Puşkin’i Anlamak
Okuduğum bölüm nedeniyle sık karşılaştığım sorulardan biri,en çok hangi Rus yazarını sevdiğimolmuştur. Genelde bu soruyakarşımdaki kişiye“Sizce?” diyerek cevap vermeyi tercih ederim. Ve yine çoğu zaman karşımdakinin tahmini “Dostoyevski”dir..
Evet elbette Dostoyevski’yi severim. Ama benim cevabım da hiçbir zaman değişmez, hep aynıdır:
“Her zaman, Puşkin’i tercih ederim..”
Özge Gürkan
Tolstoy, Dostoyevski, Turgenyev, Gorki, Çehov gibi dünya edebiyat tarihine damga vurmuş bunca yazar arasından neden mi Puşkin?O halde gelin biraz Puşkin’i anlayayalım.
Aristokrat ve soylu bir aileden gelen Puşkin, yaşadığı dönemin tüm baskıcı ortamına ve yönetimine rağmen, sanatın özgürlüğü konusundaki düşüncelerini eserlerinebüyük bir ustalıklayansıtmıştır. Birçok kişi tarafından Rus edebiyatının kurucusu ve en büyük Rus Şairi olarak kabul edilir ve Rus Edebiyat dünyasında kendisinden bir dahi olarak bahsedilmektedir.
Bu konuda benim de hem fikir olduğumutahmin edersiniz.
Puşkin Klasik Batı Edebiyatı’nın izinde,Rus halkının ruhunu sentezlemiş vegerçekçilik akımını başlatmıştır. Kendine ait kusursuzbir edebiyat diline sahip olan Puşkin, çoğu kişi tarafından Rusların Dante'si olarakanılmaktadır.
Dostoyevski onun için ‘Rus edebiyatının peygamberidir’ derken,Nazım Hikmet’in en sevdiği Rus şairi olduğu bilinmektedir.Tolstoy ise Puşkin’in şiirlerindeki sadelik ve pürüzsüzlüğe hayranlığınıpek çok kez dile getirmiştir.
Fransız Edebiyatına duyduğu hayranlık ve çocuk yaşından itibaren yabancılardan aldığı eğitim sayesinde ana dili gibi Fransızca konuşan ve özgürlükçü Fransız yazarlarından etkilenen Puşkin,diğer taraftan onu
Rus masalları anlatarak ve eski Rus türküleri söyleyerek büyütenyaşlı dadısından etkilenerek Rus halkının ruhunu, onun sayesinde en derinine işlemiştir.
Puşkin’in şüphesiz beni en çok etkileyen yanı özgürlüğe olan tutkusu ve bunu sanatına yansıtma şeklidir.
En sevdiğim dizelerinden birinde şöyle diyor Puşkin:
‘Çünkü yasak tanımaz rüzgar,
Zincir vurulmaz kartala, bir genç kızın kalbine….
Şair de öyledir işte,
İçinden geldiği gibi yaşar...’
Aşk konusunda maalesef mutluluğu yakalayamamıştıPuşkin. Katıldığı bir baloda tanıştığı yüksek rütbeli bir memurun büyüleyici güzellikteki kızına aşık olduğunda bu onu mutsuz, talihsiz ve çok genç yaşta ölümüne götürenyanlış bir yola sürükleyecekti.
Puşkin, Natalya’ya evlenme teklif ettiğinde, Natalya bu teklifi belirsiz bir tarihte cevaplanmak üzere ertelemiş, o da Natalya’yı unutabilmek için gözlemci olarak Rus ordusuna katılmıştı.Veişte tam da o dönemde en güzel şiirlerinden biriniNatalya için yazdı şair.
Değerli hocam Ataol Behramoğlu’nun çevirisiyle paylaşıyorum kalbime çok dokunan bu şiirini:
Okuduğum bölüm nedeniyle sık karşılaştığım sorulardan biri,en çok hangi Rus yazarını sevdiğimolmuştur. Genelde bu soruyakarşımdaki kişiye“Sizce?” diyerek cevap vermeyi tercih ederim. Ve yine çoğu zaman karşımdakinin tahmini “Dostoyevski”dir..
Evet elbette Dostoyevski’yi severim. Ama benim cevabım da hiçbir zaman değişmez, hep aynıdır:
“Her zaman, Puşkin’i tercih ederim..”
Özge Gürkan
Tolstoy, Dostoyevski, Turgenyev, Gorki, Çehov gibi dünya edebiyat tarihine damga vurmuş bunca yazar arasından neden mi Puşkin?O halde gelin biraz Puşkin’i anlayayalım.
Aristokrat ve soylu bir aileden gelen Puşkin, yaşadığı dönemin tüm baskıcı ortamına ve yönetimine rağmen, sanatın özgürlüğü konusundaki düşüncelerini eserlerinebüyük bir ustalıklayansıtmıştır. Birçok kişi tarafından Rus edebiyatının kurucusu ve en büyük Rus Şairi olarak kabul edilir ve Rus Edebiyat dünyasında kendisinden bir dahi olarak bahsedilmektedir.
Bu konuda benim de hem fikir olduğumutahmin edersiniz.
Puşkin Klasik Batı Edebiyatı’nın izinde,Rus halkının ruhunu sentezlemiş vegerçekçilik akımını başlatmıştır. Kendine ait kusursuzbir edebiyat diline sahip olan Puşkin, çoğu kişi tarafından Rusların Dante'si olarakanılmaktadır.
Dostoyevski onun için ‘Rus edebiyatının peygamberidir’ derken,Nazım Hikmet’in en sevdiği Rus şairi olduğu bilinmektedir.Tolstoy ise Puşkin’in şiirlerindeki sadelik ve pürüzsüzlüğe hayranlığınıpek çok kez dile getirmiştir.
