TCMB Başkanı Erkan: TL'ye geçiş zamanı geldiİSO Meslek Komiteleri Ortak Toplantısı'nda konuşan İSO Başkanı Bahçıvan, "Biz TL’nin gereğinden fazla değerli kılınmasına da, TL’nin değerinin gereğinden fazla düşürülmesine de karşıyız" dedi. Merkez Bankası Başkanı Erkan ise "TL'ye geçiş zamanı geldi" açıklamasını yaptı.Sektörel konuların değerlendirilmesi amacıyla düzenlenen İSO Meslek Komiteleri Ortak Toplantısı başladı. Toplantıda Merkez Bankası Başkanı Hafize Gaye Erkan da sunum yaptı.Merkez Bankası Başkanı Erkan, enflasyona ilişkin yaptığı değerlendirmede, “Enflasyonun ana eğiliminde de bir gerileme başladı. Kasım ayı öncü göstergeleri enflasyondaki gerilemenin devam ettiğini göstermektedir. Enflasyon tepe noktasına ulaştıktan sonra 2024 yılının ikinci yarısında gerileyecek” dedi.TCMB Başkanı Hafize Gaye Erkan'ın konuşmasından satır başları:Önceliğin dezenflasyon olması son derece önemlidirEnflasyonla mücadelenin ön koşulu kararlılıktırBeklentiler ve beklentilerin dağılımında iyileşme belirtileri görülüyorFiyatlama davranışlarında da olumlu bazı gelişmeler yaşanıyor Fiyat artış hızı azalmak ile birlikte uzun bir süreden sonra indirimler başladıDüşüş genele yayılarak devam edecekKasım ayı öncü göstergeleri enflasyondaki gerilemenin devam ettiğini göstermektedirEnflasyon tepe noktasına ulaştıktan sonra 2024 yılının ikinci yarısında gerileyecekDöviz kurundaki istikrarın da katkısıyla aylık enflasyon üzerindeki şoklar azalarak maliyetlere ilişkin öngörülebilir artacaktır.Dayanıklı mal ve ürün fiyatlarında düşüş genele yayılarak devam edecekTalepteki dengelenme sürecini gelişimin önündeki anahtar olarak görüyoruzTüm bu süreç boyunca kredi gelişiminin doğru hız, kompozisyonda olmasını önemsiyoruzFinansal istikrar, sürdürülebilir büyümenin olmazsa olmazıNitelikli büyümeye odaklanılmalıFiyat istikrarı ve bununla pekişecek olan finansal istikrarı sürdürülebilir büyümenin olmazsa olmazıdırEnflasyonun yüksek ve oynak olduğu durumlarda enflasyon belli eşit değerlere gerileyene kadar doğru politikalarla dezenflasyon başlatılabilirAmaç kararlı bir şekilde dezenflasyon sürecini devam ettirmek olmalıdırPara politikası adımlarımızın hedeflediğimiz sonuca ulaşmasının zaman alacağının bilincindeyiz, öte yandan adımlarımızın olumlu etkilerini gözlemliyoruzKredilerde normalleşme başladıBireysel kredilerde normalleşme başlamıştırBireysel kredilerde israf ve enflasyona yol açan aşırılık giderildiTicari krediler dengeli bir yapıya kavuştuKullandırılan reeskont, yatırım taahhütlü kredilerde belirgin bir artış olmuştur, hedeflenen yönde önemli bir katkı sunuyorReeskont kredilerinin %75'inin firmalara ilave teminat maliyeti oluşturmadan verilmesini hedefliyoruzYTAK programıyla 300 milyar lira tahsis edildiTL'ye geçiş zamanı gelmiştir17 Kasım itibarıyla brüt uluslararası rezervler 134 milyar doların üzerine çıkmıştır, son 9 yılın en yüksek seviyesindedir, rezerv artışında Batılı fon girişlerinin etkisi görülmüştürVadeli mevduata olan talep arttı, TL'ye geçiş zamanı gelmiştirTürkiye'ye olan yatırımcı güveni finansal koşullara, döviz kurlarına belirgin katkıda bulunmaktadırParasal sıkılaştırma, sadeleştirme adımlarımız