ÇANLAR KİMİN İÇİN ÇALIYOR???????? Societe Generale, otuzdan fazla ülkede faaliyet gösteren Fransa'daki en güvenilir bankalarından biri durumundadır. Societe Generale yüz yılı aşkın tecrübesi, 120 bin çalışanı ve 23 milyon müşterisiyle Fransa’nın en büyük gururlarından birisidir. Şirketin merkezi Paris'in Batı kısmında bulunmaktadır. Bankanın orijinal ismi “Societe Generale pour favoriser le développement du commerce et de l'industrie en France” yatırımcılar tarafından kısaltılarak SocGen ile de ifade edilmektedir. Fransa’nın en eski bankalarından Societe Generale‘in 4,9 milyar euro zarar etmesine yol açan işlemci Jerome Kerviel ise 1977 yılında doğmuştur. Annesi kuaför, babası maden işçisiydi. Vadeli işlemler bölümünde düşük bir pozisyonda çalışıyordu. Sonra alım satım uzmanı oldu. Başlangıçta düşük riskli işlemler yaptırılan, tahminlerle hisse alım satımı yapmaya başlayan Jerome Kerviel, zamanla işlem yapma yetkilerini aşarak büyük montanlı işlemler yapmaya başladı. Skandalın ortaya çıkmasının ardından, Societe Generale yetkilileri, Kerviel’in bu işlemleri tek başına yaptığını ve yetkisi olmadığını açıkladı. Jerome Kerviel ise bu işlemlerin çok yaygın olduğunu, para kazandırdığı için yönetimin buna göz yumduğunu belirterek kendini savundu. 2000 yılında, Jerome Kerviel, Fransa’nın BNP’den sonra en meşhur ve en büyük bankası Société Générale’in yatırım bankacılığı biriminde görev almayı başarır. Kerviel, piyasa işlemlerinin kayıtlarının tutulduğu ve takip edildiği back ofis denilen bölümünde “memur” olarak işe başlar. İşe başlangıçtaki maaşı düşük ve görevleri sınırlıdır. Kerviel’in eğitimi mütevazıdır; ortalama denecek üniversitelerden finans derecesi ve masterı almıştır. Paris‘in elit üniversitelerinden mezun olanların yönettiği ve çok havalı bankacıların olduğu bu Avrupa bankasında tepeye yükselme şansı yoktur. Ancak, tüm güçsüz ve torpilsiz geçmişine rağmen, Kerviel’ın en önemli dinamiği önüne geçemediği hırsıdır. Bir üst katında çalışan şanslı ve donanımlı bankacılardan farkı olmadığına ve şans verildiğinde onları geride bırakacağına emindir. 2002 yılında bankanın alım satım departmanına, piyasa işlemcisi asistanı olarak girmeyi başarınca umutlanır. 2005 yılı ise Kerviel için tam bir rüya olur; artık o bankanın en dinamik, en karlı ve en gözde biriminde bir alım-satım uzmanı olmuştur. Société Générale’de back ofisten front ofis denilen alım satım departmanına geçen birkaç kişi vardır; bu kişilerden bir tanesi de Kerviel olmuştur ki bu çok önemli bir başarıdır. Kerviel, bankadaki pozisyonun farkındaydı. Ama sorgu sırasında “Bu durum, hayallerimi yıkmıyordu” demişti. Kerviel, zengin olma hayalleri peşinde koşarken, Societe Generale, o ve onun gibi sıradan işlemcilerle değil, okullarından çok yüksek derecelerle mezun olan ve gelişmiş matematik modellerle bankaya para kazandırmaya çalışan işlemcilerle yakından ilgileniyordu. Vadeli piyasalarda işlem yapan bu elit bölüm, Societe Generale’e yıllardır “vadeli payasaların en iyi bankası” ödülünü kazandırıyordu. Bölümün başında da aynı özellikleri taşıyan Mustier vardı. Jerome Kerviel, Mustier’nin ekibine 2005 yılı ortalarında katıldı. Departmanda çalışanlar kadar iyi bir eğitime sahip değildi, Nantes ve