Kadın Sanat Dijital Dünya
Başarılı iş hayatının yanısıra İyilik İçin Sanat Derneği Yönetim Kurulu Başkanlığını yürüten,
Türkiye’deki sanat ortamının gelişimine büyük katkılar sağlayan ve genç sanatçıların üretimlerine olanak sağlayan Sevgili Selin Bozkurt ile yeni projeleri ve inanılmaz enerjisinin kaynağı üzerine
keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.
50’yeyakınsayıda üyesi bulunan vetüm üyeleri kadınlardan oluşan İyilik İçin Sanat Derneği,bugüne kadar 300’ün üzerindesanatçı atölyesineziyaret düzenledi. Sanatçıları yıl boyunca Contemporary İstanbul, Art Ankara, Art Contact, Step İstanbul, Arts Week AkaretlergibiTürkiye’de gerçekleşen en önemli sanat etkinliklerinde ve sergilerde yer aldı. Tüm bunların yanı sıra Selin Bozkurt’un girişimleri sayesinde şu an pek çok kurum bünyesinde sanata yer açıyor.
Sevgili Selin, benim de sanatçı kadrosunda yer aldığım İyilik İçin Sanat Derneği’nin kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanısın,İyilik İçin Sanat Derneği bugüne kadar hiçbir dernekte görmediğimiz kadar başarılı ve yoğun işlere imza atıyor. Biraz sanatla nasıl tanıştığından ve
bu derneği kurma noktasına nasıl geldiğindenbahsedebilir misin?
Benim çocukluğumdan itibaren hayatımdahep müzik oldu. Korodaydım, piyanoçalıyordum ama resimle alakalı bir temasım olmamıştı. 2001 yılında head hunter’lık yaptığım dönemde üst düzey yönetici görüşmelerimiz için ofis yerine Hyatt Regency Oteli kullanıyorduk. Bulunduğum ortamda aynı tarz ve çok beğendiğim işlerle karşılaşıyordum ve bunları gün boyu izliyordum. Yine aynı dönemde galerici bir arkadaşımla gittiğim farklı bir mekandayine aynı sanatçıya ait bir işe rastladım. Tüm bu beğendiğim işlerin sanatçı İsmet Doğan’a ait olduğunu öğrendim veo gün yanımda bulunan galerici arkadaşımın süpriziyle bir gün kendisine atölyesine ziyaretine gittik. Bu tanışma sonrasında 1yıl boyuncaİsmet Doğan’dan resim ve sanat tarihi dersleri alma şansı buldum.Bu sayede sanatın resim ve sanat tarihi boyutuyla tanıştım.
Sonrasında ise şuana kadar devam eden 61 ülkeyi ziyaret ettiğim süreç boyuncagittiğim her ülke veşehirde sanatgalerilerini, sergileri ve sanat atölyelerini gezmek hep benim ilgi alanım içinde oldu.
Zaten estetik kaygısı olan bir insandım ama işin sanat boyutu beni daha da içine çekti. ÖzellikleRönesans döneminde Medici Ailesi’nin hikayesi, oradaki amaç ve vizyon beni çok derinden etkiledi. 2015 yılında başta bir platform olarak Magnum Opus’u, 1 yıl sonra ise İyilik İçin Sanat Derneği’nikurdum. Aslında amacım bir dernek kurmak değildi fakat bu platformla başladığımız atölye ziyaretlerinin ikinci yada üçüncüsündefark ettimki gidilecek çok yol ve yapılacak çok iş var.
Her Çarşamba günü aynı saatte yapılan 20 atölye ziyaretini gerçekleştirdikten sonraartık bu benim için müthiş bir tutkuhaline gelmişti bile.
Amacımız sanatçıların işlerini ürettiği mekanı görmek, oradaki üretim süreçlerinigözlemlemek yani filmin içerisine girmekti. Merkezimize hep sanatçıları koyduk ve ben sanatçılara hikayelerini, bugüne nasıl geldiklerini, nerede neler gerçekleştirmek istediklerini ve hayallerini sordum. Ve bu hayaller de açıkçası bizi bugün geldiğimiz noktaya getirdi.
