KURULTAY SÜRECİNDEKİ CHP VE TOPLUMSAL BEKLENTİLER
Cumhuriyet Halk Partisi’nde yeni bir kurultay süreci yaşanıyor.
Fikir, politika proje ve söylem geliştirilerek, buna uygun insan kaynakları organizasyonu yapmak yerine, yıllardır bıkmadan, usanmadan uygulanagelmekte olan kişi bazlı anlayışın bir kez daha deneneceği anlaşılmaktadır. il, ilçe, parti meclisi, belediye meclis üyeliği, belediye başkanlığı, milletvekilliği, Genel Başkanlık gibi pozisyonlara kişi bazlı örgütlenme modeli bir kez daha gündemdedir. Yani söylemsiz eylem, politika ve fikirle desteklenmemiş, akımı olmayan, sadece fiziksel hareket esaslı yeni bir dönem daha yaşanılacağı bellidir.
Esasen partiyi de metal yorgunluğuna sokmuş olan bu tarz; parti üye yapısına da yansımakta ve çeşitli gettolaşmaların oluşmasına neden olmaktadır.
CHP’nin çok uzun dönem boyunca iktidar dışında bulunması ve bir türlü iktidar olabilecek oy oranına ulaşamamasının nedenlerini analiz etmeye çalıştığımızda aşağıdaki genel değerlendirme yanlış olmasa gerek. Kurucu iradesinin nihai hedefi “Çagdaş uygarlık düzeyine çıkmak”, kalkınmış, mutlu, özgür, eşdeğer saygınlıktaki bireylerden oluşan bir Türkiye senaryosunun gerçekleşmesi olan; kuruluş döneminin sosyoekonomik, sosyokültürel konjonktüründe geliştirilen ve o süreçte de başarılı sonuçların alınmasını sağlamış olan parti ilkeleri elbette önemli olmuştur.
Ancak, zamanla, bu ilkelerin asla değişmeyecek hükümler olarak algılanmış olması, partinin kendi ilkelerinin vesayetine sokulmasını, dolayısı ile de gericileşmesini beraberinde getirmiştir.
Halbuki, ülkenin temel konularının yönetilmesinde; dogmalar, donmuş ve kalıplaşmış kuralların değil bilimin ve aklın temel alınması, eğitim-üretim-demokratikleşme denkleminin düzgün kurulması, onar yıllık periyotlarla güncellenmiş bir Türkiye senaryosunun ortaya konularak, uygun dil ve araçlarla toplumla buluşturulması gerekmektedir.
Robotların iş yaşamına egemen olacağı, yapay zekanın karar verme mekanizmalarında yaygın kullanımı gibi boyutları ile “ Endüstri 4.0” devriminin yaşanmakta olduğu günümüzde, mevcut ürün ve teknolojilerin ekonomik ömürleri, yeni bilgi, ürün ve teknolojilerin cazibesi ile kısa sürede sona ermekte, buna bağlı olarak da gelecekte hızla gelişen ve dönüşen yeni yapılanmalar ortaya çıkmaktadır.
Aynı yönde, yurttaşların, daha özgür daha demokratik, daha adil, daha güvenli, daha konforlu bir gelecek talebi de doğal olarak gündemde olacaktır.
Öte yandan, 21. yüzyıl siyasetinde yeni bir siyasal farklılaşma unsuru ortaya çıkmış, iktidarların oluşumunda temel araç olan seçimlerde oy avcılığına dönük popülist sloganlar ile siyaset yapmaya çalışan, var olan toplumsal farklılıkları, zenginlik olarak görmekten çok, onları ayrıştıran, ötekileştiren ve sonucunda da çoğunlukların lehine sandığa yansımasını sağlayan bir yaklaşım da ülkemize de egemen olmuş bulunmaktadır.
Bu olgunun da farkında olarak, CHP’nin kişilerin kariyerini esas alan 100 yıl önce bile hükmünü kaybetmiş “çarıklı erkan-ı harp” mantığına dayalı yapılanmasını hızlı ve ileri adımlarla dönüştürmesi kaçınılmazdır.
Ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasi süreçler; üretim ve eğitimin fonksiyonu olarak değişen dönüşen dinamik süreçlerdir.
Kamunun ekonomi, arazi arsa mülkiyeti üzerindeki çok yüksek hakimiyeti nedeniyle 800 milyar dolarlık milli gelire sahip DEVASA BİR İKTİSADİ İŞLETME niteliğindeki Türkiye’de iktidar mücadelesinin; ne yazık ki bu işletmeye CEO seçimine indirgendiği açık bir gerçekliktir. Üstelik de bu seçim, adil ve liyakat esaslı olması mümkün olmayan, her türlü ahlaki olmayan argümanların da kullanımına açık bir yöntem olan genel oy sistemiyle yapılmaktadır.
Ülke yönetimi de, esasen rant üretme aracı olan bu kaynakların, yakın kişi yada kuruluşlara aktarılmasından başka bir şey değildir. Referandumla getirilen, yakın gelecekte fiilen hayata geçirilecek olan Cumhurbaşkanlığı sistemi ise bu yapının konsolidasyonunu sağlayacak en uygun model olacaktır.
Dolayısı ile bu yapının farkında olarak, iktidarı hedeflemesi gereken CHP’nin, öncelikle çeşitli nedenlerle kendisinden kopmuş olan entellektüel camiayı kucaklayarak uygun bir modelle politika ve söylem geliştirmek üzere harekete geçirmesi zorunludur.
Donanımlı, gönüllü, ülkesinin aydınlık geleceği dışında, partiden herhangi bir kariyer beklentisi olmayan ve de görünür olma ihtiyacı da duymayacak olan bu kadrolarca üretilen , parti disiplini ve hiyerarşisi içinde şekillendirilmiş söylemleri, yeniden yapılandırılmış dinamik örgütleri aracılığı ile toplumla buluşturması en acil görevdir.
En önemlisi de bu süreçlerin; Cumhuriyetimizin yüzüncü yıl vizyonunu oluşturmak üzere; akıl, deneyim ve bilimsel yöntemlerle, örgüt kültürü ve örgütsel davranış ekseninde yönetilebilmesidir.
Özetle, yurttaşların, CHP kurultayından beklediği, kimin başkan, kimin PM üyesi olacağı değildir. Yani çok uzun zamandır bu günlere gelinmesine neden olan, ne kişilere, ne halka, nede ülkemize bir şey kazandırmayacak vizyonsuz kısır tartışmaların tekrarlanması hiç değildir.
Bu bağlamda kurultayın asıl görevi; özgürlükçü demokrasi ekseninde, eşdeğer saygınlık esasına dayalı bir yurttaşlık tesisiyle birlikte, insan odaklı kalkınma, üreten, hakça paylaşan bir ekonomi vaadiyle toplumun önüne çıkılmasının en önemli aracı olan “Modern Türkiye Senaryosunun” projelendirilmesine ön ayak olabilecek ideolojik bakışın egemen kılınacağı bir dönem için geçiş ortamının hazırlanmasıdır.
Bu yeni yapılanma; merkezci siyasi parti yapısını dışlayan, ekip çalışmasını ön plana çıkaran, her konuda uzman görüşlerinden yararlanmayı önemseyen, toplumun her kesimini demokratik karar alma süreçlerine katan, kişi odaklı olmayan, proje ve politika eksenli örgütlenmeye dayalı demokratik bir model olmalıdır.
Sonuç olarak, CHP kurultayının; gelenin gideni aratacağı kişisel hesaplara kurban edilmeden, hem örgütsel yapı ve yönetim anlayışı, hem de vizyon, strateji ve politik söylemleriyle, değişim, dönüşüm ve yenilenme umudunu yeşertecek UZUN SOLUKLU BİR YÜRÜYÜŞÜN ilk adımı olması tüm yurttaşların haklı beklentisidir.