TÜRK GİRİŞİMCİLERİN MAKUS KADERİ-MARILYN ETKİSİ
Otobüste yanıma oturan beyefendi okuduğum kitabı sorduğunda finans kitabı olduğunu açıklamamla sohbetimiz başladı.60lı yaşların ortalarındaki son derece şık giyimli bakımlı beyefendi inşaat mühendisi olduğundan ancak mesleğini hiç yapmadığından 80li yıllarda döviz büfesi olduğundan bir gecede devalüasyonla zengin olduğunu bahsetti.
Ancak yanında çalışan müdürün kasasını boşaltmasıyla bir gecede tüm servetini kaybettiğini ve sonrasında kurduğu şirketinin ise 1994 yılı krizinden sonra iflas ettiğini sonrasında kurduğu tekstil şirketinin ise 2001 krizi ile iflas ettiğini tatlı tatlı anlattı.
Ekonomi tarihini insan hayatına dokunan yanıyla dinlemeyi sevdiğimden beyefendiyi uzun uzun dinledim.
Beyefendiye her Türk girişimcisinin benzer şeyler yaşadığını her Türk insanının muhakkak inişler yaşadığını söyleyerek teselli ettim. Beyefendi de Türk girişimcisinin makus kaderini yaşamıştı. İşinde başarılı olduğu halde ekonomik krizlerde savrulmuştu.
Gelmiş geçmiş en güzel kadın oyuncu sorulduğunda hiç şüphesiz ilk akla gelen isim Marilyn Monroedur. Bu güzel kadının hayatı ise son derece trajiktir.
1 Haziran 1926'da doğduğunda annesi tarafından Norma Jeane Mortenson ismi verilen Marilyn in gerçek babası bilinmemektedir.
Marilyn'in hayatı aslında doğduğunda değil, annesine şizofreni teşhisi konulduğu gün başladı. Çünkü o gün Marliyn bundan sonraki hayatını yetimhanlerde ve bakıcı ailelerin yanında geçirmek zorunda kalacaktı.
Yedi yaşına kadar aşırı dindar bir aile ile yaşadı.
Daha sonra annesi kendisini toparladı, bir ev alarak onu yanına aldı ve birlikte yaşamaya başladılar. Ancak annesinin akıl hastalığı her gün biraz daha kendini hissettiriyordu. Bu sebeple annesini tekrar akıl hastanesine yatırmak zorunda kaldılar.
Artık Marlyn'in yeni evi annesinin en yakın arkadaşı Grace McKee idi. Grace de 1935'te evlendiğinde Marliyn'e tekrar yetimhane yolları göründü. Marliyn Los Angeles yetimhanesinde yaşamaya başladı. Grace pişmanlık yaşayınca iki yıl kadar sonra dayanamayıp Marilyn'i tekrar eve getirdi. Ama bu sefer de Grace'in kocası Marilyn'i taciz etti.
Marilyn dokuz yaşına gelince bu acı olayın üzerine halasının yanına gönderildi. Ancak burada da halasının oğulları tarafından taciz edildi. Marilyn yaşadığı psikolojinin ağırlığına bakılmaksızın oradan oraya sürüklendi. Küçücük bedeninde açılan yaralarla Marilyn sadece göç ediyordu.
Marilyn 16 yaşında komşunun 21 yaşındaki oğluyla evlendi. Göçebe hayatını yerleşik bir hayata taşıyacağına inanan genç bir kız olarak yeni evine taşındı. Ancak bu evlilik sadece dört yıl sürebildi. Marilyn boşandı. 20 yaşında genç bir kadın olarak boşandıktan sonra artık kendi ayakları üstünde durabilmeliydi. Bir mankenlik ajansına girerek modellik yapmaya başladı ve oyunculuk - şarkıcılık kurslarına kaydını yaptırdı.
1994 Krizi
Türkiye ekonomisinde, özellikle 1989’dan sonra, kamu kesimi gelir- gider dengesi ciddi biçimde bozulmuştu. Kamu kesimi açıkları konjonktürel değil, yapısal, kurumsal nedenlerden kaynaklanıyordu. Devlet gelirlerini arttıracak sağlam esaslar oluşturulamamıştı.
Aşırı spekülatif sermaye girişinin ekonomik dengeler üzerindeki olumsuz etkilerini 1993 yılının son aylarında Türkiye’de bozulan ekonomik dengelerle kriz hissedilmeye başlandı.
1993 yılının ortalarında siyasi otorite kamunun faiz yükünün çok yüksek olduğunu ve kısa dönemde uygulanacak politikaların faiz oranlarını düşürme amacı taşıyacağını açıklamaya başladı. Bu aşamada ekonomiye likidite enjekte edilmeye başlandı ancak yüksek likidite ve düşmesi beklenen döviz talebini hızla artırmaya başladı. Diğer yandan yüksek cari açık da devalüasyon beklentilerini kamçılamakta ve döviz talebini artırıcı işlev görmekteydi.
Siyasi otorite dövize olan talebi yüksek döviz rezervlerini satarak sınırlamanın mümkün olacağı, bu şekilde piyasada dolaşan paranın borsaya yönlendirilebileceğini düşünerek karar alıyordu. Ancak düşünüldüğü gibi olmadı.Bunun iki sebebi vardı. Bunlardan birincisi büyük bankalar yüksek bir devalüasyon olacağı bilgisi ile hareket ediyorlardı. Piyasaya sürülen döviz, talebi kırma işlevini yerine getirmekten uzak kalmakta ve giderek artan fiyatta alıcı bulmaktaydı. Diğer taraftan borsa o dönem için 52 milyon dolar gibi dar bir işlem hacmine sahipti ve piyasada dolaşan spekülatif sermayeyi karşılamaktan çok uzaktı.
