ENOSİS ÇARMIHINA GERİLMEYE ÇALIŞILAN TURİZM ENDÜSTRİMİZ, SOĞUK SAVAŞ MÜCADELESİNİ VEREBİLECEK Mİ?
“Karşılıklı güven ve esenlik, bütün dünya uluslarının üzerinde titremesi gereken bir mutluluk ilkesidir.
Ancak bu ilke bütün uluslar için gerçekleşmedikçe genel bir barışma sağlamaktan çok, sömürülmek istenen bir takım uluslara karşı bir takım güçlü ulusların yeni davranış ve ayrıcalıklar kazanmasını sağlamak niteliğinde görülse yeridir.” (Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk)
“Hiçbir mal sizin değil neyi bölüşemiyorsunuz? Hiçbir can sizin değil niye dövüşüyorsunuz?” (Hz. Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî)
15 Kasım 1983 yılında kurulmuş ve henüz 35 yaşında genç bir devlet olan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC), bugün yalnızca, dış mihrapların gerek ekonomik gerekse siyasi ve güvenlik alanlarında gerçekleştirdikleri sabotajlara karşı onurlu bir duruş ve direniş gösteren Türkiye Cumhuriyeti tarafından tanınmaktadır.
Sadece Türkiye Cumhuriyeti’nin maddi ve manevi destekleriyle dimdik ayakta durmasına rağmen KKTC, iddia edilenlerin aksine, komşu Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) ile birçok alanda rekabet edebilecek konumdadır. Öyle ki tarihi dokusunu birçok yerde hissettiğiniz KKTC’nde, adeta Sovyet kokusu sinmiş sokaklar, oldukça eski ve gıpgriye bürünmüş kamu veya diğer maksatlarla kullanılan binaları göremezsiniz.. Örneğin Girne Limanımız boyunca uzanan kafe ve restoranlarımızın gerek yapı gerekse ürün ve hizmet kalitesini, Larnaka sahili boyunca uzanan kafelerde ve restoranlarda bulamazsınız.. Bilhassa otellerimiz GKRY’li yetkililerin yakın markajındadır..
Halbuki 2004 yılında Avrupa Birliği’nin (AB) tam üyeliğine haksız ve adil olmayan bir biçimde kabul edilen GKRY’nin, gerek 2-2,5 milyon avro değerinde yapılacak yatırım karşılığında verdiği vatandaşlıklar gerekse hiçbir ambargoya maruz kalmaksızın serbest uluslararası ticaret yapabilmesi sayesinde ekonomik ve refah düzeyinin çok yukarıda olması gerekiyordu..
Her ne kadar hukuka aykırı olarak kendisine bahşedilen AB vatandaşlığı bu fırsatı sunmuş olsa da GKRY, KKTC’nin önüne geçmeyi başaramamıştır. Bu vesileyle, komşu GKRY’nin AB’ye alınmasının hiçbir şekilde hukukla bağdaşmamasının sebeplerine de değinmek istiyorum. GKRY, hem AB’nin “komşularıyla sınır problemleri olan ülkelerin AB’ye üye olamayacağı” prensibine hem de 22 Haziran 1993 tarihinde icra edilen Kopenhag Zirvesinde belirlenen siyasi kriterlere aykırı olarak 2004 yılında AB’ye tam üye olmuş bir devlettir. Bu siyasi kriterler nelerdir? “Demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan hakları ile azınlıkların korunmasını ve saygı görmesini güvence altına alan kurumların istikrarının sağlanması”…
Peki dünyada eşi benzeri olmayan, resmi kurumlarının eli ile “Toplu İmha ve Katliam Planı” diğer bir deyişle “Etnik Temizlik/Soykırım Planı” hazırlatmış bir ülkenin demokrasiye, hukukun üstünlüğüne veya insan haklarına saygı duyduğunu ve bahsedilenleri koruduğunu söyleyebilir miyiz?