Lyon’da ikinci sınıf okullarda okumuş, back-office denetimi eğitimi almıştı. Mustier, Kerviel’i Delta 1 ekibine verdi. Bu ekibin işlemlerinde, gelişmiş matematik yöntemleri kullanılmıyor, çok fazla risk alınmıyordu. Ekipte Kerviel’in iki görevi vardı. İlki, Everest ve Kilimanjaro gibi ilginç isimleri olan yapılandırılmış yatırım ürünleri satmak, diğeri ise Avrupa borsalarının yönünü tahmin ederek vadeli pozisyon almak. Ekibin elemanları aynı anda borsaların yükseleceği ya da düşeceği öngörüsüyle farklı yatırımlar yapabiliyordu. Her iki yöndeki toplam pozisyonların farkı bankanın net pozisyonunu oluşturuyordu. Bu pozisyon bankaya ya para kazandırıyor ya da kaybettiriyordu. Jerome Kerviel, ekipteki düşük pozisyonuna rağmen, borsaların yönünü herkesten daha iyi okuyabildiğine inanıyordu. Delta 1’e katıldıktan sonra pozisyonunu risklerden korumak (hedge etmek) yerine, tüm parasını tek bir yöne doğru yatırmaya başladı. Örneğin 2005 yazında borsaların düşeceği beklentisiyle pozisyon aldı. Hemen ardından Londra metrosu saldırısı gerçekleşti. Borsalar düştü. Kerviel, trader olarak ilk kez ciddi bir kazanç elde etmişti. Sorgusuna katılan biri, Kerviel’in sevincini şöyle anlattığını aktardı: “Bingo, 500 bin euro.” Sonuçtan gurur duyuyordu. İlk kazancı izleyen 18 ay boyunca, banka kurallarının kendisine tanıdığı limitleri aşarak, ancak çok büyük pozisyonlara girmeden vadeli piyasalarda oynamaya devam etti. Limitleri aşıyordu ama banka denetiminden nasıl kurtulacağını çok da iyi biliyordu. Çünkü bankaya girdiği 2000 yılından yeni bölümüne geçtiği 2005’e kadar back-office’te çalışmış, vadeli işlem traderlarının işlemlerini denetleme görevini yapmıştı. Sorgusu sırasında banka denetimlerine ilişkin çok ilginç bir şey söyledi Kerviel: “2007’de sadece 4 gün tatil yaptım. Bankalarda iç denetimde ilk bilinmesi gereken şu olmalı: Hiç tatile çıkmayan işlemci, aldığı pozisyonu başkalarının görmemesini isteyen işlemcidir.” Kerviel, 2007 yılı Ocak ayından itibaren deyim yerindeyse “kumarı büyüttü”. Zaman zaman kaybediyor olmasına rağmen hiç duraklamadı. Örneğin Alman borsanının düşeceği yönünde yatırım yaptı. Tam tersine Alman borsa endeksi DAX, 6.596 puandan 6.789 puana yükseldi. Ciddi zararı vardı. Ancak sorgusunda savcıya, “O işlemdeki zararı yönetime rapor etmedim, çünkü o dönemde bankada sıkı bir denetim mekanizması yoktu” diyordu. Societe Generale avukatı Jean Veil ise bu iddiayı reddederek, Kerviel’i sahte işlemlerle pozisyonunu dengelemiş (hedge etmiş) gibi gösterip bankayı yanılttığını söylüyor. Şubat 2007’de piyasalar hafifçe geriledi. Kervier’in Alman Borsası endeksindeki pozisyonu zarardan kâra döndü: 28 milyon euro. Sorgusunda savcılara o günkü durumunu “gururlu ve tatmin olmuş” diye anlatıyordu. 