Kriz ücretlerin düşürülmesi, işsizlikte artış, yüksek bir devalüasyon ve üç basamaklı enflasyon döneminin açılması olarak kendini gösterdi. İstikrar programı enflasyon oranını azaltma, TL’ye kararlılık kazandırma, dışsatımı arttırma ve bunları gerçekleştirerek sürdürülebilir bir ekonomiyi amaçlamıştır.
Kamu kesimi açıklarının azaltılması için kamu ekonomik kuruluşlarının özelleştirilmesi çözümü üretilmiştir.
O dönemde Türkiye'nin toplam borcu 40 milyar dolar civarındaydı. Özelleştirmeden beklenen gelir olarak 35-40 milyar dolar bekleniyordu.
Ancak, bu özelleştirme süreci Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildi. Bunun üzerine Türkiye'den çok ciddi sermaye çıkışı görülürken, uluslararası kredi derecelendirme kuruluşları da not düşürdü.
5 Nisan kararları öncesinde ödemeler bilançosu açıkları da rekor düzeylere ulaşmıştır. 1993 yılında dış ticaret bilançosu 14,1 milyar dolar, cari işlemler bilançosu 6,8 milyar dolar açıkla kapanmıştır. Döviz piyasasında sıcak para arzı görünürde bir sıkıntının olmadığı izlenimi vermiştir.
Bir yandan ödemeler bilançosu açıklarının çok fazla büyümesi, öte yandan kimi uluslar arası kuruluşların kredi notu ile ilgili değerlendirmeleri döviz piyasasında spekülatif eğilimleri kamçılamıştır. Döviz talebi ve kurları, özellikle Aralık 1993 den itibaren süratle yükselişe geçmiştir
Sermaye çıkışıyla birlikte Ocak 1994'te dolar bir günde yüzde 14 değer kazandı. Ocak ile ekonomik bir dizi önlemin alındığı Nisan ayları arasında lira, dolar karşısında yüzde 160'ın üzerinde değer kaybetti.
Hükümet, 5 Nisan 1994 tarihinde bir ekonomik önlem paketi açıkladı. Bu kararlar kapsamında lirada devalüasyona gidilirken, başka TEKEL ürünleri ve akaryakıt olmak üzere vergi oranlarında çok ciddi artışlar yapıldı. Türkiye, Mayıs 1994'te Uluslararası Para Fonu (IMF) ile 14 aylık bir stand-by anlaşması imzalandı.
5 Nisan kararlarının; ödemeler dengesi, döviz kuru, kamu dengesi, faiz oranı ve parasal büyüklükler üzerindeki etkisinin oldukça sınırlı olduğu görülmektedir. Bu süreçte büyük kayıplar yaşandı.
Kısa sürede başarılı modellerden biri oldu. Fotoğrafları magazin dergilerinin sayfalarını süslemeye başlamıştı. Bu fotoğraflar 20th Century Fox yöneticisinin dikkatinden kaçmadı. Ben Lyon, Marilyn için bir deneme çekimi ayarladı ve altı aylık bir kontrat imzaladılar. Marilyn, Ben'in önerisiyle artık gerçekten Marliyn Monroe oldu.
Birlikte iki film çektiler ancak bu filmler başarısız oldu ve Marilyn Monroe sinemadan uzaklaştı. Çünkü Fox şirketi Marilyn ile yeni bir kontrat imzalamıyordu. Marilyn de modelliğe devam etti.
Modelliğe devam ederken bir yandan da oyunculuk eğitimini sürdürdü. Bu dersler ona ''Ladies of the Chours'' filminde ilk kez şarkı söyleme ve dans etme imkanı verdi. Bunun ardını ''The Aspalth Jungle'' ve ''All About Eve'' izledi. Bu iki filmde aldığı kısa rollerle Marilyn eleştirmenlerin özellikle dikkatini çekmişti. Bu filmlerin ardından ''We're not Married!'', ''Love Nest'',''Let's Make It Legal'' ve ''As Young As You Feel'' filmlerinde küçük rollerde göründü.
Marilyn küçük, önemsiz rollerde yer alsa da oldukça ilgi çekiyordu. RKO yöneticileri Marilyn'in potansiyelini ''Clash of Night'' filminde değerlendirdiler. Film başarı gösterdi ve Fox Marilyn'i yeniden bünyesine almak istedi. Onu ''Monkey Business'' adlı komedi filminde oynattı. Eleştirmenler artık Marilyn'in başarısına kesinlikle kayıtsız kalamıyorlardı. Her yerde onun artan ününden bahsedilir olmuştu. Hatta son iki filmin başarısı kesinlikle Marilyn'in yükselen ününe bağlıydı.
Marilyn artık başarılı bir oyuncu olarak tanınmaya başlamıştı. Ancak bunun yanında çalışılması zor bir oyuncu olarak da ünleniyordu. Sürekli setlere geç kalıyor ya da hiç gitmiyordu. Repliklerini unutuyor, performansı onu tatmin edene kadar tekrar çekimler istiyordu. Uykusuzluk ve gerginlik için kullandığı barbitüratlar ve amfetaminler onu çekilmez biri yapmıştı.