Burada bahsi geçen ve sır gibi saklanılmasına çalışılan planın adı Iphestos (Volcano) 1974 Planı’dır. Bu plan, bizzat dönemin Kıbrıs Cumhurbaşkanı Makarios tarafından imzalanan resmi belge ile Rum Milli Muhafız Ordusuna (RMMO) tevdi ettirilen bir görev emridir. Bu plan incelendiğinde, Türkiye Cumhuriyeti’nin 1974 yılında adaya harekât yapma kararı almasının ne kadar zaruri olduğu gözler önüne serilmekte ve bu kararın doğruluğu bir kere daha teyit edilmektedir.
Öte yandan tamamen insanlık suçu ve savaş suçu kapsamında değerlendirilmesi gereken Iphestos (Volcano) 1974 Planı, esasen dünya kamuoyuna ve uluslararası mahkemelere taşınması gereken bir konudur. Bu nedenle burada başarısızlığa uğrayan Akritas Planı’nın bir devamı olarak “Kıbrıslı Türklere Yönelik oldukça açık ve detaylı bir biçimde hazırlanmış soykırım/imha/etnik temizlik planı”ndan kısaca bahsetmek istiyorum.
1974 harekâtı esnasında Yunan Alayında bulunan bu plan Lefkoşa’daki Rum Milli Muhafız Ordusu (RMMO) 3. Yüksek Taktik Komutanlığı’nca hazırlanmış ve komutan Mikhael Georgitses tarafından imzalanmıştır. Bu dosyada, Iphestos (Volcano) 1974 Planı’nın Kıbrıslı Türklerin 3 saat içerisinde tamamen yok edilmesinin hedeflendiği ve bu çerçevede gerekli operasyon detaylarının hazırlandığı not edilmektedir. (Dosya no: 216/5/296)
Atina hükümeti ve Yunan Genel Kurmayı ile işbirliği içerisinde hazırlanan bu planın icrasında yalnızca RMMO ve Yunan subaylar görev almayacak, ayrıca Kıbrıslı Rum halkı da top yekün olarak operasyonlara destek verecekti.
Öyle ki Rum halkının nasıl ve ne şekilde destek vereceği, planın ilerleyen sayfalarında detaylı bir biçimde izah edilmiştir (Dosya no: 210/12/76 ). Bu anlamda bu katliam planı, dünyada tektir. Çünkü dünyada devlet otoritesinin emriyle, asker ve sivil halkın, organize ve planlanmış bir biçimde ortak bir devleti meydana getiren diğer toplumu katletmeyi/yok etmeyi hedeflediği ve bunu resmi olarak belgelendirdiği başka bir plan yoktur.
Iphestos (Volcano) 1974 Planı, İç Güvenlik Operasyonu olarak da adlandırılmıştır. Binlerce sayfadan oluşan bu plan, kendi içerisinde de, soykırımın gerçekleşeceği bölgelerde icra edilecek katliam operasyonlarının listelendiği çeşitli dosya numaralarına ayrılmaktadır.
Örneğin Güzelyurt’taki RMMO karargahı tarafından yayımlanan 210/14/4034 numaralı ve 31 Mart tarihli dosyada 356. Tabura bağlı 2. Bölük, Peristerona’daki alt-istasyondan Lefke bölgesine verilen elektriği kesecek ve Cengizköy’deki Kıbrıslı Türkleri katledecekti. Aynı numaralı dosyada 391. Yedek Piyade Taburunun, topçu ateşi desteğiyle önce Bağlıköy’de sonrasında ise Lefke, Erenköy ve Yeşilırmak’ta yaşayan Kıbrıslı Türkleri yok edeceği, 261. Taburun ise Kurutepe’de yaşayan Kıbrıslı Türkleri katletmekle görevli olduğu belirtilmektedir.
Planın her aşaması o kadar ince düşünülmüştü ki, 356. Tabura bağlı 1. Bölüğün Lefke’deki; 2. Bölüğün Gaziveren, Doğancı, Taşpınar ve Çamlıköy’deki; 3. Bölüğün ise Akdeniz’deki su şebekesini keseceği dahi planlanmıştır. Operasyonların başarıya ulaşmasının garanti altına alınması için RMMO askerleri psikolojik eğitimden dahi geçirilmiştir.
