Kelebek
Koyun yetiştiricileri daha doğrusu küçükbaş geviş getirenlerle uğraşanlar karaciğer safra
yollarına yerleşen parazitlere “kelebek” diyorlar. Veteriner hekimlikte Fasciola hepatica ve
Fasciola gigantica olarak adlandırılan bu trematod ailesinden distomlar (karaciğer
parazitleri) sektöre çok büyük ekonomik zarar verirler.
Hastalığın teşhisi dışkı muayenesiyle kesinleşir. Ancak ülkemizde çoğunlukla
mezbahada karaciğerlerin atılması ile karşımıza çıkan bir sorundur.
Karaciğerlerin atılması önemli bir ekonomik kayıp olsa da, aslında kayıplar çok önceleri
zaten başlamıştır. Koyun ve keçiler yaşarken verim düşüklüğü, zayıflama, damızlıklarda
döl verimi sorunları ekonomik kayıpların başlangıcıdır. Şiddetli vakalarda, aşırı kelebek
istilası olduğu durumlarda ve kara hastalık (Klostridyum novyi) ile kombine olduğu
hallerde ölümler görülebilir.
Çünkü Klostridyum novyi kelebeklerin göçü esnasında
onlarla birlikte karaciğere girerek toksin (zehir) salgılar ve ani ölümlere yol açar.
Yaşarken koyun ve keçilerde kelebek varsa hastalığın akut, subakut ve kronik olduğu
vakalara göre çeşitli belirtiler göze çarpar. Durgunluk, soluma güçlüğü, hareket etme
isteksizliği, halsizlik, iştahsızlık, tüylerde bozukluk (yapağının karışık olması), ishal, çene
altında ödem (şişlik), kansızlık ve karında su toplama gibi belirtiler ile hastalık karşımıza
çıkar.
Fasciolasis (kelebek hastalığı) kelebeklerin kist haline gelerek otlara yapışan enfektif
larvalarının (metaserker) hayvanlar tarafından yenilmesiyle bulaşır.
Fakat bu yaşam siklusu çok karışık ve uzundur.
Kelebeklerin (Fasciola’ların) biyolojik siklusu (yaşam döngüsü) özetle şöyledir;
Karaciğer safra yollarına yerleşen ergin kelebeklerin yumurtaları safra ile bağırsaklara
geçer. Koyunlar, keçiler dışkılarıyla yumurtaları saçarlar. Birinci larva evresindeyken ara
konakçı olan çamur salyangozu, çamur sümüklüsü, bataklık sümüklüsü, tatlı su
sümüklüsü adı verilen bir yumuşakçaya giren larvalar ara konakçıdan (Galba
trunculata=Lymnaea trunculata) ikinci evre larva olarak çıkar. İkinci evre larvalar
(serker=cercaria) kistleşerek metaserker (metacercaria) halinde otlara bulaşırlar.
Otları yiyen koyunlar ile döngü devam eder.
Metaserker halindeki ikinci devre larvalar
kistleştiği için dış koşullarda çok dayanıklıdırlar. Otlara yapışarak asıl konakçı olan
koyunlar tarafından yenilmeyi beklerler.
Kelebek hastalığının aşısı yoktur.
Tedavi mümkündür.
Kelebek hastalığı kronikleşmeye ve re-enfeksiyona (tekrarlama) yatkın bir yapıdadır.
Tedavide stratejik davranmak şarttır.
Tedavide 2 önemli konu önem taşır. Kullanılan ilaç ya da ilaçlar prospektüslerine göre,
mücadele edilecek parazitler ve hayvanların canlı ağırlıkları dikkate alınarak
kullanılmalıdır. Örneğin; kıl kurtları (nematodlar) için kullanılan doz ile kelebek için
kullanılacak olan doz çok farklıdır. Kıl kurtları için kullanılan dozun 2 katı doz ancak
kelebekler üzerinde etkili olur.
Kelebeklerin karaciğer safra yollarındaki yumurtalarını yok edecek bir ilaç yoktur.
Mücadele yaparken genç ve ergin fasciolarla uğraşırız. Ama yumurtalar bağırsak yoluyla
dışkıya geçmeye ve dışkı ile çevreye (meraya) yayılmaya devam eder. Meradaki tatlı su
sümüklüleri (çamur salyangozu) ara konakçı olarak bu yumurtalardan çıkan ilk evre larvaları alıp geliştirirler. O yüzden ilk ilaçlamadan 6 hafta sonra bir uygulama daha
yapılması önerilmektedir.
Hastalıkla mücadele için ayrıca çamur salyangozları ile de mücadele edilmesi gerekir. Bu
konu pratik ve etkili değildir. Ama, çamur sümüklülerinin yaşam ortamını bozmak, direnaj
sağlamak yönünde yapılan çalışmalar fayda sağlar.
Hatta o alanlarda ördek veya kaz beslemenin yararlı olacağı bildirilmektedir. Çünkü ördek
veya kazlar bu ara konakçılarla yani bataklık salyangozlarıyla beslenirler.
Tedavide Albendazol, oxfendazol, rikobendazol, oxyclozanide, closontel, chlorsulon,
nitroxynil, triclabendazol içeren ilaçlar kullanılır. Bu ilaçlar ağızdan veya enjeksiyon olarak uygulanabilirler. Fakat ilaçlara karşı direnç gelişmesi söz konusu olabileceğinden, bilim insanları rotasyonla ilaç kullanmasını önermektedirler.
Hatta bazen ilaçları birbiriyle kombine olarak kullanmak gerekebilir.
Burada 2 stratejik yöntem söz konusudur. Örneğin; ilk uygulamada Triclabendazol kullanıldıysa 6 hafta sonra closantel kullanılabilir. Diğer öneri; Triclabendazol ile closantelin ya da closantel ile Albendazolun birlikte
kullanılmasıdır. Tabii ki Triclabendazol etken maddesi yerine diğer benzimidazol grubu ilaçlar da tercih
edilebilir. Ancak rotasonlu kullanım, 6 hafta sonra tekrarlama ya da kombine kullanım kesinlikle önerilmektedir.
Kelebek ilaçlaması yapıldığı halde, ne yazık ki, mezbahalarda kelebekten dolayı
karaciğerlerin atıldığı durumlar söz konusu olmaktadır:
Dolayısıyla bu yöndeki önerilere uygun parazit mücadelesi yapılması doğru olacaktır.
Kelebek hastalığı ile ilgili olarak iki konuyu daha vurgulayalım. Kelebek hastalığı
(Fasciolasis) zoonotik potansiyeli olan bir hastalıktır. Ayrıca hayvan refahı sorunu olarak
kabul edilmektedir.