İstanbul Moda Konferansı’ndaki 1000 sanal görüşme
hazır giyim ihracatına 250 milyon dolar artı yazdıracak
Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği (TGSD) tarafından İstanbul Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği’nin (İHKİB) desteği ile düzenlenen 13. İstanbul Moda Konferansı’nın ikinci gününde firmalar, küresel ve yerli markaların alım grupları ile buluştu.
H&M, Lee Fung, Spring ve Bestseller gibi uluslararası markaların yanı sıra LCW, Mavi ve Defacto’nun da aralarında bulunduğu yerli markaların temsilcileri sanal ortamda 1000’e yakın görüşme gerçekleştirdi.
TGSD Başkanı Hadi Karasu, konferansın çok verimli geçtiğini, ilk gün konuşmacıların başta sürdürülebilirlik ve dijitalleşme olmak üzere küresel moda endüstrisinin yeni dönemiyle ilgili ufuk açıcı mesajlar verdiklerini belirtti. Pandemi nedeniyle online düzenlenen etkinliğin, sürdürülebilirliğe olan inancı ortaya koyduğunu anlatan Karasu, Türk Moda Endüstrisi’nin rekabet gücünü koruyabilmesi için dijitalleşmenin ve Türkiye’yi ‘yeşil üretim kuşağı’ haline getirmenin şart olduğunu bir kez daha gördüklerini vurguladı.
Hadi Karasu , konferansın ikinci gününü ise her yıl olduğu gibi ihracatçı firmalarla alım grupları arasındaki görüşmelere ayırdıklarını belirterek, “Firmalarımızla H&M, Lee Fung, Spring ve Bestseller gibi uluslararası markaların da aralarında bulunduğu 40’a yakın alım grubunun temsilcileri görüşmelerini sanal platformda gerçekleştirdiler. Bu bölümde 1000’e yakın görüşmede alınan siparişlerin hazır giyim ihracatına 250 milyon dolarlık katkı yapacağını tahmin ediyoruz” dedi.
Konferansın ilk gününde düzenlenen ‘Sürdürülebilir Moda’ ve ‘Sürdürülebilirlik’ başlıklı oturumlarda ise konuşmacılar özetle şu görüşlere yer verdiler:
TYH TEKSTİL YÖNETİM KURULU BAŞKANI MEHMET KAYA:
SÜRDÜRÜLEBİLİRLİĞİ EKOLOJİK, SOSYAL VE YÖNETSEL OLMAK ÜZERE 3 BAŞLIKTA ELE ALIYORUZ
TYH’de sürdürülebilirlik olayını ekolojik, sosyal ve yönetsel olmak üzere 3 başlıkta ele alıyoruz.
Yeni tesislerimizde güneş ve rüzgar gibi yenilenebilir enerjiyi kullanmaya başladık.
Diğer tesislerimizde de aynı sistemi kurmayı planlıyoruz. Yıllık ortalama 80 - 85 günlük su ihtiyacımızı yağmur suyu birikimi ile karşılıyoruz.
Özellikle meslek liseleri düzeyindeki çalışmalarımızı arttırdık. Kendi atölyelerimizde eğitim için dershaneler açtık. Okullara da sanayi atölyeleri kurmaya başladık. Diğer taraftan, genç arkadaşlarımızın karar verme süreçlerinde daha etkin olmalarını sağladık.
BOSTON CONSULTING GROUP ORTAĞI VE GENEL MÜDÜRÜ SARAH WILLERSDORF:
DÜNYA EN AZ 3 YIL SÜRECEK DEĞİŞİMİ SALGINLA BİRLİKTE 3 AYDA YAŞADI
Dünya en az 3 yıl sürecek değişimi salgınla birlikte 3 ayda yaşadı. Dijitalleşme ve e-ticaret büyük hız kazandı. Ülkelere göre değişmekle birlikte tüketicilerin yüzde 30 – 40’ı salgın sürecinde ilk defa online sitelerden alışveriş yaptılar. Yine bu süreçte farkındalık arttı ve tüketiciler daha çok araştırma yaparak ürün alıyorlar. Bu dönem perakende markaları için bir takım sorunları beraberinde getirdi. Markalar bir yandan ellerindeki nakdi ve çalışanları korumaya odaklanırken diğer taraftan iş yapış şekillerini değiştirmek zorunda kaldılar.
