Turizmde Titanik Sorunu Gelişmeyi Engelliyor
Türk Turizmi’yle son elli yıldır “tüm dünyanın ilgisini çeken Anadolu’nun müstesna özelliklerini” çağdaş bir endüstri olarak devreye sokulmuştur. Ancak, çok sektörlü yapısıyla bocalamalar içinde gerekli düzeni kuramayıp, istikrarlı bir yapıya oturamamış olarak “sürekli bunalımlar içinde yaşamaya mahkûm” durumda kalmasının nedenlerini ve çözümlerini açıkça irdelemekte büyük yarar var.
Bu durum ‘yaşam sürecinde pek fark edilmese’ bile, artık ‘özellikle son krizlerde yaşananlarla birlikte’ net olarak su yüzüne çıkmıştır. Yazımızda bu durumun nedenlerini ve sonuçlarını çok özlü bir şekilde sergileyerek ‘çıplak gerçekleri’ ITB’19 katılımcılarının istişari görüşlerine sunmayı ve bunun paralelinde ‘aktif turizmin ötesindeki pasif paydaşlar camiasını da bilgilendirmeyi’ amaçlıyoruz.
Turizmin gelişimindeki başlıca safhaları irdelersek;
(1) 1970’lerde DPT önerisi ile Devlet turizme girmeye karar vererek Ülke kapsamında ‘bölgesel gelişme planları’ hazırlık çalışmaları sürdürüldü,
(2) Altyapısı hazırlanan öncü alanlara yıllarca yatırımcı bulunamayınca 1980’lerde Özal teşvikleriyle bu engeller süratle aşıldı ve ‘sansasyonel bir atılım’ gerçekleşti,
(3) Bu Hamle sonucu 1990’larda oluşan kapasite ile Dünya turizmine açılım başladı, fakat plansız ve hızlı gelişmeye bağlı ciddi sorunlar ortaya çıktı,
(4) 2002’deki 2.Şura’da “stratejik planlamayla sorunların aşılarak sağlıklı bir örgütsel yapı geliştirilmesi” kararı verildi,
(5) 2007’de resmen devreye sokulan “17 yıllık Türkiye Turizm Stratejisi’nin” 2013 erimli 1.Eylem Planı uygulanamadı ve son 5 yıldır da 2.Eylem Planı yapılamadı,
(6) Son krizlerde dibe vuran turizmde “2023-TTS’nin hızla devreye sokulması” beklenirken, 2017 sonundaki 3.Şura’da Planlama ve Strateji’nin adı bile geçmedi?
Günümüzde ise “Türk Turizminin müzminleşen sorunlarının ‘bütünsel yaklaşımlı ve stratejik planlama prensipleriyle hızlı bir toparlanma hamlesiyle aşılması ve istikrar sağlanması’ beklenirken, bu yönde bir gündem yoktur.
Yıllardır özlenen “yeni turizmci bakanıyla birlikte” 2019 sezonu kapıya dayanmışken, sadece “günü kurtarmaya dönük çalışmalar ve el yordamı ile sürdürülen ‘tanıtma ve pazarlama çalışmaları’ merkezli çabalar harcanmaktadır. Fakat bu ataklar tutsa bile “sistemde randıman olmadan ne işe yarayacağını” sorgulasak da cevap yok ortada?
Oysa, turizmin ‘temel yapısal sorunları daha da büyümüş olarak’ verimsizliğe mahkum kalan köhne bir mekanizma haline dönüşmüş, yarınlara umutlu ve güvenceli bakılabilecek istikrarlı bir ortam kalmamış olmasına karşın, bütünsel bir bakışla temel sorunlar ve çözüm arayışları hiç gündeme gelemiyor?
Kültür odaklı bir yapıya dönüşen Bakanlıkta ‘turizmin özünü bilip stratejiyi yapan’ kadrolardan geriye kimse kalmamış halde ve turizmci bakana piyasadan da yeterli destek yok!