Haralambos Hios isimli RMMO Komutanının imzasını taşıyan belgede hangi RMMO birliklerinin hangi köylerde etnik temizlik yapacağına ilişkin talimatlar teker teker listelenmiştir. Ne var ki Makarios ile Yunan hükümeti ve Genel Kurmayının terş düşmesi ile aksaklığa uğrayan bu planın icrasına, Yunan Cuntasının darbe girişimine müdahale eden Türkiye Cumhuriyeti’nin askeri müdahalesi engel olmuştur.
Bu noktada, Yunan Cuntasının darbesinden sonra Makarios’un yerine getirildiği ilan edilen Nicos Sampson’un, Kıbrıs Rum gazetesi olan Eleftherotipia’ya 26 Şubat 1981 tarihinde verdiği demecin ne kadar tüyler ürpertici olduğuna dikkat çekmek istiyorum. “Eğer Türkiye müdahale etmemiş olsaydı, yalnızca Enosis’i ilan etmekle kalmayacak, Türkleri de Kıbrıs’tan tamamen temizlemiş olacaktım.”
GKRY zihniyeti bugün de farklı değildir. Sıcak savaşla sonunu getiremediği Kıbrıslı Türkleri, değişen dünya düzeni neticesinde soğuk savaşla yok etmeye çalışmaktadır. 1960’lı yıllarda Kıbrıslı Türklerin yaşamsal gıda ve sağlık malzemelerine kadar ambargo uygulayan Rum zihniyeti, bugün de Kıbrıslı Türklere ekonomik, siyasi, kültürel ve sportif alanlarda ambargo uygulatılmasını başarmıştır.
Ekonomik büyüme ve kalkınma bir ülkenin bekasını, doğrudan etkileyen çok güçlü bir etkendir. Bunun bilincinde olan GKRY yönetiminin, KKTC’nin en önemli gelir kaynaklarından birini oluşturan turizm endüstrisine darbe vurma girişimleri bu farkındalıktan kaynaklanmaktadır. Öyle ki geçtiğimiz günlerde Larnaka Havalimanı’ndan gelerek tatil yapmak maksadıyla KKTC’ye geçiş yapmak isteyen 30’u aşkın İsrailli turist, Rum polisinin kötü muamelesine maruz kalmış ve ülkelerine geri gönderilmiştir. Elbette ki bu bir ilk olmadığı gibi son da olmayacaktır. Öyle ki geçtiğimiz yıl Larnaka Havalimanı’ndan gelen bir Rus turist, tutuklanmış ve sınır dışı edilmiş, yine aynı yıl içerisinde Larnaka Havalimanını kullanan Kahire Üniversitesinde görevli bir profesörün KKTC’ye girişi engellenmiştir. Daha da kötüsü 2017 yılında Larnaka Havalimanı’nı kullanarak 19. Uluslararası 23 Nisan Çocuk Festivaline katılmak üzere KKTC’ye giriş yapmak isteyen çeşitli ülkelerden çocuklar, çocuk olduklarına bakılmaksızın Rum polisi tarafından ‘saatlerce bekletilmiş’ ve KKTC’ye girişleri engellenmiştir.
Bununla da yetinmeyen GKRY yönetimi, KKTC’ye hem Ortadoğu’nun çeşitli ülkelerinden gelen Arap hem de GKRY’den gelen 400 binden fazla Rum kumarhane müşterisini bloke ederek Kıbrıs Türk ekonomisine darbe vurmak için 2017 yılında dört casino açılması için karar üretmiş ve geçtiğimiz haftalarda ikinci kumarhanesini açmıştır. Tüm bu anlatılanlar ışığında, KKTC’deki turizm endüstrisinin soğuk savaşa direnebilmesi, elbette ilgili tüm paydaşların katkıları ile hazırlanacak kapsamlı bir yol haritasının çizilmesi ile mümkün olacaktır.
