Ekonomik göstergeler yol haritamız olacaktır
Yılın ilk çeyreğini geride bırakıyoruz. Bankacılık Krizi, Merkez Bankalarının Para Politikası Kararları ve Resesyon bu çeyreğin en dikkat çeken konu başlıkları oldu.
Yılın ilk çeyreğini geride bırakıyoruz.Bankacılık Krizi, Merkez Bankalarının Para Politikası Kararları ve Resesyon bu çeyreğin en dikkat çeken konu başlıkları oldu.Güçlü ekonomik göstergelerle faiz artırım temposunda hızlanma beklenirken gündemimize
bomba gibi düşen bankacılık krizi sürecin en canlı gelişmesi olarak dikkat çekti.ABD’nin en büyük 16. bankası Silicon Valley Bank iflası ile başlayan, Credit Suisse ile Avrupa’ya sıçrayan bankacılık krizine ilişkin başlangıç aşamasındaki
riskler verilen mesajlar ve alınan aksiyonlar ile birlikte şuan ki gündemimizde çok magazinsel değil.Ancak bu süreçte yeni
banka iflaslarının krizi tetikleyebileceği, mevcut kriz sebebiyle küçük bankalardan büyük bankalara kayan mevduatların bankalar üzerinde oluşturduğu baskı ve piyasalar üzerinde sistemik risk fiyatlaması yeni dönemde bankacılık tarafından gelecek mesajlarla yeniden incelenecektir.Özellikle faiz artışı temposunun devam ettiği bir süreçte bir yandan likidite diğer yandan da resesyon gibi sorunların magazinsel değeri olduğu bir ortamda yılın ilk çeyreğini geride bırakıyoruz. Nisan ayında bu konulara yönelik gelecek haber akışları, sürece ilişkin risk kavramını değerlendirebilmek
adına da önemli olduğunu söyleyebiliriz.Bilindiği üzere bankacılık krizi öncesinde özellikle Şubat ayı Büyüme, Enflasyon, İstihdam gibi önemli ekonomik verilerin sonuçları Dünyanın en önemli oyuncusu Fed’in daha agresif tonda faiz aksiyonuna girme beklentisini ön plana çıkartmış, fiyatlama alanında bu durumun etkisi izlenmişti.Özellikle Fed Başkanı Powell’ın veriler garanti ederse daha hızlı artışlar oluşabilir vurgusu vadeli tahminlerde beklentileri o kadar şahinleştirmişti ki bu hızlı gidişi ancak
Silikon Vadisi Bankası iflası ile başlayan Bankacılık Krizi durdurdu.Her ne kadar 4 büyük merkez bankası (Fed +25, ECB +50, BoE +25 ve SNB +50) Enflasyon vurgusu ile Mart ayı toplantılarında toplamda 150 baz puan faiz artışı gerçekleştirse de bankacılık krizi vadeli tahminlerde Fed üzerindeki faiz artışı temposundaki agresif beklentinin törpülenmesini sağladı. Ancak bu sefer de kriz ile birlikte Fed ile piyasa arasında ters bir ayrışma izlendi. Bu ayrışmanın adı da faiz indirimi.Vadeli tahminleri incelediğimizde Mayıs ayı için 25 baz puan faiz artışı fiyatlama alanı içerisinde yer edinmekle birlikte faiz artış döngüsünün sona ereceği, Temmuz ayı itibariyle de indirim aksiyonunun başlanacağı ve yıl sonuna kadar kabaca 75 baz puan faiz indirimi gündemimizi
meşgul etmektedir. Tek sorun Fed’in bu düşünceyi desteklememesi ki Mart ayı toplantısında herhangi bir indirim düşüncesi içerisinde yer almadığı net bir şekilde Başkan Powell tarafından aktarıldı.