Finans Dünyasında Kadın Çalışan Olmak
Sermaye piyasaları; baş döndürücü hızla değişen, çok farklı reaksiyonları olan, zorluğu da coşkusu da yüksek piyasalardır. Jargonundan, yatırımcısına, çalışanına kadar ataerkil olarak bilinir. Yaklaşık çeyrek asırdır görev yaptığım piyasada, bilirim ki zordur kadın çalışan olmak. Sektördeki diğer kadın meslektaşlarımla beraber, benzersiz yeteneklerimiz, bakış açılarımız, duygusal dayanıklılığımız ile zorlukları aşarak, sermaye piyasalarını kadın eli ile dönüştürmeye çalışıyoruz.
Birçok kadın yönetici arkadaşım ile iş disiplinimiz, karar alma reflekslerimiz, sorun çözme kaslarımız ve karşımızdakini iyi hissettirebilme gibi birçok özelliğimiz ile farkındalığı arttırıyoruz. Tabi ki yaralarımızı iyileştirerek kırılganlıklarımızı da tedavi ederek ilerliyoruz. Rekabeti yoğun, riski yoğun, çalışma saatleri yoğun, sürekli karar alıp, strateji belirlediğimiz mesleki rollerimizin yanında; aynı zamanda anneyiz, evladız, eşiz, sevgiliyiz, kardeşiz, dostuz. Bakımlarımız, yükümlülüklerimiz ve sorumluluklarımız var. İş ve özel hayatımızda denge kurup, bu dengeyi korumamız gerekiyor.
İş-yaşam dengesinin nerede, ne zaman, nasıl çalışacağı bizim kontrolümüzdedir. Bu kontrol ile rollerimiz arasındaki çatışmaları bertaraf edebiliriz. Çoğumuzun yaşadığı; hem iş kadını, hem annelik iki zorlu güç. Güçler arasındaki çatışmayı ancak kurduğumuz denge ile önleyebiliriz. İş yaşam döngümüzdeki denge bozulduğunda stres artacak, iş hayatındaki verimlilik düşecek ve yaşam kalitesi azalacaktır. Her şeyin bir denge üzerine kurulu olduğunu düşündüğümüzde de başarı ve motivasyonun yolu bu dengeyi kurup, kollamaktan geçiyor. Geçmiş dönemlerden beri, bazı sektörlerde, bazı işlerde erkeklerin çalışmasının daha uygun olduğuna dair algı vardır.
Sermaye piyasalarında da böyle bir algı bulunuyor. Bu algı üst yönetimde kadın temsilinin azlığından kaynaklanabilir. Eril söylemlerin ağırlığının çokça hissedilmesinin yanında, yapılan akademik araştırmalara göre yatırımcı profilinin %70’e yakın erkek yatırımcıdan oluşmasın yetkinliğine bakılmaksızın, üst yönetimde olmalarına engel olan, görülmeyen ve fark edilemeyen bariyerlere takılmasıdır. Peki neden cam tavan denilmiştir ? Hedefler ve yüksek pozisyonlar görünürdür ancak yüksek pozisyona ulaşmayı, hedefe varmayı zorlaştıran engeller görünmezdir.
Birçok akademik çalışmada; bu sendromda, zaman içerisinde engellerin daha çok hissedildiği, bariyerlerin görünmezliğinin arttığı belirtiliyor. Zaman içerisinde kadın yöneticinin, yöneticilik konusunda yetersizlik, beceriksizlik, başarısız olma korkusunu kapılarak geri çekildiğini ve vazgeçtiğini ifade ediyor. Bu metaforik yaklaşıma göre, kadın yönetici görünmez bariyerlere takılarak, üst yönetim pozisyonundan uzaklaşıyor cam tavanı kıramıyor. Birçoğumuz cam tavanı deneyimlemedik.
Deneyimlememiş olmamıza rağmen cam tavan algımız bulunuyor. İş hayatında, özellikle erkek egemen iş kollarında, cam tavanı kırmak ancak iş kolunda daha çok kadın gücü görmek ile mümkün olacaktır. Başarı ve motivasyonda kendi kendimize koyduğumuz bariyerleri atlamak, aslında zihnimizdeki cam tavanı kırmak gerek. Camdan tavanlarımız olsa da olmasa da biz hep parlarız… dan da kaynaklanıyor olabilir.
Sektörde kadın çalışan gücüne baktığımızda, Türkiye Sermaye Piyasaları Birliği’nin en son çıkan raporuna göre 3123 kadın çalışan, 3967 erkek çalışan bulunmaktadır. Sektörde kadın işgücü oranı giderek artmaktadır. Ancak yeterli boyutta değildir. Yeni mezun, genç kadın meslektaşlarımızın sektöre girişlerini oldukça önemsiyorum ve takip ediyorum. Sektörde kadın çalışan gücünü arttırdığımızda, değişim ve dönüşüm daha çok hissedilecektir. Sosyoekonomik kalkınmanın artmasına da katkı sağlnacaktır.
CAM TAVANIN GÖLGESİNDE PARLAMAK Kadın işgücü temsil oranı finans sektöründe %50’yi aşmıştır. Bu orana rağmen erkek egemen sektör olarak değerlendiriliyor. Orta kademelerde kadın temsili çok net görülebiliyorken, üst kademelerde de kadın temsilinin azlığı göze çarpıyor. Kadın çalışanlar, kariyer basamaklarını tırmanma konusunda oldukça başarılı ve azimlidir. Bu motivasyonlarına karşın iş yaşamında ilerlemeyi zorlaştıran, hiyerarşide yükselmeyi engelleyen birçok engel bulunuyor. Bu engellerden şu dönemde en çok konuşulanı ‘’cam tavan’’ sendromu olmalı.
Cam tavan görülmeyen ve aşılamayan engelleri ifade eden metaforik bir yaklaşımdır. Cam tavan sendromu, kadınların yeterliliğine, yetkinliğine bakılmaksızın, üst yönetimde olmalarına engel olan, görülmeyen ve fark edilemeyen bariyerlere takılmasıdır. Peki neden cam tavan denilmiştir ? Hedefler ve yüksek pozisyonlar görünürdür ancak yüksek pozisyona ulaşmayı, hedefe varmayı zorlaştıran engeller görünmezdir.
Birçok akademik çalışmada; bu sendromda, zaman içerisinde engellerin daha çok hissedildiği, bariyerlerin görünmezliğinin arttığı belirtiliyor. Zaman içerisinde kadın yöneticinin, yöneticilik konusunda yetersizlik, beceriksizlik, başarısız olma korkusunu kapılarak geri çekildiğini ve vazgeçtiğini ifade ediyor. Bu metaforik yaklaşıma göre, kadın yönetici görünmez bariyerlere takılarak, üst yönetim pozisyonundan uzaklaşıyor cam tavanı kıramıyor. Birçoğumuz cam tavanı deneyimlemedik. Deneyimlememiş olmamıza rağmen cam tavan algımız bulunuyor.
İş hayatında, özellikle erkek egemen iş kollarında, cam tavanı kırmak ancak iş kolunda daha çok kadın gücü görmek ile mümkün olacaktır. Başarı ve motivasyonda kendi kendimize koyduğumuz bariyerleri atlamak, aslında zihnimizdeki cam tavanı kırmak gerek. Camdan tavanlarımız olsa da olmasa da biz hep parlarız…