Fransız Edebiyatına duyduğu hayranlık ve çocuk yaşından itibaren yabancılardan aldığı eğitim sayesinde ana dili gibi Fransızca konuşan ve özgürlükçü Fransız yazarlarından etkilenen Puşkin,diğer taraftan onu
Rus masalları anlatarak ve eski Rus türküleri söyleyerek büyütenyaşlı dadısından etkilenerek Rus halkının ruhunu, onun sayesinde en derinine işlemiştir.
Puşkin’in şüphesiz beni en çok etkileyen yanı özgürlüğe olan tutkusu ve bunu sanatına yansıtma şeklidir.
En sevdiğim dizelerinden birinde şöyle diyor Puşkin:
‘Çünkü yasak tanımaz rüzgar,
Zincir vurulmaz kartala, bir genç kızın kalbine….
Şair de öyledir işte,
İçinden geldiği gibi yaşar...’
Aşk konusunda maalesef mutluluğu yakalayamamıştıPuşkin. Katıldığı bir baloda tanıştığı yüksek rütbeli bir memurun büyüleyici güzellikteki kızına aşık olduğunda bu onu mutsuz, talihsiz ve çok genç yaşta ölümüne götürenyanlış bir yola sürükleyecekti.
Puşkin, Natalya’ya evlenme teklif ettiğinde, Natalya bu teklifi belirsiz bir tarihte cevaplanmak üzere ertelemiş, o da Natalya’yı unutabilmek için gözlemci olarak Rus ordusuna katılmıştı.Veişte tam da o dönemde en güzel şiirlerinden biriniNatalya için yazdı şair.
Değerli hocam Ataol Behramoğlu’nun çevirisiyle paylaşıyorum kalbime çok dokunan bu şiirini:
‘Seviyordum sizi ve bu aşk belki
İçimde sönmedi bütünüyle.
Fakat üzmesin sizi artık bu sevgi
İstemem üzülmenizi hiçbir şeyle.
Sessizce, umutsuzca seviyordum sizi.
Bazen çekingenlik, bazen kıskançlıkla üzgün.
Bu öyle içten, öyle candan bir sevgiydi ki
Dilerim bir başkasınca da böyle sevilin.’
Sonrasında Moskova’ya dönen Puşkin, Natalya’yı ikna etti ve sonunda evlendiler. Natalya,Puşkin’e karşı her zaman kayıtsız bir tavır sergiledi ve bu tutumu da yaşamlarının sonuna kadar böyle devam etti.
Puşkin yine bu dönemde rejim karşıtı söylemleri nedeniyle de bitmek bilmeyen soruşturmalar ve yasaklamalar içinde yazılarını yazmaya devam ediyordu. Her şeye rağmen bu süreçte Rus ve dünya yazınınaölümsüz bir şiir mirası bıraktı.
Henüz sadece 38 yaşındayken o sıralarda kendisine yazılan birkaç imzasız mektup vesilesiyle Fransız bir gencin eşi Natalya’ya kur yaptığını, eşinin de bu gencekarşı kayıtsız kalmadığını öğrenmiş veordunun en iyi nişancılarından biri olan bu genci düelloya çağırarakbir anlamda ölüme meydan okumuştur.
Tıpkı "Yüzbaşının Kızı" romanındayazdığı şekilde gerçekleşen bu düelloda yaralanan Puşkin, iki gün sonrada hayata gözlerini yumdu.
Kimileri halen Puşkin’in Çar karşıtı olması nedeniyle bu düellonunbir komplo olabileceği fikrinisavunur.
Bu Büyük Rus dehası,vatanında her daim heykelinin önünebırakılan tazeçiçeklerle anılmaktadır.
Eğer siz de bir Rus’a bunun nedenini soracak olursanız, size ‘’Puşkin’i sevmek Rusya’da bir gelenektir’’ cevabını verecektir.
Evet, Puşkin’i sevmek benim için de bir gelenektir ve geride bıraktığı eserleri hem Rus hem de dünya edebiyatı için gerçek bir hazinedir.
Sanat ve edebiyattan uzak kalmayacağınız bir hafta dilerim.
Puşkin yine bu dönemde rejim karşıtı söylemleri nedeniyle de bitmek bilmeyen soruşturmalar ve yasaklamalar içinde yazılarını yazmaya devam ediyordu. Her şeye rağmen bu süreçte Rus ve dünya yazınınaölümsüz bir şiir mirası bıraktı.
Henüz sadece 38 yaşındayken o sıralarda kendisine yazılan birkaç imzasız mektup vesilesiyle Fransız bir gencin eşi Natalya’ya kur yaptığını, eşinin de bu gencekarşı kayıtsız kalmadığını öğrenmiş veordunun en iyi nişancılarından biri olan bu genci düelloya çağırarakbir anlamda ölüme meydan okumuştur.
Tıpkı "Yüzbaşının Kızı" romanındayazdığı şekilde gerçekleşen bu düelloda yaralanan Puşkin, iki gün sonrada hayata gözlerini yumdu.
Kimileri halen Puşkin’in Çar karşıtı olması nedeniyle bu düellonunbir komplo olabileceği fikrinisavunur.
Bu Büyük Rus dehası,vatanında her daim heykelinin önünebırakılan tazeçiçeklerle anılmaktadır.
Eğer siz de bir Rus’a bunun nedenini soracak olursanız, size ‘’Puşkin’i sevmek Rusya’da bir gelenektir’’ cevabını verecektir.
Evet, Puşkin’i sevmek benim için de bir gelenektir ve geride bıraktığı eserleri hem Rus hem de dünya edebiyatı için gerçek bir hazinedir.
Sanat ve edebiyattan uzak kalmayacağınız bir hafta dilerim.
Güzel bir yazı olmuş tebrikler.