ÜNİVERSİTE MEZUNU İŞSİZ (mi acaba?) Aslına bakarsanız üniversite mezunu olduğunu sanan işsiz demek daha doğru olur. İşsizlik işsizlik işsizlik son yılların en popüler kelimesi olmaya aday olsa gerek. Özellikle üniversiteden yeni mezun olmuş arkadaşlarımızın en sık kullandığı kelimeler sıralamasında açık ara önde gözüküyor.Peki işsizlik nedir sizce? En Basit tanımını yapacak olursak iş aradığı halde iş bulup çalışamayan işgücüne “İşsiz” diyoruz. Burada değinmek istediğim en önemli nokta ise işgücü kavramı.Peki işgücü nedir? İş gücünü kimler oluşturur? İşgücü yine basit bir tanımlama yapacak olursak, bir toplumda çalışma yaşına gelmiş, ekonomik faaliyetlere, üretime katkıda bulunabilen ya da bu olaya katılabilmek için fiziksel ve zihinsel yeterliliğe sahip olan nüfus bölümüne denir.Bu tanımlamalardan sonra kendimize şu soruyu soralım;Ben kendi alanımda ki bir işe katkıda bulunabilecek yeterlilikte birikime sahip miyim? Bana bu işi verseler yapabilir miyim? Toplum olarak en büyük problemimiz burada başlıyor. Kendimizi sorgulamak yerine “işsizlik var işsizlik” diyerek sıyrılıveriyoruz işin içinden. Geçici bir süreliğine önce çevremizi sonra da kendimizi kandırıyoruz işte. Aslında çok iyi biliyoruz kendi içimizde de problemler olduğunu ama korkuyoruz ve her seferinde bunun üstünü örtmeye çalışıyoruz. Oysaki bu ülkenin İşletmeciye , İktisatçıya, Eğitimciye, Hemşireye, Avukata, Mühendise ….. daha nicelerine ihtiyacı var.Okuduğumuz üniversitelere, fakültelere, bölümlere baktığımızda hiç mi iyi yerlere gelenler yok yahu? Onlar başardı da sizin neyiniz eksiz? Aynı sıralarda oturmadınız mı siz? Belki de onlar üniversiteye eğitim alıp kendini yetiştirmeye gelenlerdendir. Tatil yapmaya değil!Üniversiteler oldukça sosyal mekanlardır. Sosyallik insanı geliştiren en önemli kavramlardan birisidir ancak bunu eğitim ile taçlandırdığımız zaman o gelişmişlik seviyesine ulaşabiliriz. Öyle ki kimimiz aşırı sosyallikten boğuluyor. Sonrasında bir şekilde biten okulun ardından ben o kadar okudum boşuna mı? iş yok! gibi sitemlerle ateşe veriyor ortalığı.Şunları söylediğinizi duyar gibiyim . “Bizim bölüm birincisi de işsiz hala”
Bunu sizlere bir dönem benimde hocam olan AÜ-İktisat bölümü öğretim görevlisi Mustafa ŞANLI’nın birkaç cümlesi ile açıklamak istiyorum.“Arkadaşlar hiçbir zaman ganolarınız (Not ortalaması 4’lük sistem üzerinden) 3,40’ın üzerinde olmasın ama sakın ha 2,90’nın altına da inmesin. Siz 4 gano yapacağım diye tüketeceğiniz enerjiyi sosyalleşmek için kullanın. Dışarı çıkın, gezin, arkadaşlarınızla kahve için, sohbet edin, yeni insanlar ile tanışın, tiyatro izlemeye gidin, gazete okuyun, dergi karıştırın, yapmadığınız şeyler yapın, eğlenin vb. çünkü bunların hepsi size bir şey katacaktır. Yarın buradan mezun olup gittiğiniz zaman sadece yaptığınız işe değil oturmanıza kalkmanıza, konuşmanıza, giydiğiniz çorabın rengine kadar tepeden tırnağa değerlendirecekler sizi ve öyle seçecekler”Başarının sırrı bu dengeyi yakalayabilmekte gizlidir. Aldığımız eğitim süresince ne laylaylom olalım ne de robotlaşmışçasına defterin kitabın içinde kaybolalım. Nitelikli olarak yetiştiğimiz sürece her zaman büyüyüp gelişeceğimizi de unutmayalım. Biz geliştikçe yaptığımız işlerin kalitesi artacaktır, artan kalite beraberinde büyümeyi getirecektir. Yazımı Ulu Önder Mustafa Kemal ATATÜRK’ ün 17 Şubat 1923 ve 29 Ekim 1933 tarihlerinden iki cümlesi ile sonlandırmak istiyorum.