ELLEN MACARTHUR VAKFI PROGRAM MÜDÜRÜ LAURA BALMOND:
SALGINLA BİRLİKTE YENİLENEBİLİR ENERJİ VE DÖNGÜSEL EKONOMİ KONUSUNDA FARKINDALIK ARTTI
Tekstil endüstrisinin çevre kirliliğinin artmasında ciddi etkisi bulunuyor. Salgınla birlikte insanlar bu konuya daha fazla kafa yormaya başladı. Yenilenebilir enerji ve farklı malzemelerle döngüsel ekonominin desteklenebilmesi için
arayışlar hız kazandı. E -ticaret platformlarında farkındalık arttı. Bizim programımız da giysilerin daha uzun süre kullanılmasına odaklanıyor. Salgınla birlikte sürdürülebilirlik konusunda yoğunlaşan ilgiyle birlikte bizim platformumuz da popülerleşti.
LENZING GLOBAL İŞ YÖNETİMİ BAŞKAN YARDIMCISI FLORIAN HEUBRANDNER:
ÜRETİM TESİSLERİMİZDE KARBON EMİSYONUNU YÜZDE 60 – 80 AZALTTIK
İklim değişikliği ve karbon emisyonlarının çok büyük sorun yarattığını gördük. Farklı iklim konferanslarında karbon emisyonlarımızın 2030’a kadar yüzde 50 azaltılmasının, 2050’de ise sıfırlanması konuşuluyor. Karbon emisyonunu en düşük seviyeye çekmek ve tekstil endüstrisinin çok önemli bir sorununu çözmek için yakın zamanda bir elyaf geliştirdik. Ayrıca tesislerimize yeşil enerjiyi getirdik ve enerji verimliliğimizi arttırdık. Üretim Tesisimizde karbon emisyonunu yüzde 60 – 80 arasında azaltılmasını sağladık.
PEFC TEKSTİL SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK DANIŞMANI DEEPA HINGORANI:
TEKSTİL ÜRETİMİNİN YÜZDE 2,2’SİNİ ORMAN ELYAFLARI OLUŞTURUYOR
Tekstil üretiminin yüzde 2,2’sini orman elyafları oluşturuyor. Birçok marka koleksiyonlarında yüzde 5 -10 arasında bu elyaflardan kullanıyor. Bu ciddi bir oran. Tekstil endüstrisinde 2032’ye kadar orman elyaflarının kullanımının yüzde 30 azaltılması öngörülüyor. Bu süreçte orman elyafları kullanımını sınırlamamak firmalar için büyük itibar kaybı olur. Sorumlu bir endüstri için farklı paydaşlar arasında daha çok işbirliğine ihtiyaç var. Ben bu alanda çalışıyorum. Tedarikçilere, diğer örgütlere ve firmalara hibe ve bağışlar sağlıyoruz.
İPEKER TEKSTİL YÖNETİM KURULU ÜYESİ İHSAN İPEKER:
SÜRDÜRÜLEBİLİRLİĞİN BİR ZİHNİYET MESELESİ OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYORUM
Sürdürülebilirliğin bir zihniyet meselesi olduğunu düşünüyorum. Herkes, bütün sanayiciler, tüketiciler ve zincirdeki bütün paydaşlar kendilerine şu soruyu sormalı: Biz sürdürülebilirlikle ilgili samimiyet konusunda nerede bulunuyoruz. Eğer samimiyeti bütün operasyonlarınızın odağına koyarsanız gerisini şekillendirmek çok daha kolaylaşıyor. ‘Daha az daha fazladır’ı anladığımızda, döngüsel ekonomiyi iyice kavradığımızda, Enerji ve kaynakları doğru kullandığımızda oluşacak denge daha başarılı bir değişim sağlayacaktır.