Dernek olarak sanatçılarınıza ne gibi destekler sağlıyorsunuz? Neler yaptığınızdan bahsedebilir misin?
Sanatçıları desteklemek ve sanat üretimine destek vermek her zaman önceliğimiz oldu. Atölye ziyaretlerimiz sırasında sanatçıların eksiklerini tespit ederek ilk olarak Pasajda Bir Yıl projesini hayata geçirdik. Her yıl Mimar Sinan’dan mezun olan 10 genç sanatçı adayınaatölye ve sanat üretme imkanıverdiğimiz bu projesi ile bir yıl boyunca kendilerini garanti altına almalarını ve bu bir senede üretip sattıkları işlerle kendi atölyelerinikurmafırsatını sağladık. Her yılın sonunda da sergiaçtık ve sonrasında da kendilerini Art Basel ya da Venedik Bienali’ne gönderdik. Pandemi dönemine kadar ben de sanat danışmanımızla birlikte her yıl New York’taki Tefaf, Londra’daki Frieze, Paris’teki Fiak gibi tüm sanatsal fuarları ve organizasyonları ziyaret ederdim.
Pasajda Bir Yıl projesinden sonra bu desteğimizi tüm Türkiye genelineyaymaya karar verdik ve böylelikle Anadolu’dan İzlenimler Projesi, Sanatçı Kadir Akyol ile birlikte hayata geçirildi.
Tüm projelerimizin başında her zaman bir sanatçımız oluyor. Pasajda bir yılda Nedret Sekban ve Aslı Özok, Atölye Cer’de ise 17adet kendinden mesul sanatçımız var. Buradaki amacımız da sanatçılarımıza alan tanıyarak, büyük eserler çalışmalarına, kolektif bir şekilde üreterek, fikir alışverişinde bulunmalarına ve en önemlisi de onların görünürlülüğüne katkıda bulunmak.
Dernek üyeleri sadece kadınlardan oluşuyor. Burada pozitif bir ayrımcılık görüyorum. Bunun nedenlerini kısaca özetleyebilir misin?
Ben çok uzun zamandır iş hayatı içindeyim. İlk şirketimi 19 yaşımda kurdum.2017 yılında İsmailAcar’ın Bir Desen Tasarla Projesi ile, sonrasında Ahmet Güneştekin’in ilk çıkışı gibi projelerle aslında iş dünyası ilesanatarasında hep bir köprü görevi kurmayı arzuladım.Onların hedeflerine ulaşmalarında sanatın iyi bir yol arkadaşı olabileceğini ifade etmek için Manifesto olarak çok kez bu projelerin önemini paylaştık. İş dünyasında şirketler bazında kadın yönetici ve şirket sahibi sayısı dahaaz olduğu içinağırlıklı olarak iş adamlarına hepbu projelerin önemi anlatmak amacında olduk. Bu süreçteTürkiye’deparanın el değiştirmesi,ekonomik bir takım konjonktürel durumlar gibi sebeplerdensanatın çok da öncelikli olamadığını gördüm. Elbette sanata çok uzun zamandır yatırım yapan bazı kurumları tenzih ediyorum.Tüm bu gözlemlerim sonucunda da kadınlar üzerinden ilerlemenin çok daha doğru olacağını düşündüm. Bu anlamda da pozitif ayrımcılık yaparak sadece kadın üyelerin olduğu, Çarşamba günleri 12:00-14:00 arasında sanat buluşmalarının gerçekleştiğibir yapıoluşturduk. Erkeklerin bu kadar uzun soluklu bir alana sürekli olarak vakit ayırmak da zorlanacaklarını düşündüm ki aslında bu çok doğru. Bugüne değin 306 sanatçı atölyesine ziyaret ettik, pek çok sanatçı tanıdık, pek çok yere seyahat ettik.Kadınlar bu anlamda bayrağı eline ne aldı.