TURİZM HENÜZ KEŞFEDİLMEYEN BİR BUZDAĞIDIR
Son 25 yıldır inatla sürdürdüğümüz ‘araştırmacı turizm yazarlığı misyonu’ kapsamında, gelişmelerin neden-sonuç-yorumlarını sürekli çalışarak, analiz-sentez-çözüm önerileri geliştirmeye yönelik bir çizgide yaşamış olarak, bugün gelinen noktada vardığımız sonuç da artık netleşiyor.
Kanımca “tüm dünyada da süregelen sorun ‘turizmin karmaşık yapısının bilmecelerinin çözülememesi’ sonucunda, bütünsel yapıda genel bir kısırlık ve sağlıksızlık ortamı hâkimdir.
Bu durumun doğal sonucunda ise “turizm endüstrisini sürekli parçacı yaşamaya mahkûm olan sektörlerin bütününü görememek ve yönetememek” şeklinde bir yerleşik ve baskın ortak karakterleri söz konusudur. Anılan süreci basit bir örnekle anlatmak için
“buzdağının tepesinde at oynatan turizmin, yapının altındaki zemini yeterince bilmediğini tespit ederek” kısır düzeni bu benzetmeyle açıkça aktarmak gayretine girdik.
Aslında çok doğal ve sağlam bir yapıya sahip olan buzdağımızın suyun üstünde kalan kısmında kaypak zeminlerde yaşamaya mecbur durumdayız!
Fakat gerçek yapıya bilinçli olarak hâkim olabilsek, buzlu zeminleri ıslah ederek birlikte huzurlu yaşamanın da ötesinde “buzdağını barajlara su olarak aktarıp çok yaygın bir toplumsal yarar ve refah yansıması dahi” rahatça elde edilebilir.
Oysa turizm pastasının disiplinli bir masada birlikte paylaşması beklenen tüm paydaşlar, sürekli olarak rekabetçi çatışmalarla sürekli gelişen pastayı kapışmakla çok meşgul oldukları için “huzurlu ve düzenli yenilikçi ortamlar oluşturmak” yerine, cazip pastanın telef olmasına yol açan ortamlara kendilerini mahkûm edebiliyorlar?
Turizm 60 sektörü kucaklayan özgün bir yapı niteliğiyle, ‘hayatın vitrini gibi’ bir Titanik gemisi olarak, buzdağlarının tehditlerini yönetemeyen mağrur bir kaptanın hatalarına kurban edilmesi kabul edilebilir mi? Kaza geliyorum derken ‘duymamış ve tedbir alamamış’ da olabiliriz ama, gemi batarken ‘bilinçli kurtarma çalışmaları yapılması gerekirken’ Turizmin STK’lar orkestrasının stratejik eser notalarını bile çalışmamış olarak “şampiyonlar senfonisi icra etmesinin” anlamı nedir acaba? Bu çelişkilerin altını çizerek son yıllarda ısrarla sürdürdüğümüz “uyarma ve uyandırma gayretlerimiz” hiçbir karşılık bulamamış olarak, fiyasko ile sonuçlanmıştır.
Turizmde gerekli düzeni sağlamanın yolu “stratejik planlama yöntemiyle” mümkün olduğundan, yıllardır 13 yıldır uygulanamayan 2007-2023 Stratejisi’nin gönüllü medya avukatlığını sürdürdük ama ‘turizm paydaşlarına bu sürecin bütünsel özünü’ bir türlü anlatamadık.
Fakat “krizlerle birlikte içine düşülen etkili çöküş girdaplarını da göremeden” yola devam etmeye çabalayan Aktif paydaşlar ile birlikte, bu dönemde Ekonomik çözümler bulma gayretindeki Pasif paydaşlar içinde özellikle Makro Ekonomist’lerin de özel dikkatlerini çekmek istiyoruz.
TOPARLANMA SÜRECİ ACİLEN MASAYA YATIRILMALIDIR
Zira geçen yıl 11.Plan çalışmalarında tespit ederek “turizm özel ihtisas komisyonunda anlatmamıza rağmen ezberleri bozamadığımız” ve önceki makalemizde de özetlediğimiz gibi
“son 15 yıldır planlı turizm çalışabilseydi 400 Milyar Dolarlık ek dış gelirler üretebilecek olan Turizmin ‘ülkenin kaderini değiştirecek gücü’ ne yazıktır ki devreye sokulamamıştır.