Sevgi ve Saygılarımla,
Elif (MOHUL) ABİÇ Gazi Magusa/ KKTC
“Karşılıklı güven ve esenlik, bütün dünya uluslarının üzerinde titremesi gereken bir mutluluk ilkesidir.
Ancak bu ilke bütün uluslar için gerçekleşmedikçe genel bir barışma sağlamaktan çok, sömürülmek istenen bir takım uluslara karşı bir takım güçlü ulusların yeni davranış ve ayrıcalıklar kazanmasını sağlamak niteliğinde görülse yeridir.” (Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk)
“Hiçbir mal sizin değil neyi bölüşemiyorsunuz? Hiçbir can sizin değil niye dövüşüyorsunuz?” (Hz. Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî)
15 Kasım 1983 yılında kurulmuş ve henüz 35 yaşında genç bir devlet olan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC), bugün yalnızca, dış mihrapların gerek ekonomik gerekse siyasi ve güvenlik alanlarında gerçekleştirdikleri sabotajlara karşı onurlu bir duruş ve direniş gösteren Türkiye Cumhuriyeti tarafından tanınmaktadır.
Sadece Türkiye Cumhuriyeti’nin maddi ve manevi destekleriyle dimdik ayakta durmasına rağmen KKTC, iddia edilenlerin aksine, komşu Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) ile birçok alanda rekabet edebilecek konumdadır. Öyle ki tarihi dokusunu birçok yerde hissettiğiniz KKTC’nde, adeta Sovyet kokusu sinmiş sokaklar, oldukça eski ve gıpgriye bürünmüş kamu veya diğer maksatlarla kullanılan binaları göremezsiniz.. Örneğin Girne Limanımız boyunca uzanan kafe ve restoranlarımızın gerek yapı gerekse ürün ve hizmet kalitesini, Larnaka sahili boyunca uzanan kafelerde ve restoranlarda bulamazsınız.. Bilhassa otellerimiz GKRY’li yetkililerin yakın markajındadır..
Halbuki 2004 yılında Avrupa Birliği’nin (AB) tam üyeliğine haksız ve adil olmayan bir biçimde kabul edilen GKRY’nin, gerek 2-2,5 milyon avro değerinde yapılacak yatırım karşılığında verdiği vatandaşlıklar gerekse hiçbir ambargoya maruz kalmaksızın serbest uluslararası ticaret yapabilmesi sayesinde ekonomik ve refah düzeyinin çok yukarıda olması gerekiyordu..
Her ne kadar hukuka aykırı olarak kendisine bahşedilen AB vatandaşlığı bu fırsatı sunmuş olsa da GKRY, KKTC’nin önüne geçmeyi başaramamıştır. Bu vesileyle, komşu GKRY’nin AB’ye alınmasının hiçbir şekilde hukukla bağdaşmamasının sebeplerine de değinmek istiyorum. GKRY, hem AB’nin “komşularıyla sınır problemleri olan ülkelerin AB’ye üye olamayacağı” prensibine hem de 22 Haziran 1993 tarihinde icra edilen Kopenhag Zirvesinde belirlenen siyasi kriterlere aykırı olarak 2004 yılında AB’ye tam üye olmuş bir devlettir. Bu siyasi kriterler nelerdir? “Demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan hakları ile azınlıkların korunmasını ve saygı görmesini güvence altına alan kurumların istikrarının sağlanması”…
Peki dünyada eşi benzeri olmayan, resmi kurumlarının eli ile “Toplu İmha ve Katliam Planı” diğer bir deyişle “Etnik Temizlik/Soykırım Planı” hazırlatmış bir ülkenin demokrasiye, hukukun üstünlüğüne veya insan haklarına saygı duyduğunu ve bahsedilenleri koruduğunu söyleyebilir miyiz?