sayesinde getiri eğrisi normalleşmiş, iç ve dış ilgi önemli ölçüde artmıştırCDS'ler 700'den 339 baz puana kadar gerilediRezervlerimizdeki artışı kalıcı kılacağızParasal sıkılaştırmada asıl etkileri 2024'te göreceğizParasal sıkılaştırma sürecimizin etkilerini öncü sinyallerini yavaş yavaş almaya başlamakla birlikte asıl etkilerini 2024 yılında göreceğizDöviz kuru istikrarı, cari işlemlerde iyileşme, rezervlerde artış devam edecektirDezenflasyon dönemini, öngörülebilirliğin artacağı, enflasyonun tek haneli kalacağı, düşüşün kalıcı olacağı dönem takip edecektirPolitikamız mümkün olan en kısa sürede enflasyonu tek haneli rakamlara düşürmeyi hedefliyorReel sektör firmalarımız likit bilanço yapıları, yüksek karlılıkları ve azalan borçluluk oranları sayesinde finansman maliyetlerindeki artış kaynaklı riskleri yönetebilecek kapasitedir İSO Başkanı'ndan TL mesajı:
Aşırı değerlenmeye de değer kaybına da karşıyızİSO Başkanı Erdal Bahçıvan konuşmasında son yıllarda ülkede rasyonel ekonomi politikalarından uzaklaşılmış olmanın ortaya çıkardığı ciddi sorunlar ve tahribatların; üretim hayatını ve sanayicileri olumsuz etkilediğini belirterek “Geçmiş dönemlerden sarkan olumsuzluklar, iş hayatımızda hala bazı açılardan varlığını koruyor” dedi.Türkiye ekonomisi için olduğu kadar, sanayi ve sanayicinin de en önemli güvencesinin finansal istikrar olduğunun altını çizen Bahçıvan, “Çünkü biz finansal istikrara; üreticinin, sanayicinin ve iş insanının planlı, programlı, uzun vadeli bir ekonomik iklimde çalışabilmesi için elinde olması gereken en temel unsur ve “sermaye” olarak bakıyoruz” diye konuştu. .Bahçıvan, finansal istikrarın kaybolmasının en büyük bedelinin herkesin yaşayarak bildiği ve öğrendiği gibi enflasyon olduğuna işaret ederek şunları söyledi: “Tıpkı bugün olduğu gibi; son dönemlerde ortaya çıkan farklı sorunlar nedeniyle maalesef yüksek enflasyonun yeniden gündemimize gelmesinin bedelini, tüm toplum kadar sanayiciler de ne yazık ki hak etmedikleri kadar ve fazlasıyla ödemektedirler. Belli dönemlerde enflasyonla ilgili farklı tartışmaların olduğu her yerde enflasyonun Türkiye için asla ve asla kabul edilemeyecek ve mutlaka hayatımızdan çıkması gereken bir olgu olduğunu dile getirdik. Ve bugün yine aynı şeyi söylüyoruz. Finansal istikrarın kaybolduğu ortamların önce fiyat istikrarsızlığına, ardından da yüksek enflasyon döngüsüne yol açtığını izliyoruz. Bu tür dönemlerde belki kısa vadede küçük avantajlar elde edilse dahi, uzun vadede çok ciddi bedeller ödediğimiz gerçeğini kabul etmek durumundayız.”Enflasyon sadece kısa vadede menfaat getirdiGeçmiş konuşmalarından da örnekler vererek enflasyon vurgusunu yineleyen Bahçıvan, öngörülebilirliğin ve finansal istikrarın sağlanması konusunda en önemli kurum olarak Merkez Bankası’nın bağımsızlığı ve ilkeli duruşunu önemsediklerini vurguladı. Bahçıvan, “Türkiye Cumhuriyeti’nin en kıymetli markası Türk Lirası’dır. Bu markayı başta altında imzası bulunan TCMB olmak üzere hepimizin gözü gibi koruması gerektiği konusunda kimsenin kuşkusu olmamalıdır. İşte tam da bu noktada; Merkez Bankamızın bu sorumluluğunu yerine getirebilmesinin yolunun; az önce ifade ettiğim gibi bağımsız