ÜNİVERSİTE TERCİHİ İŞİN BAŞIDIR
Ülke genelinde yaşadığımız başarısız darbe girişiminin travmatik etkilerinin giderilmeye çalışıldığı zor bir dönemden geçiyorken, uzun bir maratonun sonunda üniversite tercih aşamasına gelmiş olan öğrenci ve veliler için çok daha yorucu ama heyecanlı bir karar süreci söz konusudur. Bu süreçte kendilerine bir nebze de olsa yol göstermek ve katlıda bulunmak üzere bazı görüşlerimi paylaşmakta yarar görüyorum.
Üniversiteler, teknik, ekonomik sosyal, siyasal ve kültürel araştırmaların yapıldığı, mesleki alanlarda teorik ve pratik bilgilerin öğrenildiği, mesleki becerilerin kazanıldığı kurumlardır. Aynı zamanda da özgür düşünmenin, muhakeme yeteneği kazanmanın, sorgulayıcı bireyler yetiştirmenin en uygun ortamlarıdır.
Öğrencilerimiz geleceklerine karar verirken pek çok seçenekle karşı karşıyalar. Her şeyden önce yaşam boyu eğitimin geçerli olduğu bir dönemde olduğumuzu asla unutmamalıdırlar. Kazanılan ve de bitirilen dört yıllık bir üniversite eğitiminin aslında bir başlangıç olduğunu, hiçbir üniversitenin bu süreçte herhangi bir mesleği gereği gibi kazandıramayacağı, uzmanlaşmanın ve yetkinliklerin öne çıktığı, mesleki donanımların daha sonra ilgili sektör kuruluşlarının da rol aldığı master yada uygulamalı sertifika programları ile sağlanabileceği bilinmelidir.
Keza ön lisans programları ile başlanarak lisans, yüksek lisan hatta doktora sürecinin uygun bir zamanlama ile tamamlanmasının da çok kolaylaşmış olduğu hatırlanmalıdır. Tüm bu eğitim süreçleriNİ, iş yaşamı ile eş zamanlı gerçekleştirme olanağı da ikinci öğretim, açık öğretim gibi fırsatlarla olanaklıdır.
Ayrıca çift ana dal, yan dal, çift diploma gibi olanaklar da kişisel kariyer gelişimini çok disiplinli bir yaklaşımla rahatlatan araçlardır. Dolayısıyla yaşamakta olduğunuz tercih sürecini kaosa dönüştürmek için neden bulunmamaktadır. Önemli olan gelecekte severek yaşayacağınız bir tercihi bu bilinçle yapmış olmaktır. Esasen, günümüzde ortaya çıkan en önemli trend, çeşitli mesleklerin bir arada çalışarak birbirlerini tamamlaması yani disiplinlerarası etkileşim yönündedir.
Çocuklarının geleceği için her türlü öz veriyi gösteren velilerimizin de konuya bu çerçeveden bakmaları ve gençlerinin karar üretmelerinde yapıcı çözümlerle yardımcı olmaları gerekmektedir.
Ülkelerin sanayileşmesinin ve kalkınmasının en önemli araçlarından biri; eğitilmiş, nitelikli insan gücüdür. Ekonomik, sosyal ve siyasal alanda küreselleşen Dünyamızda teknolojideki hızlı değişim, bilgi toplumunu doğurmuştur. Bu bağlamda uluslararası rekabet koşulları da değişmiş ve dinamik bir yaklaşımla yeni bilgi ve donanımlara gereksinimi artırmıştır. Bu süreç, doğal olarak bir yandan yeni mesleki disiplinleri gündeme getirirken aynı zamanda hem sürekli hizmet içi eğitimi hem de nitelikli eleman yetiştirilmesini zorunlu kılmaktadır. Bu kapsamda, yüksek öğretim kurumlarımızın da yapması gereken, kendilerine emanet edilen gençleri, çağdaş bilim ve teknolojiyi özümsemiş, uluslararası standartlardaki eğitim ve öğretim vizyonu ile iş dünyasının taleplerine uygun, nitelikli, yenilikçi, araştırmacı ve sorunlara çözüm bulabilme yeteneğine sahip toplumsal sorumluluk bilinci ile yetiştirmesi ve ilgili sektörlerin hizmetine sunmasıdır.
Eğitim sistemimizin eleştirisi ekseninde sürdürülebilir kalkınma için demokratik, üretici eğitim politikası ve meslek seçimi konularındaki görüşlerimi gelecek yazılarımla tartışmaya açacağım.