Yaratıcı Düşünme Sanatı adlı kitabı ile St Martin’s College of Arts öğretmenlerinden Rod Judkins’in bizi belki de çok tuhaf ama gerçekten çok etkileyici birbirinden ilginç örnek hikâyeler ile yaratıcı düşünmeye davet ettiğinden yazı dizisinin ilk bölümünde bahsetmiştim.Son yazımdan beri siz bu daveti kabul edip kitabı halen okumadıysanız lütfen hemen bir tane edinin ve okuyun. Çünkü size farklı düşünerek dezavantaj gibi görünen koşulların nasıl avantaja çevrilebileceğinden bahsediyor.Öncelikle belirteyim kesinlikle kitabın satışlarını artırıp komisyon almaya filan çalışmıyorum. Tabii bu da hayatımı kazanmak için daha kolay ve güvenilir bir yöntem olabilirdi.Bir ara bunu da düşüneyim. Ama daha çok hayallerini emeklilik geliri uğruna çöpe atan ya da standart belirli bir gelir seviyesini korumak adına erteleyen birçok hayalperesti motive etmek…Provoke etmeyi hep sevmişimdir. İşte bu nedenle içinizdeki gücü ve yeteneklerinizi ortaya çıkarmak için sizi cesaretlendiren bu kitabı okumanızı tavsiye ediyorum.Sizi baştan uyaralım.Sizin cesaretinize ayak uyduramayanlar elbette ki size Türkiye ekonomisinden bahsedecekler…Ekonomik konjonktürün hiç de cesur yüreğinizden geçenler için uygun olmadığını mesela...2016 yılı enflasyon oranı %8.53 iken Kasım 2017 itibari ile enflasyon oranı %12,98..Yani yaklaşık %4’lük bir artış söz konusu…Bu şu demek. Geçtiğimiz sene 100 TL ile yaptığınız alışveriş sepetiniz bu sene 100 TL ile dolmuyor. Döviz kurları her zamanki gibi bir aşağı bir yukarı dalgalı hareketine devam ediyor. Kısacası ekonomi yine son 39 yıldır olduğu gibi stabil değil. Başka bir şekilde ifade etmek gerekirse Türkiye sınırları dahilinde ekonomik konjonktür belki de hiçbir zaman bundan daha iyi olamayacak. Para yine sermaye sahipleri arasında el değiştiriyor ve hiçbir zaman emeğe zam olarak filan geçmeyecek. Zaten ekonomi iyi olduğunda da emeğe yapılan zam ekonominin iyiliği ile aynı dozda olmayacak.Çünkü sermaye emeğin maazallah kendisine rakip olmasını istemez. İşte bu düzene kapitalist sistem deniyor. Yazdıklarımdan sisteme karşı olduğum çıkarımını yapmayın lütfen…Sadece bazı gerçeklerin farkına varın diye böyle açık seçik suratınıza çarpa çarpa gerçekleri anlatıyorum ki hayallerinizi daha fazla ertelemeyin en azından bir deneyin diye…Çünkü ekonomik konjonktürün bu kadar kötü olduğu bir dönemde teknoloji yarattığı imkanlar ile sizin daha çok yanınızda….Teknoloji her zaman ekonominin ihtiyaçlarını karşılamak üzere gelişiyor ama sadece sermaye veya emeğin ihtiyaçları için değil…Evet teknolojiye erişim seviyesi halen gelir düzeyine göre farklılık gösterebiliyor ancak genelde gelişmeler her kesimi mutlu edebiliyor. Örneğin ATM’lerin halen insanların mesai saatleri dışında para çekebilmesi için kamu yararına geliştirilen bir teknoloji olduğunu düşünüyorsanız fena halde yanılıyorsunuz.ATM’lerin insanların mesai saatleri dışındaki finansal işlemlerini bir vezneciye fazla mesai ücreti ödenmesine gerek olmadan gerçekleştirmek yani maliyetlerini düşürmek isteyen sistemin talebi üzerine kahve makineleri örneğinden yola çıkılarak geliştirildiğini bilmek belki sizi farklı düşünmek konusunda daha da cesaretlendirebilir.Zaten o dönemin sendikalarının Cumartesi günü mesai