“Solar Enerjinin Verimli Kullanılması” oturumunda ise bu sonsuz kaynağın işletmelere ve ülkelere sağladığı katkı ele alındı. Konuşmacılar bu oturumda ise şu görüşleri dile getirdiler:
SCHMID PEKINTAŞ ENERJI YÖNETİM KURULU BAŞKANI ÖZHAN OLCAY:
KENDİ ENERJİSİNİN ÜRETEN FABRİKA DAHA REKABETÇİ OLACAK
Enerjisini kendi üreten bir fabrika rakipleriyle kıyaslandıklarında son derece avantajlı bir konumda olacak. Bu işletmeler ihracatta daha avantajlı, fiyatta daha rekabetçi bir hale gelecek. Tekstil ve hazır giyim üreticisinin ciddi şekilde temiz ve kaliteli elektriğe ihtiyacı var. Gelişmiş elektronik makinelerle seri üretim yapıyorlar. Burada aksama yaşanmaması gerekiyor. Her geçen gün kurulum maliyeti düşen solar enerji işletmelerimize bu imkanı sağlıyor.
CIVIC SOLAR KURUCU ORTAĞI KERİM BARAN:
TÜRKİYE’NİN YÜZDE 1’İNİ SOLARA AYIRSAK ENERJİ SORUNU KALMAZ
Önümüzdeki on yıllar içinde milyonlarca bina güneş enerjisine geçecek. ABD’de 10 yıl önce enerjinin sadece binde biri güneşten gelirken bugün bu oran yüzde 2’ye çıktı. Doğudan batıya 1600 km, kuzeyden güneye 600 kilometrelik bir ülkemiz var.
Bunun yüzde birini güneş enerjisine adadığımızda Türkiye’nin bütün elektrik ihtiyacını karşılayabiliyoruz. Bundan 10 sene önce 750 dolar olan bir panel bugün 150 dolara indi. Yatırım maliyetleri düştü.
Haliyle solar enerjiden yararlanmak daha da kolaylaştı.
hazır giyim ihracatına 250 milyon dolar artı yazdıracak
Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği (TGSD) tarafından İstanbul Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği’nin (İHKİB) desteği ile düzenlenen 13. İstanbul Moda Konferansı’nın ikinci gününde firmalar, küresel ve yerli markaların alım grupları ile buluştu.
H&M, Lee Fung, Spring ve Bestseller gibi uluslararası markaların yanı sıra LCW, Mavi ve Defacto’nun da aralarında bulunduğu yerli markaların temsilcileri sanal ortamda 1000’e yakın görüşme gerçekleştirdi.
TGSD Başkanı Hadi Karasu, konferansın çok verimli geçtiğini, ilk gün konuşmacıların başta sürdürülebilirlik ve dijitalleşme olmak üzere küresel moda endüstrisinin yeni dönemiyle ilgili ufuk açıcı mesajlar verdiklerini belirtti. Pandemi nedeniyle online düzenlenen etkinliğin, sürdürülebilirliğe olan inancı ortaya koyduğunu anlatan Karasu, Türk Moda Endüstrisi’nin rekabet gücünü koruyabilmesi için dijitalleşmenin ve Türkiye’yi ‘yeşil üretim kuşağı’ haline getirmenin şart olduğunu bir kez daha gördüklerini vurguladı.
Hadi Karasu , konferansın ikinci gününü ise her yıl olduğu gibi ihracatçı firmalarla alım grupları arasındaki görüşmelere ayırdıklarını belirterek, “Firmalarımızla H&M, Lee Fung, Spring ve Bestseller gibi uluslararası markaların da aralarında bulunduğu 40’a yakın alım grubunun temsilcileri görüşmelerini sanal platformda gerçekleştirdiler. Bu bölümde 1000’e yakın görüşmede alınan siparişlerin hazır giyim ihracatına 250 milyon dolarlık katkı yapacağını tahmin ediyoruz” dedi.