2007 baharında ABD’deki mortgage krizi konuşulmaya başlandı. Artık Kerviel’le birlikte dünyanın bütün bankacıları dalgalı günler yaşamaya başlayacaklardı. Jerome Kerviel, subprime-mortgage olayıyla ilgili her şeyi okumaya başladı. Savcılara “Hemen hemen tüm bankacılar sorunun bir krize dönüşmeyeceğini, piyasaları olumsuz etkilemeyeceğini düşünüyordu. Ben aksi görüşteydim” ifadesini verdi. Öyle de yaptı, piyasaların düşeceği yönünde pozisyon aldı. Ancak ilk dönemde yanlış ata oynamıştı. Mart ve Temmuz arasında piyasalar yükseldi. Kerviel’in tam 30 milyar euroluk pozisyonu vardı ve bankanın kağıt üzerindeki zararı piyasaların en yüksek olduğu günlerde 2,2 milyar euroya kadar yükselmişti. Nisan 2007’de, Kerviel’in ekip arkadaşlarından biri, onun da bulunduğu bölümdeki işlemlerde bir tuhaflık olduğu yönünde bir e-mail aldı. Ancak Kerviel, müdürlerinin isimlerini kullanarak yolladığı e-mail’lerle kontrol bölümündeki kuşkuları giderdi. Temmuz’da piyasalar gerilemeye başladı. Gelişmeler Kerviel’in para yatırdığı yöndeydi. Birkaç hafta önce 2,2 milyar euro zarardaki pozisyonu aniden 500 milyon euro kâr yazar hale gelmişti. Ama bu durum yeni bir sorun yaratıyordu: Bu kazancı müdürlerine nasıl anlatacaktı. Savcılara bu durumu şöyle anlattı: “Yarım milyar euro kârım vardı, ama bunu nasıl izah edeceğimi bilmiyordum, gözüm korkmuştu.” Jerome Kerviel, bankanın denetçilerini kolayca atlatıyordu, sahte işlemlerle pozisyonunu gizlemeyi başarıyordu. Ancak Frankfurt’taki modern bir binada Kerviel’in işlemleri not edilmeye başlanmıştı. Bu bina Almanya Vadeli İşlemler Borsası’nın (Eurex) İşlem Gözetim Ofisi’ne aitti. Bu ofisten Societe Generale’e Kerviel’in nasıl olup da bu kadar büyük pozisyonlara girdiği soruldu. Societe Generale yetkilileri bu mail’i Kerviel’e iletmekle yetindiler! Kerviel, Eurex’e yazdığı cevapta “İşlem sırlarını paylaşamam” şeklinde yüzeysel bir cevap verdi. Tatmin olmayan Eurex ikinci bir mail daha yollayıp net açıklamalar istedi. Kerviel, birkaç yazışmayla hem kendi bankasını hem de Eurex’i işlemlerinde herhangi bir terslik olmadığına ikna etti. 2008 Ocak ayı geldiğinde piyasalar sarsılıyordu. Bu yönde oynayan Kerviel’in pozisyon kârı 1,4 milyar euroya ulaşmıştı. Ama bunu bankaya izah edemiyordu. Kerviel 3 Ocak’ta kârını gizlemek için bir Alman finans kurumuyla çok sayıda kurmaca işlem (zarar yazan pozisyon) yaptı. Ancak bu kez şansı yaver gitmedi. Bir tek güne ait çok sayıdaki işlem Societe Generale’in kontrolörlerine takılmıştı. Banka Kerviel’i sıkıştırmaya başlamıştı; o da son kumarını oynadı. İşlem yaptığı Alman finans kuruluşunun adını yanlış girdiğini, işlemin gerçekte Deutsche Bank’la yapıldığını söyledi. Banka bu kez hiçbir boşluk bırakmadan işlemleri karşılıklı kontrol etmeye başladı. Kerviel de bu sırada işlem yapmaya devam ediyordu. Ancak işler ters gitmeye başlamıştı. FED’in olağanüstü toplantı yapıp faizi 0,75 puan düşürmesiyle piyasalar sert yükselişe geçti. Kerviel’in pozisyonu 1,5 milyar euro zarara dönmüştü. Jerome Kerviel artık bir çıkmaz sokağa girmişti. “Hafta başında durumu düzeltirim” diyerek, 18 Ocak’ta hafta sonu tatili için Deauville’e gitti. 19 Ocak Cumartesi sabahı Kerviel’in hesaplarını didik didik eden denetçiler dehşete düştü. O gün öğleden sonra gelen telefonla bankaya çağrılan Jerome Kerviel, Cumartesi akşamı ve Pazar günü bütün hikayesini anlattı. Societe Generale, olayı açıklamadan önce Kerviel’in tüm pozisyonunu likide etti (sıfırladı). 