Benim Oğlan Bina Okur, Döner Döner Bir Daha Okur
TCMB’nin önümüzdeki yıl uygulanacak para politikası operasyonel çerçevesini anlattığı “2022 Yılı Para ve Kur Politikası” raporu yayımlandı.
Dr. Ali Orhan Yalçınkaya
Buna göre, 2022 yılında da 12 Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısı gerçekleştirecek olup, önümüzdeki senenin ilk toplantısı 20 Ocak’ta yapılacak, ayrıntılı özetler toplantılardan 5 işgünü sonra kamuoyu ile paylaşılmaya devam edilecek. İlki 27 Ocak’ta olmak üzere senede 4 defa Enflasyon Raporu yayınlanmaya devam edilecek.
Sistemin fonlama ihtiyacının bir önceki yıl sonuna göre yaklaşık olarak 494,8 milyar TL yükselerek 24 Aralık 2021 itibarıyla 1.109,2 milyar TL seviyesine geldiği belirtilmektedir. Buna göre 2020 yılı sonunda 338 milyar TL olan swap işlem tutarının, yaklaşık olarak 313 milyar TL artış göstererek 651 milyar TL seviyesine, 276,6 milyar TL olan net Açık Piyasa İşlemlerinin (APİ) yaklaşık 181,2 milyar TL artış göstererek 457,9 milyar TL seviyesine ulaştığı anlaşılıyor. 2022 yılı TL likidite yönetimi kapsamında APİ fonlamasının teminat yapısında Türk lirası cinsi varlıkların payının artırılması, swap miktarının ise kademeli şekilde azaltılacağı ifade ediliyor. Bunun nasıl olacağı ise meçhul.
Swapların azalması rezervlerin de azalmasını getireceğinden, rezervi artırmak için TCMB’nin ya net döviz alıcısı olması ya yabancı swaplar artırması ya da swapları döviz teminat deposuna çevirmesi gerekecek. Reeskont kredilerinin TCMB döviz rezervlerine katkısı 24 Aralık itibarıyla 20,7 milyar ABD doları olarak gerçekleşirken, söz konusu katkının yıl sonunda 21 milyar ABD doları seviyesine yükselmesi bekleniyor. Reeskont kredileri kanalıyla 2022 yılında 16,6 milyar ABD dolarının TCMB net rezervlerine gireceğinin kesinleştiği belirtiliyor.
Bir önceki Merkez Bankası başkanı Naci Ağbal, 2021 Yılı Para ve Kur Politikası raporu içim kamuoyunun önüne çıkmış ve “eksi rezerv” gibi etrafından dolaştığı kimi konular olsa da soruları açık ve şeffaf bir şekilde cevaplandırmıştı. TCMB’nin kredibilitesini geri kazanmak, para politikasında etkinlik ve finansal istikrar için şeffaflığın sürdürüleceği mesajlarını vermişti. O toplantı sonrası yapmış olduğum değerlendirmede 2021 yılının TCMB için büyük bir sınav olduğunu düşündüğümü belirtmiştim.
Sınavda başarılı olmak için ise o dönemde -48 milyar dolar düzeyinde olan döviz rezervlerinin toparlanabilmesi, düşük enflasyon ortamının kalıcı olarak tesis edilmesi, ülke risk priminin düşmesi, dolarizasyon eğiliminin tersine dönmesi, finansman maliyetlerinin gerilemesi, vadelerin uzayarak makroekonomik ve finansal istikrar sağlanması gerektiğini yazmıştım.
Gelinen noktaya baktığımızda net uluslararası rezervlerin -46.7 milyar dolar düzeyinde olduğunu, 2020 yılı sonunda yüzde 14.6 olan enflasyonun 2021 sonunda yüzde 30’a dayanacağını hatta aşacağını, 276 seviyesinde olan ülke risk priminin 550 seviyesine kadar yükseldiğini, dolarizasyon eğiliminin tersine
dönmek yerine daha da hızlandığını görmekteyiz.
