Ekonomide Rota Lojistik
Ekonominin küresel bir hâl alması şüphesiz ki Sanayi Devrimi ile başlayan bir süreçtir.Fakat bu süreci sadece Sanayi Devrimi’ne atıf yaparak değerlendirmek eksik bir tanımlama yapmamıza
neden olacaktır.
Geçmişten küresel ekonominin en belirgin hâl aldığı döneme, yani bugüne gelindiğinde birçok değişimin söz konusu olduğu göze çarpmaktadır.
Küreselleşmenin ilk aşaması olan 1870-1914 yılları arasında deniz taşımacılığı ve demiryolu ağlarında meydana gelen büyük gelişme, ekonominin evrensel hale gelmesinde büyük bir rol oynamıştır.
Bu dönem içinde ülkeler arasındaki temas artarken, ulaşımdaki kolaylık dünya üretimi ile sermaye hareketliliğinde önemli yükselişlere sebep olmuştur. Bu durum ise serbestleşen bir dünya ticaretinin söz konusu olmaya başladığının bir göstergesi olarak ifade edilebilir.
Küreselleşmede ikinci aşama olarak kabul edilen 1914-1945 dönemi ise ekonomideki evrenselliğin duraksadığı ve ulusal politikaların hâkim olduğu bir dönem olarak kabul edilebilir. Üçüncü aşama olarak kabul edilen ve küreselleşmenin tekrar uyandığı dönem olan 1945-1980 dönemi ise taşımacılığın yanı sıra iletişim ağlarının geliştiği dönem olarak kabul edilmekte olup bu dönem içinde dünya ekonomisinde artış gösteren bir büyümenin tekrar ettiği görülmektedir.
Dördüncü aşama olarak kabul edilen 1980 ve sonrası sürecini gelişmekte olan ekonomilerinde küresel ekonomiye tamamen dâhil olduğu süreç olarak ifade etmek yanlış olmayacaktır.
Bu dönem içinde artan firma faaliyetleri, piyasada meydana gelen değişimler, ulaşımın daha kullanışlı hale gelmesi ve rekabetin artması gibi sonuçlar ile karşılaşılmıştır.
Bugün uluslararası anlamda rekabet edebilmek için ulaştırma hizmetlerinde uzmanlaşmış olmak olmazsa olmazlar arasında yerini almaktadır. Özellikle yeni bir pazara adım atmak ve sonrasında kalıcı olabilmek için öncelikle kaliteli, hızlı ve düşük maliyetli lojistik imkânlara sahip olmak gerekmektedir. Günümüzde her tür ve kalitede mal bulmak veya üretmek mümkün hale gelmiş bu nedenle son yıllarda sanayi, perakende, gıda, teknoloji, sağlık gibi birçok sektör için hızlı ve sağlam bir tedarik zincirine sahip olan firmalar ile çalışmak olmazsa olmaz ihtiyaç haline gelmiştir.
Özellikle hammadde tedarik sürecinde son derece hassas olan büyük ölçekte üretim yapan uluslararası şirketler saniyeler ile yarışmakla birlikte güvenilir bir lojistik desteğine her daim ihtiyaç duymaktadır.
Yani mal üretmeyip sadece alım ve satım yapan firmalar ithal edecekleri ve kendi iç piyasasında satacakları mallar ile üretim yapıp uluslararası ticarete konu olacak mallarını üretmek için ihtiyaç duydukları hammaddelere hızlı, kolay ve güvenilir bir şekilde ulaşmayı öncelik haline getirmişlerdir.
Diğer yandan lojistikte uzmanlaşarak veya uzman bir partner edinerek hareket etmek lojistik maliyetlerini en aza indirmekle beraber uluslararası piyasalarda önemli bir rekabet avantajının sahip olmasına katkı sağlayacaktır.
Bu bağlamda lojistik faaliyetleri hem tedarikçi ve üretim yapan firmalar için hem de sektör ile ülke ekonomisi için önem arz etmektedir. Bu sayede diğer sektörler ile ekonomide canlanmanın söz konusu olacağı açıktır. Bu durum ise lojistik sektörünü diğer sektörlere nazaran istihdam, milli gelir ve yabancı yatırımlar açısından eşsiz kılabilmektedir. Lojistik sektörü ekonomiye sağladığı ve sağlayacağı katkılar ile ülkelerin rekabet gücünü artırması bakımından önemli bir rol üstlenmektedir.
Bu durum ise gelişmiş ve gelişmekte olan ekonomilerin rotasını lojistik sektörüne çevirdiğini göstermektedir.
1870-1914 yılları arasında İngiltere’nin dünyada söz sahibi olması ile 1945 yılından sonra ABD’nin küresel güç haline gelmesinin altında iki nedenyatmaktadır. Bunlardan ilki üretimde sahip oldukları üstünlük iken diğeri ise geçmişin taşımacılık, bugünün ise lojistik sektöründeki gelişimdir. Üretim ve taşımacılıktaki üstünlüğün bugünde ne kadar önemli olduğunu anlamak ve özellikle “lojistik alanında uzmanlaşmak dünyada söz sahibi bir ekonomiye sahip olmanın yegâne anahtarıdır” demek yanlış olmayacaktır.