saati dışında çalışılmasına karşı olması da başka bir neden…Yani aslında kamu ihtiyacı gibi görünen bir fonksiyonu yerine getirmek üzere geliştirilen teknoloji aslında sermaye sahibinin ihtiyacı görüp aksiyon alması ile bir dönemin en büyük gelişmelerinden biri haline geliyor ve finansal işlemlerin çok daha az bir maliyet ile gerçekleştirilebilmesini sağlıyor.Cumartesi günü para çekebilen de işe gitmek zorunda kalmayan vezneci de daha fazla ücret ödemek istemeyen sermaye sahibi de sonuçtan mutlu…Çok geçmeden ATM’lerin de artı maliyetleri kullanılmaya başlandıkça yavaş yavaş ortaya çıkıyor ve maliyetlerinin düşürülmesi için neredeyse tüm bankacılık sistemi internete taşınıyor o da ayrı bir konu…Bu kadar eleştirinin üzerine Türkiye’deki bankacılık sisteminin de ekonomik ihtiyaçları karşılamak adına teknolojinin hakkını verdiğini itiraf edelim.Avrupa’nın ortasında Viyana’da halen birçok yer bırakın taksitli satışı kredi kartına bile satış yapmıyor. Zaten Avrupalının taksite ihtiyacı da yok.Nerde kalmıştık? Evet teknolojik gelişmelerin biz hayalperestlerin işini ne ölçüde kolaylaştırabileceğinden bahsedecektik.Dünya dijitalleşiyor efendim.Kültür ve sanat sosyal medyanın gücü sayesinde daha erişilebilir ve daha yakından takip edilebilir bir hale geliyor.Türkiye’den Diflorance İtalya’dan Matteo’nın çektiği fotoğrafları beğenebiliyor. Pazarlama ve satış teknoloji sayesinde her gecen gün daha da kolaylaşıyor. Bir hayalperestin hayal ettiği teknoloji başka bir hayalperestin hayallerini gerçekleştirmesi için aracı oluyor.Artık başarılı olmak için kiraların çok yüksek olduğu bir semtte bir vitrine ihtiyacınız yok. Gelişen teknoloji sayesinde mesafeler kısalıyor.Reklam ile kendinizi, yaptığınız işleri, sanatınızı veya yeteneklerinizi pazarlamak için çok iyi bir reklamcıya, satışlarınızın artması için bir satışçı ordusuna sahip olmanız gerekmiyor.Tüm dünyayı parmaklarınızın tek bir hareketi ile hedef kitleniz haline getirebilirken, ödemelerinizi global sistemler sayesinde birkaç saniyede hesabınıza alabiliyor, ürünlerinizi teknoloji sayesinde gelişen lojistik yöntemler ile çok kısa sürelerde dünyanın öbür tarafına nakledebiliyorken, düzenlediğiniz bir kampanyanın sonuçlarını birkaç saniyede analiz edebiliyor, bu analize göre stratejilerinizi birkaç dakika içinde değiştirebiliyor, müşteri memnuniyeti ile ilgili geri bildirimleri yine teknoloji sayesinde anında alabiliyorsunuz.Kısacası günümüzde hayalleri gerçekleştirmenin maliyeti teknoloji sayesinde daha katlanılabilir seviyelere iniyor. Yani yatırım yapmanın maliyeti düşüyor.Büyük başarılar elde etmek için makro ölçülerde yatırım yapmanıza gerek kalmadan mikro düzeylerde büyük başarılar elde edilebiliyor.Ha bu arada aramızda kalsın tabii ki bundan sonra size okumanızı tavsiye edeceğim ve tanıtacağım ikinci kitap Chris Guillebeau’nun “The $100 Start Up” kitabı olacak. İşverenler benden nefret edecek çünkü kitabın alt jenerik metni gerçekten birçok çalışanı hayallerinin peşinden koşmak üzere istifaya götürebilecek kadar baştan çıkartıcı…“Fire Your Boss, Do What You Love And Work Better To Live More”Bilmem anlatabildim mi
EKONOMİ
21 Aralık 2017 - 02:35
DİJİTAL DÖNÜŞÜMÜN micrO FAYDALARI
EKONOMİ
21 Aralık 2017 - 02:35