Bu durum ‘kaçırılan hayati bir fırsat olarak’ mecburen sineye çekilecektir ama “dersler çıkartarak ‘ya sonra neler olacak? Sorusunu’ ısrarla sorarak” hala hiçbir cevap alamıyoruz!
Son beş yıldır “detaylı piyasa gelişmelerini yakından takip ederek yazılan sıcak makalelerde sentezlenen ‘yol planı ve çare önerileri’ bugün hala ve aynen geçerlidir.
Fakat bugünkü koşullarda ‘turizmci bakanımıza iletemediğimiz ilave önerimiz’ olarak da, Bakanlıkta nesli tükenmiş olan ‘turizmi bilen bürokrat açığını gidermek üzere’ emekli turizm kadrolarından uygun uzmanları ‘ geçici görevle operasyonel desteklere davet etmek’ çok etkili can simidi olacaktır.
Gönül isterdi ki “yeni bakanımızla son üç aydır bu süreçleri toparlamış olarak” ITB’19 da Türkiye ‘bilinçli ve kararlı bir hamle ile’ tüm dünyaya “Türk Turizmi’nin zor koşullarda dahi gerekli önlemleri alabilmiş olan ve kendinden emin bir tablo sergileyebilen bir Taktik HAMLE” yapabilseydi. Fakat bu fırsatı da kaçırmış olduğumuza göre, bugün tekrar sormamız gerek: BU HALLERDE NE OLACAK TURİZMİN HALİ? Bir bilen var mıdır Acaba!
NOT: #TAG*Medya’da MAKRO Turizm görüşlerimiz detaylara girilmeden Özlü olarak işlenerek
“turizm camiasına dönük ‘uyarma ve uyandırma önerileri’ ümitler kesilmeden interaktif ortamda sürdürülmektedir ve Makro EKONOMİK detaylarda ‘ilgili uzmanlarla her türlü etkileşim’ mümkündür .. Önemle Bilgilerinize..
Zafer Cengiz
Türk Turizmi’yle son elli yıldır “tüm dünyanın ilgisini çeken Anadolu’nun müstesna özelliklerini” çağdaş bir endüstri olarak devreye sokulmuştur. Ancak, çok sektörlü yapısıyla bocalamalar içinde gerekli düzeni kuramayıp, istikrarlı bir yapıya oturamamış olarak “sürekli bunalımlar içinde yaşamaya mahkûm” durumda kalmasının nedenlerini ve çözümlerini açıkça irdelemekte büyük yarar var.
Bu durum ‘yaşam sürecinde pek fark edilmese’ bile, artık ‘özellikle son krizlerde yaşananlarla birlikte’ net olarak su yüzüne çıkmıştır. Yazımızda bu durumun nedenlerini ve sonuçlarını çok özlü bir şekilde sergileyerek ‘çıplak gerçekleri’ ITB’19 katılımcılarının istişari görüşlerine sunmayı ve bunun paralelinde ‘aktif turizmin ötesindeki pasif paydaşlar camiasını da bilgilendirmeyi’ amaçlıyoruz.
Turizmin gelişimindeki başlıca safhaları irdelersek;
(1) 1970’lerde DPT önerisi ile Devlet turizme girmeye karar vererek Ülke kapsamında ‘bölgesel gelişme planları’ hazırlık çalışmaları sürdürüldü,
(2) Altyapısı hazırlanan öncü alanlara yıllarca yatırımcı bulunamayınca 1980’lerde Özal teşvikleriyle bu engeller süratle aşıldı ve ‘sansasyonel bir atılım’ gerçekleşti,
(3) Bu Hamle sonucu 1990’larda oluşan kapasite ile Dünya turizmine açılım başladı, fakat plansız ve hızlı gelişmeye bağlı ciddi sorunlar ortaya çıktı,
(4) 2002’deki 2.Şura’da “stratejik planlamayla sorunların aşılarak sağlıklı bir örgütsel yapı geliştirilmesi” kararı verildi,
(5) 2007’de resmen devreye sokulan “17 yıllık Türkiye Turizm Stratejisi’nin” 2013 erimli 1.Eylem Planı uygulanamadı ve son 5 yıldır da 2.Eylem Planı yapılamadı,
(6) Son krizlerde dibe vuran turizmde “2023-TTS’nin hızla devreye sokulması” beklenirken, 2017 sonundaki 3.Şura’da Planlama ve Strateji’nin adı bile geçmedi?
