Küresel ekonomi için ufuktaki dört risk
Dünya Bankası, küresel ekonomik büyümedeki toparlanma ve olumlu yöndeki ivmeye rağmen dünya çapında siyasi risklerin ve borçluluk oranının arttığı konusunda uyarıyor. Dünya Bankası, küresel ekonomik büyümedeki toparlanma ve olumlu yöndeki ivmeye rağmen dünya çapında siyasi risklerin ve borçluluk oranının arttığı konusunda uyarıyor. Banka uzmanlarına göre, ekonomik büyümenin son dört yıldaki en yüksek seviyesine ulaşmasına karşın, ufukta kümelenmeye başlayan kara bulutları da göz ardı etmemek gerek. Dünya Bankasının ekonomideki genel trendlere ve tehlikelere dikkat çektiği “Küresel Ekonomik Beklentiler” raporunun başyazarı Ayhan Köse’ye göre, “ekonomide toparlanma devam ediyor ancak bu toparlanma kırılgan, aşağı yönlü riskler ise hala baskın”. Rapora göre başlıca dört ana tehdit küresel ekonomiyi sekteye uğratabilir: Gelişen piyasalardaki riskler, siyasi belirsizlikler, ticaret savaşları ve artan borçluluk oranları.GELİŞEN PİYASALARIN GÜCÜ G-7 grubu olarak adlandırılan dünyanın yedi en büyük ekonomisi Gayrisafi Milli Hâsıla açısından hala daha büyük bir hacme sahip olsa da, bugün Çin, Brezilya, Hindistan, Endonezya, Meksika, Rusya ve Türkiye, Gelişmekte Olan Piyasalar olarak küresel ekonomik büyümede en büyük paya sahipler ve büyümeye kayda değer katkı sağlıyorlar. Köse’ye göre ise “G7 ekonomilerinin hala sağlıklı olduğundan ve büyümeye katkı sağladıklarından bahsedebiliriz ancak EM-7 (gelişmekte olan yedi ülke) hiç de azımsanamayacak bir role sahip.” Uzmanlara göre ise bu radikal rol değişimi dünya ekonomisi için hem bir nimet hem de felaket olarak okunabilir. Gelişmekte olan ekonomilerin bu performansına yönelik iyimser bir bakış açısı geliştirmek mümkün. Örneğin, Kanada, Fransa, Almanya, İtalya, Japonya, İngiltere ve ABD’den oluşan G-7 ekonomileri düşük büyüme rakamları ile imtihan edilirken, yükselen ekonomiler son dönemde küresel büyümenin ittirici gücü oldu. Buna ek olarak Dünya Bankası, gelişmekte olan ekonomiler konusunda iyimser ve bu ekonomilerin önümüzdeki sene %4,5 seviyesinde büyüyeceğini düşünüyor. Bu rakam, geçen yıl ise % 3,5 seviyesindeydi. Tüm bu olumlu göstergelere karşın, gelişmekte olan ekonomiler küresel ekonomiyi beklenmedik bir anda çıkmaza da sokabilir. Örneğin, Çin kredi patlaması riskine girme tehdidi ile karşı karşıya. Öte yandan, Brezilya, Güney Afrika ve Türkiye hem siyasi sorunlar ile hem de yüksek borçluluk ile mücadele ediyorlar.SİYASİ BELİRSİZLİK ORTAMI Dünya Bankası uzmanı Ayhan Köse, piyasaların zaman zaman siyasi riskleri göz ardı edebildiğini söylüyor ve ekliyor “piyasalar siyasi ortamla ilintili riskleri doğru fiyatlamıyor olabilir.”Öte yandan, Dünya Bankası raporunda siyasi belirsizliklerin hala yüksek olduğunun altını çiziyor ve ekliyor “siyasi riskler ekonomide güven ve yatırımı azaltabilir ve finansal piyasalarda stresi tetikleyici bir unsur olabilir.” Bir başka bir deyişle, ABD, Çin ya da diğer gelişmekte olan piyasalarda herhangi bir politika değişikliği, yatırımcıları bir anda portföylerini yeniden değerlendirmek zorunda bırakabilir ve bu değişim hisse senetleri, tahviller ve döviz kurlarında çarpıcı bir yeniden fiyatlandırma yapılmasını zorunlu kılabilir.TİCARET SAVAŞLARI Ticarette serbestleşme trendi, her ne kadar ardında bu akımdan olumsuz etkilenen kurbanlar bıraksa da, küresel ekonomik büyümeyi ciddi anlamda arttırdı. Bu çerçevede, Dünya Bankasına göre, olası bir ticaret savaşı dünya ekonomisi üzerindeki ciddi bir tahribat yaratabilir. Dünya Bankasının tahminlerine göre, ticarette serbestleşme trendi geçtiğimiz on yıllarda küresel ölçekteki brüt üretim için ciddi bir katma değer oldu ve büyümeye yıllık yaklaşık % 1 puanlık bir destek sağladı. Bu çerçevede Banka serbestleşme trendinin tersine dönmesi konusunda “Serbest ticarette kısıtlamalara gitmek zaten kırılgan olan ekonomik toparlanmayı olumsuz etkileyebilir ve geçmişten edinilmiş kazanımları da olumsuz etkileyebilir” uyarısında bulundu. Öte yandan Dünya Bankası özellikle ABD’de Trump dönemiyle gelen radikal söylemlere dikkat çekiyor ve Trump yönetiminin misilleme önlemlerinin hem ABD hem de ABD’nin ticaret ortakları üzerinde ciddi zararlar yaratabileceği konusunda uyarıyor.ARTAN BORÇLULUK Sanayileşme yolunda olan birçok ülke, yeni yatırımlar gerçekleştirebilmek için rekor seviyelerde düşük olan faiz aracını kullanmayı benimsemişti. Ancak, beklenenden daha düşük gelen büyüme oranları ve emtia fiyatları üzerindeki baskı, “küresel borçluluk” problemini doğurdu.Borçluluk dendiğinde akla ilk gelen ülke Çin, ancak bu tehlike yalnızca Çin’le sınırlı değil. Nitekim Dünya Bankası verilerine göre, gelişmekte olan ekonomilerin yarısından fazlasında, borçların GSYİH’ye oranı son 10 yılda 10 puan yükseldi ve bu ülkelerin bütçe dengeleri de olumsuz yönde seyrediyor.Bu çerçevede Dünya Bankası her ne kadar küresel büyümede olumlu sinyaller sürse de, herhangi bir çöküş yaşanmadan önce bu ülkelerin bütçe, vergi ve borç yönetimini elden geçirmesi konusunda uyarılarda bulunuyor.Raporun baş yazarı Ayhan Köse’ye göre ise “gelişmekte olan ülkeler yeni risklerle yüzleşmeden önce gerekli reformların yapılması için doğru bir zamanla”