2000 Kasım Ayı ve 2001 Şubat Ayı Krizleri
2000 yılı geldiğinde kamu kesiminin borç stoğunun hızla büyüdüğü görülmüştür. Kamu bankalarının görev zararları ve açık pozisyonları çok yüksek seviyedeydi. 2000 yılı boyunca TL’nin %20 aşırı değerlenmesi, petrol fiyatlarının aşırı artışı ve Euro’nun değer kaybı ödemeler bilânçosunu olumsuz etkilemişti. 1999 yılında ortaya çıkan iki depremin maliyeti 15 milyar dolarlık bir yük getirmiştir. Türkiye bu depremler için 3,8 miyar dolarlık dış kredi taahhüdünü almasına rağmen sadece 47 milyon doları bağış olarak gerçekleştirmişti. Niyet mektubu ile taahhüt edilen özelleştirmeler zamanında gerçekleştirilemediği için 780 milyon dolarlık Dünya Bankası kredisi askıya alınmıştı
Böyle bir ekonomik durumda Kasım ayının son on gününde bir likidite krizi ortaya çıkmıştır. Türkiye’de faaliyetini sürdüren birkaç büyük bankanın bazı bankaları zor duruma düşürmek uygulama içinde olması, özelleştirmede yaşanan gecikmeler dolayısı ile yabancıların programa yönelik duydukları güvenin azalması ve bu sebeple bir ABD ve bir Alman bankasının bir gecede 7 milyar doları aşan paraları çekmeleri, IMF’nin Türkiye’ye taahhüt ettiği kredi dilimini zamanında ödememesi ve kriz sonucu içi boşaltılan ve fon yönetimine alınan 11 holding bankasının oluşturduğu 10 milyar dolarlık yük likidite krizini oluşturmuştur
(Çakıcı, 2001: 475–476)
Böyle bir ekonomik durumda 2000 yılının Kasım ayının son on gününde bir likidite krizi ortaya çıkmıştır. Türkiye’de faaliyetini sürdüren birkaç büyük bankanın bazı bankaları zor duruma düşürmek uygulama içinde olması, özelleştirmede yaşanan gecikmeler dolayısı ile yabancıların programa yönelik duydukları güvenin azalması ve bu sebeple bir ABD ve bir Alman bankasının bir gecede 7 milyar doları aşan paraları çekmeleri, IMF’nin Türkiye’ye taahhüt ettiği kredi dilimini zamanında ödememesi ve kriz sonucu içi boşaltılan ve fon yönetimine alınan 11 holding bankasının oluşturduğu 10 milyar dolarlık yük likidite krizini oluşturmuştur
Ekonomide oluşan Türk Lirası talebinin oluşturduğu bir likidite sıkışıklığı sonuçta döviz talebinde bir sıçrama göstermiştir. Krizin en yüksek seviyeye çıktığı bir noktada bile gerçek kişilerin dövize talebinde artış olmamıştır. Krize temel konu, bankalarla ilgili düzenlemelerin çok kısa sürede yapılacağına ilişkin beklentilerdir. Kriz, kamu otoritesince yanlış teşhis edilmiş ve yanlış tedaviye tabi tutulmuştur (Eğilmez ve Kumcu, 2004: 391). Merkez Bankası müdahalede geç kaldığı için de piyasaya likidite vermeyi sürdürerek krizi önleme yerine bunu yapmamıştır.
IMF birinci başkan yardımcısı Stanly Fisher 2000 krizini, döviz kuru çapasının uygulamasının oluşturduğu cari açık büyümesinden kaynaklanan panik neticesinde dövize hücum krizi olduğunu belirtmiştir. Ayrıca Korkut Boratav da döviz kuru çapasına dayalı IMF programının krizi oluşturduğunu, Türkiye’nin ödemeler dengesi sorunu yok iken IMF Programı içine girmesini temel hata olduğu görüşünü savunmuştur. Kasım 2000 krizi sonucunda (Uyar, 2003: 135–136). Türk bankacılık sisteminin fonladığı menkul değer cüzdanı portföyü yaklaşık 1/3 oranında değer kaybetmiştir. Yani 33 milyar dolarlık portföyün 11 milyar dolarlık bölümü zarara dönüşmüştür. Bankacılık sistemi özkaynakları bu kriz neticesinde önemli ölçüde erozyona uğramıştır. Kamu bankalarının irrasyonelliği konuşulmaya başlanmıştır.
Kriz sonrasında 18 Aralık 2000’de programın temel araçlarında değişiklik yapılmaksızın yapısal önlemlerin bir takvime bağlanması ve değişen hedefleri içine alan ayrıntılı bir ek niyet mektubu IMF’ye verilmiştir.
Şubat krizi sonrasında; ekonomi %8,5–9 daralmış, kişi başına gelir 725 dolar gerilemiş, 19 banka 125 işyeri kapanmış 1,5 milyon kişi işsiz kalmış, %30’lara düşen enflasyon %70’i aşmış Hazinenin faiz ödemeleri, %101 artmış, iç borç stoku 2000 yılının dört katına ulaşmıştır.2001 yılı cumhuriyet tarihimizin en derin ekonomik krizi olmuş, ekonomi ikinci dünya savaşındaki küçülmenin ardından en büyük daralmayı yaşamış, Türkiye’nin GSMH’sı kriz yılında 50 milyar dolar kaybetmiştir. Yaşanan hızlı devalüasyonunda etkisi ile enflasyon fırlamış, iç-dış borç yükü artmıştır. Türk halkı, 2001 yılında yaşanan ciddi ekonomik krizin sonucu olarak 2002 yılında da ağır ve yüksek iç-dış borç yükü ile girmiştir. 2001, sadece uygulanmakta olan ekonomik program değiştiği için değil, tüm taşların yerinden oynadığı Cumhuriyet tarihinin en önemli kriz yılı olmuştur (Karluk, 2004: 479–480).