ve uzun vadeli ilkesel duruştan geçtiğini özellikle vurgulamak istiyorum. Biz niye hep finansal istikrarın doğruluğunu savunduk? Niçin enflasyonun sadece kısa vadede bir menfaat getirdiğini dile getirdik? Türkiye’ye kısa vadeli, sağlıklı olmayan, temeli olmayan çözümlerin yarar getirmeyeceğini düşündüğümüz için. Bu tür yaklaşımların yarattığı tahribatın boyutunu bugün hep birlikte görüyoruz” dedi. Refah sağlamayacaksa ne kadar hızlı büyündüğünün ne önemi olduğunu soran Bahçıvan, “Bu konularda kafamızı kuma gömemeyiz. Temeli olmayan, sadece sağlıksız birtakım ekonomik kaynaklarla büyütüldüğünü zannettiğimiz bir ekonominin faturasının çok olumsuz bir finansal istikrarsızlık olduğunu hep birlikte gördük: Yüksek değer kaybı yaşayan TL ile birlikte bütün bunları takip eden yüksek enflasyon” dedi.Kısa vadeli gelgitler nedeniyle çok bedeller ödedikTürkiye’nin önümüzdeki yeni yüzyılında çok güçlü hedefleri olması gerektiğini dile getiren Bahçıvan şöyle devam etti: “Merkez Bankamızın böylesine önemli bir dönemde bu sorumluluk bayrağını alması çok önemli. Umuyor ve inanıyorum ki; bu kronik sorunu en kısa sürede atlatacağız. Sonrasında da üretim yapımızı çok iyi bir şekilde reorganize ederek yüksek teknolojiye dayalı niteliksel büyüme hamlesini daha uzun vadeli planlama ile ve ekonomi yönetimimizle el ele vererek güç birliğiyle yapacağız. Ekonomi yönetimiyle bu konuda eşgüdümlü hareket ederek inovatif ve farklı bakış açılı projelerin bulunacağına olan inancımız yüksektir. Bizim ülke olarak artık gerçekten uzun vadeli perspektiflere, planlamalara ve projelere ihtiyacımız olduğu gerçeğini kabul etmeliyiz.Çünkü Türkiye kısa vadeli gelgitler nedeniyle maalesef geçmiş dönemlerde çok bedeller ödemiştir. Onun için ülkemiz, nitelikli büyümeye dönük uzun vadeli politikalara, reel sektörümüz hem ekonomi yönetimi ile ve hem de Merkez Bankası ile birlikte çalışacağı bir modele mutlaka ve mutlaka kavuşturulmalıdır. Tabii ki bunu söylerken az önce de söylediğim gibi ekonomimizde oluşmuş olan sorunların farkındayız. Sorunların çözümü noktasında sabra çok ihtiyacımız olduğunu söylüyoruz. Ama bu süreci yaşarken geleceğin fırsatlarını da kaçırmamalıyız.”En önemli sınav ülke ekonomisine güvenilmesini dünyaya göstermekMerkez Bankası’nın geçen haziranda göreve gelmesiyle birlikte kısa içinde hem ekonominin, hem de merkez bankasının ekonomideki tahribatı düzeltmek için zorlu sınavlarla karşı karşıya kaldığını ve kalmaya da devam ettiğini kaydeden Bahçıvan, “En önemli sınav, hiç şüphe yok ki ülkemiz ekonomisine güvenilmesi gerektiğini bütün dünyaya göstermek, finansal istikrarı sağlayarak geleceğe dair öngörü yapmaya imkân verecek ortamı yaratmaktı” dedi.Bahçıvan, finansal istikrarı sağlamaya dönük adımların başında güven geldiğini belirterek. Merkez Bankası’nın şu anda uygulamakta olduğu politikaların oluşturduğu güven ve itibarın öncelikle Türkiye'nin kredibilitesine doğru yansımaya başladığını vurguladı. Bahçıvan şunları söyledi: “CDS’lerin 500’lerden, önce 400’lere, şimdi 330’lu rakamlara geliyor olması Türkiye’ye dönük bu güvenin, bu itibarın dış çevrelerde de yeniden kazanıldığının bir göstergesidir. Kabul etmeliyiz