MERKEZ BANKASI BEKLENTİLERİ KARŞILAMAYI SEÇTİ
Merkez Bankası Eylül ayında beklentileri karşılayarak 500 baz puan faiz artışı yaptı. Böylece bir hafta vadeli repo ihale faiz oranı yüzde 25’ten yüzde 30 düzeyine yükseltildi.
Yeni ekonomi yönetimi kademeli olarak faizi yükseltirken, yetkililer her sunumda ve açıklamalarında şeffaflığa, sadeliğe ve öngörülebilir veri odaklı olmaya vurgu yapıyor. Karar metni özetinde enflasyonla mücadele için Merkez Bankası elindeki tüm araçları kararlılıkla kullanmaya devam edeceği yazıyor.
Aslında öze bakarsak yeni ekonomi yönetimi ile çıkılan yolun başında olduğumuzu ve istikrarlı şekilde genel kabul görmüş ekonomi politikalarının uygulamaya alınmasının hem uluslararası mecralarda pozitif karşılandığını hem de refahı destekleyecek nitelikte olduğunu net görüyoruz.
Dünya çapında çalışan en büyük ticarî kredi değerlendirme kuruluşları Moody's, Standard & Poor's (S&P Global) ve Fitch Ratings Türkiye’ye bakış açılarını iyileştiriyor. Türkiye'nin kredi notu 3 büyük derecelendirme kuruluşu tarafından son yıllarda izlenen geleneksel olmayan para politikaları ve yaşanan kur krizleri nedeniyle yatırım yapılamaz seviyeye düşürmüştü.
Yeni ekonomi yönetimi birçok yönden karmaşıklaşan finans sistemini bir yandan sadeleştirmeye çalışırken diğer yandan yaptığı kademeli faiz artışları ile kur riskini baskı altına aldı. Türkiye’nin yeni ekonomi yönetimi ile çıktığı yolda ilk güzel adım uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Fitch Ratings’ den geldi. Fitch Ratings Türkiye'nin kredi notunu "B" olarak teyit ederken, not görünümünü 2 yıl sonra "negatif"ten "durağan"a çıkardı. S&P Global eylül ayı sonunda, Moody’s ise aralıkta güncelleme yapacak.
2024’ün ilk yarısında enflasyonda olumlu gelişmeler görülecek. Verilen emeklerin karşılıkları 2024 sonunda alınmaya başlanacak. Önemli olan tüm zorluklara rağmen istikrarlı şekilde çıkılan yola devam edebilmek. Mevlâna ‘Yol yürüyene görünür’ demiş. Her ne kadar projeksiyonlar yapılsa da tüm değişkenleri kontrol etmek mümkün olmadığı için minimum standart sapma ile tek haneli enflasyon hedefine ulaşılmaya çalışılıyor.
2022 yılının son Enflasyon Raporu Bilgilendirme Toplantısında tüketici fiyatları Eylül ayında yıllık bazda yüzde 83,5 oranında artmış iken; Merkez Bankasının enflasyon tahmini 2022 yılsonu için yüzde 65,2 seviyesinde, 2023 yılsonu için yüzde 22,3 ve 2024 yılsonu içinse yüzde 8,8 seviyelerinde açıklanmıştı. Enflasyonu faiz düşürerek iki yılda yüzde 83,5 seviyesinden yüzde 8,8 seviyesine çekebilmek gerçekçi olmadığı gibi, dengesiz bir ilerleyişin net göstergesi.
Faizlerin düşük olduğu bir ekonomide, fiyatlar hızla artıyorsa; herkes kredi çekerek mal almak ister. Bireyler kredi alamasa bile fiyatlar hızla değiştiğinden nakitte durmak istemez ve erişebildiği en optimal malı alır.
Özetle yüksek talep fiyatların artmasına neden olur. En basit örneği 2023 yılı yaz dönemine girmeden Türkiye’de artan araba fiyatları olabilir. Ülkemizde araba fiyatlarına Dünya’nın en yüksek vergi bandı uygulanıyor. Bu nedenle dünyada diğer ülkelere kıyasla en yüksek fiyatlara satılmasına rağmen, araba bulunamıyordu. Sıfır araba bulunamadığı için ikinci el otomotiv fiyatları sıfır araba fiyatlarının üzerine çıktı. Bu yaşadığımız faiz oranının enflasyonun çok gerisinde kaldığında ortaya çıkan talep enflasyonuydu. Tersi durumda yani mal fiyatlarının artış hızı faiz getirisinden düşük kalıyorsa insanlar tasarrufa yönelirler ve talep düşer. Düşen taleple beraber arz-talep dengesi oluşur, fiyatlar dengede kalır ve enflasyon kontrol altına alınabilir. Bu işleyişte fiyatların dengede kalmasını sağlayan püf nokta; talebin spekülatif kâr beklentisi ile değil ihtiyaca yönelik oluşması ve dolayısı ile aşırı talebin oluşmamasıdır.
Yeni yönetimin açıkladığı son Orta Vadeli Plan’a göre Merkez Bankası enflasyonun 2023 sonunda yüzde 65 olmasını bekliyor. 2024 sonunda yüzde 33, 2025 sonunda yüzde 15,2 ve 2026 sonunda yüzde 8,5 olması bekleniyor.
Bu seviyelere erişmek kolay olmamasına rağmen, artan faiz oranları umut veriyor. Tam olarak beklentiler yakalanamasa dahi daha kötüye değil daha iyiyle gideceğimizi düşündürüyor. Uluslararası kredi kuruluşlarının kredi notları iyileşirken, üretime yönelik finansman oluşturma çabası, istikrarlı şekilde elde edilen refahı tabana yaymaya çalışan politikalarla birleşirse mutlak sonuç verecektir.
Tuğba EKİN