Sahne korkusu, kendine güvensizliği ve bunlara inat mükemmelliyetçi yapısı film setlerinde kendini gösteriyordu. Bu çelişkilerin sebebi elbette kullandığı ilaçlardı. Duygularını, davranışlarını düzenlemeye geçici olarak bulduğu bu çözümler giderek onu hasta ediyordu.
Aslında 50'li yıllarda ilaç kullanımı oyuncular arasında standart bir uygulama haline gelmişti. Ancak Marilyn İlaçlarıyla birlikte alkol kullanımını da artırmış bunun problemlerine çözüm olacağını düşünmüştü. Oysa bu çözümler, günden güne kötüye gitmekten başka bir işe yaramıyordu.
1952 yapımı ''Don't Bother to Knock'' filmi ile Marilyn sonunda psikolojik sorunları olan bir çocuk bakıcısı rolüyle, başrolde oynadı. Düşük bütçeyle yapılmış B tipi bir filmdi, ancak bu filmden sonra eleştirmenler Marilyn'in daha büyük rollerde de oynayabilecek potansiyelde olduğunu yazdılar
Marilyn, 1953 yılında oynadığı ''Niagara'' adlı filmle şöhreti de tam anlamıyla yakalamış oldu. Eleştirmenler bu kez onun kamerayla müthiş uyumundan çok etkilenmişlerdi. Kocasını öldürmeye çalışan bir kadını canlandıran Marilyn Monroe, adeta kameralarla aşk yaşıyordu. Bu uyum onun şöhretini tamamen desteklemişti.
Marilyn, şöhretinin en zevkli basamağındayken bir zamanlar verdiği seksi pozlar ortaya çıktı. Olası bir skandalı son anda engellemeyi basına verdiği ifadelerle başardı. İfadesinde verdiği pozları kabullendiğini, ancak bunu parasız kaldığı için yaptığını açıkladı. Hatta bu pozlar daha sonra Playboy dergisinin ilk sayısında yayınlandı.
Şöhretinin meyvelerini tatlı tatlı yiyen Marilyn basamakları keyifle tırmanmaya devam ediyordu. Çok zorlu yollardan bulunduğu noktaya, her düştüğünde kalkmasını bilerek gelmişti. ''Gentlemen Prefer Blondes'' ve ''How to Marry a Millionaire'' büyük başarı kazandı. Bu filmlerin de başarısıyla artık Marilyn, A sınıfı aktrisler kategorisinde anılmaya başlandı.
Bu filmlerden sonra ''River of No Return'' ve ''There's No Business Like Show Business''adlı filmleri başarılı olamasa da bunun bir önemi yoktu. O artık tam anlamıyla adını Marilyn Monroe olarak A sınıfına yazdırmıştı.
Aşkları, mutsuz biten evlilikleri, kaybettiği bebekleri, her geçen gün artan çocuk özlemi, başarıları, başarısızlıkları, ödülleri hakkında çıkan yıpratıcı haberler, inişleri çıkışları derken Marilyn yüksek dozda aldığı sakinleştirici sebebiyle 5 Ağustos 1962'de Brentwood, Los Angeles'teki evinde hayata gözlerini kapadı. Henüz 36 yaşındaydı.
Türkiye’de yaşanan ekonomik krizlerden sadece iki tanesini kaleme almak bile son derece yorucu iken bu krizlerde işini yürütme gayretini gösteren Türk girişimcilerini çok daha fazla yormuştur.
Büyük küçük her kriz, maddi çok büyük kayıplara neden olmaktadır. Bu kayıplar ise kimi zaman başarılı bir iş fikrinin doğmadan ölmesine neden olmaktadır. O nedenle krizlerin bedelleri insan hayatına dokunan yanları maddi kayıplardan çok daha ağırdır.
Türk girişimcisi, Marilyn’in hayatı gibi yalnız başlar ve yalnız mücadeleye devam eder. Çok büyük başarılar elde etse bile her krizde savrulur. Başarı için mücadele eder. Yıpranır yorulur. Marilyn’den tek farkı asla pek etmez mücadeleye devam eder.
Ponçik; Tüm dünyada ve Türkiye’de başarılı girişimcilik örnekleri gençler için son derece cezbedici bir şekilde sunulmaktadır. İş fikirlerini hayata geçirmek çok büyük emek ve gayret gerektirmektedir. Günümüzde son derece başarılı bir iş fikri zamanlama nedeniyle bile olması gereken başarıyı elde edemediği durumlar oluşmaktadır. Girişimcilerin gerekli bilgiye, donanıma sahip olmaları durumunda ekonomik krizler etkilese bile yollarına devam etme gayretini gösterdikleri görülmektedir.
Gülümseten finans kitabı ‘Acemi Finansçının Günlüğü’nü keyifle okumanız dileğiyle…
http://www.kitapyurdu.com/kitap/acemi-finanscinin-gunlugu/432984.html&filter_name=ilknur%20k%C4%B1rm%C4%B1z%C4%B1g%C3%BCl
http://www.dr.com.tr/Kitap/Acemi-Finanscinin-Gunlugu/Ilknur-Kirmizigul-Uner/Edebiyat/Turk-Gunluk-Ani/urunno=0001716102001
http://www.idefix.com/Kitap/Acemi-Finanscinin-Gunlugu/Ilknur-Kirmizigul-Uner/Edebiyat/Turk-Gunluk-Ani/urunno=0001716102001
Otobüste yanıma oturan beyefendi okuduğum kitabı sorduğunda finans kitabı olduğunu açıklamamla sohbetimiz başladı.60lı yaşların ortalarındaki son derece şık giyimli bakımlı beyefendi inşaat mühendisi olduğundan ancak mesleğini hiç yapmadığından 80li yıllarda döviz büfesi olduğundan bir gecede devalüasyonla zengin olduğunu bahsetti.