ki Türkiye'nin gerek uzun vadeli, gerek kısa vadeli fon sağlaması, son dönemlerde ortaya çıkan olumsuz görüntü nedeniyle son derece sıkıntıya girmişti.Bu nedenle öncelikle bu güven ortamının oluşturulması ve sağlıklı duruşun ilk etkisinin CDS’lere yansıyor olması son derece değerlidir. Bu doğru politikalarla birlikte Hazine ve Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek’in de söylediği gibi önümüzdeki aylarda Türkiye’ye yönelik hızlı bir kaynak akışı beklemekteyiz. Bu fon akışlarının artmaya başlamasıyla beraber, reel sektörün nitelikli finansmana erişiminde de ciddi ve değerli bir iyileşmenin olacağını düşünüyorum. Ama bunun olabilmesi için de bu sağlıklı yönetime duyulan güvenin her kesimden destek alması önemlidir...”Ekonominin yeni yönetimi ve Merkez Bankası yeni yönetiminin yüksek enflasyonist bir süreci devraldığını hatırlatan Bahçıvan, “Bu dönemin ekonomimizde oluşturduğu farklı tahribatlar var. Dolaylısıyla bu tahribatların çözümü ve tekrar sağlıklı bir yapıya kavuşturulması için son derece iyi hazırlanmış, üzerinde toplumsal mutabakat sağlanmış, gerek iç ve gerek dış çevrelerde bir güven oluşturacak, itibar oluşturacak programa ve sabra ihtiyaç olduğu konusunda hepimiz mutabıkız... Hazırlanmış olan Orta Vadeli Program’ın başarısı bu anlamda çok önemli. Kuşkusuz bu mücadelenin mihenk noktasını yüksek enflasyonu yenmek oluşturmaktadır” dedi.Eximbank’ın sermaye yapısı güçlendirilmeliBahçıvan, Eximbank’ın özellikle sürekli teminata dayalı çalışma anlayışının farklılaştırılmasına dair bazı çalışmaların yapıldığını söyleyerek Eximbank’ın kaslarının çok daha güçlendirilmesi gerektiğini ve bunun da ancak başta sermaye yapısının güçlendirilmesi olmak üzere sanayicinin yanında olacak imkânlarının artırılmasıyla mümkün olabileceğini ifade etti.İhracatı Geliştirme Fonu’nun da (İGEF) önemli bir metot olduğunu söyleyen Bahçıvan, “Ama bunun yanında Eximbank’ın teminata dayalı bankacılık anlayışının en azından past performans kriterleri değerlendirilerek yumuşatılması gerekmektedir. Bunun önünde oluşabilecek olan farklı engellerin kaldırılması konusunda Merkez Bankamızın da ekonomi yönetimimizle birlikte destekleyici kurum olmasını bekliyoruz. Eximbank günlük hayatın, ihracatın önündeki engellerin kaldırılması noktasındaki en önemli kurumsa Kalkınma Bankası’dır. Bizi bekleyen güçlü sanayi yatırımlarının finansmanı açısından doğru modellemede Kalkınma Bankası’nın önemli bir aktör olabilecek imkânlara, finansal alt yapıya kavuşturulmasını istiyoruz. Merkez Bankamızın bu güçlü vizyonuyla, Kalkınma Bankası’nın bekleyen sorunlarının çözüme kavuşturulması noktasındaki ümidimizi de korumak istiyoruz” diye konuştu. TL’nin gereğinden fazla değerlenmesine de değer kaybına da karşıyızSanayiciler olarak döviz kuru konusundaki duruşlarının net olduğunu belirten Bahçıvan, şunları söyledi: “Biz TL’nin değerinin düşmesine dönük ve yüksek volatilite konusunda hassasız. Fakat bazen TL’yi gereğinden fazla değerli kılan Merkez Bankası politikalarının da Türk reel sektörünün rekabet gücünü nasıl azalttığını yakından biliyoruz. Kısacası biz TL’nin gereğinden fazla değerli kılınmasına da, TL’nin değerinin gereğinden