Sahibi olduğun iletişim ajansı Manifesto İletişim bünyesinde marka iletişiminden, medya ilişkilerine, kriz yönetiminden, sosyal sorumluluk projelerine dek pek çok alanda hizmet veriyorsunuz. Seni çok güçlü bir alt yapı ve çok yoğun bir tempo içerisinde görüyorum ki büyük bir aşkla ve gönüllülük ilkesiyle sanat adına da müthiş katkılar sağlıyorsun. Buradaki motivasyonunu ve sanatın hayatının neresinde olduğundan bahsedebilir misin?
Manifesto benim 3. Şirketim. 12yıl önce kurdum ve her şeyiyle benim için çok özel ve göz bebeğim diyebilirim. Bana sanatta yol arkadaşı olması da büyük bir güç veriyor.Ortaklarımderneğimizle ilgili her zaman çok yardımcı ve destekler. Bugünlere gelmemizde Manifesto’nun da çok büyük katkıları oldu. Görünürlülüğümüze, iletişimimize büyük katkılar sağladı.Bunun dışında ben bilgiye çok odaklı biriyim, öğrenmek ve gelişmek benim için çok önemli. Sanat kitapları topluyorum. Binicilik, golf ve tariheçok meraklıyım. Atatürk kitapları koleksiyonum var. Sanat benim yol arkadaşım. Bu alanda olmak ve pek çok sanatçı tanımak beni çok ciddi bir sanatsever yaptı. Evimin her yerinde eserler var. Eniyiarkadaşlarım Manifesto ve Sanat diyebilirim. Bu anlamda kendimi çok mutlu ve şanslıhissediyorum.
Dernek olarak 300ü aşkın sanat atölyesi ziyaret ettiniz. Bu ziyaretler sırasında sanatçılarla gerçekleştirdiğiniz sohbetlerde sanatçılarındile getirdiği ve en çok karşılaşılaştıkları sıkıntı ve zorluklar nelerdi? Siz dernek olarak bu konularla ilgili girişimlerde yada önerilerde bulunacak mısınız?
Sanatçı olmak aile planlaması tarafından çok istenmemiş ve tercih edilmemiş görünüyor. Aile desteği yok denecek kadar az. Oysa ki paran yoksa sanat üretmen imkansız. Sanatçıların %99u aileleri tarafından desteklenmiyor, önce genellikle farklı bir eğitim almaları ve meslek edinmeleri, sonrasında ise sanatyapmaları öneriliyor. Sanatçıda ise üretmeye dairçok büyük bir aşk var. Kafalarının rahat olması, üretecek alanlarının olması,malzeme alacak maddi güçlerininolması gerekiyor.Biz bu konuda sıkıntı yaşayan sanatçılarımızı yol, yemek, atölye, yurt dışı ziyaretleri ile destekledik. Hükümet ve kurumlarla sanatçılar arasında ilişiki kurulması, sanatçıların hakları üzerine çalışmaları ve sanat alanında teşviklerin artması için desteklerimiz ve çalışmalarımız sürüyor.
Kadının ekonomi içinde varoluşu, ülkemizdeki kadın istihdamına gereken destek sanat alanında da geçerli mi?
Ben böyle bir desteğe henüz rastlamadım. Kimi zaman kadın sanatçılarla ilgili acaba üretimine devam eder mi, sanatını sürdürebilir mi sorgusu oluşuyor. Oysa ki bu bir tutku ve aşk, dönemsel bir iş değil. Ben bu tutku ve aşk tarafını sende de görüyorum, fırçanı eline aldığında ve tuvalinle baş başa kaldığında bütün enerjin değişiyor ve kendini tamamen oraya veriyorsun.
