Varoluşu en özgür şekilde sorgulayabilme biçimidir sanat.
Kendi içine ve özüne en çok sanat ile yaklaşır insan.
Sanat üzerinden kendini, yaşadığı toplumu, varoluşunu sorgular, bazen isyan eder, bazen ise gerçekleri idrak eder.
Özge Gürkan
Kendi içine ve özüne en çok sanat ile yaklaşır insan.
Sanat üzerinden kendini, yaşadığı toplumu, varoluşunu sorgular, bazen isyan eder, bazen ise gerçekleri idrak eder.
Özge Gürkan
Bu içsel yüzleşme kimi zaman sancılı, kimi zaman çoşkulu ama daima öğretici olmuştur.
Ülkemizde sanat hak ettiği itibarı görüyor mu yada görebilir mi diye sorguluyoruz çoğu zaman.
Kuşkusuz yaşamın içindeki açlık, yoksulluk, terör, salgın hastalıklar gibi yaşamsal kaygılar ve bunlara eşlik eden düşük eğitim ve gelir seviyesi sanatı anlaşılabilir, geliştirilebilir ve ulaşılabilir kılmaktan uzaklaştırır. Ekonomi hayatın her alanında olduğu gibi sanatta da varlığını sürdürmekte, kendine ait bir dil yaratarak nesilden nesile aktarılmaktadır.
Sanatın dini, dili, rengi ve cinsiyeti olmadığı gibi toplumsal bir mesaj verme kaygısı da taşımamalıdır.
Sanatçı arzu ediyorsa elbette her hangi bir konuyu savunabilir yada karşısında olup protest bir tavır sergileyebilir fakat bu ona dair bir sorumluluk yada misyon değildir. Sanatçı aslında kendisiyle yüzleşirken, size de ayna tutandır. Bir eğitmen, bir öğretmen yada bir rol model olmak zorunluluğu bulunmamaktadır.
Her tür sıfat bizi başka bir şey olmaktan alıkoyar, bizi kendimizle sınırlar. Ve bize yüklenen her misyon, her sıfat bizi bireysel özgürlüğünüzden uzaklaştıran bir kavram olarak sanatımızı sınırlar.
Sanatçının üretim sürecinde olmazsa olmazıdır oysa ki özgürlüğü ve dünyevi her şeyden arınma halidir. Ancak bu şartlarda ve bu gerçeklik içinde üretilen sanat izleyicisine samimi gelir. Ruhunuza dokunur ve hayata dair bir iz bırakır.
Sanatçı size kalbini açar ve görmek isterseniz eğer tam karşınızdadır. Öyle yalın, öyle sade ve öyle çıplak sunar ki size iç dünyasını, size de kendi kalbinizi açtırır.
Geçmişte gerek tematik gerekse teknik anlamda belirgin normlara sahip olan geleneksel sanat olgusu günümüze uzayan süreçte çağdaş sanat adı altında çeşitlenmiş, medeniyet ve kültür yapımızda oluşan çeşitlilik ve melezlik sonucunda artık tek ve sabit bir tanımlama içermemektedir.
Sanatçılar artık hem teknik hem malzeme anlamında çok daha özgür ve bireysel deneyimlerini sunmaktadır.
Sanatın tarih içerisinde geçirdiği tüm süreçlerde ve gelmiş olduğu son noktada dahi hiç değişmeyen tek gerçeği sanatın ruhumuza iyi geldiği ve bizi ruhsal ve düşünsel anlamda zenginleştirdiğidir.
Bu yüzden en başta kendiniz için lütfen sanattan uzak kalmayın. Sanat yapın yada izleyici olarak sanata zaman ayırın..
ama bu iyiliği kendinize yapın!
Bir sonraki yazımda Rönesans dönemi ve sanata etkileri üzerine görüşmek dileğiyle..