50 milyar euroluk pozisyonun satılması sonucu banka 4,8 milyar euro (7,2 milyar dolar) zarar etti. Kağıt üzerindeki zarar gerçeğe dönüştü. O günlerde borsanın yükselmesi ve Societe Generale’in Kerviel’in pozisyonunu agresif şekilde, ne pahasına olursa olsun satması zararı yükseltti. Societe Generale, pozisyonu satıp olayı sonra açıkladı. Banka CEO’su aksini yapmaları halinde zararın birkaç kat daha büyük olabileceğini söyledi. Tek bir traderın bu kadar büyük olaylara neden olan kıvılcımı yakması başta Fransa olmak üzere bütün dünyanın ilgisini çekti. Fransızlar bu olayda genelde kapitalist sistemi suçlarken, 31 yaşındaki Jerome Kerviel hayran kitlesi giderek büyüyen bir kahramana dönüştü. Yapılan bir kamuoyu yoklamasına göre halkın yüzde 50'si bu olayda bankanın hatalı olduğunu ve yanlış bir yönetim anlayışı çerçevesinde haraket ettiğini düşünüyordu. Aynı araştırmaya göre Kerviel'in hatalı olduğunu düşünenlerin oranı yalnızca % 13’tü. Kerviel adına kurulan Jeromekerviel.com sitesinde yapılan oylamaya göre ise işlemcinin suçlu olmadığına inananların oranı % 63’tü. Kerviel skandalı ile ilgili kronolojinin verildiği sitede işlemcilere yönelik mesleki kitapların tanıtımı da yapılıyor. Kerviel skandalının duyulmasıyla popüler paylaşım sitesi Facebook'taki arkadaş sayısı bir anda 1'e inmişti. Ancak sonradan adına sahte kimlikler açılıp gruplar kurulmaya başlandı. Kurulan gruplar arasında "2008 Nobel ekonomi ödülü Jerome Kerviel'e verilsin", "Eğer 5 milyon kişi bu gruba üye olur ve 1 euro verirse Jerome Kerviel'in kariyerini kurtarabiliriz" gibi ilginç önerilerde bulunanlar da ortaya çıkmıştı. Jerome Kerviel bir yıldıza dönüşürken, Societe Generale CEO'su Daniel Bouton'un üzerindeki baskı da giderek artmıştı. Times gazetesi ise Societe General’i 5 milyar euro yani yaklaşık 7 milyar dolar zarara uğratan trader’ın yaptığı karmaşık işlemi okuyucularına şöyle anlatmıştır: “Kerviel, çok riskli vadeli işlemlerini 2007 yılında piyasaların düşeceği ve 2008′de yükseleceği tahminiyle yapmıştı. 21 Ocak’ta bu tahminlere dayalı işlemlerin vadesi doldu ve tam da küresel çalkantının orta yerinde banka 5 milyar euroyu bir anda kaybetti. Diğer trader’lar da bu ani piyasa hareketine tepki verince zaten gergin olan piyasada daha fazla satış geldi. Hemen ardından da Amerikan Merkez Bankası Fed, faizleri rekor düzeyde indirdi.” Jerome Kerviel, Le Parisien gazetesinde yayımlanan söyleşisinde, dünya finans piyasalarını sarsan bu işe neden girdiğini anlattı. ‘Her gün limitimi zorluyordum. Çılgınca riskler alıyordum ve bazı günler yaptığım astronomik kazançlar bana büyük hazlar veriyordu.’ diyen Fransız bankacı, aslında tüm işlerin video oyunu gibi sanal olduğunu dile getirdi. Bu yolla birkaç saniye içinde milyonlarca euro kazanıldığını ya da kaybedildiğini söyledi. Söyleşide verdiği bilgiye göre Kerviel, hayatının en büyük kazancını 2005 yılında Londra metrosuna düzenlenen terörist saldırılar sırasında yapmış. Çalıştığı Societe Generale adına sigorta şirketleri üzerinden yaptığı hisse alım satımı ile birkaç saniyede 500 bin euro kâr elde etmiş. Jerome Kerviel, bu konuyla ilgili olarak, ‘Önce çok sevindim, ama sonra bazı insanların felaketi üzerine kâr sağlayarak eğlendiğimi anladım ve banyoya giderek kustum.’ diye konuştu. Risk almak ve kazanmak konusunda obsesif bir tavır takındığının altını çizen Kerviel ‘Yaptığım atari oynamak gibi bir şeydi. Normal bir işlemci için günde 30 bin euroluk bir kazanç iyi bir gün geçirmiş olduğunun göstergesidir. Benim içinse 1 milyon euroluk kazanç iyi bir gündü. 