Burada bahsi geçen ve sır gibi saklanılmasına çalışılan planın adı Iphestos (Volcano) 1974 Planı’dır. Bu plan, bizzat dönemin Kıbrıs Cumhurbaşkanı Makarios tarafından imzalanan resmi belge ile Rum Milli Muhafız Ordusuna (RMMO) tevdi ettirilen bir görev emridir. Bu plan incelendiğinde, Türkiye Cumhuriyeti’nin 1974 yılında adaya harekât yapma kararı almasının ne kadar zaruri olduğu gözler önüne serilmekte ve bu kararın doğruluğu bir kere daha teyit edilmektedir.
Öte yandan tamamen insanlık suçu ve savaş suçu kapsamında değerlendirilmesi gereken Iphestos (Volcano) 1974 Planı, esasen dünya kamuoyuna ve uluslararası mahkemelere taşınması gereken bir konudur. Bu nedenle burada başarısızlığa uğrayan Akritas Planı’nın bir devamı olarak “Kıbrıslı Türklere Yönelik oldukça açık ve detaylı bir biçimde hazırlanmış soykırım/imha/etnik temizlik planı”ndan kısaca bahsetmek istiyorum.
1974 harekâtı esnasında Yunan Alayında bulunan bu plan Lefkoşa’daki Rum Milli Muhafız Ordusu (RMMO) 3. Yüksek Taktik Komutanlığı’nca hazırlanmış ve komutan Mikhael Georgitses tarafından imzalanmıştır. Bu dosyada, Iphestos (Volcano) 1974 Planı’nın Kıbrıslı Türklerin 3 saat içerisinde tamamen yok edilmesinin hedeflendiği ve bu çerçevede gerekli operasyon detaylarının hazırlandığı not edilmektedir. (Dosya no: 216/5/296)
Atina hükümeti ve Yunan Genel Kurmayı ile işbirliği içerisinde hazırlanan bu planın icrasında yalnızca RMMO ve Yunan subaylar görev almayacak, ayrıca Kıbrıslı Rum halkı da top yekün olarak operasyonlara destek verecekti.
Öyle ki Rum halkının nasıl ve ne şekilde destek vereceği, planın ilerleyen sayfalarında detaylı bir biçimde izah edilmiştir (Dosya no: 210/12/76 ). Bu anlamda bu katliam planı, dünyada tektir. Çünkü dünyada devlet otoritesinin emriyle, asker ve sivil halkın, organize ve planlanmış bir biçimde ortak bir devleti meydana getiren diğer toplumu katletmeyi/yok etmeyi hedeflediği ve bunu resmi olarak belgelendirdiği başka bir plan yoktur.
Iphestos (Volcano) 1974 Planı, İç Güvenlik Operasyonu olarak da adlandırılmıştır. Binlerce sayfadan oluşan bu plan, kendi içerisinde de, soykırımın gerçekleşeceği bölgelerde icra edilecek katliam operasyonlarının listelendiği çeşitli dosya numaralarına ayrılmaktadır.
Örneğin Güzelyurt’taki RMMO karargahı tarafından yayımlanan 210/14/4034 numaralı ve 31 Mart tarihli dosyada 356. Tabura bağlı 2. Bölük, Peristerona’daki alt-istasyondan Lefke bölgesine verilen elektriği kesecek ve Cengizköy’deki Kıbrıslı Türkleri katledecekti. Aynı numaralı dosyada 391. Yedek Piyade Taburunun, topçu ateşi desteğiyle önce Bağlıköy’de sonrasında ise Lefke, Erenköy ve Yeşilırmak’ta yaşayan Kıbrıslı Türkleri yok edeceği, 261. Taburun ise Kurutepe’de yaşayan Kıbrıslı Türkleri katletmekle görevli olduğu belirtilmektedir.
Planın her aşaması o kadar ince düşünülmüştü ki, 356. Tabura bağlı 1. Bölüğün Lefke’deki; 2. Bölüğün Gaziveren, Doğancı, Taşpınar ve Çamlıköy’deki; 3. Bölüğün ise Akdeniz’deki su şebekesini keseceği dahi planlanmıştır. Operasyonların başarıya ulaşmasının garanti altına alınması için RMMO askerleri psikolojik eğitimden dahi geçirilmiştir.
