HEM YEŞİL’E HEM DİJİTAL’E DÖNÜŞMEK
Her şeyi endüstrileştirdiğimiz geçmişten, her şeyi dijitalleştirdiğimiz geleceğe geçiyoruz. Bu dijital çağ, iş modelinden dönüşüm şekline kadar her şeyiyle bambaşka. Dijital olarak dönüştürülmüş bu dünyada değişim çok hızlı, sorunlar öngörülenden çok büyük, refleks ihtiyacı çok fazla, koşullar sert.
Bunların yanında tüketim için yetersiz hale gelen atmosfer, artan doğal kıtlık, eriyen buzullar, geri yansıtma kabiliyeti azalan güneş ışınları ve temposu çok yüksek sıcaklık değişimleri.
Ve tabi artan nüfus, karşılanmayı bekleyen ihtiyaçlar, mevcut tüketim kalıplarımız…
Hepimizdeki değişim heyecanı, teknolojinin akıl almaz gelişimi ve sürekli genişleyen ekonomi ile gezegensel sınırları aşmış durumdayız. Çok yakın zamanda ekolojik ayak izlerimizin, iki dünya biyo kapasitesine ulaşacağı öngörülüyor. Gezegen nüfusu olarak teknolojik bakımdan güçlüyüz ama hem doğaya hem kendimize yabancıyız.
Mevcut ekonomik sistem, artık gezegen sınırlarımız için tehdit oluşturuyor. Peki hem sürdürülebilir ekoloji hem de sürdürülebilir ekonomik kalkınma nasıl mümkün olabilir?
Hem yeşile hem dijitale dönüşerek. İkiz dönüşüm olarak tanımlanan hem dijital dönüşüm hem yeşil dönüşüm ile gezegenimizin direncini arttırabiliriz. Yeşil dönüşüm ile önlenmeye çalışılan iklim değişikliği; dijital dönüşüm ile ulaşılan teknoloji, bilgi, veri birikimi; birbirini tamamlayan uzun soluklu dönüşüm sürecidir. Bu ikili dönüşüm ile bir taraftan teknoloji eliyle üretim süreci ve iş modelleri iyileştirilebilir, bir taraftan da doğaya verilen etki düşürülerek kaynak kaybı azaltılabilir.
Dijital dönüşüm, yeşil dönüşümün olmazsa olmazı olarak karşımıza çıkıyor. Dijital dönüşüm ile yeşile giden süreçleri ölçebiliyoruz. Karbon ayak izinin azalması için karbon emisyon oranının ölçülmesi gerekiyor. Bu ölçüm ise akıllı teknoloji olmadan yapılamıyor. Dijital dönüşüm ile yeşile giden üretim süreçlerinde optimizasyon sağlanıyor. Üretimde verimlilik artışı, yeni pazarlara erişim imkanı elde ediliyor.
Ayrıca ürün karbon ayak izinin belirlenmesinin yanında, tüketicilerin karbon profillerinin belirlenmesi ve iyileştirilmesi akıllı teknoloji ile mümkün oluyor. ‘’ Ölçmek, izlemek, belirtmek, paylaşmak’’ bunların hepsinin odağında dijital bulunuyor. Dijital ile; kaynaktan son tüketiciye kadar geçen süreçte bilgi akışının oluşturulması, izlenmesi, karbon nötralizasyonu ile ilgili veriler elde ediliyor.
Dijital değişimin, herhangi bir ekolojik sorunun çözümü için gerekli olduğunu, çevrede iz bırakan faaliyetlerin azaltılmasının teknolojik yenilik yoluyla mümkün olabileceğini biliyoruz. Ürün bazında çevresel etkiyi azaltmak için yeni teknolojilere ihtiyacımız bulunuyor. Ayrıca dijital değişim ile daha basit, daha ucuz, daha erişilebilir ürün ve hizmet geliştirebileceğimizi, yapay zekanın sorunların giderilmesi için yeni çözümler üretilebileceğini de özellikle belirtmek gerekiyor.
2050 yılına gelindiğinde dünya nüfusunun yaklaşık 10 milyar insan olacağı öngörülürken, diğer taraftan da 2050 yılında net sıfır emisyon hedefi ile tam iyileşme öngörülüyor. Bu hedef artan nüfus, artan ekonomik faaliyetler neticesinde muazzam dönüşümü gerektiriyor. Bu dönüşüm; teknolojiyi bir yığın olarak kabul etmek yerine, teknolojiyi ekonominin en önemli itici gücü olarak kabul ediyor. Ekonomiyi sürdürülebilirlik ekseninde tasarlıyor.
Ekonomide üretim modelleri için yeşil ve dijital üretim tekniklerinin entegrasyonu, enerji verimliliğinin artması, daha az atık ile daha fazla değer elde edilmesi ancak ‘’dijital yeterliliği ve yeşil politikaları’’ odağına alan ikiz dönüşüm ile sağlanabilir. Akıllı sistemler olmadan, sürdürülebilir ekolojiyi ve sürdürülebilir ekonomiyi geliştirmek mümkün görünmüyor.
Şimdi önlem almaya başlamazsak dünyamızın ve gezegenimizin hem ekolojik krizlerle hem de ekonomik krizlerle baş etmek zorunda kalacağını biliyoruz. Dünyamızın sorunlarını ve sınırlarını artık göz ardı etmememiz gerekiyor. Dünyamıza göz kulak olarak yeşil ve dijital dönüşümü gerçekleştirebiliriz.
Karbon profillerimizde, ayak izlerimizin azalması umuduyla…