Biz dernek olarak tarafımızdan seçilmişolan kadın sanatçıların bir yıllık eğitim süreciyle kadınların yerel ve kültürel politikalarda yer almasına imkan sağlayacağımız çok heyecan verici ve yeni bir proje üzerinde çalışıyoruz. Bunun heyecanı içindeyiz.
Bize biraz da kurumlar ile sanatı nasıl bir araya getirdiğinden ve bunun hem sanatçı hem de kurumlar tarafında ne gibi faydalar sağladığından bahsedebilir misin?
2015 yılında derneği kurduktan sonraodönemki Kültür Turizm Bakanınıziyaret ettim ve sanatçıların sorunlarına çözüm bulmayı umdum fakat gördüm ki bunu kendi içimizde halletmemiz gerekiyor. Bizim bahsettiğimiz sorunlar onların kapsamlı ve yoğun gündeminde haklı olarak çok öncelik taşıyamayabiliyor. Ben de bu noktada biz ne yapabiliriz, kurumların sanata katkıları ne olabilir diye düşünmeye başladım. Tabi ki kurumların sergilerden iş almalarıve koleksiyonlarına sanatçılarımızın eserlerini katmaları çok kıymetli ve bu konuda derneğimize destekleri hep bulunuyor ama kurumların kendi bünyesindede sanata yer açmasını planladık. İlk projemizi Ege Yapı ile gerçekleştirdik.
Ege Yapı’nın içerisinde bulunan Atölye Cer’de 17 sanatçımız hem eser üretiyor hem de bir sergi alanımız mevcut. Pasajda Bir Yıl projesi ile de Denizbank Genel Müdürlük’ün içinde bir atölye açtık.Yine Kalamış Marina Hotel de bize sergi ve etkinlikalanıaçtı. Bu konuda diğer kurumlara da örnek olmak ve sayılarının artması arzusundayız.
Peki seni tanıyan herkesin merak ettiği soruya geliyorum Sevgili Selin. Bu denli yoğun bir tempo, birbirinden farklı alanlarda yürütülen önemli projeler, ajans ve dernek tarafı, renkli bir sosyal hayat, spor ve her daim güler yüzün ve yüksek enerjinle tüm bu alanlarda sahip olduğun başarının sırrı nedir?
En başta ailem çok yönlü yetişmem konusunda beni çok küçük yaşlardan itibaren yönlendirdiler. Hem spor hem sanat alanında pek çok farklı alana hazırladılar. Anda kalmak ve farklı güzelliklerden beslenmek benim için çok önemli. 5-6 senedir yoga ve meditasyonla ilgiliyim. İnanç benim için çokönemlidir. Her zaman pozitif olmak, sevdiğim işi yapmak bana çalışmadığım hissi veriyor. Gerçekten eğlenerek çalışıyorum. Her yaptığımı severek ve anda kalarak yapıyorum.
Tabi ki girişimçi olmak, izleyici kalmamak ve projeleri sadece konuşmak değil de hayata geçirmekten keyif alan biriyim. Sanat benim normal sürecimde olan bir hikaye. Nasıl yemek yiyorsam nefes alıyorsam da sanat da öyle. Hiç bir gelir beklentisi olmadan ticari amaç gütmeyen, iyilik yapma ve fayda sağlama gayesi olan bir yapım var, sanatta da bu tutumunu devam ettiriyorum. Sanatçılara alana açmak sanat ortamının gelişimine katkıda bulunmak destek olmak geliştirmek bunlar benim anahtar kelimlerim.
Sevgili Dostum Selin, öncelikle kadın olarak güçlü duruşun, çalışkanlığın ve hem ülkemize hem sanat camiasına hem de kadınlara sağladığın tüm destek ve gönüllü çalışmalar için sana çok teşekkür ediyorum. İçinde bulunduğun oluşum ve projelerle umarım herkese ilham vermeye ve Türk kadınını böylegurur verici şekilde temsil etmeye devam edersin.