Haralambos Hios isimli RMMO Komutanının imzasını taşıyan belgede hangi RMMO birliklerinin hangi köylerde etnik temizlik yapacağına ilişkin talimatlar teker teker listelenmiştir. Ne var ki Makarios ile Yunan hükümeti ve Genel Kurmayının terş düşmesi ile aksaklığa uğrayan bu planın icrasına, Yunan Cuntasının darbe girişimine müdahale eden Türkiye Cumhuriyeti’nin askeri müdahalesi engel olmuştur.
Bu noktada, Yunan Cuntasının darbesinden sonra Makarios’un yerine getirildiği ilan edilen Nicos Sampson’un, Kıbrıs Rum gazetesi olan Eleftherotipia’ya 26 Şubat 1981 tarihinde verdiği demecin ne kadar tüyler ürpertici olduğuna dikkat çekmek istiyorum. “Eğer Türkiye müdahale etmemiş olsaydı, yalnızca Enosis’i ilan etmekle kalmayacak, Türkleri de Kıbrıs’tan tamamen temizlemiş olacaktım.”
GKRY zihniyeti bugün de farklı değildir. Sıcak savaşla sonunu getiremediği Kıbrıslı Türkleri, değişen dünya düzeni neticesinde soğuk savaşla yok etmeye çalışmaktadır. 1960’lı yıllarda Kıbrıslı Türklerin yaşamsal gıda ve sağlık malzemelerine kadar ambargo uygulayan Rum zihniyeti, bugün de Kıbrıslı Türklere ekonomik, siyasi, kültürel ve sportif alanlarda ambargo uygulatılmasını başarmıştır.
Ekonomik büyüme ve kalkınma bir ülkenin bekasını, doğrudan etkileyen çok güçlü bir etkendir. Bunun bilincinde olan GKRY yönetiminin, KKTC’nin en önemli gelir kaynaklarından birini oluşturan turizm endüstrisine darbe vurma girişimleri bu farkındalıktan kaynaklanmaktadır. Öyle ki geçtiğimiz günlerde Larnaka Havalimanı’ndan gelerek tatil yapmak maksadıyla KKTC’ye geçiş yapmak isteyen 30’u aşkın İsrailli turist, Rum polisinin kötü muamelesine maruz kalmış ve ülkelerine geri gönderilmiştir. Elbette ki bu bir ilk olmadığı gibi son da olmayacaktır. Öyle ki geçtiğimiz yıl Larnaka Havalimanı’ndan gelen bir Rus turist, tutuklanmış ve sınır dışı edilmiş, yine aynı yıl içerisinde Larnaka Havalimanını kullanan Kahire Üniversitesinde görevli bir profesörün KKTC’ye girişi engellenmiştir. Daha da kötüsü 2017 yılında Larnaka Havalimanı’nı kullanarak 19. Uluslararası 23 Nisan Çocuk Festivaline katılmak üzere KKTC’ye giriş yapmak isteyen çeşitli ülkelerden çocuklar, çocuk olduklarına bakılmaksızın Rum polisi tarafından ‘saatlerce bekletilmiş’ ve KKTC’ye girişleri engellenmiştir.
Bununla da yetinmeyen GKRY yönetimi, KKTC’ye hem Ortadoğu’nun çeşitli ülkelerinden gelen Arap hem de GKRY’den gelen 400 binden fazla Rum kumarhane müşterisini bloke ederek Kıbrıs Türk ekonomisine darbe vurmak için 2017 yılında dört casino açılması için karar üretmiş ve geçtiğimiz haftalarda ikinci kumarhanesini açmıştır. Tüm bu anlatılanlar ışığında, KKTC’deki turizm endüstrisinin soğuk savaşa direnebilmesi, elbette ilgili tüm paydaşların katkıları ile hazırlanacak kapsamlı bir yol haritasının çizilmesi ile mümkün olacaktır.
Sevgi ve Saygılarımla,
Elif (MOHUL) ABİÇ Gazi Magusa/ KKTC