fazla düşürülmesine de karşıyız. Umuyoruz ki önümüzdeki dönemde fon girişlerinde hız artacak. Böylece bu süreç Merkez Bankamızın rezerv artış politikasıyla da desteklenerek, kurlardaki aşırı volatilitenin önüne geçebilecek desteklerin oluşmasına kaynak sağlayacaktır.”Atılan adımlara bağlı olarak, son dönemde ticari kredi faizlerinde çok sert bir artışa tanık olduklarına işaret ederek “Bu durum elbette sanayi sektörümüzün finansman koşullarında önemli bir sıkılaşmayı beraberinde getirdi. Diğer yandan seçici kredi uygulaması, makro ihtiyati çerçevedeki sadeleşme adımları ve kredi-mevduat faizlerinde oluşan yeni denge, banka karlarını destekleyerek ticari kredi arzında nispi bir iyileşme sağlamış durumda. Nitekim ticari kredi büyüme ivmesinde, ağustosta görülen dip seviyelerden ılımlı bir toparlanma söz konusu” dedi. Döviz bozdurma zorunluluğu ne yazık ki devam ediyorSerbest piyasa mekanizmalarının sağlıklı işlemesini engelleyen düzenlemelerin kaldırılmasını Türk sanayicileri olarak oldukça olumlu karşıladıklarını kaydeden Bahçıvan, ancak bu düzenlemelerden biri olan ve sanayicimize önemli zorluklar yaratan ihracatçı firmalara döviz bozdurma zorunluluğunun ne yazık ki devam ettiğini vurguladı. Bahçıvan, uzun vadeli yatırım kredileri ile ihracat kredilerinde de benzer bir paket beklediklerini söyledi.Atılan adımlara rağmen sanayicilerin özellikle Eximbank kredilerinde, limit, vade, teminat başlıklarının tümünde daha fazla iyileştirmeye ihtiyaç olduğunu söyleyen Bahçıvan, “Faizler aracılığıyla talep yönetimi, enflasyonla mücadelede bir ‘acil müdahale’ niteliğinde. Bu yönden bakarsak, doğru zamanlamayla ve gerektiği oranda yapılan para politikası müdahaleleri, fiyat istikrarı açısından tartışmasız bir role ve öneme sahip. Ancak diğer yandan para politikasından da tüm sorunlarımızı çözmesini beklememeliyiz” dedi. Bahçıvan, gerek bürokratların gerek farklı sektör kurumlarının birlikte çalışacağı birtakım platformların oluşturulmasını sağlamasını Merkez Bankası’ndan talep etti.
Aşırı değerlenmeye de değer kaybına da karşıyızİSO Başkanı Erdal Bahçıvan konuşmasında son yıllarda ülkede rasyonel ekonomi politikalarından uzaklaşılmış olmanın ortaya çıkardığı ciddi sorunlar ve tahribatların; üretim hayatını ve sanayicileri olumsuz etkilediğini belirterek “Geçmiş dönemlerden sarkan olumsuzluklar, iş hayatımızda hala bazı açılardan varlığını koruyor” dedi.Türkiye ekonomisi için olduğu kadar, sanayi ve sanayicinin de en önemli güvencesinin finansal istikrar olduğunun altını çizen Bahçıvan, “Çünkü biz finansal istikrara; üreticinin, sanayicinin ve iş insanının planlı, programlı, uzun vadeli bir ekonomik iklimde çalışabilmesi için elinde olması gereken en temel unsur ve “sermaye” olarak bakıyoruz” diye konuştu. .Bahçıvan, finansal istikrarın kaybolmasının en büyük bedelinin herkesin yaşayarak bildiği ve öğrendiği gibi enflasyon olduğuna işaret ederek şunları söyledi: “Tıpkı bugün olduğu gibi; son dönemlerde ortaya çıkan farklı sorunlar nedeniyle maalesef yüksek enflasyonun yeniden gündemimize gelmesinin bedelini, tüm toplum kadar sanayiciler de ne yazık ki hak etmedikleri kadar ve fazlasıyla ödemektedirler. Belli