Küresel hisse senedi piyasalarında iki sene en yüksek getiri sağlayan gelişmekte olan ekonomiler 2018 başından bu yana düşük performans gösteriyor.
Gelişmekte olan piyasalarda varlıklar bu sene başından beri baskı altında. Emirates NBD’nin başekonomisti ve araştırma bölümü başkanı Tim Fox’un konu hakkındaki yorumunu sizler için derledik. Birçok açıdan geçtiğimiz ay hisse senedi piyasaları açısından gelişmekte olan piyasaların zayıf performansına sahne oldu. Türkiye ve Arjantin özellikle kur tarafına verdikleri tepkilerle aşağı trendin başını çektiler. Ama tabi ana konu dolar endeksinin yükselişi, ABD tahvil faizinin artışı ve petrol fiyatının yükselişi nedeniyle gelişmekte olan piyasalardan sermaye kaçışıydı. Özellikle de dış açığı ve enflasyonu yüksek ülkelerden.Küresel hisse senedi piyasalarında iki sene en yüksek getiri sağlayan gelişmekte olan ekonomiler 2018 başından bu yana düşük performans gösteriyor. MSCI World endeksi sene başından bu yana yüzde 0,4 değer kazanırken, MSCI EM Endeksi sene başından bu yana yüzde 1,9 değer kaybetti. Sadece ikinci çeyrekteyse, MSCI World endeksi yüzde 2,1 değer kazanırken makas iyice açılarak MSCI EM Endeksi yüzde 2,9 değer kaybetti.Derecelendirme kuruluşu Fitch’in yakın tarihli bir raporunda, gelişmekte olan piyasalarda borç menkul kıymetleri stokunun on yıl önce 5 trilyon dolardan 19.3 trilyon dolara yükseldiği ve Çin’in bu artışın yarısından fazlasına sahip olduğu ancak Ukrayna, Türkiye ve Arjantin’in “ en savunmasız ” ülkeler olarak başı çektiği vurgulanıyordu.Bu yüksek borcun neredeyse üçte ikisi dolar bazında ki bu da dolar endeksi yükseldikçe gelişmekte olan piyasa borcunu daha da hassas hale getirmekte.Arjantin, para birimindeki değer kaybını durdurmaya çalıştığı sırada, bir aydan kısa bir süre içinde faiz oranlarını dört kez artırarak yüzde 40’a çıkardı. Bu da, 10 yıllık Arjantin devlet tahvil faizlerinde 56 baz puanlık artışa neden olarak faizi yüzde 7,29’ya taşıdı.Türkiye’deyse, merkez bankası müdahale etmeden önce 23 Mayıs’ta ABD doları 5,00’a yaklaşmıştı; ardından zaten acil bir toplantıyla merkez bankası geç likidite penceresi faizini 300 baz puan artırarak yüzde 16,5’e taşımak zorunda kaldı.Türkiye merkez bankasının bu hareketi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 24 Haziran seçimlerinden sonra para politikasını daha fazla kontrol edeceği sözlerini Londra’da Bloomberg TV’de sarf etmesinin ardından geldi. Daha önce enflasyonu artırdığına inandığı için faiz artışlarına karşı olduğunu defalarca söyleyen Erdoğan’ın bu açıklamaları lira üzerinde büyük baskı yaratırken, faiz artırımı bu düşüşü kısmen frenlemeye yaradı.Kısa vadede liranın istikrar kazandırılacağına dair Erdoğan’dan gelen başka açıklamalar da piyasaların biraz nefes almasını sağladı. Seçimi kazanması beklenen Cumhurbaşkanı’nın seçim sonrasında cari açığı ve enflasyonu düşürmek için yeni önlemler alınacağını da eklemesi, şimdi bu önlemlerin ne şekilde hayata sokulacağına dikkatleri çekiyor.Piyasa baskısı sadece gelişmekte olan piyasalarla sınırlı değil. İtalya ve İspanya da büyük ölçüde iç politik nedenlerden başlayarak makro temellerin ve tarihi yapısal sorunların altında piyasalar tarafından cezalandırılıyor. Yeni İtalyan koalisyon hükümeti, gayri safi yurtiçi hasılanın yüzde 130’u olan ulusal borcunun yükünü hafifletmek için bastırırken, bir taraftan da söz konusu borç oranının yüzde 160’a yaklaştıracak mali harcamaları artırmayı planlıyor.İtalyan hükümetinin kuruluş sancıları bir yana göreve AB’ye kuşkuyla bakanların gelme potansiyeli, olayların biraz daha karışmasına neden oluyor.İspanya hükümeti de, çöküş riskiyle karşı karşıya. Ana muhalefet partisi, iktidarın merkez sağ Popüler partisi bir kampanya finans skandalıyla boğuşan Mariano Rajoy’un azınlık yönetimine güvenoyu çağrısında bulundu. Gerçi İspanya’nın temelleri İtalya’dan daha sağlam. Son yıllarda GSYİH’nın büyümesi ve mali önlemler sayesinde borç yükünün kontrol altında tutulmasıyla ekonomisi daha güçlü bir görüntü içinde. Üstelik, İspanya hükümeti içinde AB karşıtı olan bir parti yok. Ama yine de durum piyasaların siyasi çalkantılara karşı ne kadar hassas olabileceğinin kanıtı.Euro dolar karşısında son altı aylık değerinin en düşüğüne 1,17 ile indi geçen Cuma günü. Bunun temelinde de yatırımcıların çevre ülkelerin tahvillerini satarak ABD, İngiltere ve Almanya’ya yönelmeleri, yani güveni tercih etmeleriydi.Yine de gümrük savaşları ve yükselen jeopolitik riskler bazı bölgesel ve gelişmekte olan piyasalardaki temalar üstüne tam olarak gölge etmese de, daha büyük küresel riskler nedeniyle baskı altında kalmaları uzun zaman almayacak gibi.
EKONOMİ
29 Mayıs 2018 - 13:18
Gelişmekte olan piyasalara fon akışına güçlü dolar ve yükselen petrol fiyatı engeli
EKONOMİ
29 Mayıs 2018 - 13:18