DÜNYA SİNEMASINDA POLONYALI BİR YÖNETMEN: POLAŃSKI
Asıl ismi ile Raymond Roman Thierry Polański 1933 yılında Fransa, Paris’te dünyaya gelse de çocukluğu ve gençliğini Polonya, Krakow’da geçirdi ve hayata bakış açısı bu ülkede şekillendi. Savaşa tanıklık ederek büyüyen ünlü yönetmenin bilinçaltındaki korku ögelerinin temelleri burada atıldı.
Buse Şerifoğlu
Dünyaca ünlü yönetmen Andrzej Wajda’nın da desteği ile oyunculuk ile başladığı kariyerine senaristlik, oyunculuk ve yönetmenlik ile devam etti. Polonya’da başlayan kariyeri dünya çapında bir üne sahip olduğu bir noktaya evrildi. Günümüzde 78 yaşında olan ünlü yönetmen, hâlâ aktif şekilde kariyerine devam etmektedir. Hayatının belirli noktalarında yaşadığı travmalar ve kayıplar sonucunda sinemada ilk şeytani korku türünü ortaya koyan kişi oldu. Sinemaya yeni türler getirmesinin yanı sıra, deneysel işler de yaptı.
Roman Polański’nin deneysel ve ilk işi olan ‘’Dwaj Ludzie z Szafą’’ (Two Man and A Wardrobe) 1958 yapımı olup uluslararası ve herkes tarafından anlaşılabilir olması amacı ile sessiz bir yapımdır. Bir replik bulunmamasına rağmen duyguların izleyiciye açıkça aktarıldığı, Krzysztof Komeda’nın müzikleri ile zenginleşen kısa bir filmdir. Bir kesitinde yönetmenin de oynadığı filmde, Polański’nin zaman içerisinde ne kadar geliştiğini görmek mümkündür. Gittikleri her yere yanlarında bir dolabı taşıyan iki adamın hikayesini ve başına gelenleri anlatır. Filme birçok internet platformundan erişmek mümkün olmak ile birlikte, 1958 ve 1959 yılında iki adet kısa film ödülü de almıştır.
Nóż w Wodzie (Knife in the Water – Sudaki Bıçak) filmi ile 1962 yılında ilk uzun metraj filmini çekmiştir, 94 dakika uzunluğunda olan filmin senaryosunu Jakub Goldberg ve Jerzy Skolimowski ile birlikte yazmıştır. Polonya göller bölgesinin mevsim dışı manzarasında üç kişi arasında geçen psikolojik bir dram filmidir, ünlü bir spor gazetecisi ve eşinin yoldan bir otostopçuyu aralarına alması ve genç otostopçunun umutsuz kıskançlık duygusunu gizleyerek, aynı maddi duruma sahip olma arzusunu gizlemeye çalıştığı ve bir yandan öfkeli tutumunu sergileyen bir filmdir. Bu Roman Polański’nin Polonya’dan, Avrupa ve Amerika’ya açılmadan önce çektiği son ülke içindeki filmidir, bu film bir yapı taşı olmuştur ve yönetmen yönünü aldığı eleştiriler sonrasında Batı’ya çevirmiştir. Bu yön değişikliği sonrasında BAFTA ve Akademi Ödülleri’nde adaylıklar almıştır ve Venice Film Festivali’nde ödül almıştır. Psikolojik dram ve gerilimin yanı sıra bu noktadan sonra korku öğelerini de filmlerinde görmeye başlıyoruz.
Korku öğelerini en net şekilde görmeye başladığımız nokta Polański’nin Apartment Trilogy (Apartman Üçlemesi) serisi oluyor. Burada yönetmen sinemaya yeni bir soluk getiriyor ve şeytani korku teması ile izleyiciyi tanıştırıyor. ‘’The Repulsion’’, ‘’Rosemary’s Baby’’ ve ‘’The Tenant’’ filmlerinde aktif şekilde gözlemleyebildiğimiz bir temadır.
Son dönem filmlerinden olan ‘’La Venus a la Fourrure’’ (Kürklü Venüs) 2013, Leopold Von Sacher’in Masoch romanından esinlenerek senaryosu Roman Polański ve David Ives tarafından yazılan; Emmanuelle Seigner ve Mathieu Amalric’in oynadığı, iki kişi arasında geçen filmde aktristin çekimleri yaklaşan bir film için kendisinin rolü en iyi şekilde canlandıracağına yönetmeni ikna etmeye çalışması anlatılmasının yanı sıra kadın erkek ilişkilerine de değinilmektedir. Fransa’da, Fransızca olarak çekilen film 7 farklı festivalde ödül almasının yanı sıra 12 dalda da adaylık almıştır. Kesinlikle izlenmesi gereken son dönem filmleri arasındadır. Korku temasının dışında bir film olduğu için yönetmen ve senarist olarak Roman Polański’yi farklı bir açıdan izleme fırsatı sunmaktadır.
Yazar hakkında kısa ancak en temel bilgilerin verildiği derlitoplu bir yazı. Kullanılan dilin kalitesi de cabası. Özelikle yazıda gecen filmleri en kısa surede izlemeyi düşünüyorum. Merak uyandırıcı bir çalışma olmuş. Elinize sağlık.
Bilgilendirici, merak uyandırıcı ve bir o kadar da akıcı bir düzen içinde başarıyla kaleme alınmış bir yazı. Genç köşe yazarımızın başarısının devamını diler ve tebrik ederim.
Ne kadar güzel bir yazı, iyi bir yönetmeni bu yazıyla kısa ama öz bilgilerle, detaylı tanıma şansını yakalıyoruz. Sinema sanatına çok güzel bir katkı, tebrik ederim, yazılarınızı merakla bekleyeceğim????
Çok güzel bir yazı olmuş tebrik ederim yeni yazılarınızı merakla takip edeceğim başarılar
Çok güzel bir yazı olmuş tebrik ederim yeni yazılarınızı merakla takip edeceğim başarılar
Busecim tebrik ediyorum.
Sanatsal alanda yazılan yazıları keyif alarak okurum kitap tadında hiç bitmesini istemediğim akıcı ve merak uyandırıcı bir yazı olmuş yeni yazılarınızı merakla bekliyorum tebrik ederim
Sanatsal alanda ki bu yazıları keyif alarak okurum aydınlatıcı ve güzel bilgileriniz için teşekkür ederim kitap tadında hiç bitmesini istemediğim bir yazı olmuş tebrik ederim .yazılarınızı merakla bekliyorum.
aydınlatıcı yazı olmuş tebrik ederim
aydınlatıcı yazı olmuş tebrik ederim
Çok muhteşem bir yayın olmuş. Yazarı tebrik ederim.
Çok faydalı bir yazı olmuş. Teşekkürler.