Işıner Güngör KKTC ara seçimini yazdı!Türk Kıbrıs Türk Ticaret Odası Denetim Kurulu Üyesi Işıner Güngör, son yıllarda küresel dış politikada yaşanan gelişmelerden hareketle Türkiye-KKTC ilişkilerini yorumladı. KKTC Ara Seçiminin politik analizini yaptı. Işıner GüngörSiyasi seçimler, kamu otoritesi içerisinde geleceğe dair vizyon projesi sunacak kadroların seçildiği ve bu kadroların gerçekleştirmek istedikleri planların halkta nasıl karşılık gördüğünün en somut yoludur.Bir toplumun siyasi sorumluluk alabilecek vatandaşları seçimler vasıtasıyla topluma hizmet etmeye talip olmaktadır. Adaylıkları uygun bulunan talipliler ülkede var olan yasal normlar çerçevesinde seçim propagandalarını yürütürler. Halkın hassasiyetini gözetip kendilerini ve vaatlerini halka en iyi şekilde anlatan adaylar başarılı olmakta, ülke yönetiminde görev almaktadır.
Bir toplumun demokratik olduğunun en önemli kanıtlarından biri seçimlerdir. Modern siyasi rejimlerin çoğu iktidarın gücünü meşrulaştırmak için seçimlerden faydalanır. Dünya genelinde demokrasi adı altında gerçekleşen seçimlerin bazı ülkelerde halkın gerçek iradesini tam anlamıyla yansıttığı görülmektedir. Maalesef bazı seçimlerin halkın iradesini tam anlamıyla yansıtmadığı da görülmektedir.Siyasi seçimlerin rolü ve önemi her ülkede aynı olmadığı için dünyadaki seçimleri tek bir genel geçer doğruya indirgeyemeyiz. Burada siyasi rejimin şekli, mevcut siyasi sistem, mevcut parti sistemi, seçim sisteminin türü vb. gibi birçok faktör seçimlerin farklı özellikler taşımasına bir etken oluşturur.10 Aralık 1948 tarihinde Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda kabul edilen “İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi”nde yer alan 21’inci maddede dünya devletlerindeki vatandaşların özgür siyasi iradeleri teminat altına alınmıştır. “Herkesin, doğrudan ya da özgürce seçilmiş kişiler aracılığıyla ülkesinin kamu yönetimine katılma hakkı vardır.” denilmiştir. Seçim prosedürlerinin hangi koşulları karşılaması gerekliliği de “Halkın iradesi, hükûmet erkinin temelidir; bu irade, gizli ya da buna denk bir yöntemle yapılacak ve genel ve eşit oy verme yoluyla gerçekleşecek olan dönemsel ve dürüst seçimle belirir.” şeklinde ifade edilmiştir.Halk iradesi ve seçim gereklikleri üzerine daha önce onaylanmış olan bendler süreçteki aksaklıklar ve gelişmeler ekseninde yeniden ele alınmış, 16 Aralık 1966 tarihinde BM Genel Kurulu’nda kabul edilen “Kişisel ve Siyasi Haklar Uluslararası Sözleşmesi”nin 25’inci maddesinde açıklığa kavuşturulmuştur. Kişilerin ayrıma ve makul olmayan kısıtlamalara tabi tutulamayacağının belirtildiği maddede “Doğrudan veya seçilmiş temsilciler aracılığıyla kamu hizmetlerine katılma” ve “Seçmenlerin iradelerini serbestçe ifade etmelerini güvence altına alan, gizli olarak oy verildiği, genel ve eşit oya dayanan ve belirli aralıklarla yapılan dürüst seçimlerde oy kullanma ve seçilme” olarak siyasi haklar ifade edilmiştir.Seçimler olağan, erken ve ara seçim şeklinde gerçekleşmektedir.Olağan seçimler, görev süresinin sonunda gerçekleşen seçimlerdir. Erken seçimler ise halkın temsilcisinin görev süresi sona ermeden yapılan, hükûmetin güven oyu alamaması, bazı ülkelerde Cumhurbaşkanı tarafından hükûmetin feshi ya da hükûmetin kendi iradesi ile aldığı istifa kararı gibi sebeplerle belirlenmiş seçim takvimi öncesinde oluşan seçimlerdir. Ara seçim ise parlamento üyelerinden birinin hastalık, ölüm veya gönüllü istifası nedeniyle parlamentoda meydana gelen eksiklik üzerine yapılan seçimdir.Akdeniz’in mavi incisi, güzel adamız Kıbrıs’ta ara seçimin arifesindeyiz. Bizi 25 Haziran’a yaklaştıran her tarih çizgisi heyecanımızı daha da artırmaktadır. Dünyada demokrasiyi ve insan