Temel görevi fiyat istikrarını sağlamak olan TCMB’nin bunu bir kenara bırakarak cari fazla verme hedefini önceliklendirdiğini izledik. Enflasyonla mücadelede için politika faizini 500 baz puan düşürürken hem genel kabul görmüş iktisat teorisine hem de dünyada parasal sıkılaştırmaya giden küresel ve gelişmekte olan merkez bankalarından ayrıştığına şahit olduk.
Bu arada TCMB’nin enflasyon hedefinin hala yüzde 5 olduğunu söylemeye gerek yok sanırım. 2021 yılı
Para ve Kur Politikasının Temel Çerçevesinin anlatıldığı raporda “TCMB kurların düzeyini ya da yönünü belirleme amaçlı döviz alım ya da satım işlemi yapmayacaktır.” denilmesine rağmen bunun tam tersinin yapıldığı, 2022 yılı Döviz Likiditesi Yönetimi Çerçevesini anlatılırken aynı şeyin yine taahhüt edildiğini okuduk.
Oysa Merkez Bankası 1, 3, 10, 13 ve 17 aralık tarihlerinde döviz kurlarında görülen sağlıksız fiyat
oluşumları nedeniyle piyasaya satım yönünde doğrudan müdahale ettiğini duyurdu. 1 ve 3 aralıkta yapılan müdahale rakamının 1.4 milyar dolar olduğunu biliyoruz. Diğer 3 müdahaleye ilişkin tutarları müdahalenin yapıldığı tarihten 15 işgünü sonra öğrenebileceğiz. Öte yandan “Kur Korumalı TL Vadeli Mevduat ve
Katılma Hesap” uygulamasının devreye alınacağının duyurulduğu 20 aralıktan itibaren merkez bankası analitik bilançosundan hareketle, kamuoyuna herhangi bir duyuru yapılmış olmamasına rağmen, bankanın net döviz pozisyonunun azalmaya devam ettiğini görmekteyiz.
Dolayısıyla net rezervlerdeki gerilemenin aralık ayında hızlanarak daha belirgin hale geldiğini göreceğiz. Sonuç olarak TCMB 2021 yılında iyi bir sınav vermedi.
Peki ya 2022? Onun cevabı da bu yazının başlığında.
TCMB’nin önümüzdeki yıl uygulanacak para politikası operasyonel çerçevesini anlattığı “2022 Yılı Para ve Kur Politikası” raporu yayımlandı.
Dr. Ali Orhan Yalçınkaya
Buna göre, 2022 yılında da 12 Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısı gerçekleştirecek olup, önümüzdeki senenin ilk toplantısı 20 Ocak’ta yapılacak, ayrıntılı özetler toplantılardan 5 işgünü sonra kamuoyu ile paylaşılmaya devam edilecek. İlki 27 Ocak’ta olmak üzere senede 4 defa Enflasyon Raporu yayınlanmaya devam edilecek.
Sistemin fonlama ihtiyacının bir önceki yıl sonuna göre yaklaşık olarak 494,8 milyar TL yükselerek 24 Aralık 2021 itibarıyla 1.109,2 milyar TL seviyesine geldiği belirtilmektedir. Buna göre 2020 yılı sonunda 338 milyar TL olan swap işlem tutarının, yaklaşık olarak 313 milyar TL artış göstererek 651 milyar TL seviyesine, 276,6 milyar TL olan net Açık Piyasa İşlemlerinin (APİ) yaklaşık 181,2 milyar TL artış göstererek 457,9 milyar TL seviyesine ulaştığı anlaşılıyor. 2022 yılı TL likidite yönetimi kapsamında APİ fonlamasının teminat yapısında Türk lirası cinsi varlıkların payının artırılması, swap miktarının ise kademeli şekilde azaltılacağı ifade ediliyor. Bunun nasıl olacağı ise meçhul.
Swapların azalması rezervlerin de azalmasını getireceğinden, rezervi artırmak için TCMB’nin ya net döviz alıcısı olması ya yabancı swaplar artırması ya da swapları döviz teminat deposuna çevirmesi gerekecek. Reeskont kredilerinin TCMB döviz rezervlerine katkısı 24 Aralık itibarıyla 20,7 milyar ABD doları olarak gerçekleşirken, söz konusu katkının yıl sonunda 21 milyar ABD doları seviyesine yükselmesi bekleniyor. Reeskont kredileri kanalıyla 2022 yılında 16,6 milyar ABD dolarının TCMB net rezervlerine gireceğinin kesinleştiği belirtiliyor.