Yepyeni projelerle her zaman bir arada olmak ümidiyle.
Özge Gürkan
Türkiye’deki sanat ortamının gelişimine büyük katkılar sağlayan ve genç sanatçıların üretimlerine olanak sağlayan Sevgili Selin Bozkurt ile yeni projeleri ve inanılmaz enerjisinin kaynağı üzerine
keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.
50’yeyakınsayıda üyesi bulunan vetüm üyeleri kadınlardan oluşan İyilik İçin Sanat Derneği,bugüne kadar 300’ün üzerindesanatçı atölyesineziyaret düzenledi. Sanatçıları yıl boyunca Contemporary İstanbul, Art Ankara, Art Contact, Step İstanbul, Arts Week AkaretlergibiTürkiye’de gerçekleşen en önemli sanat etkinliklerinde ve sergilerde yer aldı. Tüm bunların yanı sıra Selin Bozkurt’un girişimleri sayesinde şu an pek çok kurum bünyesinde sanata yer açıyor.
Sevgili Selin, benim de sanatçı kadrosunda yer aldığım İyilik İçin Sanat Derneği’nin kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanısın,İyilik İçin Sanat Derneği bugüne kadar hiçbir dernekte görmediğimiz kadar başarılı ve yoğun işlere imza atıyor. Biraz sanatla nasıl tanıştığından ve
bu derneği kurma noktasına nasıl geldiğindenbahsedebilir misin?
Benim çocukluğumdan itibaren hayatımdahep müzik oldu. Korodaydım, piyanoçalıyordum ama resimle alakalı bir temasım olmamıştı. 2001 yılında head hunter’lık yaptığım dönemde üst düzey yönetici görüşmelerimiz için ofis yerine Hyatt Regency Oteli kullanıyorduk. Bulunduğum ortamda aynı tarz ve çok beğendiğim işlerle karşılaşıyordum ve bunları gün boyu izliyordum. Yine aynı dönemde galerici bir arkadaşımla gittiğim farklı bir mekandayine aynı sanatçıya ait bir işe rastladım. Tüm bu beğendiğim işlerin sanatçı İsmet Doğan’a ait olduğunu öğrendim veo gün yanımda bulunan galerici arkadaşımın süpriziyle bir gün kendisine atölyesine ziyaretine gittik. Bu tanışma sonrasında 1yıl boyuncaİsmet Doğan’dan resim ve sanat tarihi dersleri alma şansı buldum.Bu sayede sanatın resim ve sanat tarihi boyutuyla tanıştım.
Sonrasında ise şuana kadar devam eden 61 ülkeyi ziyaret ettiğim süreç boyuncagittiğim her ülke veşehirde sanatgalerilerini, sergileri ve sanat atölyelerini gezmek hep benim ilgi alanım içinde oldu.
Zaten estetik kaygısı olan bir insandım ama işin sanat boyutu beni daha da içine çekti. ÖzellikleRönesans döneminde Medici Ailesi’nin hikayesi, oradaki amaç ve vizyon beni çok derinden etkiledi. 2015 yılında başta bir platform olarak Magnum Opus’u, 1 yıl sonra ise İyilik İçin Sanat Derneği’nikurdum. Aslında amacım bir dernek kurmak değildi fakat bu platformla başladığımız atölye ziyaretlerinin ikinci yada üçüncüsündefark ettimki gidilecek çok yol ve yapılacak çok iş var.
Her Çarşamba günü aynı saatte yapılan 20 atölye ziyaretini gerçekleştirdikten sonraartık bu benim için müthiş bir tutkuhaline gelmişti bile.
Amacımız sanatçıların işlerini ürettiği mekanı görmek, oradaki üretim süreçlerinigözlemlemek yani filmin içerisine girmekti. Merkezimize hep sanatçıları koyduk ve ben sanatçılara hikayelerini, bugüne nasıl geldiklerini, nerede neler gerçekleştirmek istediklerini ve hayallerini sordum. Ve bu hayaller de açıkçası bizi bugün geldiğimiz noktaya getirdi.
