İsmi Çamur
Almanya’da yaşam hep belli kalıplarla ilerler.İşe geliş saati-gidiş saati hep bellidir ve Almanlar için bu kurallar vazgeçilmezdir.Mesela trafikte her sürücü kendi şeridinde kurallar dahilinde gider.
Dışarıdan gelen insanlar için hele hele bizim gibi ülkelerden gelenler için Almanların bu kurallara bağlılığı, şerit müsaitken bile kendi şeridinde devam etmeleri akıl almaz birşeydir.Almanya’da yaşayan halk için ise bu son derece normaldir.Kurallar uymak için vardır.
Bu kurallar Alman halkına güven verir, sınırlarını belirler.Bu yüzden de Alman halkını kurallara bağlı, güven duymayı isteyen, risk almayı sevmeyen bir yapıya sahip olduklarını söylemek hiçte yanlış olmayacaktır.
IKB, Alman bankası 1924’te Almanların müttefiklere ödiyeceği savaş tazminatlarını menkul kıymete dönüştrmek üzere kurulmuş ve orta ölçekli Alman şirketlerine kredi veren başarılı bir bankaydı.IKB, kısmen Alman devletine ait ama Alman hükümeti garantisinde değildi.
Özel bir finans kuruluşuydu.ABD’de çalışmış Dirk Kröthing adlı çalışanın işe girmesi ile Rhineland Funding adlı kısmen banka sayılabilecek bir aracı kuruluş kurdu.Bu aracı kuruluş ticari kağıt denilen bir şey icat ederek kısa vadeli borçlar aldı.Bu aldığı borçları kullanarak Amerikan tüketici kredileriyle desteklenen tahvillere yatırım yaptı.Aradaki faiz oranı farkı aracı kurumun kazancı durumundaydı.
IKB bu kuruluşa kefil olduğu için Moodys derecelendirme servisi Rhineland Fundinge en yüksek kredi notunu verdi.
Bu sayede Rhineland daha kolay ve ucuza borçlanır hale geldi.Topladıkları borçları CDO adı verilen karmaşık tahvillere yatırıyorlardı.Şubat 2004’te bu son derece cazip bir yatırım stratejisiydi.Bu CDO’ları analiz etmelerine gerek duymuyorlardı.Üstlendikleri risk karşılığında iyi para kazanıyorlardı.
2005 yılının ortalarında ise elde ettikleri karlar düşmeye başlamıştı.Ancak almaya devam ettikleri tahviller daha riskli hale geliyordu.Şirket, 2005’te 10 milyar USD olan portföyünü 2007’de 20 milyar usd’ye çıkartmıştı.
Alt gelir grubu kredilerinin çökmesiyle birlikte IKB 15 milyar usdden fazla para kaybetmişti.IKB 28 Temmuz 2007’de devlet bankası tarafından kurtarılmak zorunda kalmıştı ki bu Almanya için son derece rahatsızlık verici bir durumdu.(Aynı dönemde Yunanistan’ın yaşadığı ekonomik kriz nedeniyle Alman halkının bu zararın faturasını ödemesini adil bulmuyor ciddi itirazlar yükseliyordu)
CDO, Collateralized Debt Obligations Bir çeşit yapılandırılmış varlığa dayalı menkul kıymetlerdir, teminatlı alacakların bir arada toparlanıp, ikincil piyasalarda tekrar satılabilmesine olanak sağlayan finansal araçlardır Bu krediler; otomobil kredileri, kredi kartı borçları veya kurumsal borçlardan oluşabilirO güne kadar son derece başarılı görülen, bol sıfırlı maaş alan IKB CEO’su Stefan Ortseifen ‘hiç alt gelir grubu tahvilleri’ bulunmadığını söylüyordu.Oysaki 2005 yılından itibaren aldıkları karmaşık tahvillerinin arkasında hangi krediler olduğunun farkında bile değildi.