Günümüzde ise “Türk Turizminin müzminleşen sorunlarının ‘bütünsel yaklaşımlı ve stratejik planlama prensipleriyle hızlı bir toparlanma hamlesiyle aşılması ve istikrar sağlanması’ beklenirken, bu yönde bir gündem yoktur.
Yıllardır özlenen “yeni turizmci bakanıyla birlikte” 2019 sezonu kapıya dayanmışken, sadece “günü kurtarmaya dönük çalışmalar ve el yordamı ile sürdürülen ‘tanıtma ve pazarlama çalışmaları’ merkezli çabalar harcanmaktadır. Fakat bu ataklar tutsa bile “sistemde randıman olmadan ne işe yarayacağını” sorgulasak da cevap yok ortada?
Oysa, turizmin ‘temel yapısal sorunları daha da büyümüş olarak’ verimsizliğe mahkum kalan köhne bir mekanizma haline dönüşmüş, yarınlara umutlu ve güvenceli bakılabilecek istikrarlı bir ortam kalmamış olmasına karşın, bütünsel bir bakışla temel sorunlar ve çözüm arayışları hiç gündeme gelemiyor?
Kültür odaklı bir yapıya dönüşen Bakanlıkta ‘turizmin özünü bilip stratejiyi yapan’ kadrolardan geriye kimse kalmamış halde ve turizmci bakana piyasadan da yeterli destek yok!
TURİZM HENÜZ KEŞFEDİLMEYEN BİR BUZDAĞIDIR
Son 25 yıldır inatla sürdürdüğümüz ‘araştırmacı turizm yazarlığı misyonu’ kapsamında, gelişmelerin neden-sonuç-yorumlarını sürekli çalışarak, analiz-sentez-çözüm önerileri geliştirmeye yönelik bir çizgide yaşamış olarak, bugün gelinen noktada vardığımız sonuç da artık netleşiyor.
Kanımca “tüm dünyada da süregelen sorun ‘turizmin karmaşık yapısının bilmecelerinin çözülememesi’ sonucunda, bütünsel yapıda genel bir kısırlık ve sağlıksızlık ortamı hâkimdir.
Bu durumun doğal sonucunda ise “turizm endüstrisini sürekli parçacı yaşamaya mahkûm olan sektörlerin bütününü görememek ve yönetememek” şeklinde bir yerleşik ve baskın ortak karakterleri söz konusudur. Anılan süreci basit bir örnekle anlatmak için
“buzdağının tepesinde at oynatan turizmin, yapının altındaki zemini yeterince bilmediğini tespit ederek” kısır düzeni bu benzetmeyle açıkça aktarmak gayretine girdik.
Aslında çok doğal ve sağlam bir yapıya sahip olan buzdağımızın suyun üstünde kalan kısmında kaypak zeminlerde yaşamaya mecbur durumdayız!
Fakat gerçek yapıya bilinçli olarak hâkim olabilsek, buzlu zeminleri ıslah ederek birlikte huzurlu yaşamanın da ötesinde “buzdağını barajlara su olarak aktarıp çok yaygın bir toplumsal yarar ve refah yansıması dahi” rahatça elde edilebilir.
Oysa turizm pastasının disiplinli bir masada birlikte paylaşması beklenen tüm paydaşlar, sürekli olarak rekabetçi çatışmalarla sürekli gelişen pastayı kapışmakla çok meşgul oldukları için “huzurlu ve düzenli yenilikçi ortamlar oluşturmak” yerine, cazip pastanın telef olmasına yol açan ortamlara kendilerini mahkûm edebiliyorlar?