2007 sonuna kadar 1,7 milyar euroluk kar sağladım’ dedi. Kerviel’in bu kazancıyla Societe Generale’in o dönemdeki zararlarının üstünün örtüldüğü iddia edilmişti. Birlikte çalıştığı kişilerin hiçbir şey bilmediklerini söylemeleriyle aslında ne kadar iki yüzlü bir ortamda yaşadığını anladığını ifade eden Kerviel şöyle devam etti: ‘Piyasalar düşerken ben hariç herkes para kaybediyordu. Üstlerim bana ‘Hey para makinesi, bugün ne kadar kazandın bakalım?’ diye soruyordu. Kimse nasıl kazandığım konusunu sorgulama gereği bile duymuyordu. Şimdi kazançlarımdan haberdar olmadıklarını söylemeleri bana sanki gerçek dışı bir şey yaşıyormuşum hissi veriyor.’ Şu an arkadaşına ait bir bilgisayar firmasında çalışan Kerviel, suçunun ortaya çıkmasının ardından işlemci olarak çalışması için çok sayıda finans kuruluşundan iş teklifi aldığının altını çiziyor. Fransız polisinin hakkında gerçekleştirdiği soruşturmanın kendisinde ‘Societe Generale sponsorluğunda’ hissi yarattığına dikkat çeken Kerviel’in bir fan kulübü, karikatür kitabı ve hakkında çekilmekte olan bir de film bulunuyor. Fransız hükümeti, bankacılık komisyonundan sektöre yeni denetimler getirilmesini ve bu tür kayıpların telafisine yönelik önlemler alınmasını istedi. Yaşananlar, bankaların mali sistemlerde yenilikleri fazla ileriye götürdüğünü savunanların iddalarını desteklemiştir. İşlemler karmaşık hale geldiğinde, kontrol birimleri ve yöneticilerin, traderların pozisyonlarının ne olduğunu ve riskini takip etmesini güçleşir. Bankanın yöneticisi Daniel Bouton da, sahteciliğin aslında basit olduğunu fakat çalışanın yaptıklarının izini kaybettirmek için son derece karmaşık yöntemler kullandığını söylemiştir. III. Napolyon tarafından 1864′te kurulan Societe Generale’i sallayan ve acil sermaye artırımı çağrısı yapmasına neden olan skandalın satır başları şöyle özetlenebilir: Banka kurumsal bankacılık bölümünde çalışan ve 30 yaşındaki bir elemanını Avrupa borsaları endekslerinde yaptığı vadeli işlemlerde zarar etmek ve yaptığı zararı saklamakla suçladı. Societe Generale’i 5 milyar euro zarara sokan bankacı yılda 100 bin euro biraz üzerinde maaş alıyordu. 2000′den beri Societe Generale’de çalışan bankacı kovuldu ve bağlı olduğu bölüm yöneticileri de görevlerinden alındı. Societe Generale 5,5 milyar euro sermaye artırımı gerçekleştirdi. İcra Kurulu Başkanı Daniel Bouton ve yardımcısı Philippe Citerne’nin istifaları yönetim kurulunca kabul edilmedi. Bouton ve Citerne altı ay süreyle maaş almayacağını açıkladı. İki yönetici ayrıca 2007 yılı jestiyonlarını bankaya bıraktı. Davranışsal finans açısından değerlendirildiğinde Kerviel’ı bu büyük hataya götüren kontrol illüzyonu ve hırs duygusundaki aşırılıklardı. Sosyal psikolojide “kendini gerçekleştiren kehanet” veya Pygmalian Etkisi denilen bir olgu vardır. Kişiler, bir süre sonra, kendilerinden üs¬tün gördükleri insanların beklentilerine karşılık gelen davranışlar sergilemeye başlarlar. Tıpkı öğretmenlerin yüksek beklenti içinde oldukları öğrencilerin diğerlerine göre daha başarılı olması gibi. Kervial da yöneticilerinin güveni ile hırsını giderek arttırarak büyük bir krize neden olmuştur.