ABD, AB VE AMBARGO TEHDİTİNİN PERDE ARKASIDYP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Kemal ABDULLAHOĞLU
Gündeme İlişkin www.ekonomidunya.com Açıklamalar yaptı Macron geliyor adamını alıp gidiyor, Merkel geliyor adamını alıp gidiyor, Trump iki tweet atıyor , yardımcısı açıkça ambargo koyarız diyor ve aynı gün adamı tutukluluktan kontrollü ev hapsine geçiriliyor . Bu nasıl hukuktur bilen var mı ? Böylesine adrese teslim uygulamalar çağdaş demokratik bir ülkede , özellikle ekonomisi dışa bağımlı olmayan bir ülkede mümkün müdür ? Değil tabi. Çünkü ekonomik bağımsızlığını kazanmış hiç bir ülkeye açıkça aba altından sopa göstermek yada ambargo koymak gibi tehditlere hiç kimse cesaret edemez. Peki nasıl oluyor da Türkiye'ye dünyanın gözü önünde açık ve net tehditler savrulabiliyor, hem de en üst düzeyden ? Bu sorunun yanıtı çok önemli ve bir o kadar da basit . Dünya , özellikle süper güçler yani ABD, Almanya,Fransa ve İngiltere şunu çok net biliyor : Türkiye her geçen gün demokrasinin olmazsa olmazlarından yani hukukun üstünlüğü, erkler ayrılığı ve benzer konularda geriye doğru pupa yelken gidiyor . Ekonomik anlamda ciddi bir çıkmazın içinde ve ekonomisi tümüyle dışa bağımlı . Bu yüzden kendi öz kaynaklarıyla ekonomisini yürütmesi olanaksız. Öte yandan ülke kulağına kadar iç ve dış borca gömülmüş durumda ve tablo şöyle : Sadece dış borcu brüt 466.7 milyar dolar, her yıl bu borca ödenen faiz 32 milyar dolar, cari açık şimdilik 52 milyar dolar . Önümüzdeki bir yıl içinde kısa vadeli borç ödeme yükümlüğü 181.8 milyar dolar ve bu rakamın özel sektöre ait olan bölümü 148.8 milyar dolar .Bir de 52 milyar doları aşan cari açık var . Yani bu borç ve açıklar kısa vadede öz kaynaklarla kolay kapatılamaz . Dış finansman şart . Dünyada yüzde 0-3 arasında seyrederken ülkede yüzde 20 ' lere zıplamış faiz oranları, Çift haneli rakamlara gelmiş mevcut enflasyon ve işsizlik oranları, Uluslararası derecelendirme kuruluşlarınca son yıllarda sürekli düşürülen kredi ve yatırım yapılabilirlik notu . Öte yandan Suriye de süregelen askeri harekat ve 4 milyon mülteci için harcanan 40 milyar dolar ve harcanacak daha milyarlarca dolar para . Peki, olumsuz bu tablonun karşısında terazinin diğer kefesinde hangi artı değerler var ? Yaklaşık 155 milyar dolar yıllık ihracat ki , önemli bölümü yüzde yetmişleri aşan ithal girdileriyle üretilmek zorunda kalınan mallar .Bu nedenle İhracat aslında ancak 45-50 milyar dolarlık bir katma değer sağlayabiliyor ülke ekonomisine. Son yıllarda yapılan büyük hatalardan dolayı düşse de 20-25 milyar dolarlık turizm geliri . Ve İmar affı,vergi affı bedelli askerlikten gelecek ek kaynaklar , ki bunlar mevcut büyük açığı kapatmaz . Çok daha önemlisi Merkez bankasındaki döviz rezervleri ! Son veri Merkez Bankası rezervinin 98.5 milyar dolara düştüğü şeklinde . Bu rezervin hemen kullanılabilir bölümü ise 25-30 milyar doları geçmeyeceği tahmin ediliyor . Yani Türkiye bu tablo ile ekonomik anlamda büyük çapta yabancı sermaye ve döviz girişine bağımlı konumda . Yabancı sermaye ve sıcak döviz girişi olmadan ülke ekonomisini sorunsuz döndürmek mümkün