Turizm 60 sektörü kucaklayan özgün bir yapı niteliğiyle, ‘hayatın vitrini gibi’ bir Titanik gemisi olarak, buzdağlarının tehditlerini yönetemeyen mağrur bir kaptanın hatalarına kurban edilmesi kabul edilebilir mi? Kaza geliyorum derken ‘duymamış ve tedbir alamamış’ da olabiliriz ama, gemi batarken ‘bilinçli kurtarma çalışmaları yapılması gerekirken’ Turizmin STK’lar orkestrasının stratejik eser notalarını bile çalışmamış olarak “şampiyonlar senfonisi icra etmesinin” anlamı nedir acaba? Bu çelişkilerin altını çizerek son yıllarda ısrarla sürdürdüğümüz “uyarma ve uyandırma gayretlerimiz” hiçbir karşılık bulamamış olarak, fiyasko ile sonuçlanmıştır.
Turizmde gerekli düzeni sağlamanın yolu “stratejik planlama yöntemiyle” mümkün olduğundan, yıllardır 13 yıldır uygulanamayan 2007-2023 Stratejisi’nin gönüllü medya avukatlığını sürdürdük ama ‘turizm paydaşlarına bu sürecin bütünsel özünü’ bir türlü anlatamadık.
Fakat “krizlerle birlikte içine düşülen etkili çöküş girdaplarını da göremeden” yola devam etmeye çabalayan Aktif paydaşlar ile birlikte, bu dönemde Ekonomik çözümler bulma gayretindeki Pasif paydaşlar içinde özellikle Makro Ekonomist’lerin de özel dikkatlerini çekmek istiyoruz.
TOPARLANMA SÜRECİ ACİLEN MASAYA YATIRILMALIDIR
Zira geçen yıl 11.Plan çalışmalarında tespit ederek “turizm özel ihtisas komisyonunda anlatmamıza rağmen ezberleri bozamadığımız” ve önceki makalemizde de özetlediğimiz gibi
“son 15 yıldır planlı turizm çalışabilseydi 400 Milyar Dolarlık ek dış gelirler üretebilecek olan Turizmin ‘ülkenin kaderini değiştirecek gücü’ ne yazıktır ki devreye sokulamamıştır.
Bu durum ‘kaçırılan hayati bir fırsat olarak’ mecburen sineye çekilecektir ama “dersler çıkartarak ‘ya sonra neler olacak? Sorusunu’ ısrarla sorarak” hala hiçbir cevap alamıyoruz!
Son beş yıldır “detaylı piyasa gelişmelerini yakından takip ederek yazılan sıcak makalelerde sentezlenen ‘yol planı ve çare önerileri’ bugün hala ve aynen geçerlidir.
Fakat bugünkü koşullarda ‘turizmci bakanımıza iletemediğimiz ilave önerimiz’ olarak da, Bakanlıkta nesli tükenmiş olan ‘turizmi bilen bürokrat açığını gidermek üzere’ emekli turizm kadrolarından uygun uzmanları ‘ geçici görevle operasyonel desteklere davet etmek’ çok etkili can simidi olacaktır.
Gönül isterdi ki “yeni bakanımızla son üç aydır bu süreçleri toparlamış olarak” ITB’19 da Türkiye ‘bilinçli ve kararlı bir hamle ile’ tüm dünyaya “Türk Turizmi’nin zor koşullarda dahi gerekli önlemleri alabilmiş olan ve kendinden emin bir tablo sergileyebilen bir Taktik HAMLE” yapabilseydi. Fakat bu fırsatı da kaçırmış olduğumuza göre, bugün tekrar sormamız gerek: BU HALLERDE NE OLACAK TURİZMİN HALİ? Bir bilen var mıdır Acaba!
NOT: #TAG*Medya’da MAKRO Turizm görüşlerimiz detaylara girilmeden Özlü olarak işlenerek
“turizm camiasına dönük ‘uyarma ve uyandırma önerileri’ ümitler kesilmeden interaktif ortamda sürdürülmektedir ve Makro EKONOMİK detaylarda ‘ilgili uzmanlarla her türlü etkileşim’ mümkündür .. Önemle Bilgilerinize..
Zafer Cengiz