Konferansın ilk gününde düzenlenen ‘Sürdürülebilir Moda’ ve ‘Sürdürülebilirlik’ başlıklı oturumlarda ise konuşmacılar özetle şu görüşlere yer verdiler:
TYH TEKSTİL YÖNETİM KURULU BAŞKANI MEHMET KAYA:
SÜRDÜRÜLEBİLİRLİĞİ EKOLOJİK, SOSYAL VE YÖNETSEL OLMAK ÜZERE 3 BAŞLIKTA ELE ALIYORUZ
TYH’de sürdürülebilirlik olayını ekolojik, sosyal ve yönetsel olmak üzere 3 başlıkta ele alıyoruz.
Yeni tesislerimizde güneş ve rüzgar gibi yenilenebilir enerjiyi kullanmaya başladık.
Diğer tesislerimizde de aynı sistemi kurmayı planlıyoruz. Yıllık ortalama 80 - 85 günlük su ihtiyacımızı yağmur suyu birikimi ile karşılıyoruz.
Özellikle meslek liseleri düzeyindeki çalışmalarımızı arttırdık. Kendi atölyelerimizde eğitim için dershaneler açtık. Okullara da sanayi atölyeleri kurmaya başladık. Diğer taraftan, genç arkadaşlarımızın karar verme süreçlerinde daha etkin olmalarını sağladık.
BOSTON CONSULTING GROUP ORTAĞI VE GENEL MÜDÜRÜ SARAH WILLERSDORF:
DÜNYA EN AZ 3 YIL SÜRECEK DEĞİŞİMİ SALGINLA BİRLİKTE 3 AYDA YAŞADI
Dünya en az 3 yıl sürecek değişimi salgınla birlikte 3 ayda yaşadı. Dijitalleşme ve e-ticaret büyük hız kazandı. Ülkelere göre değişmekle birlikte tüketicilerin yüzde 30 – 40’ı salgın sürecinde ilk defa online sitelerden alışveriş yaptılar. Yine bu süreçte farkındalık arttı ve tüketiciler daha çok araştırma yaparak ürün alıyorlar. Bu dönem perakende markaları için bir takım sorunları beraberinde getirdi. Markalar bir yandan ellerindeki nakdi ve çalışanları korumaya odaklanırken diğer taraftan iş yapış şekillerini değiştirmek zorunda kaldılar.
ELLEN MACARTHUR VAKFI PROGRAM MÜDÜRÜ LAURA BALMOND:
SALGINLA BİRLİKTE YENİLENEBİLİR ENERJİ VE DÖNGÜSEL EKONOMİ KONUSUNDA FARKINDALIK ARTTI
Tekstil endüstrisinin çevre kirliliğinin artmasında ciddi etkisi bulunuyor. Salgınla birlikte insanlar bu konuya daha fazla kafa yormaya başladı. Yenilenebilir enerji ve farklı malzemelerle döngüsel ekonominin desteklenebilmesi için
arayışlar hız kazandı. E -ticaret platformlarında farkındalık arttı. Bizim programımız da giysilerin daha uzun süre kullanılmasına odaklanıyor. Salgınla birlikte sürdürülebilirlik konusunda yoğunlaşan ilgiyle birlikte bizim platformumuz da popülerleşti.
LENZING GLOBAL İŞ YÖNETİMİ BAŞKAN YARDIMCISI FLORIAN HEUBRANDNER:
ÜRETİM TESİSLERİMİZDE KARBON EMİSYONUNU YÜZDE 60 – 80 AZALTTIK
İklim değişikliği ve karbon emisyonlarının çok büyük sorun yarattığını gördük. Farklı iklim konferanslarında karbon emisyonlarımızın 2030’a kadar yüzde 50 azaltılmasının, 2050’de ise sıfırlanması konuşuluyor. Karbon emisyonunu en düşük seviyeye çekmek ve tekstil endüstrisinin çok önemli bir sorununu çözmek için yakın zamanda bir elyaf geliştirdik. Ayrıca tesislerimize yeşil enerjiyi getirdik ve enerji verimliliğimizi arttırdık. Üretim Tesisimizde karbon emisyonunu yüzde 60 – 80 arasında azaltılmasını sağladık.