Ancak yanında çalışan müdürün kasasını boşaltmasıyla bir gecede tüm servetini kaybettiğini ve sonrasında kurduğu şirketinin ise 1994 yılı krizinden sonra iflas ettiğini sonrasında kurduğu tekstil şirketinin ise 2001 krizi ile iflas ettiğini tatlı tatlı anlattı.
Ekonomi tarihini insan hayatına dokunan yanıyla dinlemeyi sevdiğimden beyefendiyi uzun uzun dinledim.
Beyefendiye her Türk girişimcisinin benzer şeyler yaşadığını her Türk insanının muhakkak inişler yaşadığını söyleyerek teselli ettim. Beyefendi de Türk girişimcisinin makus kaderini yaşamıştı. İşinde başarılı olduğu halde ekonomik krizlerde savrulmuştu.
Gelmiş geçmiş en güzel kadın oyuncu sorulduğunda hiç şüphesiz ilk akla gelen isim Marilyn Monroedur. Bu güzel kadının hayatı ise son derece trajiktir.
1 Haziran 1926'da doğduğunda annesi tarafından Norma Jeane Mortenson ismi verilen Marilyn in gerçek babası bilinmemektedir.
Marilyn'in hayatı aslında doğduğunda değil, annesine şizofreni teşhisi konulduğu gün başladı. Çünkü o gün Marliyn bundan sonraki hayatını yetimhanlerde ve bakıcı ailelerin yanında geçirmek zorunda kalacaktı.
Yedi yaşına kadar aşırı dindar bir aile ile yaşadı.
Daha sonra annesi kendisini toparladı, bir ev alarak onu yanına aldı ve birlikte yaşamaya başladılar. Ancak annesinin akıl hastalığı her gün biraz daha kendini hissettiriyordu. Bu sebeple annesini tekrar akıl hastanesine yatırmak zorunda kaldılar.
Artık Marlyn'in yeni evi annesinin en yakın arkadaşı Grace McKee idi. Grace de 1935'te evlendiğinde Marliyn'e tekrar yetimhane yolları göründü. Marliyn Los Angeles yetimhanesinde yaşamaya başladı. Grace pişmanlık yaşayınca iki yıl kadar sonra dayanamayıp Marilyn'i tekrar eve getirdi. Ama bu sefer de Grace'in kocası Marilyn'i taciz etti.
Marilyn dokuz yaşına gelince bu acı olayın üzerine halasının yanına gönderildi. Ancak burada da halasının oğulları tarafından taciz edildi. Marilyn yaşadığı psikolojinin ağırlığına bakılmaksızın oradan oraya sürüklendi. Küçücük bedeninde açılan yaralarla Marilyn sadece göç ediyordu.
Marilyn 16 yaşında komşunun 21 yaşındaki oğluyla evlendi. Göçebe hayatını yerleşik bir hayata taşıyacağına inanan genç bir kız olarak yeni evine taşındı. Ancak bu evlilik sadece dört yıl sürebildi. Marilyn boşandı. 20 yaşında genç bir kadın olarak boşandıktan sonra artık kendi ayakları üstünde durabilmeliydi. Bir mankenlik ajansına girerek modellik yapmaya başladı ve oyunculuk - şarkıcılık kurslarına kaydını yaptırdı.
1994 Krizi
Türkiye ekonomisinde, özellikle 1989’dan sonra, kamu kesimi gelir- gider dengesi ciddi biçimde bozulmuştu. Kamu kesimi açıkları konjonktürel değil, yapısal, kurumsal nedenlerden kaynaklanıyordu. Devlet gelirlerini arttıracak sağlam esaslar oluşturulamamıştı.
Aşırı spekülatif sermaye girişinin ekonomik dengeler üzerindeki olumsuz etkilerini 1993 yılının son aylarında Türkiye’de bozulan ekonomik dengelerle kriz hissedilmeye başlandı.
1993 yılının ortalarında siyasi otorite kamunun faiz yükünün çok yüksek olduğunu ve kısa dönemde uygulanacak politikaların faiz oranlarını düşürme amacı taşıyacağını açıklamaya başladı. Bu aşamada ekonomiye likidite enjekte edilmeye başlandı ancak yüksek likidite ve düşmesi beklenen döviz talebini hızla artırmaya başladı. Diğer yandan yüksek cari açık da devalüasyon beklentilerini kamçılamakta ve döviz talebini artırıcı işlev görmekteydi.
Siyasi otorite dövize olan talebi yüksek döviz rezervlerini satarak sınırlamanın mümkün olacağı, bu şekilde piyasada dolaşan paranın borsaya yönlendirilebileceğini düşünerek karar alıyordu. Ancak düşünüldüğü gibi olmadı.Bunun iki sebebi vardı. Bunlardan birincisi büyük bankalar yüksek bir devalüasyon olacağı bilgisi ile hareket ediyorlardı. Piyasaya sürülen döviz, talebi kırma işlevini yerine getirmekten uzak kalmakta ve giderek artan fiyatta alıcı bulmaktaydı. Diğer taraftan borsa o dönem için 52 milyon dolar gibi dar bir işlem hacmine sahipti ve piyasada dolaşan spekülatif sermayeyi karşılamaktan çok uzaktı.