Dernek olarak sanatçılarınıza ne gibi destekler sağlıyorsunuz? Neler yaptığınızdan bahsedebilir misin?
Sanatçıları desteklemek ve sanat üretimine destek vermek her zaman önceliğimiz oldu. Atölye ziyaretlerimiz sırasında sanatçıların eksiklerini tespit ederek ilk olarak Pasajda Bir Yıl projesini hayata geçirdik. Her yıl Mimar Sinan’dan mezun olan 10 genç sanatçı adayınaatölye ve sanat üretme imkanıverdiğimiz bu projesi ile bir yıl boyunca kendilerini garanti altına almalarını ve bu bir senede üretip sattıkları işlerle kendi atölyelerinikurmafırsatını sağladık. Her yılın sonunda da sergiaçtık ve sonrasında da kendilerini Art Basel ya da Venedik Bienali’ne gönderdik. Pandemi dönemine kadar ben de sanat danışmanımızla birlikte her yıl New York’taki Tefaf, Londra’daki Frieze, Paris’teki Fiak gibi tüm sanatsal fuarları ve organizasyonları ziyaret ederdim.
Pasajda Bir Yıl projesinden sonra bu desteğimizi tüm Türkiye genelineyaymaya karar verdik ve böylelikle Anadolu’dan İzlenimler Projesi, Sanatçı Kadir Akyol ile birlikte hayata geçirildi.
Tüm projelerimizin başında her zaman bir sanatçımız oluyor. Pasajda bir yılda Nedret Sekban ve Aslı Özok, Atölye Cer’de ise 17adet kendinden mesul sanatçımız var. Buradaki amacımız da sanatçılarımıza alan tanıyarak, büyük eserler çalışmalarına, kolektif bir şekilde üreterek, fikir alışverişinde bulunmalarına ve en önemlisi de onların görünürlülüğüne katkıda bulunmak.
Dernek üyeleri sadece kadınlardan oluşuyor. Burada pozitif bir ayrımcılık görüyorum. Bunun nedenlerini kısaca özetleyebilir misin?
Ben çok uzun zamandır iş hayatı içindeyim. İlk şirketimi 19 yaşımda kurdum.2017 yılında İsmailAcar’ın Bir Desen Tasarla Projesi ile, sonrasında Ahmet Güneştekin’in ilk çıkışı gibi projelerle aslında iş dünyası ilesanatarasında hep bir köprü görevi kurmayı arzuladım.Onların hedeflerine ulaşmalarında sanatın iyi bir yol arkadaşı olabileceğini ifade etmek için Manifesto olarak çok kez bu projelerin önemini paylaştık. İş dünyasında şirketler bazında kadın yönetici ve şirket sahibi sayısı dahaaz olduğu içinağırlıklı olarak iş adamlarına hepbu projelerin önemi anlatmak amacında olduk. Bu süreçteTürkiye’deparanın el değiştirmesi,ekonomik bir takım konjonktürel durumlar gibi sebeplerdensanatın çok da öncelikli olamadığını gördüm. Elbette sanata çok uzun zamandır yatırım yapan bazı kurumları tenzih ediyorum.Tüm bu gözlemlerim sonucunda da kadınlar üzerinden ilerlemenin çok daha doğru olacağını düşündüm. Bu anlamda da pozitif ayrımcılık yaparak sadece kadın üyelerin olduğu, Çarşamba günleri 12:00-14:00 arasında sanat buluşmalarının gerçekleştiğibir yapıoluşturduk. Erkeklerin bu kadar uzun soluklu bir alana sürekli olarak vakit ayırmak da zorlanacaklarını düşündüm ki aslında bu çok doğru. Bugüne değin 306 sanatçı atölyesine ziyaret ettik, pek çok sanatçı tanıdık, pek çok yere seyahat ettik.Kadınlar bu anlamda bayrağı eline ne aldı.
