Bu hafta yeni bir isim gündeme oturdu: Deep Seek. Çin Devleti tarafından geliştirilen bu yapay zeka, özellikle teknolojik gelişmeleri yakından takip eden ve hızla uygulamaya geçiren bir toplum için yeni bir soluk getirdi. Yaklaşık bir haftadır kullanıcı yorumlarını inceleyip kendim de deneyimledikten sonra, bu konuda kendi fikirlerimi paylaşmaya karar verdim.
500 milyar dolarlık yatırım ve stratejik hamleler
ABD Başkanı Donald Trump’ın önceliklerinden biri, yapay zekâ programlarını geliştirmek için büyük bir kaynak ayırmaktı. Bu kaynağın tutarı ise tam 500 milyar dolar olarak belirlenmişti. Benim şahsi fikrim, Çin’in burada çok ciddi stratejik hamleler yaptığı yönünde. Arka kapı diplomasisi her ne kadar işlevsel olsa da, iki devlet arasında açıkça süren kıyasıya bir rekabet var. Hatta bu rekabet zaman zaman, Tayvan üzerinden askeri bir gerilime kadar tırmanıyor.
Çin ile ABD arasındaki derin politik çekişmelere kısa bir değiniden sonra, her şeyin temelinde ekonomi olduğunu hatırlatarak yapay zeka konusuna geri dönelim. Trump’ın yapay zeka çalışmalarına 500 milyar dolarlık yatırım vaadinden kısa bir süre sonra, Çin’in çok daha düşük bütçelerle ChatGPT’ye rakip olabilecek Deep Seek’i piyasaya sürmesi, küresel piyasalarda büyük bir dalgalanma yarattı. Bazı yorumlara göre, Çin’in bu hamlesinin zamanlaması bilinçli bir stratejinin parçası olarak görülüyor.
Sayısal verilere bakış
Şirketlerin yapay zeka alanındaki yatırımlarını incelediğimizde, ChatGPT, 10 yılı aşkın geçmişi, 3.500’den fazla çalışanı ve 6,6 milyar dolarlık yatırımı ile öne çıkıyor. Öte yandan, Deep Seek hakkında net veriler kamuoyu ile tam olarak paylaşılmamış olsa da, sektör içerisindeki kulis bilgilerine göre Deep Seek 2 yıllık bir şirket ve 200 çalışanı bulunuyor. Üstelik, 10 milyon dolardan daha az bir sermaye ile bu işin altından kalktığı konuşuluyor. Ancak, bir başarı hikayesi yazmadan önce, resmi ve doğrulanmış rakamları beklemek daha sağlıklı olacaktır.
Yeni bir rekabet dönemi başlıyor
Deep Seek’in yapay zeka dünyasına getirdiği yenilikçi soluk, rekabetin olduğu yerde kalitenin artacağı gerçeğini bir kez daha hatırlatıyor. Klasik iktisadi bakış açısına göre, bu tür rekabetler kullanıcılar için olumlu sonuçlar doğurur. Ancak diplomaside sert ve yumuşak güç unsurları göz önüne alındığında, yapay zeka artık Çin ve ABD arasında yeni bir rekabet göstergesi haline gelmiş durumda.
Peki, yapay zeka bu sert politik mücadelelerin dışında kalıp insanlık yararına diyerek iki devletin işbirliği yaptığı bir alan mı olacak? Yoksa zaten var olan küresel rekabet ortamına yeni bir mücadele sahası mı eklenecek? Bunu zaman gösterecek. Şahsi fikrim, keşke dünya meselelerine pembe gözlüklerle bakıp "İnsanlık Yararına" diyebileceğimiz bir ortaklık mümkün olsa. Ancak geçmiş deneyimler gösteriyor ki, yapay zeka konusunda da sert tartışmalar yaşanacak gibi duruyor.
Belki de, Soğuk Savaş döneminde ABD ile Sovyetler Birliği arasında yaşanan uzay yarışı, günümüzde ABD ve Çin arasında bir yapay zeka savaşına dönüşüyor. Önümüzdeki süreç, bu rekabetin ne yönde ilerleyeceğini bizlere gösterecek.