ÖNÜMÜZDEKİ ÜÇ AYDA NELERE BAKILMALI
Bu ay ikinci çeyrek bilançolarını geride bıraktığımız ve artık bu hafta itibariyle yurtiçi piyasalarda üçüncü çeyrek rakamlarına odaklanmaya başladığımız bir dönemdeyiz. İkinci çeyrek bilançolarını değerlendirmek istersek; en çok dikkat çeken unsurlardan biri genele yayılmış artan finansman giderleriydi.
Genel olarak bilançolardaki büyüyen rakamların enflasyon etkisi ile gerçekleştiğini söyleyebiliriz. Ayrıca yapılan yeniden değerlemeler sonucu artan kar rakamları Endeksin yukarı trend hareketine temel desteği sağlamış oldu. Şöyle düşünün bir müteahhit yılın başında yaptığı binadan hiç daire satamıyor ama enflasyon etkisinde elinde bulunan dairelerin fiyatı artıyor.
Aslında kasaya giren nakit yok ama duran varlıkları şişmiş, bir birim ederken 5 birim etmeye başlamış. Alan satan olmamasına rağmen kağıt üzerinde müteahhit kar ediyor. Binası değerleniyor defter değeri arttığı için piyasa değerine yaklaşıyor yani çarpanları iyileşiyor.
Bu noktada sıkılaşma politikalarına değinmek istiyorum. Krediye erişim zor olduğundan, sadeleşme adımları kapsamında bireysel kredilerden ziyade ticari ve ihracat yapan firmalara öncelikli kredi sağlanmasıyla kişiler gidip ev alamıyor. Ticari ve ihracat yapan firmalarda da her önüne gelen nakit bulamıyor, bankalar seçici davranıyor.
Bu durumda kişiler ellerinde enflasyon nedeni ile nakit tutmak istemezken diğer yandan gücü yeten ürünleri alabiliyor, parasal miktarı yüksek rakamlara erişemiyor. Ekonomide yüksek fiyatlı ürünlerden başlayarak tabana doğru yayılan bir durağanlık, bir stagflasyon başlıyor. Stagflasyon bir nevi hem enflasyonun artması hem de işsizlik oranının yükselmesi anlamına geliyor.
Ekonomide bir paradoks aslını isterseniz. Evler satılmadığı için müteahhit yeni binaya başlamıyor istihdam sağlamıyor, diğer yandan ücretler enflasyon nedeni ile yükselmesi işvereni zora sürüklediği için mevcut dönen çarklarda da işveren 5 işçi yerine 3 işçi ile işi çevirmeye çalışıyor. Kişiler ise enflasyon nedeniyle aslında nakit ihtiyacından az ücretle dahi çalışmaya razı olacakken ki burada eklemek istiyorum klasik ekonomide enflasyon ve işsizlik ters orantılıdır, stagflasyonda işsizlik artıyor.
Üretim ekonomilerinde yani sanayileşmiş ülkelerde sermaye talebine yani kredibilitedeki sıkışıklığa uyum sağlayacak esneklik varken, tüketimi yüksek ve sanayileşememiş sıcak para ile dönen ekonomilerde stagflasyon yaşanır. Ülke tam istihdamda olmasa dahi, talep vardır arz yetersizdir fakat üreticiler, üretim araçlarında ve iş gücünde gerekli artışı sağlayacak finansman olanaklarından yoksundurlar.
Konuyu tekrar bilançolara bağlarsak, hisse seçimlerinde net kar rakamları yerine oranları değerlendirmek doğru olacaktır. Net kar atmasına rağmen sağlıkl bir analiz için satış rakamlarına mutlaka bakılmalı diye düşünüyorum. Ayrıca sektör bazlı ayrışmalarda devam edecektir. İkinci çeyrek ve üçüncü çeyrekte mevsimsel etkiler yine ön planda kalacaktır. Ulaştırma, havacılık, perakende mevsimsel etkilerle önümüzdeki dönem için yine avantajlı olurken, tüm düzenlemelere rağmen bankacılık sektörünün ikinci çeyrek beklentilerini aşan karlar açıkladığını ve üçüncü çeyrek içinde parlak olduğunu eklemek istiyorum.
THYAO, AEFES, AKBNK, MGROS Bist100 içerisindeki üçüncü çeyrek için potansiyeli olan hisse senetleri olabilir. İkinci çeyrek bilançolarında TURSG ve ANSGR gibi sigorta şirketlerinin de kar rakamlarında ciddi artış görüyoruz. Endeks negatif fiyatlama yaparken dahi sigortacılık endeksi pozitif ayrışabiliyor. Kısmi olarak belki portföyde sigortacılık endeksine de yer verilebilir.
Merkez bankası sadeleşme ve sıkılaşma adımlarıyla enflasyonla mücadele ederken hem kademeli faiz artışı yapıyor hem de kur korumalı mevduatı farklı ürünlerle artık piyasadan kaldırmak istiyor. Bir nevi gider kalemlerini kapatmaya çalışıyor. Bu noktada eğer üretim kapasitesine destek gelirse, maliye politikaları üreticiyi destekler arzı teşvik ederse stagflasyon paradoksundan çıkılabilir ve enflasyon beraberinde kur artışı üretim ekonomisi ile daha hızlı dizginlenebilir.
Önümüzdeki üç aylık dönemde maliye politikaları ve TCMB adımları yakından takip edilirken diğer yandan yatırımcıların firmaların hem kar oranların hem satış rakamlarına odaklanmalarını söyleyebiliriz.