Doğal gazda hayaller ve gerçekler
Avrupa’nın ve Türkiye’nin önde gelen enerji uzmanlarından Doç. Dr. Sohbet Karbuz ile, Türkiye'nin doğal gaz stratejisini ve enerji projelerini değerlendirdikAvrupa’nın ve Türkiye’nin önde gelen enerji uzmanlarından Doç. Dr. Sohbet Karbuz, Türkiye’nin doğal gaz sektöründeki stratejisini ve son dönemlerde gündemde çokça yer kaplayan büyük ölçekli enerji projelerini değerlendirdi.Merkezi Paris’te bulunan Uluslararası Enerji Ajansı’nda da 7 sene görev yapan ve halen Paris’te Akdeniz Ülkeleri Enerji Şirketleri Birliği’nde (OME) Hidrokarbonlar Direktörü olarak görev yapan Doç. Dr. Karbuz, Doğu Akdeniz gaz rezervlerinden, Türkiye’nin doğal gaz alım kontratlarına, petrol fiyatlarından, Türkiye’nin LNG stratejisine kadar birçok başlıkta dikkat çekici yorumlarda bulundu.Doğu Akdeniz’de keşfedilen doğal gaz rezervleri piyasalarda büyük bir heyecan yaratmıştı. Ancak bölgedeki siyasi istikrarsızlık ve güvenlik sorunları nedeniyle hala somut bir ihracat stratejisinden bahsedemiyoruz. Doğu Akdeniz’deki gaz rezervlerinin dış pazarlara ihracı konusunda son gelişmeler nelerdir?Lübnan’da 2013 yılından beri uluslararası petrol ve gaz arama ihale sürecini askıda bırakan ve bu nedenle şimdiye kadar 5 kere ertelenmesine neden olan iki kararname yeni iktidara gelen hükümet tarafından onaylandı ve nihayet ihale süreci 5 parseli kapsayacak şekilde 2 Şubat’ta tekrar başlatıldı. Ön eleme için başvurular Mart sonuna kadar yapılabilecek ve bu elemeyi geçenler 13 Nisan’da duyurulacak. Ön elemeyi geçen şirketler 15 Eylül’e kadar parsellerle ilgili tekliflerini iletecekler. Kazananlarla 15 Kasım’da anlaşma yapılacak.İsrail sularında geçtiğimiz Kasım ayında açılmış olan 24 parselde petrol ve gaz arama ihalesinin son başvuru tarihi de Nisan 2017’den Temmuz 2017’ye ötelendi. Sonuçlar ise bu yıl yerine önümüzdeki yıla kaydırıldı.Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin açtığı üçüncü ihaleyi kazanan Total, Eni, Exxon Mobil ve Qatar Petroleum ile yapılan kontratlar 17 Mart’ta kabinede onaylandı. Total haziran ya da temmuzda sondaja başlayacak. Eni de bu senenin sonuna doğru aldığı bloklarda sondaj yapacak.23 Şubat’ta, Leviathan sahası ortakları sahanın geliştirilmesi için nihai yatırım kararını nihayet aldı. Saha sabit bir platform kullanılarak iki aşamada geliştirilip üretime sokulacak. Birincisi, yıllık üretim kapasitesi 12 bcm olan ve 2019 yılı sonunda devreye girmesi planlanan aşama. Bu aşamanın 3,5-4 milyar dolara mal olması bekleniyor. İkinci aşamada ise 1,5-2 milyar dolarında ek bir yatırımla yıllık üretim kapasitesinin 21 bcm’e çıkartılması hedefleniyor.İsrail, Ürdün’e Ocak ayından beri doğalgaz ihraç ediyor başlıklı haberler oldukça yankı buldu. Hâlbuki Doğu Akdeniz gazını yakından takip edenler gaz sevkiyatının 2016 sonunda başlamasını bekliyordu. Geç bile kalmışlardı.Ancak gazın kime satılacağı halen net değil. Bu riskli bir karar olarak değerlendirilebilir ama kararın alınması da önemli bir adım. Mevcut konjonktürde İsrail gazının Türkiye’ye geleceğini düşünmüyorum. Konunun hem jeopolitik hem de ticari tarafı var. Jeopolitik tarafta, boru hattı İsrail’den Türkiye’ye Güney Kıbrıs sularından geçerek gelecek. Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi’ne göre, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi hattın geçmesini engelleyemez ama geciktirir ve her türlü problemi çıkartabilir. Boru hattının çevre analizinin yapılması, Güney Kıbrıs organları tarafından analizin onaylanması, hat için lisans verilmesi gibi konularda zorluklar çıkartacaktır.Hattın yapımına başlanması için şirketler projenin güven altına alınması adına hükümetlerarası anlaşma yapılmasını talep edecektir ama Türkiye böyle bir anlaşmayı imzalayamaz.Herhangi bir şirket de böyle bir garanti almadan elini taşın altına koymaz, dış finansman almak için başvurulan finans kurumları da teminat isteyecektir ancak jeopolitik riskler giderilmeden ve nihai satım anlaşmaları yapılmadan herhangi bir finans kurumu da bu riski almaz. Belki Leviathan ortakları veya İsrail’li firmalar boru hattını yapmayı tercih edebilir.İsrail gazının fiyatı ne olur, ucuza mı gelir?İsrail gazı ucuza gelemez. Rus gazı ile rekabet edemez ve rekabet etmesi de mümkün değil. Bunun haricinde odaklanmamız gereken konu, İsrail gazı gelse kim kullanacak ve ne yapacağız? Son birkaç senedir talepte düşüş görünüyor ve geçmişte tahmin edildiği gibi talebin hızlı şekilde artmayacağı düşünülüyor.Diğer taraftan Kuzey Irak gazını getirmek konusunda da çalışmalar var. Hem İsrail hem de Kuzey Irak gazının gelmesi halinde, TANAP projesinin tamamlanması ve Türkiye’nin LNG açılımını da göz önünde bulundurursak 4-5 sene sonrasında Türkiye’de bir gaz bolluğu olabilir. Şu andaki enerji politikaları çerçevesinde bu arzın eritilebileceğini düşünmüyorum.Ek gaz Avrupa pazarına gidebilir ama bizim karımız ne olacak? Üzerimizden boru hattı geçirip başkasının gazının diğer pazarlara başkaları tarafından satılması Türkiye’ye menfaat getirmeyebilir. Bu gaz Avrupa’ya gidecekse Türkiye’nin gazı alıp sonra kendisinin satması lazım (re-export). Bunu yapabilecek miyiz?Ayrıca kontrat yapısına da dikkat etmek gerekir. Enerji ticaret merkezi olmak isteniyorsa petrole endeksli bir fiyattan gaz alınmamalı, hub fiyat bazlı bir kontrat yapısı oluşturulmalı.Türkiye’nin LNG politikasında ciddi bir değişiklik var ve ilerleyen dönemlerde daha çok LNG ithal edeceğiz. LNG fiyatlarının önümüzdeki dönemlerde nasıl seyretmesini bekliyorsunuz?Önümüzdeki beş yıl LNG fiyatları düşük kalmaya mahkum, ancak mevsimsel değişkenlikler söz konusu olacaktır. Ocak ayında Asya ve Avrupa’da yaşanan soğuk hava, Güney Kore’de nükleer santrallerin bakım süreci gibi sebeplerle gaza talep arttı ve LNG fiyatları kış artlarında arttı ancak bu artış geçici. 