“Efendiler; Tarihimizi dolduran zaferler, yahut izmihlallerin kaffesi ahval-i iktisadiyemizle münasebettar ve alakadardır. Yeni Türkiye'mizi layık olduğu “mertebe-i resanete” isâl edebilmek için, behemehal iktisadıyatımıza birinci derecede ve en çok ehemmiyet vermek mecburiyetindeyiz”“Yurdumuzu dünyanın en mamur ve en medenî memleketleri seviyesine çıkaracağız. Milletimizi en geniş refah, vasıta ve kaynaklarına sahip kılacağız. Millî kültürümüzü, “muasır medeniyet” seviyesinin üstüne çıkaracağız”.Bu cümlelerde geçen mertebe-i resanete (sağlam bir seviye) ve muasır medeniyet (dünya medeniyetleri seviyesi) seviyesinin üstüne çıkabilmek için önce kendinizi yetiştirmeliyiz.Unutmayalım ki piramit’ in en altında biz varız. Sağlıcakla kalın.
Bunu sizlere bir dönem benimde hocam olan AÜ-İktisat bölümü öğretim görevlisi Mustafa ŞANLI’nın birkaç cümlesi ile açıklamak istiyorum.“Arkadaşlar hiçbir zaman ganolarınız (Not ortalaması 4’lük sistem üzerinden) 3,40’ın üzerinde olmasın ama sakın ha 2,90’nın altına da inmesin. Siz 4 gano yapacağım diye tüketeceğiniz enerjiyi sosyalleşmek için kullanın. Dışarı çıkın, gezin, arkadaşlarınızla kahve için, sohbet edin, yeni insanlar ile tanışın, tiyatro izlemeye gidin, gazete okuyun, dergi karıştırın, yapmadığınız şeyler yapın, eğlenin vb. çünkü bunların hepsi size bir şey katacaktır. Yarın buradan mezun olup gittiğiniz zaman sadece yaptığınız işe değil oturmanıza kalkmanıza, konuşmanıza, giydiğiniz çorabın rengine kadar tepeden tırnağa değerlendirecekler sizi ve öyle seçecekler”Başarının sırrı bu dengeyi yakalayabilmekte gizlidir. Aldığımız eğitim süresince ne laylaylom olalım ne de robotlaşmışçasına defterin kitabın içinde kaybolalım. Nitelikli olarak yetiştiğimiz sürece her zaman büyüyüp gelişeceğimizi de unutmayalım. Biz geliştikçe yaptığımız işlerin kalitesi artacaktır, artan kalite beraberinde büyümeyi getirecektir. Yazımı Ulu Önder Mustafa Kemal ATATÜRK’ ün 17 Şubat 1923 ve 29 Ekim 1933 tarihlerinden iki cümlesi ile sonlandırmak istiyorum.“Efendiler; Tarihimizi dolduran zaferler, yahut izmihlallerin kaffesi ahval-i iktisadiyemizle münasebettar ve alakadardır. Yeni Türkiye'mizi layık olduğu “mertebe-i resanete” isâl edebilmek için, behemehal iktisadıyatımıza birinci derecede ve en çok ehemmiyet vermek mecburiyetindeyiz”“Yurdumuzu dünyanın en mamur ve en medenî memleketleri seviyesine çıkaracağız. Milletimizi en geniş refah, vasıta ve kaynaklarına sahip kılacağız. Millî kültürümüzü, “muasır medeniyet” seviyesinin üstüne çıkaracağız”.Bu cümlelerde geçen mertebe-i resanete (sağlam bir seviye) ve muasır medeniyet (dünya medeniyetleri seviyesi) seviyesinin üstüne çıkabilmek için önce kendinizi yetiştirmeliyiz.Unutmayalım ki piramit’ in en altında biz varız. Sağlıcakla kalın.