dönemlerde enflasyonla ilgili farklı tartışmaların olduğu her yerde enflasyonun Türkiye için asla ve asla kabul edilemeyecek ve mutlaka hayatımızdan çıkması gereken bir olgu olduğunu dile getirdik. Ve bugün yine aynı şeyi söylüyoruz. Finansal istikrarın kaybolduğu ortamların önce fiyat istikrarsızlığına, ardından da yüksek enflasyon döngüsüne yol açtığını izliyoruz. Bu tür dönemlerde belki kısa vadede küçük avantajlar elde edilse dahi, uzun vadede çok ciddi bedeller ödediğimiz gerçeğini kabul etmek durumundayız.”Enflasyon sadece kısa vadede menfaat getirdiGeçmiş konuşmalarından da örnekler vererek enflasyon vurgusunu yineleyen Bahçıvan, öngörülebilirliğin ve finansal istikrarın sağlanması konusunda en önemli kurum olarak Merkez Bankası’nın bağımsızlığı ve ilkeli duruşunu önemsediklerini vurguladı. Bahçıvan, “Türkiye Cumhuriyeti’nin en kıymetli markası Türk Lirası’dır. Bu markayı başta altında imzası bulunan TCMB olmak üzere hepimizin gözü gibi koruması gerektiği konusunda kimsenin kuşkusu olmamalıdır. İşte tam da bu noktada; Merkez Bankamızın bu sorumluluğunu yerine getirebilmesinin yolunun; az önce ifade ettiğim gibi bağımsız ve uzun vadeli ilkesel duruştan geçtiğini özellikle vurgulamak istiyorum. Biz niye hep finansal istikrarın doğruluğunu savunduk? Niçin enflasyonun sadece kısa vadede bir menfaat getirdiğini dile getirdik? Türkiye’ye kısa vadeli, sağlıklı olmayan, temeli olmayan çözümlerin yarar getirmeyeceğini düşündüğümüz için. Bu tür yaklaşımların yarattığı tahribatın boyutunu bugün hep birlikte görüyoruz” dedi. Refah sağlamayacaksa ne kadar hızlı büyündüğünün ne önemi olduğunu soran Bahçıvan, “Bu konularda kafamızı kuma gömemeyiz. Temeli olmayan, sadece sağlıksız birtakım ekonomik kaynaklarla büyütüldüğünü zannettiğimiz bir ekonominin faturasının çok olumsuz bir finansal istikrarsızlık olduğunu hep birlikte gördük: Yüksek değer kaybı yaşayan TL ile birlikte bütün bunları takip eden yüksek enflasyon” dedi.Kısa vadeli gelgitler nedeniyle çok bedeller ödedikTürkiye’nin önümüzdeki yeni yüzyılında çok güçlü hedefleri olması gerektiğini dile getiren Bahçıvan şöyle devam etti: “Merkez Bankamızın böylesine önemli bir dönemde bu sorumluluk bayrağını alması çok önemli. Umuyor ve inanıyorum ki; bu kronik sorunu en kısa sürede atlatacağız. Sonrasında da üretim yapımızı çok iyi bir şekilde reorganize ederek yüksek teknolojiye dayalı niteliksel büyüme hamlesini daha uzun vadeli planlama ile ve ekonomi yönetimimizle el ele vererek güç birliğiyle yapacağız. Ekonomi yönetimiyle bu konuda eşgüdümlü hareket ederek inovatif ve farklı bakış açılı projelerin bulunacağına olan inancımız yüksektir. Bizim ülke olarak artık gerçekten uzun vadeli perspektiflere, planlamalara ve projelere ihtiyacımız olduğu gerçeğini kabul etmeliyiz.