NAFTALİNLİ KURABİYE
Atık bertaraf işi ile uğraşan 'çevre' uzmanlarının ekoloji felsefesine tamamen ters, istatistik
hileleri üzerine kurgulanmış bir sistemi inanarak benimsemiş olması çok acı bir gerçek. Her
söylemlerinde atıkların içeriğini riskli kimyasalların "Kabul Edilebilir Sınırları" diye tarif ettikleri oranlara
getirme kaygısı içinde olan bir sektör oluşmuş durumda. Bu gayreti konsantre tehlikeli atıkları
seyrelterek çözüm ürettiğini zanneden bir çarpık iş sürecine dönüştürmüşler.
Standartlar üreten uluslararası kurumlar asbest, arsenik, krom gibi bölgemizde çok miktarda
üretilen tehlikeli atıklar için de bu oranları yayınlamış. Yerel mevzuat da bu oranların altına inen her
ara ürüne 'yasal' muamelesi yapıyor. Bu "yasal" ürünleri yakabiliyorsunuz. Yani; buna izin var!
33 yıl önce zamanın Ticaret Bakanı da çayını höpürdeterek içerken de buna benzer bir şey
söylemişti: "Birazcık radyasyonun faydası bile vardır!" O bakan öldü, aradan geçen 33 yılda o "birazcık"
dediği radyasyon için o kadar çok kişi öldü ki; bu işin 'vebali' çok büyüktür umarım!
Şimdi bu anlattıklarımın naftalin ile ne ilgisi var? Naftalin de zehirlerden biri. Güveleri
öldürürken bizi de öldürüyor. Her yerimizi saran en aktif kimyasallardan biri. Anlattığım bertarafçı
uzmanlara sorsak eminim kurabiyede bulunabilecek zararsız naftalin miktarını da hesaplayacaklardır!
BİRAZ DA GERÇEKLERE DÖNELİM:
Giysilerimiz, özellikle yünlü kazaklar, hırkalar güve denilen zararlı tarafından parçalanmasın
diye gardıroplarımızda bekleyen eşyalarımızın arasına naftalin koyarız. Güve, bu maddeden
hoşlanmadığı için yünlü eşyalar zarar görmeden uzun süre saklanabilir.
İYİ DE NEDİR BU NAFTALİN?
Marketlerden aldığımız, beyaz, misket büyüklüğünde toplar yahut toz şeklinde bir malzeme.
Giysilerin arasına küçük bez torbalar ile koymak mümkün. Artık kendinden torbalı olan şekli de var.
Bu madde bir süre sonra yok oluyor. (Bitiyor!) Yenisini alıp yerine koyuyoruz. Peki nereye
gidiyor? Naftalin katı halden sıvılaşmadan gaz hale geçebilen bir kimyasal. Buna süblimleşme deniliyor.
Yani buharlaşıp uçuyor.
Elbise dolaplarınızda ve giysilerinizde duyduğunuz o kokunun sebebi de
Elbise dolaplarınızda ve giysilerinizde duyduğunuz o kokunun sebebi de
naftalin buharı. Paket-paket alıp her yıl yenilediğimiz bu madde aslında çok tehlikeli.
Üzerine naftalin bulaşmış giysileri giymek zarar görmek için yeterli. Ama size daha tehlikeli
olanının hatırlatmak istiyorum.
Giysi dolaplarımız genelde yatak odalarında. Bu dolaplarda buharlaşan naftalin, oda içerisinde
yayılmakta ve yıl boyu, hiç eksilmeyen bir şekilde zaten kapalı olan yatak odası havalandırmasız
kaldığında uykuda olduğunuz korumasız zamanlar boyunca ciğerlere çekilmekte.
İlk bakışta az bir miktar olduğu için küçümsenip önem sıralamasında ciddi bir yere konulmasa
da her gün kesintisiz solunması çok tehlikeli sonuçlara gebe olduğunu gösteriyor.
Naftalin (ve diğer böcek öldürücüler) güvelere karşı kullanılan önemli bir kimyasal. Ama aileniz
ve çocuklarınız da bu kimyasal ile en az güveler kadar temas halinde yaşıyor. Böyle bir riski
düşündünüz mü?
Özellikle çocukların gelişmemiş metabolizmaları için çok tehlikeli sorunlara yol açabilir. Bu
durumdan kurtulmak geleneksel ev hayatından bu tür zararlı alışkanlıkları bırakmakla mümkün.
Bir zamanlar sokaklarında ineklerimizin dolaştığı eski bir çiftçi kasabasında yaşadığım için iyi
bildiğim bir örnek var. 20-25 yıl öncesine kadar çok kullanılan DDT adında bir böcek öldürücü vardı.
Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de yasaklandı.
DDT’yi bularak dünyaya büyük iyilik (!) yapan bilim adamı; Paul Müller’dir. “Paul, 1948 yılında
DDT adlı zehir sayesinde Nobel’i kapmıştır. İnsanlık, kendi varlığına yapılan bu büyük saldırıyı birkaç yıl
içerisinde fark etmiş ve 1972 yılında DDT’yi yasaklamayı başarmıştır. İnsanlar böylece dünyadaki
kemirgen hayatlarına daha rahat devam edebilmişlerdir.
Tıpkı GDO tartışmasında olduğu gibi dünyada
Tıpkı GDO tartışmasında olduğu gibi dünyada
DDT de tartışılıyor. Bu tartışma bilim çevrelerinde sürerken -günümüzde bile- DDT’yi savunan hiç de az
değil! Nasıl mı? Aynen şöyle: DDT sıtma hastalığının sebebi olan sineklerin ve diğer birçok böceğin yok
edilmesinde çok önemli bir etkiye sahip olduğu için; bunun yasaklanması ile 40 milyondan fazla insan
ölmüş.
Eğer DDT olsaydı bu insanlar böceklerin bulaştırdığı hastalıklardan ve parazitlerden
Eğer DDT olsaydı bu insanlar böceklerin bulaştırdığı hastalıklardan ve parazitlerden
korunacaklarmış ve ölmeyeceklermiş.” (“GDO’ya Alışın!” başlıklı yazımdan.)
Ama yasaklanana kadar bolca kullanıldı. 60’lar yahut 70’lerde; bu DDT çok tehlikeli. Kanser ve
birçok hastalığın babası denilseydi eminim kimse inanmak istemezdi. Nedeni de o gün için işlerini
çözen ve zararlılara karşı önemli bir çözüm olan bu maddenin gerekliliği olurdu!
DDT’yi yasaklayıp 40 milyon insanı öldüren -benimle aynı kafadaki- ‘canavarlar’, Naftalin için
de hiç iyi şeyler düşünmüyor! Bu ‘DDT severler’, acaba Naftalin yasaklanırsa kaç tane yün hırkanın
yahut kazağın kullanılamaz hale gelmesine sebep olacağımızı hesap ettiler mi?
Doğada serbest halde bulunmayan, her türlü kimyasaldan uzak durmakta yarar var. (Bu uyarı;
serbest halde bulunan kimyasallara yaklaşın demek değildir.) Zaten doğa, herhangi bir kimyasalı
serbest bırakacak kadar ‘…………’ değildir. (Boşluğu siz doldurun.)
Hep sevgi ile kalın.
Murat SEVGİ