Ekonominin küresel bir hâl alması şüphesiz ki Sanayi Devrimi ile başlayan bir süreçtir.Fakat bu süreci sadece Sanayi Devrimi’ne atıf yaparak değerlendirmek eksik bir tanımlama yapmamıza
neden olacaktır.
Geçmişten küresel ekonominin en belirgin hâl aldığı döneme, yani bugüne gelindiğinde birçok değişimin söz konusu olduğu göze çarpmaktadır.
Küreselleşmenin ilk aşaması olan 1870-1914 yılları arasında deniz taşımacılığı ve demiryolu ağlarında meydana gelen büyük gelişme, ekonominin evrensel hale gelmesinde büyük bir rol oynamıştır.
Bu dönem içinde ülkeler arasındaki temas artarken, ulaşımdaki kolaylık dünya üretimi ile sermaye hareketliliğinde önemli yükselişlere sebep olmuştur. Bu durum ise serbestleşen bir dünya ticaretinin söz konusu olmaya başladığının bir göstergesi olarak ifade edilebilir.
Küreselleşmede ikinci aşama olarak kabul edilen 1914-1945 dönemi ise ekonomideki evrenselliğin duraksadığı ve ulusal politikaların hâkim olduğu bir dönem olarak kabul edilebilir. Üçüncü aşama olarak kabul edilen ve küreselleşmenin tekrar uyandığı dönem olan 1945-1980 dönemi ise taşımacılığın yanı sıra iletişim ağlarının geliştiği dönem olarak kabul edilmekte olup bu dönem içinde dünya ekonomisinde artış gösteren bir büyümenin tekrar ettiği görülmektedir.
Dördüncü aşama olarak kabul edilen 1980 ve sonrası sürecini gelişmekte olan ekonomilerinde küresel ekonomiye tamamen dâhil olduğu süreç olarak ifade etmek yanlış olmayacaktır.
Bu dönem içinde artan firma faaliyetleri, piyasada meydana gelen değişimler, ulaşımın daha kullanışlı hale gelmesi ve rekabetin artması gibi sonuçlar ile karşılaşılmıştır.
Bugün uluslararası anlamda rekabet edebilmek için ulaştırma hizmetlerinde uzmanlaşmış olmak olmazsa olmazlar arasında yerini almaktadır. Özellikle yeni bir pazara adım atmak ve sonrasında kalıcı olabilmek için öncelikle kaliteli, hızlı ve düşük maliyetli lojistik imkânlara sahip olmak gerekmektedir. Günümüzde her tür ve kalitede mal bulmak veya üretmek mümkün hale gelmiş bu nedenle son yıllarda sanayi, perakende, gıda, teknoloji, sağlık gibi birçok sektör için hızlı ve sağlam bir tedarik zincirine sahip olan firmalar ile çalışmak olmazsa olmaz ihtiyaç haline gelmiştir.
Özellikle hammadde tedarik sürecinde son derece hassas olan büyük ölçekte üretim yapan uluslararası şirketler saniyeler ile yarışmakla birlikte güvenilir bir lojistik desteğine her daim ihtiyaç duymaktadır.
Yani mal üretmeyip sadece alım ve satım yapan firmalar ithal edecekleri ve kendi iç piyasasında satacakları mallar ile üretim yapıp uluslararası ticarete konu olacak mallarını üretmek için ihtiyaç duydukları hammaddelere hızlı, kolay ve güvenilir bir şekilde ulaşmayı öncelik haline getirmişlerdir.
Diğer yandan lojistikte uzmanlaşarak veya uzman bir partner edinerek hareket etmek lojistik maliyetlerini en aza indirmekle beraber uluslararası piyasalarda önemli bir rekabet avantajının sahip olmasına katkı sağlayacaktır.
Bu bağlamda lojistik faaliyetleri hem tedarikçi ve üretim yapan firmalar için hem de sektör ile ülke ekonomisi için önem arz etmektedir. Bu sayede diğer sektörler ile ekonomide canlanmanın söz konusu olacağı açıktır. Bu durum ise lojistik sektörünü diğer sektörlere nazaran istihdam, milli gelir ve yabancı yatırımlar açısından eşsiz kılabilmektedir. Lojistik sektörü ekonomiye sağladığı ve sağlayacağı katkılar ile ülkelerin rekabet gücünü artırması bakımından önemli bir rol üstlenmektedir.
Bu durum ise gelişmiş ve gelişmekte olan ekonomilerin rotasını lojistik sektörüne çevirdiğini göstermektedir.
1870-1914 yılları arasında İngiltere’nin dünyada söz sahibi olması ile 1945 yılından sonra ABD’nin küresel güç haline gelmesinin altında iki nedenyatmaktadır. Bunlardan ilki üretimde sahip oldukları üstünlük iken diğeri ise geçmişin taşımacılık, bugünün ise lojistik sektöründeki gelişimdir. Üretim ve taşımacılıktaki üstünlüğün bugünde ne kadar önemli olduğunu anlamak ve özellikle “lojistik alanında uzmanlaşmak dünyada söz sahibi bir ekonomiye sahip olmanın yegâne anahtarıdır” demek yanlış olmayacaktır.