Çünkü Türkiye kısa vadeli gelgitler nedeniyle maalesef geçmiş dönemlerde çok bedeller ödemiştir. Onun için ülkemiz, nitelikli büyümeye dönük uzun vadeli politikalara, reel sektörümüz hem ekonomi yönetimi ile ve hem de Merkez Bankası ile birlikte çalışacağı bir modele mutlaka ve mutlaka kavuşturulmalıdır. Tabii ki bunu söylerken az önce de söylediğim gibi ekonomimizde oluşmuş olan sorunların farkındayız. Sorunların çözümü noktasında sabra çok ihtiyacımız olduğunu söylüyoruz. Ama bu süreci yaşarken geleceğin fırsatlarını da kaçırmamalıyız.”En önemli sınav ülke ekonomisine güvenilmesini dünyaya göstermekMerkez Bankası’nın geçen haziranda göreve gelmesiyle birlikte kısa içinde hem ekonominin, hem de merkez bankasının ekonomideki tahribatı düzeltmek için zorlu sınavlarla karşı karşıya kaldığını ve kalmaya da devam ettiğini kaydeden Bahçıvan, “En önemli sınav, hiç şüphe yok ki ülkemiz ekonomisine güvenilmesi gerektiğini bütün dünyaya göstermek, finansal istikrarı sağlayarak geleceğe dair öngörü yapmaya imkân verecek ortamı yaratmaktı” dedi.Bahçıvan, finansal istikrarı sağlamaya dönük adımların başında güven geldiğini belirterek. Merkez Bankası’nın şu anda uygulamakta olduğu politikaların oluşturduğu güven ve itibarın öncelikle Türkiye'nin kredibilitesine doğru yansımaya başladığını vurguladı. Bahçıvan şunları söyledi: “CDS’lerin 500’lerden, önce 400’lere, şimdi 330’lu rakamlara geliyor olması Türkiye’ye dönük bu güvenin, bu itibarın dış çevrelerde de yeniden kazanıldığının bir göstergesidir. Kabul etmeliyiz ki Türkiye'nin gerek uzun vadeli, gerek kısa vadeli fon sağlaması, son dönemlerde ortaya çıkan olumsuz görüntü nedeniyle son derece sıkıntıya girmişti.Bu nedenle öncelikle bu güven ortamının oluşturulması ve sağlıklı duruşun ilk etkisinin CDS’lere yansıyor olması son derece değerlidir. Bu doğru politikalarla birlikte Hazine ve Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek’in de söylediği gibi önümüzdeki aylarda Türkiye’ye yönelik hızlı bir kaynak akışı beklemekteyiz. Bu fon akışlarının artmaya başlamasıyla beraber, reel sektörün nitelikli finansmana erişiminde de ciddi ve değerli bir iyileşmenin olacağını düşünüyorum. Ama bunun olabilmesi için de bu sağlıklı yönetime duyulan güvenin her kesimden destek alması önemlidir...”Ekonominin yeni yönetimi ve Merkez Bankası yeni yönetiminin yüksek enflasyonist bir süreci devraldığını hatırlatan Bahçıvan, “Bu dönemin ekonomimizde oluşturduğu farklı tahribatlar var. Dolaylısıyla bu tahribatların çözümü ve tekrar sağlıklı bir yapıya kavuşturulması için son derece iyi hazırlanmış, üzerinde toplumsal mutabakat sağlanmış, gerek iç ve gerek dış çevrelerde bir güven oluşturacak, itibar oluşturacak programa ve sabra ihtiyaç olduğu konusunda hepimiz mutabıkız... Hazırlanmış olan Orta Vadeli Program’ın başarısı bu anlamda çok önemli. Kuşkusuz bu mücadelenin mihenk noktasını yüksek enflasyonu yenmek oluşturmaktadır” dedi.Eximbank’ın sermaye yapısı güçlendirilmeliBahçıvan, Eximbank’ın özellikle sürekli teminata dayalı çalışma anlayışının farklılaştırılmasına dair bazı çalışmaların yapıldığını söyleyerek Eximbank’ın kaslarının çok daha güçlendirilmesi gerektiğini ve bunun da ancak başta sermaye yapısının güçlendirilmesi olmak üzere sanayicinin yanında olacak imkânlarının artırılmasıyla mümkün olabileceğini ifade etti.