Kriz ücretlerin düşürülmesi, işsizlikte artış, yüksek bir devalüasyon ve üç basamaklı enflasyon döneminin açılması olarak kendini gösterdi. İstikrar programı enflasyon oranını azaltma, TL’ye kararlılık kazandırma, dışsatımı arttırma ve bunları gerçekleştirerek sürdürülebilir bir ekonomiyi amaçlamıştır.
Kamu kesimi açıklarının azaltılması için kamu ekonomik kuruluşlarının özelleştirilmesi çözümü üretilmiştir.
O dönemde Türkiye'nin toplam borcu 40 milyar dolar civarındaydı. Özelleştirmeden beklenen gelir olarak 35-40 milyar dolar bekleniyordu.
Ancak, bu özelleştirme süreci Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildi. Bunun üzerine Türkiye'den çok ciddi sermaye çıkışı görülürken, uluslararası kredi derecelendirme kuruluşları da not düşürdü.
5 Nisan kararları öncesinde ödemeler bilançosu açıkları da rekor düzeylere ulaşmıştır. 1993 yılında dış ticaret bilançosu 14,1 milyar dolar, cari işlemler bilançosu 6,8 milyar dolar açıkla kapanmıştır. Döviz piyasasında sıcak para arzı görünürde bir sıkıntının olmadığı izlenimi vermiştir.
Bir yandan ödemeler bilançosu açıklarının çok fazla büyümesi, öte yandan kimi uluslar arası kuruluşların kredi notu ile ilgili değerlendirmeleri döviz piyasasında spekülatif eğilimleri kamçılamıştır. Döviz talebi ve kurları, özellikle Aralık 1993 den itibaren süratle yükselişe geçmiştir
Sermaye çıkışıyla birlikte Ocak 1994'te dolar bir günde yüzde 14 değer kazandı. Ocak ile ekonomik bir dizi önlemin alındığı Nisan ayları arasında lira, dolar karşısında yüzde 160'ın üzerinde değer kaybetti.
Hükümet, 5 Nisan 1994 tarihinde bir ekonomik önlem paketi açıkladı. Bu kararlar kapsamında lirada devalüasyona gidilirken, başka TEKEL ürünleri ve akaryakıt olmak üzere vergi oranlarında çok ciddi artışlar yapıldı. Türkiye, Mayıs 1994'te Uluslararası Para Fonu (IMF) ile 14 aylık bir stand-by anlaşması imzalandı.
5 Nisan kararlarının; ödemeler dengesi, döviz kuru, kamu dengesi, faiz oranı ve parasal büyüklükler üzerindeki etkisinin oldukça sınırlı olduğu görülmektedir. Bu süreçte büyük kayıplar yaşandı.
Kısa sürede başarılı modellerden biri oldu. Fotoğrafları magazin dergilerinin sayfalarını süslemeye başlamıştı. Bu fotoğraflar 20th Century Fox yöneticisinin dikkatinden kaçmadı. Ben Lyon, Marilyn için bir deneme çekimi ayarladı ve altı aylık bir kontrat imzaladılar. Marilyn, Ben'in önerisiyle artık gerçekten Marliyn Monroe oldu.
Birlikte iki film çektiler ancak bu filmler başarısız oldu ve Marilyn Monroe sinemadan uzaklaştı. Çünkü Fox şirketi Marilyn ile yeni bir kontrat imzalamıyordu. Marilyn de modelliğe devam etti.
Modelliğe devam ederken bir yandan da oyunculuk eğitimini sürdürdü. Bu dersler ona ''Ladies of the Chours'' filminde ilk kez şarkı söyleme ve dans etme imkanı verdi. Bunun ardını ''The Aspalth Jungle'' ve ''All About Eve'' izledi. Bu iki filmde aldığı kısa rollerle Marilyn eleştirmenlerin özellikle dikkatini çekmişti. Bu filmlerin ardından ''We're not Married!'', ''Love Nest'',''Let's Make It Legal'' ve ''As Young As You Feel'' filmlerinde küçük rollerde göründü.
Marilyn küçük, önemsiz rollerde yer alsa da oldukça ilgi çekiyordu. RKO yöneticileri Marilyn'in potansiyelini ''Clash of Night'' filminde değerlendirdiler. Film başarı gösterdi ve Fox Marilyn'i yeniden bünyesine almak istedi. Onu ''Monkey Business'' adlı komedi filminde oynattı. Eleştirmenler artık Marilyn'in başarısına kesinlikle kayıtsız kalamıyorlardı. Her yerde onun artan ününden bahsedilir olmuştu. Hatta son iki filmin başarısı kesinlikle Marilyn'in yükselen ününe bağlıydı.
Marilyn artık başarılı bir oyuncu olarak tanınmaya başlamıştı. Ancak bunun yanında çalışılması zor bir oyuncu olarak da ünleniyordu. Sürekli setlere geç kalıyor ya da hiç gitmiyordu. Repliklerini unutuyor, performansı onu tatmin edene kadar tekrar çekimler istiyordu. Uykusuzluk ve gerginlik için kullandığı barbitüratlar ve amfetaminler onu çekilmez biri yapmıştı.