Almanlar genetik olarak riskten kaçınan yapıya sahip olduğu bilindiğinden nasıl böyle bir hataya düşmüş oldukları ciddi bir tartışma konusu haline geldi.Nasıl böyle yanılmışlardı?Gerçek şuydu ki Almanlar bu tahvillerin dışını temiz gördükleri için yatırım yapmışlardı.Üç A notunu alan bu tahviller onlar için risksiz varlıklardı.Kıymetlerin geçmişte hiç zarar ettirmediğine güvenen iyiniyetli Almanlar yanılgıya düşmüştü.Oysaki finans dünyasında risksiz varlık diye birşey yoktu.Bir varlığın kar getirmesinin nedeni o varlığın risk içermesiydi.Almanlar bunun yanılgısına düştüler.
Oysaki 2002-2008 yılları arasındaki Avrupa’da baş gösteren konut fiyat artışları, oluşan balonlar Alman ekonomisinde karşılık bulmamıştı.Son derece sağlam bir ekonomik yapıları vardı.
Bu yüzden ABD’de, İzlanda’da, İrlanda’da görülen batan alt gelir grubu konut kredileriyle ilgili oluşan krizlerden Alman ekonomisine zarar vermeyeceği düşünülüyordu.Ne de olsa bu tip kredilere bulaşmamışlardı.Ancak düşündükleri gibi olmadı.
Kendi ekonomisinde balon yaratmayan Alman halkı bu krizlerde kendine düşen nasibi almıştı.Riski sevmeyen Almanlar, üç A kategorisinde aldıkları yapılandırılmış tahvillerin zararına katlanmak zorunda kaldılar.
Finans dünyası dinamikleri birbirine bağlıydı.Gayrimenkul fiyatlarındaki artış sanaldı.İlk yanlış burada başlamıştı.Konut talepleri için çılgınca oluşturulan konut kredileri pazarı daha büyük bir yanlıştı.Bu kredilerin menkul kıymetleştirilmesi ise bu yanlışı daha da büyüten bir yanlıştı.
Alt gelir grubu kredilerinin paket yapıldığı tahviller derecelendirme kuruluşları tarafından sorgulanmadan, değerlendirilmeden üç A notu vermeleri ise bu yanlışı legalize eden, yayan korkunç bir yanlıştı.Yanlışlar birbirini kovalamış..Kanser gibi tüm finans sistemini sarmıştı.
Ekonomisi sağlam duran ülkeler bile bu kanser gibi her tarafı ele geçiren yanlışın önünde duramamıştı.
Sağlam duran, riski sevmeyen Almanlar istemeyerek de olsa bu çamura bulaşmıştı. Ekonomideki bir yanlış, birçok yanlışı beraberinde getirmişti.
Kanser gibi yayılıp, ekonomiyi perişan etmişti.Sağlıklı hücreleri yok etmese bile ciddi tahrip etmiş, ayakta kalmalarını zorlaştırmıştı.….
Bir yanlış bin yanlışı doğrurur sözündeki gibi ekonomideki bir yanlış karar ise domino taşı etkisi ile neredeyse sağlam bütün yapı taşlarını sarsmaktadır.
Son söz ‘Bir yerde çamur varsa, siz temiz olsanız bile o size bulaşır’
Ponçik:1980’li yıllardan sonra hızla globalleşen dünyada finans sistemi de tek bir piyasa şeklinde hareket etmeye başlanmıştır.Bu ilk başta hızlı sermaye hareketi için istenen bir gelişme olmakla birlikte yaşanan krizler yeni tartışma konularını beraberinde getirmiştir.Artık ülke ekonomilerinin verdikleri kararların önemini arttırmış, ülkelerde yaşanan krizler daha önemli hale gelmiştir.Yunanistan’da yaşanan kriz Avrupa Birliğinde Almanya, Fransa gibi ekonomisi güçlü ülkelerde ciddi tartışmalar yaratmıştır.Piyasaların tek piyasa şeklinde hareket etmesi yaşanan krizlerin boyutlarını arttırmış, ekonomisi sağlam olan ülkelere bile farklı farklı şekillerde zarar vermiştir.Günümüzde yükselen ‘milliyetçilik’ akımları, tartışmaları da bu sürecin bir sonucudur.Yeni dünya düzeni nasıl ve ne şekilde şekillenir tam olarak öngörülemese bile kapitalist sistemin yine kendine uygun zemini hazırlamak için savaş verdiği bilinen bir gerçektir.