2020’ye kadar çok büyük bir miktarda LNG arzı devreye girecek. LNG talebi ise ekstra arzı eritemeyecek.En büyük ithalatçılar olan Güney Kore ve Japonya’da LNG talebinin beklendiği gibi artmayacağını düşünüyorum. Çin bile geçen sene birkaç kargo re-export yaptı. Dolayısıyla Asya piyasasında kontrat altına alınmış LNG talep fazlasının re-export edileceğine inanıyorum. Büyük miktarlarda yeni LNG kontratları görmeyeceğiz. Asya’da yeni gelişen piyasalar var, talepleri artacaktır ancak bunlar zaten LNG talep projeksiyonlarına dahil edildi.Asya’da talep beklendiği gibi olmadığı sürece, Avrupa piyasaları hedef alınacak. Zaten Avrupa’nın bir LNG stratejisi mevcut ve LNG miktarı artırılarak arz çeşitliliği sağlanmak isteniyor. Avrupa’nın yeniden gazlaştırma kapasitenin %60’ı Portekiz ve İspanya’da kullanılıyor.Avrupa Komisyonu arz çeşitliliğini arttırmaya büyük önem veriyor ve Gazprom’la yeni kontratlar yapmak istemiyor. Ancak arz güvenliği açısından sorun zaten Batı Avrupa’da değil, doğalgaz arz problemi Doğu ve Güneydoğu Avrupa’da ve buraya hizmet verecek yeterli LNG terminali yok.LNG Avrupa’nın batısından doğusuna nasıl gelecek peki? Boru hatları yeterli derecede birbirine entegre değil. Fransa ve İspanya arasındaki boru hattı kapasitesi zayıf ve bu gazı Doğu Avrupa’ya götürmek için yeterli değil.PCI (Project of Common Interest) olarak belirlenen birçok proje yapım aşamasında ve yakın vadede devreye girecek ama Avrupa bunları yapmakta geç kaldı. Bu zamana kadar yapılan hatalar düzeltilmeye çalışılıyor.Türkiye, Güney Gaz Koridoru (GGK) ve Doğu Akdeniz gazının önemi bu noktada ortaya çıkıyor. GGK ne kadar ilaç olur? Abartıldığı kadar değil. GGK’nun Avrupa’ya ulaştıracağı 10 milyar metreküp gaz Avrupa’nın gelecekteki gaz ithalat miktarı ile karşılaştırıldığında, dişin kavuğunu bile doldurmaz.Ama Türkiye, alacağı 6 milyar metreküp gazı olduğu gibi Avrupa’ya gönderirse belki dişe bir kavuk olur. Böylece Kuzey Irak’tan daha ucuza gaz temin etmiş olursunuz. Eğer gelirse İsrail gazını da BOTAŞ veya başka bir hatla Avrupa’ya kendimiz satmalıyız.Peki sizce Türkiye’nin doğal gaz alım stratejisi nasıl olmalı?Türkiye yeni yapacağı doğal gaz alımı anlaşmalarını piyasada değişen dinamikleri göz önüne alarak yapmalıdır. Eski kontrat yapıları (tamamen petrole endeksli, uzun vadeli, tekrar satım hakkı tanımayan) ile almamalıdır.Eğer böyle yapılırsa, Türkiye Gazprom’la ve diğer satıcılarla tekrar masaya oturabilir. Gazprom’un geçtiğimiz günlerde “AB kurallarına uyacağım” açıklaması yapmıştı, bu uygulamanın Türkiye açısından da devreye sokulması için baskı yapılabilir.Varil fiyatı 50 dolara ulaşan petrol fiyatlarında geçtiğimiz hafta uzun bir aradan sonra düşüş yaşandı. Bu yıl içerisinde petrol fiyatlarında hangi yönde bir hareket öngörüyorsunuz?Fiyatların yukarıya çekilmesi konusunda, son üç aydır çok büyük bir PR kampanyası var. Petrol arz-talep denge istatistiklerinin doğruluğu bile sorgulanırken bu PR kampanyasının fiyatları yukarı çekeceği düşünüldü. Bazı uluslararası kurum ve şirketler de yeteri kadar yatırım yapılmadığı için ileride fiyatlar artacak görüşünü savunuyorlar.Bu tip kampanya ve propagandaya piyasa oyuncuları kulak asmamalı. Petrol fiyatları çıkacak ve çıkması gerekir söylemleriyle 5 gün süren CERAWeek boyunca boyunca fiyatlar aşağıya düştü. Fiyatların yukarıya çıkması, stabil hale gelmemiş ve teyakkuzda duran birçok petrol üreticisi ülkede sosyal patlamaları