PEFC TEKSTİL SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK DANIŞMANI DEEPA HINGORANI:
TEKSTİL ÜRETİMİNİN YÜZDE 2,2’SİNİ ORMAN ELYAFLARI OLUŞTURUYOR
Tekstil üretiminin yüzde 2,2’sini orman elyafları oluşturuyor. Birçok marka koleksiyonlarında yüzde 5 -10 arasında bu elyaflardan kullanıyor. Bu ciddi bir oran. Tekstil endüstrisinde 2032’ye kadar orman elyaflarının kullanımının yüzde 30 azaltılması öngörülüyor. Bu süreçte orman elyafları kullanımını sınırlamamak firmalar için büyük itibar kaybı olur. Sorumlu bir endüstri için farklı paydaşlar arasında daha çok işbirliğine ihtiyaç var. Ben bu alanda çalışıyorum. Tedarikçilere, diğer örgütlere ve firmalara hibe ve bağışlar sağlıyoruz.
İPEKER TEKSTİL YÖNETİM KURULU ÜYESİ İHSAN İPEKER:
SÜRDÜRÜLEBİLİRLİĞİN BİR ZİHNİYET MESELESİ OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYORUM
Sürdürülebilirliğin bir zihniyet meselesi olduğunu düşünüyorum. Herkes, bütün sanayiciler, tüketiciler ve zincirdeki bütün paydaşlar kendilerine şu soruyu sormalı: Biz sürdürülebilirlikle ilgili samimiyet konusunda nerede bulunuyoruz. Eğer samimiyeti bütün operasyonlarınızın odağına koyarsanız gerisini şekillendirmek çok daha kolaylaşıyor. ‘Daha az daha fazladır’ı anladığımızda, döngüsel ekonomiyi iyice kavradığımızda, Enerji ve kaynakları doğru kullandığımızda oluşacak denge daha başarılı bir değişim sağlayacaktır.
“Solar Enerjinin Verimli Kullanılması” oturumunda ise bu sonsuz kaynağın işletmelere ve ülkelere sağladığı katkı ele alındı. Konuşmacılar bu oturumda ise şu görüşleri dile getirdiler:
SCHMID PEKINTAŞ ENERJI YÖNETİM KURULU BAŞKANI ÖZHAN OLCAY:
KENDİ ENERJİSİNİN ÜRETEN FABRİKA DAHA REKABETÇİ OLACAK
Enerjisini kendi üreten bir fabrika rakipleriyle kıyaslandıklarında son derece avantajlı bir konumda olacak. Bu işletmeler ihracatta daha avantajlı, fiyatta daha rekabetçi bir hale gelecek. Tekstil ve hazır giyim üreticisinin ciddi şekilde temiz ve kaliteli elektriğe ihtiyacı var. Gelişmiş elektronik makinelerle seri üretim yapıyorlar. Burada aksama yaşanmaması gerekiyor. Her geçen gün kurulum maliyeti düşen solar enerji işletmelerimize bu imkanı sağlıyor.
CIVIC SOLAR KURUCU ORTAĞI KERİM BARAN:
TÜRKİYE’NİN YÜZDE 1’İNİ SOLARA AYIRSAK ENERJİ SORUNU KALMAZ
Önümüzdeki on yıllar içinde milyonlarca bina güneş enerjisine geçecek. ABD’de 10 yıl önce enerjinin sadece binde biri güneşten gelirken bugün bu oran yüzde 2’ye çıktı. Doğudan batıya 1600 km, kuzeyden güneye 600 kilometrelik bir ülkemiz var.
Bunun yüzde birini güneş enerjisine adadığımızda Türkiye’nin bütün elektrik ihtiyacını karşılayabiliyoruz. Bundan 10 sene önce 750 dolar olan bir panel bugün 150 dolara indi. Yatırım maliyetleri düştü.
Haliyle solar enerjiden yararlanmak daha da kolaylaştı.