haklarını tam anlamıyla içselleştirmiş devletlerden biri olan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC), dünya siyasi tarihinde demokrasi sınavını her zaman başarıyla vermiştir.50 sandalyeli KKTC Cumhuriyet Meclisi’nde milletvekilleri sandalye dağılımı şöyledir; Ulusal Birlik Partisi (UBP)’nin 24, Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP)’nin 18, Demokrat Parti (DP)’nin 3, Yeniden Doğuş Partisi (YDP)’nin 2 ve Halkın Partisi (HP)’nin 2 milletvekili bulunmaktadır. UBP, DP ve YDP hükûmeti oluşturan partiler olup CTP ve HP ise muhalefet partileri olarak meclis çalışmalarını sürdürmektedir. Ara seçimde ise partiler Lefkoşa’da bir milletvekilliğini elde etmek için yarışacaklardır.Akdeniz’in 380 bin nüfuslu ada ülkesi olan Kıbrıs’ta Yüksek Seçim Kurulu Başkanı Narin Ferdi Şefik’in açıklamalarına göre 25 Haziran’daki seçimde 210 bin 121 kayıtlı seçmen için 713 sandık kurulacaktır. Ada’da 2022 yılında gerçekleşen son seçimde yerel yönetim idarecileri belirlenmişti. O tarihlerde YSK Başkanının verdiği bilgiler çerçevesinde seçime katılım oranı %68,85 seviyesindeydi.Küresel, bölgesel ve yerel gelişmeler eşliğinde siyasi partiler seçim propagandası kapsamında ciddi argümanlar ortaya koymaktadır. Ekonomi, kamu hizmetleri ve dış politika her zamanki gibi seçimin kilit konuları arasında yer almaktadır.Ulusal Birlik Partisi (UBP), hükûmetin en büyük ortağı ve Cumhuriyet Meclisi’nde en çok milletvekili sayısına sahip partidir. UBP Genel Başkanı Ünal Üstel hâlihazırda 28. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükûmeti Başbakanı olarak görevini sürdürmektedir. UBP’nin seçim söylemindeki aks noktası Türkiye ile iş birliğine dayalı sıkı diplomatik, siyasi ve ekonomik ilişkiler temelinde Ada’da müreffeh iklimin sürdürülmesini sağlamaktır.Ana muhalefet partisi, Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Cumhuriyet Meclisi’nde milletvekili sandalye sayısı bakımından ikinci sıradadır. Genel Başkanlık görevinde Tufan Erhürman bulunmaktadır. CTP ülke genelinde bazı yetersizlikler olduğunu iddia etmekte, gerçekleşecek olan ara seçimdeki temel argümanını bu yetersizlikler bağlamında hükûmete karşıt cevap verilmesi üzerinden kurmaktadır.Turizm, Kültür, Gençlik ve Çevre Bakanı Fikri Ataoğlu’nun Genel Başkanı olduğu Demokrat Parti (DP), ülke ekonomisini besleyecek ve geliştirecek en önemli sektörün turizm olduğu fikrini savunmaktadır.Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanı Erhan Arıklı’nın Genel Başkanı olduğu Yeniden Doğuş Partisi (YDP), seçim söyleminde öğretmenler için Millî Eğitim Bakanlığı ile birlikte ortak projeler geliştirmenin önemini vurgulamaktadır.Son yıllarda KKTC’nin dış politika alanında yaşadığı dönüşümlerden hareketle eski paradigmalar bırakılmıştır. Türkiye’nin uluslararası arenadaki desteğiyle artık Akdeniz coğrafyasında oyun kurucu bir politika izlendiğini söylemek mümkündür. Rum tarafını sadece sözlerle eleştirmek yerine, Türkiye ile birlikte yeni ekonomik, siyasi ve diplomatik hamleler devreye sokulmuştur. Son gelişmeler bağlamında Rum tarafı ile 55 yıldır devam eden müzakerelerin eşit şartlarda karara bağlanması yolunun KKTC’nin diplomasi masasında güçlü olması gerekliliğinden geçtiği anlaşılmıştır.Türkiye, üyesi olduğu uluslararası teşkilatlarda KKTC’nin haklarının korunmasıyla ilgili politikalarına öncelik vermektedir. Türkiye’nin KKTC’nin yanında sağlam duruşuyla ve iki ülke arasındaki geniş iş birlikleri ile diplomatik anlamda olumlu sonuçlar elde edilmektedir.Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulunda Türkiye heyeti üye devletlerin yetkililerine ‘KKTC’yi tanımaları’ yönünde davette bulunmuştur. Bu adım Türkiye’nin KKTC’nin bağımsız ve müstakil bir devlet olarak BM’de yer alması için gerekli desteğini ve kararlığını göstereceğinin en önemli nişanelerinden biri olarak değerlendirilebilir. Buna ek olarak, KKTC’nin Türk Devletleri Teşkilatı’na gözlemci üye olarak katılması ülkenin tanınması ve diğer uluslararası teşkilatlarda temsil edilmesinin önünü açmıştır. Ortaya koyulan ciddi iradeyle 46 yıl kapalı kalan Maraş açılmış; siyasi, turizm ve ekonomik açıdan KKTC’ye büyük katkıları olacak bu yöre insanlığa tekrar kazandırılmıştır.Birleşmiş Milletler Ukrayna-Rusya Savaşı’nı sona erdirecek kesin çözüm konusunda pasif kalmış, Avrupa Birliği ise zaman zaman kendi içinde fikir ayrılıklarına düşmüştür. Ukrayna-Rusya Savaşı ülkelerin hiçbir bloğa bağlı kalmadan kendi öz iradeleriyle güçlerini maksimize etme gerekliliğini idrak etmelerini sağlamıştır. Ve ülkeler kardeşlik bağları bulunan devletlerle stratejik iş birliklerini sağlarken dünya arenasındaki güçlerini de pekiştirmektedir.Her ülke genel çerçevede ülke sınırlarının ve vatandaşlarının güvenliğini sağlamak amacıyla çeşitli ülkelerden kaynaklanacak risklerin önüne geçilmesi için tedbirler almaktadır. Güçler mücadelesinin bundan sonraki dönemde de süreceği akademik çevrelerce tahmin edilmektedir. Bu durum göz önünde bulundurularak güç birliği içerisinde Türkiye ve KKTC’nin ortak politika düzleminde buluşmasının önemi artmaktadır.Uluslararası ilişkiler alanında yaptığı çalışmalarla tanınan ünlü akademisyen Hans Morgenthau tarafından devletlerin gücü 9 kategoride tanımlanmıştır. Bu kategoriler; coğrafya, doğal kaynaklar, endüstriyel kapasite, askerî hazırlık, nüfus, millî karakter, millî manevi değerler ve diplomasinin kalitesidir. Türkiye Cumhuriyeti bu kategorilerin birçoğunu yerine getiren sayılı devletlerden biridir. Buna ek olarak, Türkiye son yıllarda keşfettiği doğal gaz ve petrol kaynaklarıyla hammadde konusunda eksikliğini de tamamlamaya başlamıştır. İşte KKTC’nin hamisi, diplomatik ilişkilerinin kardeşlik bağlarıyla bezendiği Türkiye’nin genel özelliklerinden bazıları bu şekildedir.Son yıllarda hem Türkiye hem de KKTC tarafındaki devlet erkinin, iş dünyasının ve halkların çabalarıyla Türkiye ile Kıbrıs arasındaki kadim bağlar tarihin en üst seviyesine ulaşmıştır. İki ülkenin el birliği içerisinde ortak tarihten aldıkları ilham ve kendilerine olan özgüvenleriyle istedikleri hedeflere ulaşmaları mümkündür. Yeter ki ülkelerimizdeki hükûmetlere istikrar içerisinde çalışmalarını hayata geçirecek imkânlar tanıyalım. Hükûmet ve vatandaş arasındaki diyalog kapısının açık tutulmasına özen gösterelim.Seçim sonuçları ne olursa olsun Ada’mızda kardeşlik ruhunun hâkim olduğu, dayanışma içinde bir araya geldiğimiz, Kıbrıs’ımıza fayda sağlayabilecek çözümlerin arkasında birleştiğimiz yeni yasama dönemi temenni ediyorum.Kıbrıs’ımızın gelişmesini kendisine ülkü edinen, canını dişine takarak gece gündüz seçim meydanlarında çalışmalarını sürdüren tüm adaylarımıza 25 Haziran’da başarılar diliyorum.
Sevgili Işıner, Güzel Kıbrıs’ımızı siyasi, politik ve küresel düzeyde yalın ve bilgilendirici bir araştırma makalesiyle ortaya koymuşsun. KKTC bağımsız bir devlet olmayı fazlasıyla hak ediyor. Ancak her “öksürdüğünde” Türkiye’nin, kendini idare edemeyen küçük bir çocuğuna gösterdiği özeni göstermesine artık gerek yoktur. KKTC bağımsız olacaksa, en başta Türkiye’nin bunun yolunu açması, ona güvenmesi, gerektiğinde KKTC’nin de farklı politikalar geliştirmesi gerekmektedir. Aksi halde uluslar arası arenada kimse KKTC’nin ne dediğine değil, Türkiye’nin ne dediğine bakar. Bu da KKTC’yi bağımlığa mahkum eder. Yani KKTC-Türkiye ilişkileri rüştünü ispat etmiş bağımsız bir Türk Devletine yakışır düzeyde olmalıdır. Sevgiler saygılar