Sahibi olduğun iletişim ajansı Manifesto İletişim bünyesinde marka iletişiminden, medya ilişkilerine, kriz yönetiminden, sosyal sorumluluk projelerine dek pek çok alanda hizmet veriyorsunuz. Seni çok güçlü bir alt yapı ve çok yoğun bir tempo içerisinde görüyorum ki büyük bir aşkla ve gönüllülük ilkesiyle sanat adına da müthiş katkılar sağlıyorsun. Buradaki motivasyonunu ve sanatın hayatının neresinde olduğundan bahsedebilir misin?
Manifesto benim 3. Şirketim. 12yıl önce kurdum ve her şeyiyle benim için çok özel ve göz bebeğim diyebilirim. Bana sanatta yol arkadaşı olması da büyük bir güç veriyor.Ortaklarımderneğimizle ilgili her zaman çok yardımcı ve destekler. Bugünlere gelmemizde Manifesto’nun da çok büyük katkıları oldu. Görünürlülüğümüze, iletişimimize büyük katkılar sağladı.Bunun dışında ben bilgiye çok odaklı biriyim, öğrenmek ve gelişmek benim için çok önemli. Sanat kitapları topluyorum. Binicilik, golf ve tariheçok meraklıyım. Atatürk kitapları koleksiyonum var. Sanat benim yol arkadaşım. Bu alanda olmak ve pek çok sanatçı tanımak beni çok ciddi bir sanatsever yaptı. Evimin her yerinde eserler var. Eniyiarkadaşlarım Manifesto ve Sanat diyebilirim. Bu anlamda kendimi çok mutlu ve şanslıhissediyorum.
Dernek olarak 300ü aşkın sanat atölyesi ziyaret ettiniz. Bu ziyaretler sırasında sanatçılarla gerçekleştirdiğiniz sohbetlerde sanatçılarındile getirdiği ve en çok karşılaşılaştıkları sıkıntı ve zorluklar nelerdi? Siz dernek olarak bu konularla ilgili girişimlerde yada önerilerde bulunacak mısınız?
Sanatçı olmak aile planlaması tarafından çok istenmemiş ve tercih edilmemiş görünüyor. Aile desteği yok denecek kadar az. Oysa ki paran yoksa sanat üretmen imkansız. Sanatçıların %99u aileleri tarafından desteklenmiyor, önce genellikle farklı bir eğitim almaları ve meslek edinmeleri, sonrasında ise sanatyapmaları öneriliyor. Sanatçıda ise üretmeye dairçok büyük bir aşk var. Kafalarının rahat olması, üretecek alanlarının olması,malzeme alacak maddi güçlerininolması gerekiyor.Biz bu konuda sıkıntı yaşayan sanatçılarımızı yol, yemek, atölye, yurt dışı ziyaretleri ile destekledik. Hükümet ve kurumlarla sanatçılar arasında ilişiki kurulması, sanatçıların hakları üzerine çalışmaları ve sanat alanında teşviklerin artması için desteklerimiz ve çalışmalarımız sürüyor.
Kadının ekonomi içinde varoluşu, ülkemizdeki kadın istihdamına gereken destek sanat alanında da geçerli mi?
Ben böyle bir desteğe henüz rastlamadım. Kimi zaman kadın sanatçılarla ilgili acaba üretimine devam eder mi, sanatını sürdürebilir mi sorgusu oluşuyor. Oysa ki bu bir tutku ve aşk, dönemsel bir iş değil. Ben bu tutku ve aşk tarafını sende de görüyorum, fırçanı eline aldığında ve tuvalinle baş başa kaldığında bütün enerjin değişiyor ve kendini tamamen oraya veriyorsun.
