, sıkılaşan para politikaları toplam talebi ve üretimi azaltarak, küresel büyümeye olumsuz yönde etki etmektedir. Euro Bölgesi’ni ele aldığımızda IMF’nin 2023 yılı büyüme beklentisini yüzde 1,2’den yüzde 0,5’e çektiğini görüyoruz.
IMF, ABD ekonomisi için öngördüğü 2023 büyüme tahminini yüzde 1,0 olarak korumaya devam etti. Enflasyon cephesinden baktığımızda ise OECD, İngiltere için 2023 enflasyon beklentisini % 5,9’dan %6,6’ya yükseltti.
Euro Bölgesi için 2023 yılı enflasyon beklentisi, yüksek enerji fiyatları, artan gıda fiyatları, yavaşlayan küresel ticaret etkisiyle % 6.1 olacağı yönünde.
OECD’nin ABD ekonomisi için enflasyon beklentisini 2023 yılı için %3,4 seviyesinden % 3,5 seviyesine yükselttiğini görmekteyiz.
2023 yılı için küresel ekonomilerde gerçekleşmesi beklenen enflasyon rakamlarının, ülkeler tarafından belirlenen %2 enflasyon hedefinin oldukça üzerinde olduğunu ve bu hedefleri gerçekleştirebilmek için önümüzdeki günlerde küresel ekonomiyi zor bir sürecin beklediğini görmekteyiz.