2000 Kasım Ayı ve 2001 Şubat Ayı Krizleri
2000 yılı geldiğinde kamu kesiminin borç stoğunun hızla büyüdüğü görülmüştür. Kamu bankalarının görev zararları ve açık pozisyonları çok yüksek seviyedeydi. 2000 yılı boyunca TL’nin %20 aşırı değerlenmesi, petrol fiyatlarının aşırı artışı ve Euro’nun değer kaybı ödemeler bilânçosunu olumsuz etkilemişti. 1999 yılında ortaya çıkan iki depremin maliyeti 15 milyar dolarlık bir yük getirmiştir. Türkiye bu depremler için 3,8 miyar dolarlık dış kredi taahhüdünü almasına rağmen sadece 47 milyon doları bağış olarak gerçekleştirmişti. Niyet mektubu ile taahhüt edilen özelleştirmeler zamanında gerçekleştirilemediği için 780 milyon dolarlık Dünya Bankası kredisi askıya alınmıştı
Böyle bir ekonomik durumda Kasım ayının son on gününde bir likidite krizi ortaya çıkmıştır. Türkiye’de faaliyetini sürdüren birkaç büyük bankanın bazı bankaları zor duruma düşürmek uygulama içinde olması, özelleştirmede yaşanan gecikmeler dolayısı ile yabancıların programa yönelik duydukları güvenin azalması ve bu sebeple bir ABD ve bir Alman bankasının bir gecede 7 milyar doları aşan paraları çekmeleri, IMF’nin Türkiye’ye taahhüt ettiği kredi dilimini zamanında ödememesi ve kriz sonucu içi boşaltılan ve fon yönetimine alınan 11 holding bankasının oluşturduğu 10 milyar dolarlık yük likidite krizini oluşturmuştur
(Çakıcı, 2001: 475–476)
Böyle bir ekonomik durumda 2000 yılının Kasım ayının son on gününde bir likidite krizi ortaya çıkmıştır. Türkiye’de faaliyetini sürdüren birkaç büyük bankanın bazı bankaları zor duruma düşürmek uygulama içinde olması, özelleştirmede yaşanan gecikmeler dolayısı ile yabancıların programa yönelik duydukları güvenin azalması ve bu sebeple bir ABD ve bir Alman bankasının bir gecede 7 milyar doları aşan paraları çekmeleri, IMF’nin Türkiye’ye taahhüt ettiği kredi dilimini zamanında ödememesi ve kriz sonucu içi boşaltılan ve fon yönetimine alınan 11 holding bankasının oluşturduğu 10 milyar dolarlık yük likidite krizini oluşturmuştur
Ekonomide oluşan Türk Lirası talebinin oluşturduğu bir likidite sıkışıklığı sonuçta döviz talebinde bir sıçrama göstermiştir. Krizin en yüksek seviyeye çıktığı bir noktada bile gerçek kişilerin dövize talebinde artış olmamıştır. Krize temel konu, bankalarla ilgili düzenlemelerin çok kısa sürede yapılacağına ilişkin beklentilerdir. Kriz, kamu otoritesince yanlış teşhis edilmiş ve yanlış tedaviye tabi tutulmuştur (Eğilmez ve Kumcu, 2004: 391). Merkez Bankası müdahalede geç kaldığı için de piyasaya likidite vermeyi sürdürerek krizi önleme yerine bunu yapmamıştır.
IMF birinci başkan yardımcısı Stanly Fisher 2000 krizini, döviz kuru çapasının uygulamasının oluşturduğu cari açık büyümesinden kaynaklanan panik neticesinde dövize hücum krizi olduğunu belirtmiştir. Ayrıca Korkut Boratav da döviz kuru çapasına dayalı IMF programının krizi oluşturduğunu, Türkiye’nin ödemeler dengesi sorunu yok iken IMF Programı içine girmesini temel hata olduğu görüşünü savunmuştur. Kasım 2000 krizi sonucunda (Uyar, 2003: 135–136). Türk bankacılık sisteminin fonladığı menkul değer cüzdanı portföyü yaklaşık 1/3 oranında değer kaybetmiştir. Yani 33 milyar dolarlık portföyün 11 milyar dolarlık bölümü zarara dönüşmüştür. Bankacılık sistemi özkaynakları bu kriz neticesinde önemli ölçüde erozyona uğramıştır. Kamu bankalarının irrasyonelliği konuşulmaya başlanmıştır.
Kriz sonrasında 18 Aralık 2000’de programın temel araçlarında değişiklik yapılmaksızın yapısal önlemlerin bir takvime bağlanması ve değişen hedefleri içine alan ayrıntılı bir ek niyet mektubu IMF’ye verilmiştir.
Şubat krizi sonrasında; ekonomi %8,5–9 daralmış, kişi başına gelir 725 dolar gerilemiş, 19 banka 125 işyeri kapanmış 1,5 milyon kişi işsiz kalmış, %30’lara düşen enflasyon %70’i aşmış Hazinenin faiz ödemeleri, %101 artmış, iç borç stoku 2000 yılının dört katına ulaşmıştır.2001 yılı cumhuriyet tarihimizin en derin ekonomik krizi olmuş, ekonomi ikinci dünya savaşındaki küçülmenin ardından en büyük daralmayı yaşamış, Türkiye’nin GSMH’sı kriz yılında 50 milyar dolar kaybetmiştir. Yaşanan hızlı devalüasyonunda etkisi ile enflasyon fırlamış, iç-dış borç yükü artmıştır. Türk halkı, 2001 yılında yaşanan ciddi ekonomik krizin sonucu olarak 2002 yılında da ağır ve yüksek iç-dış borç yükü ile girmiştir. 2001, sadece uygulanmakta olan ekonomik program değiştiği için değil, tüm taşların yerinden oynadığı Cumhuriyet tarihinin en önemli kriz yılı olmuştur (Karluk, 2004: 479–480).