Biz dernek olarak tarafımızdan seçilmişolan kadın sanatçıların bir yıllık eğitim süreciyle kadınların yerel ve kültürel politikalarda yer almasına imkan sağlayacağımız çok heyecan verici ve yeni bir proje üzerinde çalışıyoruz. Bunun heyecanı içindeyiz.
Bize biraz da kurumlar ile sanatı nasıl bir araya getirdiğinden ve bunun hem sanatçı hem de kurumlar tarafında ne gibi faydalar sağladığından bahsedebilir misin?
2015 yılında derneği kurduktan sonraodönemki Kültür Turizm Bakanınıziyaret ettim ve sanatçıların sorunlarına çözüm bulmayı umdum fakat gördüm ki bunu kendi içimizde halletmemiz gerekiyor. Bizim bahsettiğimiz sorunlar onların kapsamlı ve yoğun gündeminde haklı olarak çok öncelik taşıyamayabiliyor. Ben de bu noktada biz ne yapabiliriz, kurumların sanata katkıları ne olabilir diye düşünmeye başladım. Tabi ki kurumların sergilerden iş almalarıve koleksiyonlarına sanatçılarımızın eserlerini katmaları çok kıymetli ve bu konuda derneğimize destekleri hep bulunuyor ama kurumların kendi bünyesindede sanata yer açmasını planladık. İlk projemizi Ege Yapı ile gerçekleştirdik.
Ege Yapı’nın içerisinde bulunan Atölye Cer’de 17 sanatçımız hem eser üretiyor hem de bir sergi alanımız mevcut. Pasajda Bir Yıl projesi ile de Denizbank Genel Müdürlük’ün içinde bir atölye açtık.Yine Kalamış Marina Hotel de bize sergi ve etkinlikalanıaçtı. Bu konuda diğer kurumlara da örnek olmak ve sayılarının artması arzusundayız.
Peki seni tanıyan herkesin merak ettiği soruya geliyorum Sevgili Selin. Bu denli yoğun bir tempo, birbirinden farklı alanlarda yürütülen önemli projeler, ajans ve dernek tarafı, renkli bir sosyal hayat, spor ve her daim güler yüzün ve yüksek enerjinle tüm bu alanlarda sahip olduğun başarının sırrı nedir?
En başta ailem çok yönlü yetişmem konusunda beni çok küçük yaşlardan itibaren yönlendirdiler. Hem spor hem sanat alanında pek çok farklı alana hazırladılar. Anda kalmak ve farklı güzelliklerden beslenmek benim için çok önemli. 5-6 senedir yoga ve meditasyonla ilgiliyim. İnanç benim için çokönemlidir. Her zaman pozitif olmak, sevdiğim işi yapmak bana çalışmadığım hissi veriyor. Gerçekten eğlenerek çalışıyorum. Her yaptığımı severek ve anda kalarak yapıyorum.
Tabi ki girişimçi olmak, izleyici kalmamak ve projeleri sadece konuşmak değil de hayata geçirmekten keyif alan biriyim. Sanat benim normal sürecimde olan bir hikaye. Nasıl yemek yiyorsam nefes alıyorsam da sanat da öyle. Hiç bir gelir beklentisi olmadan ticari amaç gütmeyen, iyilik yapma ve fayda sağlama gayesi olan bir yapım var, sanatta da bu tutumunu devam ettiriyorum. Sanatçılara alana açmak sanat ortamının gelişimine katkıda bulunmak destek olmak geliştirmek bunlar benim anahtar kelimlerim.
Sevgili Dostum Selin, öncelikle kadın olarak güçlü duruşun, çalışkanlığın ve hem ülkemize hem sanat camiasına hem de kadınlara sağladığın tüm destek ve gönüllü çalışmalar için sana çok teşekkür ediyorum. İçinde bulunduğun oluşum ve projelerle umarım herkese ilham vermeye ve Türk kadınını böylegurur verici şekilde temsil etmeye devam edersin.
Yepyeni projelerle her zaman bir arada olmak ümidiyle.
Özge Gürkan