İhracatı Geliştirme Fonu’nun da (İGEF) önemli bir metot olduğunu söyleyen Bahçıvan, “Ama bunun yanında Eximbank’ın teminata dayalı bankacılık anlayışının en azından past performans kriterleri değerlendirilerek yumuşatılması gerekmektedir. Bunun önünde oluşabilecek olan farklı engellerin kaldırılması konusunda Merkez Bankamızın da ekonomi yönetimimizle birlikte destekleyici kurum olmasını bekliyoruz. Eximbank günlük hayatın, ihracatın önündeki engellerin kaldırılması noktasındaki en önemli kurumsa Kalkınma Bankası’dır. Bizi bekleyen güçlü sanayi yatırımlarının finansmanı açısından doğru modellemede Kalkınma Bankası’nın önemli bir aktör olabilecek imkânlara, finansal alt yapıya kavuşturulmasını istiyoruz. Merkez Bankamızın bu güçlü vizyonuyla, Kalkınma Bankası’nın bekleyen sorunlarının çözüme kavuşturulması noktasındaki ümidimizi de korumak istiyoruz” diye konuştu. TL’nin gereğinden fazla değerlenmesine de değer kaybına da karşıyızSanayiciler olarak döviz kuru konusundaki duruşlarının net olduğunu belirten Bahçıvan, şunları söyledi: “Biz TL’nin değerinin düşmesine dönük ve yüksek volatilite konusunda hassasız. Fakat bazen TL’yi gereğinden fazla değerli kılan Merkez Bankası politikalarının da Türk reel sektörünün rekabet gücünü nasıl azalttığını yakından biliyoruz. Kısacası biz TL’nin gereğinden fazla değerli kılınmasına da, TL’nin değerinin gereğinden fazla düşürülmesine de karşıyız. Umuyoruz ki önümüzdeki dönemde fon girişlerinde hız artacak. Böylece bu süreç Merkez Bankamızın rezerv artış politikasıyla da desteklenerek, kurlardaki aşırı volatilitenin önüne geçebilecek desteklerin oluşmasına kaynak sağlayacaktır.”Atılan adımlara bağlı olarak, son dönemde ticari kredi faizlerinde çok sert bir artışa tanık olduklarına işaret ederek “Bu durum elbette sanayi sektörümüzün finansman koşullarında önemli bir sıkılaşmayı beraberinde getirdi. Diğer yandan seçici kredi uygulaması, makro ihtiyati çerçevedeki sadeleşme adımları ve kredi-mevduat faizlerinde oluşan yeni denge, banka karlarını destekleyerek ticari kredi arzında nispi bir iyileşme sağlamış durumda. Nitekim ticari kredi büyüme ivmesinde, ağustosta görülen dip seviyelerden ılımlı bir toparlanma söz konusu” dedi. Döviz bozdurma zorunluluğu ne yazık ki devam ediyorSerbest piyasa mekanizmalarının sağlıklı işlemesini engelleyen düzenlemelerin kaldırılmasını Türk sanayicileri olarak oldukça olumlu karşıladıklarını kaydeden Bahçıvan, ancak bu düzenlemelerden biri olan ve sanayicimize önemli zorluklar yaratan ihracatçı firmalara döviz bozdurma zorunluluğunun ne yazık ki devam ettiğini vurguladı. Bahçıvan, uzun vadeli yatırım kredileri ile ihracat kredilerinde de benzer bir paket beklediklerini söyledi.Atılan adımlara rağmen sanayicilerin özellikle Eximbank kredilerinde, limit, vade, teminat başlıklarının tümünde daha fazla iyileştirmeye ihtiyaç olduğunu söyleyen Bahçıvan, “Faizler aracılığıyla talep yönetimi, enflasyonla mücadelede bir ‘acil müdahale’ niteliğinde. Bu yönden bakarsak, doğru zamanlamayla ve gerektiği oranda yapılan para politikası müdahaleleri, fiyat istikrarı açısından tartışmasız bir role ve öneme sahip. Ancak diğer yandan para politikasından da tüm sorunlarımızı çözmesini beklememeliyiz” dedi. Bahçıvan, gerek bürokratların gerek farklı sektör kurumlarının birlikte çalışacağı birtakım platformların oluşturulmasını sağlamasını Merkez Bankası’ndan talep etti.