Bir önceki Merkez Bankası başkanı Naci Ağbal, 2021 Yılı Para ve Kur Politikası raporu içim kamuoyunun önüne çıkmış ve “eksi rezerv” gibi etrafından dolaştığı kimi konular olsa da soruları açık ve şeffaf bir şekilde cevaplandırmıştı. TCMB’nin kredibilitesini geri kazanmak, para politikasında etkinlik ve finansal istikrar için şeffaflığın sürdürüleceği mesajlarını vermişti. O toplantı sonrası yapmış olduğum değerlendirmede 2021 yılının TCMB için büyük bir sınav olduğunu düşündüğümü belirtmiştim.
Sınavda başarılı olmak için ise o dönemde -48 milyar dolar düzeyinde olan döviz rezervlerinin toparlanabilmesi, düşük enflasyon ortamının kalıcı olarak tesis edilmesi, ülke risk priminin düşmesi, dolarizasyon eğiliminin tersine dönmesi, finansman maliyetlerinin gerilemesi, vadelerin uzayarak makroekonomik ve finansal istikrar sağlanması gerektiğini yazmıştım.
Gelinen noktaya baktığımızda net uluslararası rezervlerin -46.7 milyar dolar düzeyinde olduğunu, 2020 yılı sonunda yüzde 14.6 olan enflasyonun 2021 sonunda yüzde 30’a dayanacağını hatta aşacağını, 276 seviyesinde olan ülke risk priminin 550 seviyesine kadar yükseldiğini, dolarizasyon eğiliminin tersine
dönmek yerine daha da hızlandığını görmekteyiz.
Temel görevi fiyat istikrarını sağlamak olan TCMB’nin bunu bir kenara bırakarak cari fazla verme hedefini önceliklendirdiğini izledik. Enflasyonla mücadelede için politika faizini 500 baz puan düşürürken hem genel kabul görmüş iktisat teorisine hem de dünyada parasal sıkılaştırmaya giden küresel ve gelişmekte olan merkez bankalarından ayrıştığına şahit olduk.
Bu arada TCMB’nin enflasyon hedefinin hala yüzde 5 olduğunu söylemeye gerek yok sanırım. 2021 yılı
Para ve Kur Politikasının Temel Çerçevesinin anlatıldığı raporda “TCMB kurların düzeyini ya da yönünü belirleme amaçlı döviz alım ya da satım işlemi yapmayacaktır.” denilmesine rağmen bunun tam tersinin yapıldığı, 2022 yılı Döviz Likiditesi Yönetimi Çerçevesini anlatılırken aynı şeyin yine taahhüt edildiğini okuduk.
Oysa Merkez Bankası 1, 3, 10, 13 ve 17 aralık tarihlerinde döviz kurlarında görülen sağlıksız fiyat
oluşumları nedeniyle piyasaya satım yönünde doğrudan müdahale ettiğini duyurdu. 1 ve 3 aralıkta yapılan müdahale rakamının 1.4 milyar dolar olduğunu biliyoruz. Diğer 3 müdahaleye ilişkin tutarları müdahalenin yapıldığı tarihten 15 işgünü sonra öğrenebileceğiz. Öte yandan “Kur Korumalı TL Vadeli Mevduat ve
Katılma Hesap” uygulamasının devreye alınacağının duyurulduğu 20 aralıktan itibaren merkez bankası analitik bilançosundan hareketle, kamuoyuna herhangi bir duyuru yapılmış olmamasına rağmen, bankanın net döviz pozisyonunun azalmaya devam ettiğini görmekteyiz.
Dolayısıyla net rezervlerdeki gerilemenin aralık ayında hızlanarak daha belirgin hale geldiğini göreceğiz. Sonuç olarak TCMB 2021 yılında iyi bir sınav vermedi.
Peki ya 2022? Onun cevabı da bu yazının başlığında.