Sahne korkusu, kendine güvensizliği ve bunlara inat mükemmelliyetçi yapısı film setlerinde kendini gösteriyordu. Bu çelişkilerin sebebi elbette kullandığı ilaçlardı. Duygularını, davranışlarını düzenlemeye geçici olarak bulduğu bu çözümler giderek onu hasta ediyordu.
Aslında 50'li yıllarda ilaç kullanımı oyuncular arasında standart bir uygulama haline gelmişti. Ancak Marilyn İlaçlarıyla birlikte alkol kullanımını da artırmış bunun problemlerine çözüm olacağını düşünmüştü. Oysa bu çözümler, günden güne kötüye gitmekten başka bir işe yaramıyordu.
1952 yapımı ''Don't Bother to Knock'' filmi ile Marilyn sonunda psikolojik sorunları olan bir çocuk bakıcısı rolüyle, başrolde oynadı. Düşük bütçeyle yapılmış B tipi bir filmdi, ancak bu filmden sonra eleştirmenler Marilyn'in daha büyük rollerde de oynayabilecek potansiyelde olduğunu yazdılar
Marilyn, 1953 yılında oynadığı ''Niagara'' adlı filmle şöhreti de tam anlamıyla yakalamış oldu. Eleştirmenler bu kez onun kamerayla müthiş uyumundan çok etkilenmişlerdi. Kocasını öldürmeye çalışan bir kadını canlandıran Marilyn Monroe, adeta kameralarla aşk yaşıyordu. Bu uyum onun şöhretini tamamen desteklemişti.
Marilyn, şöhretinin en zevkli basamağındayken bir zamanlar verdiği seksi pozlar ortaya çıktı. Olası bir skandalı son anda engellemeyi basına verdiği ifadelerle başardı. İfadesinde verdiği pozları kabullendiğini, ancak bunu parasız kaldığı için yaptığını açıkladı. Hatta bu pozlar daha sonra Playboy dergisinin ilk sayısında yayınlandı.
Şöhretinin meyvelerini tatlı tatlı yiyen Marilyn basamakları keyifle tırmanmaya devam ediyordu. Çok zorlu yollardan bulunduğu noktaya, her düştüğünde kalkmasını bilerek gelmişti. ''Gentlemen Prefer Blondes'' ve ''How to Marry a Millionaire'' büyük başarı kazandı. Bu filmlerin de başarısıyla artık Marilyn, A sınıfı aktrisler kategorisinde anılmaya başlandı.
Bu filmlerden sonra ''River of No Return'' ve ''There's No Business Like Show Business''adlı filmleri başarılı olamasa da bunun bir önemi yoktu. O artık tam anlamıyla adını Marilyn Monroe olarak A sınıfına yazdırmıştı.
Aşkları, mutsuz biten evlilikleri, kaybettiği bebekleri, her geçen gün artan çocuk özlemi, başarıları, başarısızlıkları, ödülleri hakkında çıkan yıpratıcı haberler, inişleri çıkışları derken Marilyn yüksek dozda aldığı sakinleştirici sebebiyle 5 Ağustos 1962'de Brentwood, Los Angeles'teki evinde hayata gözlerini kapadı. Henüz 36 yaşındaydı.
Türkiye’de yaşanan ekonomik krizlerden sadece iki tanesini kaleme almak bile son derece yorucu iken bu krizlerde işini yürütme gayretini gösteren Türk girişimcilerini çok daha fazla yormuştur.
Büyük küçük her kriz, maddi çok büyük kayıplara neden olmaktadır. Bu kayıplar ise kimi zaman başarılı bir iş fikrinin doğmadan ölmesine neden olmaktadır. O nedenle krizlerin bedelleri insan hayatına dokunan yanları maddi kayıplardan çok daha ağırdır.
Türk girişimcisi, Marilyn’in hayatı gibi yalnız başlar ve yalnız mücadeleye devam eder. Çok büyük başarılar elde etse bile her krizde savrulur. Başarı için mücadele eder. Yıpranır yorulur. Marilyn’den tek farkı asla pek etmez mücadeleye devam eder.
Ponçik; Tüm dünyada ve Türkiye’de başarılı girişimcilik örnekleri gençler için son derece cezbedici bir şekilde sunulmaktadır. İş fikirlerini hayata geçirmek çok büyük emek ve gayret gerektirmektedir. Günümüzde son derece başarılı bir iş fikri zamanlama nedeniyle bile olması gereken başarıyı elde edemediği durumlar oluşmaktadır. Girişimcilerin gerekli bilgiye, donanıma sahip olmaları durumunda ekonomik krizler etkilese bile yollarına devam etme gayretini gösterdikleri görülmektedir.
Gülümseten finans kitabı ‘Acemi Finansçının Günlüğü’nü keyifle okumanız dileğiyle…
http://www.kitapyurdu.com/kitap/acemi-finanscinin-gunlugu/432984.html&filter_name=ilknur%20k%C4%B1rm%C4%B1z%C4%B1g%C3%BCl
http://www.dr.com.tr/Kitap/Acemi-Finanscinin-Gunlugu/Ilknur-Kirmizigul-Uner/Edebiyat/Turk-Gunluk-Ani/urunno=0001716102001
http://www.idefix.com/Kitap/Acemi-Finanscinin-Gunlugu/Ilknur-Kirmizigul-Uner/Edebiyat/Turk-Gunluk-Ani/urunno=0001716102001