engellemek için aktarılan sosyal yardımların önemli miktarını karşılama konusunda yardımcı oluyordu.Suudi Arabistan geçen sene bütçe açığı verdi ve bu açık birkaç sene daha devam ederse, Suudi Arabistan yabancı para rezervlerini beklenenden daha hızlı şekilde eritebilir. Dolayısıyla birçok petrol ihracatçısının politik istikrarı için yüksek petrol fiyatları önemlidir. Bu, şirketler için de karlılık demek aynı zamanda.OPEC’in üye olmayan ülkelerle birlikte yaptığı anlaşmaya bağlı kalarak üretimi kısma yönündeki politikası başarıyla uygulanıyor diye düşünülüyor. Bu ne derece doğru tartışılır. Bence bu bir başarı değil, başarı olarak gösterilen aslında rakamlarla oynamak. Mevsimsel veya teknik nedenler dolayısıyla bir çok ülke zaten kış aylarında daha az üretim yapıyor ve bunu üretimi kısma şeklinde lanse ettiler.Kaya petrolü üreticileri bunu fırsat bilecektir. Stoklarda şu anda hala ciddi bir erime yok, piyasanın hala dengeye geleceği konusunda şüpheler arttığı için OPEC kararının bir altı ay daha uzatılması gündeme geldi. Bunun başarılı olup olmayacağını önümüzdeki aylar gösterecek.Geçtiğimiz üç aydaki rakamlar çok da anlamlı değil, birkaç ay sonra, OPEC kararına OPEC üyelerinin dahi uymadığı ortaya çıkacak. Umarım söylediklerimde yanılırım. OPEC Brütüs’lerden oluşan bir klüptür.Trump yönetimi, ABD’de petrol ve gaz arama/üretim çalışmalarına destek veriyor. Olayın öneminin farkına varan OPEC ülkeleri “ikna” turlarına başladılar ama bu kampanyanın başarılı olacağını tahmin etmiyorum.Geçen hafta Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berak Albayrak Akdeniz ve Karadeniz’de bu yıl petrol ve gaz arama faaliyetlerine başlanacağını açıkladı. Türkiye’nin gaz ve petrol keşfi hamlesini nasıl değerlendiriyorsunuz?Türkiye üç tarafı denizlerle çevrili bir ülke olmasına rağmen denizlere üvey evlat muamelesi uyguladı bu zamana kadar. Karadeniz ve Akdeniz’de açtığımız kuyuların sayısı olması gerekenin çok çok altındadır. Tam tersine mümkün olduğu kadar denizlerde petrol ve gaz aramasının arttırılması gerekir.Türkiye’de şu zamana kadar gerek karada gerek denizlerde yapılan aramalar son derece yetersiz. O yüzden Bakanın açıklamaları çok önemli. Türkiye bir petrol ve gaz arama seferberliği başlatmalı. Kaynak yok söylemine katılmıyorum. Derin sularda bir sondajın maliyeti 100 milyon dolar civarında.Bir kamu kurumunun yüksek ve riskli ortamda yüz milyon dolar harcaması belki pek makul görülmeyebilir. Ancak 4,5 milyar dolar dış yardım veren bir ülkenin bir kuyu açmak için yüz milyon dolar harcamamasını bir lüks olarak görüyorum. Dolayısıyla, Akdenizde ve Karadeniz’deki arama çalışmalarının, karaları da içine alacak şekilde genişletilmesi Türkiye’nin geleceği açısından çok önemlidir.Son olarak Türk Akımı proje için kısaca neler söyleyebilirsiniz? Türkiye’nin enerji stratejisine katkı sağlayacak mıdır?Türk akımı sayesinde Ukrayna’nın transit derdinden kurtulmuş olduk, gazı doğrudan alacağımız için. Yerinde bir proje ancak ikinci hat için aynı şeyi söyleyemeyeceğim, o hattın Türkiye’ye önemli bir şey kazandıracağı yok.