görünmüyor . Açık ve net görünen tablo bu . Sonuçta belli bir ölçüde ekonomik bağımsızlığı olmayan hiç bir ülke büyük güçlere karşı özgürce hareket edemiyor. Bu gerçeği 95 yıl önce Atatürk söylemiş ve adeta bugünlere uyarısını yapmıştı . Şimdi sormayalım mı : Türkiye , yaptığı İhracat ile ithalatta ithalat lehine uçurumu olmayan , dış ticareti ve bütçesi dengede , Merkez bankasında 250 milyar dolar döviz rezervi olan , dolayısıyla dış finansmana bu kadar bağımlı olmayan, böylesine yüksek iç ve dış borca girmemiş bir ülke olsaydı : Bugün ABD ve diğer büyük güçler böylesine küstah tehdit ve şantajları ulu orta yapma cesareti bulabilir miydi ? Kesinlikle Hayır ! Ülkeler arasındaki politika ve stratejiler tamamen ekonomik çıkar ve menfaatlere göre yönlendirildiğine göre böylesine ağır şantaj ve tehditler ancak tepki vermesi neredeyse imkansız ülkelere yapılabilir . Çünkü böyle bir tehdidin , tehdidi yapan ülkeye faturası çok ağır olur ve bunu kimse göze alamaz . Gelinen bu noktada Cumhuriyet tarihinde Türkiye maruz kaldığı bu ağır ve küstah şantaja henüz ne Kürecik kalkanı ne İncirlik üssü ne de başka yaptırım gücü olan somut bir tepki verilebilmiş değil . Peki elinde başka kullanabileceği koz yada kozlar var mı ? Görebildiğimiz kadarıyla, Hayır ! İşte Türkiye'nin geldiği nokta budur . Bir düşünür ne diyor : '' Borç alan emir de alır '' Hele ekonomi verileri belli bir aşamadan sonra ödeme güçlüğü belirtilerini işaret ediyorsa ! Sonuçta bir ülkenin ekonomik bağımsızlığının ne kadar önemli olduğu bir kez daha ortaya çıkmış bulunuyor . Onca yanlıştan sonra hiç olmazsa bu durumdan ders alınabilse !
Gündeme İlişkin www.ekonomidunya.com Açıklamalar yaptı Macron geliyor adamını alıp gidiyor, Merkel geliyor adamını alıp gidiyor, Trump iki tweet atıyor , yardımcısı açıkça ambargo koyarız diyor ve aynı gün adamı tutukluluktan kontrollü ev hapsine geçiriliyor . Bu nasıl hukuktur bilen var mı ? Böylesine adrese teslim uygulamalar çağdaş demokratik bir ülkede , özellikle ekonomisi dışa bağımlı olmayan bir ülkede mümkün müdür ? Değil tabi. Çünkü ekonomik bağımsızlığını kazanmış hiç bir ülkeye açıkça aba altından sopa göstermek yada ambargo koymak gibi tehditlere hiç kimse cesaret edemez. Peki nasıl oluyor da Türkiye'ye dünyanın gözü önünde açık ve net tehditler savrulabiliyor, hem de en üst düzeyden ? Bu sorunun yanıtı çok önemli ve bir o kadar da basit . Dünya , özellikle süper güçler yani ABD, Almanya,Fransa ve İngiltere şunu çok net biliyor : Türkiye her geçen gün demokrasinin olmazsa olmazlarından yani hukukun üstünlüğü, erkler ayrılığı ve benzer konularda geriye doğru pupa yelken gidiyor . Ekonomik anlamda ciddi bir çıkmazın içinde ve ekonomisi tümüyle dışa bağımlı . Bu yüzden kendi öz kaynaklarıyla ekonomisini yürütmesi olanaksız. Öte yandan ülke kulağına kadar iç ve dış borca gömülmüş durumda ve tablo şöyle : Sadece dış borcu brüt 466.7 milyar dolar, her yıl bu borca ödenen faiz 32 milyar dolar, cari açık şimdilik 52 milyar dolar . Önümüzdeki bir yıl içinde kısa vadeli borç ödeme yükümlüğü 181.8 milyar dolar ve bu rakamın özel sektöre ait olan bölümü 148.8 milyar dolar .Bir de 52 milyar doları aşan cari açık var . Yani bu borç ve açıklar kısa vadede öz kaynaklarla kolay kapatılamaz . Dış finansman şart . Dünyada yüzde 0-3 arasında seyrederken ülkede yüzde 20 ' lere zıplamış faiz oranları, Çift haneli rakamlara gelmiş mevcut enflasyon ve işsizlik oranları, Uluslararası derecelendirme kuruluşlarınca son yıllarda sürekli düşürülen kredi ve yatırım yapılabilirlik notu . Öte yandan Suriye de süregelen askeri harekat ve 4 milyon mülteci için harcanan 40 milyar dolar ve harcanacak daha milyarlarca dolar para . Peki, olumsuz bu tablonun karşısında terazinin diğer kefesinde hangi artı değerler var ? Yaklaşık 155 milyar dolar yıllık ihracat ki , önemli bölümü yüzde yetmişleri aşan ithal girdileriyle üretilmek zorunda kalınan mallar .Bu nedenle İhracat aslında ancak 45-50 milyar dolarlık bir katma değer sağlayabiliyor ülke ekonomisine. Son yıllarda yapılan büyük hatalardan dolayı düşse de 20-25 milyar dolarlık turizm geliri . Ve İmar affı,vergi affı bedelli askerlikten gelecek ek kaynaklar , ki bunlar mevcut büyük açığı kapatmaz . Çok daha önemlisi Merkez bankasındaki döviz rezervleri ! Son veri Merkez Bankası rezervinin 98.5 milyar dolara düştüğü şeklinde . Bu rezervin hemen kullanılabilir bölümü ise 25-30 milyar doları geçmeyeceği tahmin ediliyor . Yani Türkiye bu tablo ile ekonomik anlamda büyük çapta yabancı sermaye ve döviz girişine bağımlı konumda . Yabancı sermaye ve sıcak döviz girişi olmadan ülke ekonomisini sorunsuz döndürmek mümkün görünmüyor . Açık ve net görünen tablo bu . Sonuçta belli bir ölçüde ekonomik bağımsızlığı olmayan hiç bir ülke büyük güçlere karşı özgürce hareket edemiyor. Bu gerçeği 95 yıl önce Atatürk söylemiş ve adeta bugünlere uyarısını yapmıştı . Şimdi sormayalım mı : Türkiye , yaptığı İhracat ile ithalatta ithalat lehine uçurumu olmayan , dış ticareti ve bütçesi dengede , Merkez bankasında 250 milyar dolar döviz rezervi olan , dolayısıyla dış finansmana bu kadar bağımlı olmayan, böylesine yüksek iç ve dış borca girmemiş bir ülke olsaydı : Bugün ABD ve diğer büyük güçler böylesine küstah tehdit ve şantajları ulu orta yapma cesareti bulabilir miydi ? Kesinlikle Hayır ! Ülkeler arasındaki politika ve stratejiler tamamen ekonomik çıkar ve menfaatlere göre yönlendirildiğine göre böylesine ağır şantaj ve tehditler ancak tepki vermesi neredeyse imkansız ülkelere yapılabilir . Çünkü böyle bir tehdidin , tehdidi yapan ülkeye faturası çok ağır olur ve bunu kimse göze alamaz . Gelinen bu noktada Cumhuriyet tarihinde Türkiye maruz kaldığı bu ağır ve küstah şantaja henüz ne Kürecik kalkanı ne İncirlik üssü ne de başka yaptırım gücü olan somut bir tepki verilebilmiş değil . Peki elinde başka kullanabileceği koz yada kozlar var mı ? Görebildiğimiz kadarıyla, Hayır ! İşte Türkiye'nin geldiği nokta budur . Bir düşünür ne diyor : '' Borç alan emir de alır '' Hele ekonomi verileri belli bir aşamadan sonra ödeme güçlüğü belirtilerini işaret ediyorsa ! Sonuçta bir ülkenin ekonomik bağımsızlığının ne kadar önemli olduğu bir kez daha ortaya çıkmış bulunuyor . Onca yanlıştan sonra hiç olmazsa bu durumdan ders alınabilse !