Yeni üretim modellerine uyum, lojistikte ivmeyi daha da yukarıya çeker
2020 yılının sonundan itibaren birikmiş talebin, küresel ölçekte üretim ve satışlara yansıması ile daha önce deneyimlenmemiş bir sürecin getirdiği plansızlığın da etkisiyle tedarik zincirinde büyük kırılmalar oldu.
Stok sürelerinin uzaması, kontrolsüz fiyat artışları ve hammadde bazında yaşanan sıkıntılar ile birlikte pek çok sektörün yol haritası da değişmek durumunda kaldı.
Stok sürelerinin uzaması, kontrolsüz fiyat artışları ve hammadde bazında yaşanan sıkıntılar ile birlikte pek çok sektörün yol haritası da değişmek durumunda kaldı.
Lojistik dediğimizde tam da bu tedarik zincirini içine alan ve tüm sektörlerin ortak paydası olan bir alandan söz etmiş oluyoruz… Lojistik, bu özelliği nedeni ile tüm sektör paydaşlarına göre en çok gündemde kalan ve de sağlık sektöründen sonra sahada en çok yer alan sektör oldu.
İhracatçı, kendi konteynerini satın almaya başladı
Lojistiğin can damarını oluşturan taşımacılık sektöründe ilk olarak denizyolunda navlun ve ardından hemen hemen tüm taşımacılık giderlerinde çok yüksek oranlı artışları gözlemledik. Öyle ki konteyner taşımacılığı tarihi rekor kırmakla kalmadı, aynı zamanda konteynerin kendisi de kıtlık ekonomisi yaşattı. Firmalar, kendi faaliyetlerinin yanısıra ihracatlarını sorunsuz gerçekleştirebilmek adına konteyner işine de girmek durumunda kaldı. Geçtiğimiz günlerde,karo ve seramik üretimi yapan bir firmamızınÇin'den konteyner alımı için sözleşme imzaladığı haberlerini okuduk.
Hiç görülmemiş bu fiyat düzeylerinin devam eden taleple birlikte sektör genelinin refahını bir şekilde yükselttiği bir gerçek. Geçen aydünyanın dev lojistik firmalardan birinin yöneticisi, talep devam ettiği sürece fiyat artışlarında bu anormal seviyenin süreceğini söyledi.
İstihdamdaki plansızlık krize neden oldu
Bunun yanısıra; taşımacılık sektörü istihdam yapısındaki plansızlıklar nedeniyle büyük bir krize neden olarak şoför kıtlığını da doğurdu. İngiltere’de şoför eksikliği nedeni ile benzin tedariğinde sıkıntı yaşandığını, ek tedbirler alındığını gördük. Ayrıca sınır kapılarındaki uzun bekleyişler ve sahada çok uzun süreler kalınması nedeni ilegenel olarak sektör çalışanlarının çoğundabüyük bir yorgunluk oluştu.
Ülkemiz açısından ise; küresel navlun fiyatlarındaki yükselişler artan ihracat talebiyaratarak önemli avantaj doğurdu ve sektör bu durumu sınırdaki tüm zorluklara ve bazı kapıların kapanmasına karşın başarılı bir biçimde yönetti diyebiliriz.
Yeni üretim modelleri ile uyumlu planlama gerekli
Talepteki bu artış ivmesinin,Avrupa ve Amerika’nın Uzakdoğu dışında farklı tedarikçi arayışında olmaları, Türkiye’nin coğrafi konumu ve de görece gelişmiş taşımacılık altyapısına sahip olması nedeni ile daha uzun bir zamana yayılacağını düşünüyorum.
Ancak bu ivmenin sürekliliğini koruyabilmek için lojistik sektörünün yeni üretim modelleri ile uyumlu olacak şekilde bir planlama yapması gerektiği de akıldan çıkarılmamalıdır.
Ancak bu ivmenin sürekliliğini koruyabilmek için lojistik sektörünün yeni üretim modelleri ile uyumlu olacak şekilde bir planlama yapması gerektiği de akıldan çıkarılmamalıdır.
Yeni üretim ve ekonomi modelinde en başta yeşil dönüşüm ve ardından dijitalleşme, şeffaflık ve intermodal taşımacılık konularını dikkate almak ve bu alanlardaki yeni gelişmelere göre yapılanmak gerekli.
En büyük ticari partnerimiz olan AB’nin Aralık 2019’da açıkladığı yeşil mutabakat sonrası ülkemizde de Temmuz ayında Yeşil Mutabakat Dönüşüm Planı yayınlandı. Tüm bu gelişmelerle sınırda karbon vergisi, karbon ayak izi, karbon kaçağı gibi kelimeler adeta içselleştirildi.
İntermodal yaygınlaşmalı
Bu nedenle önümüzdeki süreçte Türk taşımacılık sektörünün çok büyük oranda “emisyon sıfır taşımacılık modeli”ne geçmesi adeta hayatidir. Ayrıca, ürünlerin iki veya daha fazla ulaşım türü arasında aynı taşıma kabı veya aracı kullanılarak ve taşıma türü değiştirilse de ürünün kendisi yeniden elleçlenmeden gerçekleştirilen taşıma türü olan intermodal taşımacılığa geçiş yaygınlaştırılmalıdır. Bu tipte taşımacılık sürdürebilir olup, çevresel riskleri ve maliyeti de en aza indirgemektedir.
Bunların dışında şeffaflık ve dijitalleşmeyi beraberinde getiren blokzincir gibi uygulamalara yönelik çalışmaların yapılması, akıllı depo ve antrepo modellerine geçiş de lojistik sektörünün tamamı için önemli olacaktır.
İhracata dayalı büyüme modeli için değişim ve dönüşüm önemli
Sözün özüne girecek olursak, meşakkatli bir süreci avantaja dönüştürmeyi başaran Türk lojistik sektörünün geleceği, yukarıdaki değişim ve dönüşümleri en kısa sürede uygulamaktan geçmekte ve ihracata dayalı büyüme modelimiz için adeta bir kilit noktasını oluşturmaktadır.
Lojistiğin küçük bir bölümünde meydana gelen aksamanın
(Süveyş Kanalı’ndaEverGiven’ın karaya oturması, Ningbo-Zhoushan limanının Meishan terminalinin virüs nedeni ile kapanması gibi) tedarik zincirinde darboğaz yaratarak, ekonomide nasıl olumsuz etkiler yaratabileceğini tecrübe ettiğimiz zamanlara da atıfta bulunarak, geleceğe yönelik yatırım ve dönüşümlerin ne denli önemli olduğunu vurgulamak isterim.
(Süveyş Kanalı’ndaEverGiven’ın karaya oturması, Ningbo-Zhoushan limanının Meishan terminalinin virüs nedeni ile kapanması gibi) tedarik zincirinde darboğaz yaratarak, ekonomide nasıl olumsuz etkiler yaratabileceğini tecrübe ettiğimiz zamanlara da atıfta bulunarak, geleceğe yönelik yatırım ve dönüşümlerin ne denli önemli olduğunu vurgulamak isterim.